Bölüm 26
Kahinlik
MISIR’DAN ÇIKIŞ 28
Bu konuya girmeden önce, varmış olduğumuz noktayı hatırlamamızda yarar olabilir. Buhur sunağı ve yıkanma kazanı dışında, buluşma çadırı şimdi kutsal hizmet kapları açısından tamamlanmış bulunmaktadır. Antlaşma Sandığı ile başladık, daha sonra üstünde ekmek sunulan masa ve altın kandillik tanımlandı. Konut (özenle dokunmuş perde), çadır (keçi kılından perde) ve daha sonra bunları kırmızı boyalı koç derilerinden bir örtü ve onun üstünde de deriden bir başka örtü izledi. Daha sonra konutun çerçeveleri ve yerlerine konmaları ve perde aracılığı ile en kutsal yer ve kutsal yer arasındaki bölme ve “çadırın giriş kapısındaki perde”, yani, dışarıdan kutsal yere olan giriş. Sonra kutsal hizmet kapları düzenlendi: sandık, bağışlanma kapağı ve onun “yücelik Keruvları” en kutsal yere kondular ve masa ve altından kandillik kutsal yere yerleştirildi. Daha sonraki bölümde tunç sunak tanımlandı ve son olarak çadırın avlusundan söz edildi. Buraya kadar verilen her şey Tanrı’nın bir görünümü ile ilgili idi; ya da genellikle ifade edildiği gibi O’nun görünümünün bir sembolü; yani, Mesih’te bulunan Tanrı ile ilgili bir şeyi örnek ya da figür olarak açıklamak. Deyim yerinde ise, burada söylenecek olan, Tanrı’nın çıkıp halkına gelmesidir. O zamandan beri düzen tersine dönmüştür. Şimdi konu olan, Tanrı’nın çıkıp gelmesi değil, Tanrı’nın yanına gidilmesidir. Bu yüzden, bundan sonraki her şey, O’nun huzuruna giriş ile ilgilidir. Ve sonuç olarak arada atlanmış olan tüm kaplar yaklaşım ile ilgili sembollerdir; yani Tanrı’ya yaklaşmak için gerekli olan kaplar. Ama bu konulara girmeden önce bir ara bulunur ve kahinlik ile ilgili atanma ve adanma konuları ayrıntılı olarak sunulur. Bunun nedeni şudur: kapların kullanılabilmesinden önce yaklaşmak için planlanmış kişilerin bulunası gerekir. Bu nedenle, karmaşa gibi görünen bu konuda tanrısal bir düzen mevcuttur. Tanrı çıkıp halkına gelmiştir; sonra kutsal yerinde hizmet için atanması gereken kişileri belirler – O’nun huzuruna kabul edilmenin özel ayrıcalığından zevk alan kişiler; ve son olarak Tanrı’nın evinde yapılacak olan kutsal görevde ihtiyaç duyulacak olan kaplara sıra gelir. Bu düzenleme aynı zamanda bize Mısır’dan Çıkış 27. bölümün sonundaki altın kandilliğe yağ sağlamak ile ilgili buyruğun neden verildiğini anlamamıza da yardımcı olacaktır. Daha önceden de açıklanmış olduğu gibi yağ, Kutsal Ruh’un bir örneğidir. İsrailoğulları Musa aracılığı ile yağı sağlamakla görevlidirler ve böylelikle Harun ve oğulları tarafından sabahtan akşama kadar Rabbin önünde kandilliğin ışığını sürekli yakmak için hizmet verilir. Başka bir deyişle, kahinler atanmadan önce, kahinlerin kendileri için hareket edeceği kişiler (kefaret parasına geldiğimiz zaman bu konu daha ayrıntılı olarak ifade edilecek olmasına rağmen) ayrıntılı olarak görülecektir ve her ayetin konumu, konuların düzeninde olduğu gibi, tanrısal bilgelik ve önem ile mühürlenmiştir. Her şey bu şekilde düzenlendikten sonra, kahinlerin kutsal görevleri için ayrılmaları gerekir.
“Bana kahinlik etmeleri için İsrailliler arasından ağabeyin Harun’u, oğulları Nadav, Avihu,Elazar ve İtamar’ı yanına al.” (ayet 1)
Bu konuyu anlamamız için iki ya da üç başlangıç sözü yeterli olacaktır. Kahinlerin atanmasının gerekli olmasının nedeni, insanların günahkar olmaları gerçeğinden kaynaklanır. Ve böyle olduğu için onları günahın suçundan arıtacak bir sağlayış henüz mevcut olmadığından Tanrı’nın huzuruna gelmek için gerekli bir unvan yoktur. İnsan günahlı hali ile, bunu yapamaz, yapmaya cesaret edemez; Tanrı’nın huzuruna gelemez. Bu nedenle, kahinlik görevinin objesi, Tanrı’ya hizmettir (ayet 1);ama insanların adına Tanrı’ya hizmet etmek. (İbraniler 5:1,2) Bu ilahi takdirde, Tanrı halkının bazılarının bu özel şekilde diğerleri adına kahinler olarak hareket etmeleri gibi bir şey yoktur. Şimdi tüm imanlılar kahindirler (bakınız 1. Petrus 2:5,9). İmanlıların hepsi, en kutsal yere kabul edilme özgürlüğünün tadını çıkartırlar (İbraniler 10). Harun bu nedenle, Mesih’in bir örneğidir – tek başına olduğu zaman Mesih’in bir örneği, ama oğulları ile birlikte olduğu zaman, kahinler ailesi olarak kilisenin bir örneğidir; ama aynı zamanda Mesih ile birleşmiş olan kilisenin bir örneği. Buradaki farklılık, bir sonraki bölümde daha net olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü gerçeğe aldırmamak ya da gerçeği umursamamak nedeni ile imanlı olduğunu ağzı ile ifade etmiş olan binlerce imanlı Yahudiliğe geri dönmüştür ve daha binlerce imanlı da Yahudiliğe geri dönmektedir, Harun ve oğulları gibi halkları adına Tanrı’nın huzuruna gitmek gibi özel bir ayrıcalığa sahip olduklarını iddia eden bir insani düzene kanarak bu düzeni kabul ederler. Böyle bir iddiada bulunmak Hıristiyanlığın özünün temeline saldırmaktır; çünkü bu, Mesih’in ilk ve son kez olmak üzere bir defa kurban edilişinin sürekli yeterliliğini inkar eden bir iddiadır. O zaman, hatırlanacağı gibi, Harun, Mesih’in bir örneğidir; ama eğer Harun oğulları ile birlikte düşünülür ise, o zaman kahin ailesi olarak Mesih ile birleşmiş olan kilisenin ayrıcalıkları sunulur. Harun’un ve oğullarının seçilmesinin nedeni saf lütuf idi. Görev için gerekli olan nitelik, tanrısal atanma idi (İbraniler 5:4). Ama Harun kendi çabasının temelinde seçilmedi; onun kahin olmasının tek nedeni, tanrısal ve egemen lütfun bir objesi olması idi. Böyle bir onur elde etmek için Tanrı’dan hiç bir talebi olmadı; ama Tanrı bu görevi ona Kendi egemen yetkisini uygulayarak verdi.
Bölüm iki konuyu kapsar – kahinlik giysisi, ve kahinin görevi. Her ikisi birbirine karışmıştır, ama öncelikle üzerinde durulacak olan, kahinlik giysisidir.
“Ağabeyin Harun’a görkem ve saygınlık kazandırmak için kutsal giysiler yap. Bilgelik verdiğim becerikli adamlara söyle, Harun’a giysi yapsınlar, öyle ki, bana kahinlik etmek için kutsal kılınmış olsun. Yapacakları giysiler şunlardır: Göğüslük, efod, kaftan, nakışlı mintan, sarık, kuşak. Bana kahinlik etmeleri için ağabeyin Harun’a ve oğullarına bu kutsal giysileri yapacaklar. Altın sırma, lacivert, mor, kırmızı iplik, ince keten kullanacaklar. Efodu altın sırma ile, lacivert, mor, kırmızı iplik ile özenle dokunmuş ince ketenden ustaca yapacaklar. Bağlanabilmesi için iki köşesine takılmış ikişer omuzluğu olacak. Efodun üzerinde efod gibi ustaca dokunmuş bir şerit olacak. Efodun bir parçası gibi lacivert, mor, kırmızı iplik ile, altın sırma ile, özenle dokunmuş ince ketenden olacak.” (2-8. ayetler)
Toplam altı kutsal giysi olacaktı (ayet 4), ya da eğer üzerine mühür oyulmuş saf altından levhayı da ekleyecek olur isek (ayet 36), yedi giysi olacaktı; bunlar yücelik ve güzellik giysilerini oluşturacaklar idi. İlk sırada efod geliyordu, çünkü kahinlik giysisinde öncelik efoda aitti. Efod olmaksızın kahin görevini tam olarak yerine getiremezdi. Efod, dört malzemeden yapılırdı – lacivert, mor, kırmızı iplikler ve özenle dokunmuş ince keten; bunlara altın sırma da eklenirdi. (ayet 5)
Önce altın sırmadan söz edilir ve altın, giysinin tanrısal olduğu anlamına gelir. Ancak yine de eğer altını tanrısal doğruluğun bir işareti olarak ele alır isek, Mesih’in bunun üzerinde Kahin olarak görevini uyguladığı temel olduğunu ortaya koyacaktır; Tanrı’nın önündeki aracılığını buna uygun olarak yapar ve bu nedenle, aracılığının yeterli hükmü vardır. Geri kalan dört malzemede Mesih’in göksel karakteri (lacivert), İnsanoğlu ve Davut oğlu olarak yücelikleri (mor ve kırmızı) ve kusursuz saflığı (özenle dokunmuş ince keten), günahkarlardan ayrı olduğu için kutsallığı, zararsızlığı, kirli olmayışı sembolize edilir. Tüm bunlar aracılığı ile iki şey öğretilir. Birincisi, İsa, Tanrı ve insan doğası ile – Tanrı-insan olarak – bizim için Kahin olarak görev yapar. Kişiliğinin tüm değeri, görevinin uygulamasına yansır – O’nun tanrısal olarak ne olduğundan söz eden altın ve insan olarak O’nun mükemmelliğinin ve saygınlığının çeşitli renklerine değinilir. Elçi, bu iki noktayı İbranilere yazdığı mektupta dile getirir: “Tanrı Oğlu İsa, gökleri aşan büyük baş kahinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım.” (4:4) O, İsa’dır ve Tanrı’nın Oğlu’dur. Efodun malzemelerinde örnek olarak gösterilen, en değerli gerçek budur. O’nun Kendi içinde ne olduğunu hatırlamak ve O’nun İsa ve Tanrı Oğlu olarak Kahinlik görevi aracılığı ile bizim için yaptığı işin değerinin farkına varmak, bu konudaki algılamamızı nasıl da genişletecektir! İkinci olarak, bu malzemeler O’nun kahinliğinin karakterini açıklarlar. O’nun öz doğası ve karakteri ile birlikte kraliyet yücelikleri de resmedilir. O, gerçekten Tahtında oturan bir Kahin olacaktır. (Zekeriya 6:13) O, şimdi Kahinliğini, imanlılar adına Harun’un, büyük kefaret gününde perdenin içindeki görev modeline göre uygular; ama O’nun İsrail için kahinlik görevi, tam ifadesi ile Melkisedek karakterinde görülecektir. (Mezmur 110; İbraniler 7) Harun’un efodu, Mesih hem doğruluk Kralı hem de esenlik Kralı olacağı zaman, gözler önüne serilecek olan bu gelecekteki yüceliklerden söz ediyordu. Bu nedenle, tam olarak ifade edecek olur isek, Harun’un en kutsal yere sergilediği karakter yüzünden hiç bir zaman gitmemiş olmasına rağmen, giysi, Mesih’in İsrail için Kahinliğini sembolize eder; çünkü Nadav ve Avihu hata yaptılar ve bunun bir sonucu olarak, Harun’un, Tanrı’nın huzuruna gitmesi yasaklandı; yalnızca yılda bir kez girebilirdi ve üzerindeki giysiler yücelik ve güzellik giysileri olmazdı.(Levililer 10,16) Ama Mesih bu giysilerin sembolize ettiği her şeyi üstlenecek ve o zaman ilk kez olarak, Tanrı’nın, halkı için düşündüğü kahinlik görevinin tam olarak yerine geldiği görülecekti.
Efodun kuşağı efodun kendisi gibi aynı malzemeler ile süslenmişti. Bu nedenle, dikkatimizin kuşağa yönlendirilmesi önem taşır. Kutsal Yazılar’da kuşak, sürekli olarak hizmetin bir örneği olarak verilir. Bu konu ile ilgili güzel bir örnek, kutsanmış Rabbimizin Kendi söylediği sözlerde bulunur: “efendileri geldiği zaman, uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Size doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek.” (Luka 12:37) O zaman, efodun kuşağı, Mesih’in Kahin olarak sunduğu hizmeti ifade eder, Tanrı’nın huzurunda bizim için verdiği hizmeti sembolize eder. Bir Hizmetkar – mükemmel Hizmetkar – olarak dünyada iken Babasının isteğini yapmaktan zevk alan, yüceltilecek bile olsa, sevgisi ve lütfu ile hala bir Hizmetkar olarak kalır. Tanrı’nın önünde bizim için görünmek üzere asıl göğe girdi. (İbraniler 9:24) Bu özelliği ile bizim adımıza sürekli Aracılık etmeyi elde eder, bu şekilde bizim için bu merhamet ve lütuf hizmetlerini sürekli olarak sunar- zayıflıklarımız için merhamet, ve ayartıldığımız zaman imdadımıza yetişmek için lütuf – bizler, çölden geçen insanlar olarak bunlara ihtiyaç duyarız. Gözlerimizi yukarı kaldırarak orada Mesih’i kahinlik kuşağını takınmış olarak görmek, en büyük teselliyi verir. Çünkü o zaman O’nun bizi tüm yol boyunca kurtaracağından, çölden güvenliğe geçireceğinden ve bize Tanrı’nın huzur diyarını
sunacağından emin oluruz, çünkü O, bize aracılık etmek için sonsuza kadar yaşamaktadır. Ve O, bizlere nasıl da Kendi yüreğinin derinliklerinde olanı açıklar! Musa, Tanrı’ya, İsrail’in yükünün - çölde onlara önderlik etmenin yükü – kendisi için gereğinden fazla ağır olduğundan yakındı. Ama Baş Kahinimiz olarak Rabbimiz İsa Mesih, her ne kadar hatalar ve imansızlıklar ile karşılaşsa da asla yorulmaz, halkının yüreğinde Mısır’a geri dönme isteği olsa bile bezmez. O, hizmet verirken asla yorulmaz ve bıkmaz, çünkü O2nun sevgisi asla tükenmez. Adına övgüler olsun!
Bundan sonra sıra oniks taşlarına ve göğüslüğe gelir.
“İki oniks taşı alacak, İsrailoğullarının adlarını, doğuş sırsına göre altısını birinin, altısını ötekinin üzerine oyacaksın. İsrailoğullarının adlarını bu iki taşın üzerine usta oymacıların mühür oyduğu gibi oyacaksın. Taşları altın yuvalar içine koyduktan sonra İsrailliler’in anılması için efodun omuzluklarına tak. Harun, anılmaları için onların adlarını Rabin önünde iki omzunda taşıyacak. Altın yuvalar ve saf altından iki zincir yap.Zincirleri örme kordon gibi yapıp yuvalara yerleştir. Usta işi bir karar göğüslüğü yap. Onu da efod gibi, altın sırma ile, lacivert, mor, kırmızı iplik ile özenle dokunmuş ince ketenden yap. Dört köşe, eni ve boyu birer karış olacak; ikiye katlanacak. Üzerine dört sıra taş yuvası kak. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt; ikinci sırada firuze, laciverttaşı, aytaşı; üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist; dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Taşlar altın yuvalara kakılacak. On iki taş olacak. Üzerlerine mühür oyar gibi İsrailoğulları’nın adları bir bir oyulacak. Bu taşlar, İsrail’in on iki oymağını simgeleyecek.
Göğüslük için saf altından örme zincirler yap.İki altın halka yap, göğüslüğün üst iki köşesine birer halka koy. İki örme altın zinciri göğüslüğün köşelerindeki halkalara tak. Zincirlerin öteki iki ucunu iki yuvanın üzerinden geçirerek efodun ön tarafına, omuzlukların üzerine bağla. İki altın halka daha yap; her birini göğüslüğün alt iki köşesine, efoda bitişik iç kenarına tak. İki altın halka daha yap; efodun önündeki omuzluklara alttan,dikişe yakın, ustaca dokunmuş şeridin yukarısına tak. Göğüslüğün halkaları ile efodun halkaları lacivert kordon ile birbirine bağlanacak. Öyle ki, göğüslük efodun ustaca dokunmuş şeridinin yukarısında kalsın ve efoddan ayrılmasın.
Harun, kutsal yere girerken, İsrailoğulları’nın adlarının yazılı olduğu karar göğüslüğünü yüreğinin üzerinde taşıyacak. Öyle ki, ben, Rab halkımı sürekli anımsayayım. Urim ile Tummim’i karar göğüslüğünün içine koy; öyle ki, Harun ne zaman huzuruma çıksa, yüreğin üzerinde olsunlar. Böylece Harun İsrailoğulları’nın karar vermek için kullandıkları Urim ile Tummim’i Rabbin huzurunda sürekli yüreğinin üzerinde taşıyacak.” (9-30. ayetler)
Öncelikle İsrailoğullarının adlarının yazıldığı – altısı birinin, altısı ötekinin üzerine oyulmuş – iki oniks taşı vardı. Taşlar altın yuvalar içine konduktan sonra efodun omuzluklarına takılacaktı. Bu tanımın kahinlik görevinin uygulanması ile ilgili olduğu şu ifade nedeni ile aşikardır: “Harun, anılmaları için onların adlarını Rabbin önünde iki omzunda taşıyacak.”
Oniks taşları, kıymetli taşlar idi – bu değerli taşlar Mesih’in mükemmelliklerini ima ediyorlardı ve bu gerçek ile birlikte altın yuvalar içine konmaları iki noktaya işaret ediyordu; ilki, O’nun halkının adları O’nun tüm güzelliği ve harikalığı içinde Kahinin omuzlarında görünüyordu ve altın tarafından sembolize edildiği gibi, tanrısal doğruluk içine yerleştirilmişlerdi. Omuz, gücün sembolüdür. (bakınız Yeşaya 9:6; Yeşaya 22:22) Bu nedenle, Mesih burada resmedildiği gibi, tüm Halkını Tanrı’nın huzurunda her yerde mevcut olan gücü ile tutar. Ve bunu yapmak için sahip olduğu bir unvan vardır. Halkı, O’nun omuzlarının üstünde tanrısal doğruluk içinde yerleştirilmiştir ve O’nun güzelliğinin parlaklığı ile donatılmışlardır. Nihai zayıflığımızı bilen bizler için ne kadar büyük bir teselli! Kudretinin sözü aracılığı ile her şeyi elinde tutan bizi Tanrı’nın huzurunda elinde tutmaktadır. Ve O bizi, Tanrı’nın huzurunda taşırken, Tanrı bize O’nun omuzlarının üstünde inkar edilemez bir talebe sahip olarak bakar ve Baş Kahinin tüm harikalığı ile kuşatılmış olarak görür. Böylelikle O’nun huzurunda sürekli olarak anılırız; çünkü Mesih omuzlarının üzerinde bizlerin adları görünmeden Tanrı’nın huzurunda olamaz. Aynı zamanda oniks taşlarının konduğu altın yuvalar ile birlikte şuna da dikkat edin: altın yuvalar ile birlikte saf altından iki zincir yapılacaktı, zincirler örme kordon gibi yapılarak tanrısal doğruluk içinde O’nun omuzlarına bağlanacaktı.
Göğüslük konusunda devam edelim. Göğüslüğün malzemesi efodun malzemesi ile aynı idi. (ayet 15) Dört köşe olacaktı ve üzerine dört sıra değerli taşlardan oluşan taş yuvası kakılacaktı; ve bu değerli taşların üzerinde on iki oymağa göre düzenlenmiş olarak İsrailoğullarının adları oyulacaktı. O zaman, ilgili öğretiş aynı karaktere sahip olacaktı – ama yine de omuzlar ve göğüs arasındaki farklılıklara dikkat edilmeli idi. (1) Harun sonra İsrailoğullarının adlarını omuzlarında taşıdığı gibi yüreğinin üzerinde de taşıyacaktı. Göğüs, duyguları sembolize eder. Bu nedenle, bu sembol, eğer Mesih, bir yandan Halkını sonsuz gücü aracılığı ile Tanrı’nın huzurunda taşıyor ise, öte yandan sonsuz sevgisi ile yüreğinde de taşıdığını öğretir. Sonsuz güç ve sonsuz sevgi Kahin tarafından Tanrı’nın huzurunda taşınan imanlıların sunumunda bir araya gelirler. Mesih’in yüreğinin üzerinde! Bu sevginin derinliklerini kim bilebilir? Eğer güç konusunda düşünecek olur isek, O’nun şu sözlerini hatırlarız: “Onları hiç kimse elimden kapamaz.” Eğer sevgi konusunda düşünecek olur isek, o zaman bize elçinin şu meydan okuması hatırlatılır, “Bizi Mesih’in sevgisinden kim ayırabilir?” Ve bu ikisi- güç ve sevgi – Mesih’te bir araya gelmiş olarak, Tanrı’nın huzurunda sunulmamızı düzenlerler. O, bizi, her şeye gücü yeten kudreti ile - yükümüzü taşıyarak – omuzlarının üzerine bağlamıştır. Ve ölümsüz ve kavranması imkansız sevgisi ile Yüreğinin üzerinde taşır. Bu, bize uğrumuza kurban olmasının yeterliliği üzerinde bina edilmiş olan Aracılığının yetkinliği ile ilgili biraz da olsa bir şeyler anlamamız için yardımcı olacaktır. (2) İsrailoğullarının isimleri değerli taşların üzerine bir bir oyulacaktı. Tanrı’nın düşüncesi ile uyumlu olarak kahinlik görevinin uygulanması, Harun’un durumunda olduğu gibi olmasa da Mesih’in durumunda, hemen Tanrı’nın huzurunda olmaktır – O’nun tahtının kutsallığının tam parlaklığının önünde. Şimdi, değerli taşların üzerindeki ışığın hareketi onların değişik ve çeşit çeşit güzelliklerini ortaya çıkartmaktadır. Bu yüzden, oniks taşlar ile bağlantılı olarak belirtildiği gibi, kahinin yüreğinin üzerinde taşınan Tanrı’nın halkının isimleri, üzerlerinde oyulu oldukları değerli taşların tüm göz kamaştıran ışıltı ve güzelliği içinde parlarlar. Bu, imanlıların Tanrı’nın huzurunda Mesih’te tam olarak kabul edildikleri gerçeğini sembolize eder. Tanrı, yüce Baş Kahine baktığı zaman, Halkını, Gözünün sürekli olarak mükemmel bir hoşnutluk ile üzerinde olduğu Kişi’nin tüm güzelliği ile süslenmiş olarak, O’nun hem omuzlarının hem de yüreğinin üzerinde görür. Ya da bu konuya bir başka açıdan bakılır ise, Mesih’in, Halkını, Tanrı’ya, Kahinlik uygulaması aracılığı ile aynı Kendisini sunduğu gibi sunduğu söylenebilir. O, böylelikle Halkı adına aracılık ederek Tanrı’nın önünde Kendi taleplerini bina eder. Ve onları Tanrı’nın huzurunda sunmaktan ne kadar büyük bir sevinç duyar! Çünkü onlar, uğruna öldüğü kişilerdir ve onları paha biçilmez kanı ile temizlemiştir, onları Sevgisinin nesneleri yapmıştır ve onları sonsuza kadar Kendisi ile birlikte olmaları için yanına alacaktır; ve bu bağların tüm gücü ile uyumlu olarak Tanrı’nın huzurunda onlar için yalvarır. Önceden gözlemlenmiş olduğu gibi, çarmıhta tamamladığı iş sayesinde Tanrı’nın yüreği üzerinde taleplere sahiptir. (3) Göğüslük, iki saf altından örme zincir, ve “lacivert bir kordon” ile altın halkalar kullanılarak efoda bağlanacaktı. Bu durumda, göğüslüğün efoddan ayrılamayacağını anlıyoruz. Mesih’in kahinlik görevi ile efoda ayrılmaz bir şekilde bağlanır. Göğüslüğün altın halkalar ile bağlandığı efod kahinlik giysisidir; altın halkalar, Tanrı’nın doğasına yakışan tanrısal doğruluğu ve bu nedenle Mesih’in Tanrılığını belirtirler. Bu, aynı zamanda halkaların ifade ettiği gibi, sonsuz bir bağlantıdır – bir halkada son yoktur ve bu yüzden, konutun çerçeveleri üzerinde düşünüldüğü zaman görüldüğü gibi sonsuzluğun bir sembolüdür. Mesih, Kahin olarak bizi asla hayal kırıklığına uğratmaz. Eğer davamızı bir kez eline aldı ise, asla elinden bırakmayacaktır. Bu gerçeğin deneme ya da zayıflık zamanlarında yüreklerimizi güçlendireceği kesindir. Umutsuz olabiliriz, ama eğer başımızı kaldırıp yukarı bakar isek, Mesih’in omuzlarının ve yüreğinin üzerindeki yerimizin asla kaybolmayacağı düşüncesi ile sevinebiliriz. Pek çok imanlı, hiç kuşkusuz yapılan hatalar ya da yüreğin soğuması ya da ruhsal zayıflık nedeni ile yaşamlarının bazı dönemlerinde kendilerini Tanrı’nın huzuruna çıkamayacaklarmış gibi hissedebilirler. Bu gibi durumlar mazur görülmemelidirler, ama böyle dönemlerde şeytanın ayartmalarına karşı bir panzehir olarak şunu hatırlamakta yarar olduğu kanıtlanacaktır: eğer biz kendimiz dua edemiyor isek, Mesih, üstün aracılığı sayesinde bizi taşımak konusunda asla başarısız olmayacaktır ve bizler ayrılmaz bir şekilde O’nun yüreğinin ve omuzlarının üzerine bağlıyızdır. Hüznümüz ve yüreğimizdeki soğuma çok geçmeden yok olacaktır,çünkü gerçeği hatırladığımız zaman gözlerimizi kendimize dikmekten vazgeçecek ve her şeyi O’ndan ve O’nun Tanrı’nın huzurunda bizim için yerine getirdiği sürekli hizmetten beklemeye yönlendirileceğiz. Bir başka kişinin söylemiş olduğu gibi: “O, Yüreğinin üzerine bağladığı bizleri Tanrı’ya sunar. Böyle yapmadan Tanrı’nın huzurunda olamaz; ve Mesih’in yüreğinde bulunan her istek ve arzu Tanrı tarafından yerine getirilir, O’na yapılan iyilik bizim üzerimize çekilir. Kutsal yerin ışığı ve iyiliği – Tanrı orada olduğu için – bizim üzerimize parlamadan O’nun üzerine parlayamaz ve bu O’nun aracılığı ile sunulur.” (4) Harun, Urim ve Tummim ile bağlantılı olarak halkın yargısını taşıdı. Urim ve Tummim karar (yargı) göğüslüğünün içine kondular. (29, 30. ayetler) Urim ve tummim büyük olasılıkla, “ışıklar” ve “mükemmellikler” anlamına gelirler. “Bereket almak için bunlara ihtiyacımız vardır. Olduğumuz gibi Tanrı’nın huzurunda durur isek, üzerimize yargıyı çekeriz ya da Tanrı’nın bu ışığının ve mükemmelliğinin etkisini kaybederiz, onlarsız kalırız.
Ama, bunlara göre yargımızı üstlenen Mesih, bizi Kendi Mükemmelliği içinde Tanrı’ya sunar – yargımızı O taşımıştır; ama o zaman konumumuz, rehberlik, ışık ve ruhsal zeka bu aynı tanrısal ışık ve mükemmellik ile uyum içindedir. Çünkü baş kahin araştırmış ve Urim ve Tummim’e göre Tanrı’dan yanıtlar almıştır. Bu, kutsanmış bir ayrıcalıktır.” Tüm bunlar Mesih’in nasıl mükemmel bir şekilde Halkı için Kahin olarak hizmet verdiğini ve Halkı ile ne kadar harika bir şekilde ilgilendiğini öğretirler.
Bundan sonra efod giysisi tanımlanır.
“Efodun altına giyilen kaftanı salt lacivert iplikten yap. Ortasında baş geçecek kadar bir boşluk bırak. Yırtılmaması için boşluğun kenarlarını yaka gibi dokuyarak çevir. Kaftanın kenarını çepeçevre lacivert, mor, kırmızı iplikten nar motifleri ile beze, aralarına altın çıngıraklar tak. Eteğin ucu bir altın çıngırak, bir nar, bir altın çıngırak, bir nar, bir altın çıngırak, bir nar olmak üzere çepeçevre kaplanacak. Harun hizmet ederken bu kaftanı giyecek. En Kutsal Yer’e, Huzuruma girip çıkarken duyulan çıngırak sesi onun ölmediğini gösterecek.” (31-35 ayetler)
Efod giysisinin tamamı lacivert idi – göksel olanı ifade ediyordu; Kahinin göksel karakterini belirtiyordu ve aynı zamanda O’nun işlevlerinin uygulaması ya da daha ziyade O’nun karakterinin yere olan uygunluğunu gösteriyordu. Böyle bir baş kahinimiz – kutsal, suçsuz, lekesiz, günahkarlardan ayrılmış, göklerden daha yücelere çıkarılmış bir baş kahinimiz – olması uygundur. (İbraniler 7:26) “Yırtılmaması için” özen gösterilmeli idi. (ayet 32), çünkü göksel karakteri olan mükemmelliği içinde bölünemez olmalıdır. Kaftanın eteğinin ucunda lacivert, mor ve kırmızı iplikten nar motifleri ve aralarında altın çıngıraklar takılı olmalı idi; ve Harun hizmet ederken bu kaftan üzerinde olmalı idi, Tanrı’nın huzuruna girip çıkarken duyulan çıngırak sesi, Harun’un ölmediğini gösterecekti. (ayet 35) Bu iki şeyin sembolik önemine açıkça işaret edilir; Ruh’un meyveleri ve tanıklığı. Ve bu yüzden, “içeri girmek” ve “dışarı çıkmak” iki farklı dönemi ifade eder. Harun’un örneği olduğu Mesih’ten şimdi konuşurken, O’nu göğe alındığı zaman içeri girdiği ve sonra elçilerin ağızları aracılığı ile yükselen Tanrı’nın Ruhu’nun Pentikost günündeki tanıklığında sesinin duyulduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda bu tanıklık ile bağlantılı olan meyveler de vardı – Tanıklık aracılığı ile tövbe etmiş olan kişilerin yürüyüş ve yaşamlarındaki Ruh’un meyveleri. (bakınız Elçilerin İşleri 2) Aynı şey O dışarı çıktığı zaman gerçekleşecek ve her ikisi de benzer şekilde Mesih’in göksel karakterinden akacaklar. Petrus, bu iki dönemi birbirlerine bağlar. Ruh’un tanıklığı karşısında hayretler içinde kalan kalabalığa şöyle seslenir: “Bu gördüğünüz, peygamber Yoel aracılığı ile önceden bildirilen olaydır: ‘son günlerde’ diyor Tanrı, bütün insanların üzerine Ruhum’u dökeceğim. Oğullarınız ve kızlarınız peygamberlikte bulunacaklar. Gençleriniz görümler, yaşlılarınız düşler görecekler.’” (Elçilerin İşleri 2: 16, 17) Kalabalığın şaşkın bakışları önünde gerçekleşen şey, farklı bir karakterde olmasına rağmen, Kahin İsrail için bereket ile birlikte dışarı çıktığı zaman, tanıklık edilmesi gereken şeyin bir örneği idi. Nar motiflerindeki renklerin anlamı bu son bağlantı içinde kavranabilir. Ruh’un meyveleri özellik açısından gökseldirler ve bunun sonucu olarak “lacivert” birinci renktir. Ama aynı zamanda “mor” ve “kırmızı” da vardır, çünkü bunlar o zaman Mesih’in krallık yücelikleri ile birleştirileceklerdir; evet, O’nun İnsanoğlu ve Davut oğlu olarak miras alacağı kraliyet yücelikleri. Her iki dönem – içeri girmek ve dışarı çıkmak – böylelikle en sonunda İsrail ile birlik olunduğu zaman, gelecek olan ilk ve son yağmurun yanıtı olabilirler. (bakınız Hoşea 6:1-3)
Sonra sırada af altından levha yer alır.
“Saf altından bir levha yap ve üzerine mühür oyar gibi ‘Rabbe adanmıştır’ sözünü oy; lacivert bir kordon ile sağrın ön tarafına bağla. Harun onu alnında taşıyacak. İsrailliler kutsal bağışlarını getirirken, suç işlemişler ise, suçlarını Harun taşıyacak; onlar önümde kabul görsün diye levha sürekli Harun’un alnında bulunacak.” (36-38. ayetler)
Bu, Tanrı’nın bizim hizmet ve tapınmalarımızın kusurları ve hatalarını örtmek için sağlayışıdır. Tanrı, yalnızca Kendi doğasına uygun olanı kabul edebilir. Bu nedenle, O’na sunulan her şeyin kutsallık ile mühürlenmesi gerekir. Böyle olduğu için de, eğer bize bırakılır ise temizlenmedikçe ve O’nunla ilişkiye girmedikçe ve yaklaşmak için bir ünvana sahip olmadıkça , sunularımız O’nun tarafından asla kabul edilemezler. Ama O, bizim ihtiyacımızı karşılamıştır. Kahin olarak Mesih, bizim kutsal şeylerimizin günahını taşır; ve O, Kendisi Rab için kutsallıktır, öyle ki, bizim O’nun aracılığı ile sunulan tapınmamız Tanrı tarafından kabul edilebilir olsun. Kutsanmış teselli, çünkü bu sağlayış olmasa idi, Tanrı’nın huzuruna asla giremeyecektik! Elçi bu yüzden, yalnızca kandan ve çadırın perdesinden konuşmak ile kalmaz, aynı zamanda Tanrı’nın evi üzerindeki Baş Kahinden de söz eder. (İbraniler 10)
İnce ketenden işlemeli mintan hakkında şunlar söylenir:
“İnce ketenden işlemeli bir mintan doku, ince ketenden bir sarık, bir de nakışlı kuşak yap.” (ayet 39)
İnce keten her zaman olduğu gibi, kişisel bir örnektir ve Mesih’e mutlak kişisel saflık olarak uygulanır; ve onun işlemeli olarak dokunması bize İsa’nın her tür lütuf ile süslendiğini anlatır. Bu nedenle, tüm giysilerin hepsi Mesih’ten söz ederler; ancak yine de hatırlanması gereken bir şey vardır: bunların hepsi gelecek olan iyi şeylerin gölgesi idiler ve aslı değillerdi. Örnekler ve figürler gözden geçirildiği zaman, bu tedbirin göz önüne alınması gerekir. Aynı zamanda yine ifade etmemiz gereken bir şey var, o da, bu yücelik ve güzellik giysilerinin hiç bir zaman perdenin içinde giyilmedikleridir. Bu gerçek,onları konumumuz için daha uygulanabilir hale getirir; çünkü Harun en kutsal yere girmenin sevincini tattı; bu, onun temsil ettiği halkın tam olarak kabul edildiğinin işareti idi. Bizler, Sevgili’de kabul edildik. Ve yüceltilmiş olarak Mesih, gerçek kutsal yerde Halkının Baş Kahini olarak hizmet verir. Ve bunun sonucu olarak burada önceden bildirilen tüm bereketlerin sevincini yaşamamızı sağlar. Bu konu, İbranilere mektupta işlenir ve bize Mesih’in orada nasıl her şekilde sunulduğu açıklanır; kişiliği, görevi, ya da işi ile ilgili önceden bilgi verilir.
Harun’un oğullarının Harun ile birlikte nasıl hizmet ettikleri (40-43. ayetler), kahinlerin atanması hakkındaki konu ile bağlantılı olarak bir sonraki bölümde daha uygun şekilde işlenir.