Bölüm 17
Buluşma Çadırı
Mısır’dan Çıkış 25:1-9
Bu bölüm ile birlikte yeni bir konuya, Buluşma Çadırına başlıyoruz. Bu konu, Mısır’dan çıkış 30. bölümün sonunda biter. Ancak bu konu üç bölüme ayrılır. İlk olarak, Buluşma Çadırının konutunu, yıkanma kazanlarını ve eşyalarını Tanrı’nın göstereceği örneğe tıpatıp uygun olarak yapmalıydılar. Bu kısım Mısır’dan Çıkış 27:19 ayetine kadar devam eder. İkinci olarak, kahinlerin giysileri ve adanmaları hakkında bilgi verilir, Mısır’dan Çıkış 28. ve 29. bölümlerde bu konudaki buyruklara yer verilir. Sonra, en son olarak, yıkanma kazanları – yani, Tanrı’ya yaklaşmak için gerekli olan tunç kazan, Mısır’dan Çıkış 30. bölümde ayrıntılı olarak belirtilir. Bunlardan Tanrı’yı gösterenlerden bazılarının – yüceliğinin bir kısmını – aynı zamanda yaklaşmak için kullanıldıkları da gözlemlenecektir; ama her birinin ana tasarımı hatırlandığı takdirde, karmaşa engellenmiş olacak ve düzen kolay bir şekilde anlaşılacaktır. Buluşma Çadırının çeşitli bölümleri gözden geçirildikçe her birinin ifade ettiği anlamı daha titizlik ile belirtmek için fırsat bulunacaktır. Bu arada, verilen bölüm, okuyucuya, bu kitabın bu kısmı ile yapılan çalışmaya daha zeki bir şekilde yaklaşabilmesi için yardımcı olacaktır.
“RAB, Musa’ya şöyle dedi: ‘İsrailliler’e söyle, bana armağan getirsinler. Gönülden veren herkesin armağanını alın. Onlardan alacağınız armağanlar şunlardır: altın, gümüş, tunç; lacivert, mor, kırmızı iplik; ince keten, keçi kılı, deri kırmızı boyalı keçi derisi, akasya ağacı, kandil için zeytin yağı, mesh yağı ile güzel kokulu buhur için baharat, baş kahinin efodu ile göğüslüğü için oniks ve öbür kakma taşlar. Aralarında yaşamam için bana kutsal bir yer yapsınlar. Konutu ve eşyalarını sana göstereceğim örneğe tıpatıp uygun yapın.” (1-9. ayetler)
Bu buyruklarda dikkat edilmesi gereken üç nokta vardır. İlki, buyrukların nesnesidir – yani kutsal bir yer yapmak. “Aralarında yaşamam için bana kutsal bir yer yapsınlar.” Bu nedenle, Buluşma Çadırı ile ilgili öncelikli düşünce, Buluşma Çadırının, Tanrı’nın kalacağı yer olması idi. Mısır’dan Çıkış 15:2 ayetinde belirtildiği gibi, Tanrı, Kızıl Deniz geçilmeden önce – mecazi anlamdaki kurtuluş tamamlanıncaya dek - yeryüzünde hiç bir zaman halkı ile birlikte kalmadı. Tanrı, bahçede Adem’i ziyaret etti, atalara göründü ve onlarla iletişim kurdu; ama Halkını Mısır’dan çıkartıp kurtarıncaya kadar, Kendisinin oturacağı kutsal bir yerin yapılması hakkında hiç bir şey söylenmedi. Buluşma Çadırı bu nedenle, bir kurtuluş kanıtı ve Tanrı’nın kurtulmuş bir halka Kendisi ile ilişki sağlamış olduğunun bir belirtisi idi. O, Merkez idi ve halk O’nun çevresinde toplandı. Tanrı’nın, kurtuluş konusundaki düşüncesi böyledir. O, halkını, yalnızca Kendi amaçları ile ilgili olarak değil, aynı zamanda yüreği ile uyumlu olarak da kurtarır; O, halkının, Kendisine yakın bir yerde bulunmasını arzu eder, Kendi çevresinde toplanmasını ister – O, onların Tanrısıdır ve onlar, O’nun halkıdırlar. Sorumluluk altına giren insanların başarısızlığı nedeni ile sonuçta O’nun yüreğindeki arzuların yerine gelmediğini biliyoruz. Ama O, yine de hem çölde hem de Hıristiyan düzenindeki krallık sırasında onların arasında kutsal yerine sahipti; bin yıllık dönemde Yeruşalim’de bir başka maddesel kutsal yere sahip olacaktır. Ve sonunda, sonsuz vatanda, kutsal kentte, göksel Yeruşalim, göklerden, Tanrı’nın yanından aşağı inecek ve yeni yeryüzünde, Tanrı’nın konutu insanların arasında olacaktır. (Vahiy 21:2, 3) O zaman Tanrı’nın yüreğinin planları tamamlanmış mükemmellikleri içinde görüneceklerdir ve madem ki, insanın günahı yüzünden yaşanan tüm üzüntüler ve eski düzen ortadan kalkacaktır, o zaman Tanrı’nın yüreğinden halkına ve onların yüreklerinden Tanrı’ya engellenmeden akan tam, mükemmel ve bereketlenmiş sevince ve O’nun mükemmel görünümüne ve onların mükemmel tapınma ve hizmetlerine engel olacak hiç bir şey olmayacaktır. Ama tüm bunların örneği, Tanrı’nın, aralarında yaşayabilmesi için İsrail’e yapması buyurulan bu kutsal yerde bulunacaktır.
Ancak Buluşma Çadırı yine de, farklı bir şekilde görülebilir. Tanrı’nın içinde oturduğu ev, O’nun yüceliğinin açıklanmasını gerektiren bir yer olmalıdır. Bu yüzden, ayrıntılı olarak incelendiği zaman görülebileceği gibi, bu kutsal yerin her bir parçası, Tanrı’nın Kendisinin bazı görünümleri ile doludur. Bir başka kişi şöyle yazar: “Aracı Mesih’in her şekildeki yücelikleri buluşma çadırında temsil edilir. Bedeni olarak görülen halkının birliği henüz kesin olarak temsil edilmese de, Tanrı’nın her davranışı ile ilgili yolları ve mükemmellikleri O’nun aracılığı ile tüm yaratılışta, halkında ya da Kişiliğinde gösterilir. Tanrı’nın yüceliğinin, Evinin, Yetkisinin O’nun varlığında gösterilmesi (görülebildiği kadar), Lütfunun yolları ve yüceliği ve Mesih aracılığı ile bizimle olan ilişkisi – çaresiz ve zayıf yaratıklar, ama O’na yaklaşırlar – gözlerimizin önüne serilir, ama yine de O’nun varlığının üstü hala bir perde ile örtülüdür ve Baba ile değil Tanrı ile.” Bu nedenle ruhsal zihin, bu kutsal yerin önemsiz ayrıntılarının tipik öğretişini zevk ile izler, ve bundan Tanrı’nın, Kendisini açıklamış olduğu çeşitli ölçüleri ve yöntemleri öğrenir ve bunların içerdikleri her sırrın anahtarına yalnızca Mesih’in kişiliğinde sahip olunduğunu anlaması gerekir. Bunu hatırlamak hayal ürünlerinin tüm uçuşlarını bir yandan kontrol edecek, bir yandan da diğer düşüncelerimize yeni bir ilgi ile yatırım yapmamıza yardımcı olacaktır, çünkü Mesih’in Kendisi ömür boyu canın önünde bulunacaktır.
Buluşma çadırının üçüncü bir görünümü daha mevcuttur. Bu görünüm, göklerin bir örneğidir. Çadırda, avlu, kutsal yer ve en kutsal yer vardı. Kahin, böylelikle birincisinin ve ikincisinin arasından üçüncü göklere geçerdi – Tanrı’nın özel huzurunun yeri. Pavlus, “üçüncü göğe alındığından” söz eder. İbraniler mektubunda çadırın bu konudaki önemi hakkında bir ima bulunur – “Tanrı Oğlu İsa, gökleri aşan büyük baş kahinimiz olduğu için, açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım.” (İbraniler 4:14) Mesih, bu ayette, kefaret gününde Yahudi baş kahinin yaptığı gibi, avlu ve kutsal yer aracılığı ile, Tanrı’nın huzuruna, yani en kutsal yere (tümü göklerin örneği olan) geçmiş olarak ifade edilir.
Bu bağlamda, ikinci nokta olarak şundan söz edilebilir, buluşma çadırı, dağda Musa’ya gösterilen örneğe uygun olarak yapıldı (9, 40. ayetler v.b.) ve bu nedenle göksel değerlerin örneği idi. Bu öğretiş, İbranilere yazılan mektupta geliştirilir. “Göklerde, Yüce Olan’ın tahtının sağında oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rabbin kurduğu asıl tapınma çadırında görev yapan böyle bir baş kahinimiz vardır.” (İbraniler 8:2); ve tekrar şöyle denir: “Böylelikle aslı göklerde olan örneklerin bu kurbanlar (hayvan kurbanların kanı) ile, ama gökteki asıllarının bunlardan daha iyi kurbanlar ile temiz kılınması gerekti. Çünkü Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup insan eli ile yapılan kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı’nın
önünde görünmek üzere asıl göğe girdi.” (İbraniler 9:23,24) Bu nedenle tapınma çadırının kahinlerin hizmeti için olduğu kolayca anlaşılır; çünkü tapınma çadırı Tanrı’nın konut kurduğu yer olduğu için aynı zamanda, günahkarın kahinin kişiliğinde Tanrı’ya yaklaştığı ( ya da Tanrı’nın Kendisi ile ilişki kurmuş olan bir halkın yaklaşması) yerdi. Aslında baş kahin en kutsal yere yalnızca yılda bir kez girerdi. (bakınız Levililer 16); ama bu kahinliğin başarısızlığı yüzündendi ve orijinal planı hiç bir şekilde bozmazdı. Perde ile birlikte tüm bunlar ve kutsal yerdeki kahinler dışında hiç kimse, tezat aracılığı ile bile olsa bize şunu öğretir: günümüzdeki imanlıların düzeninde, daha tam ve daha çok bereketli ayrıcalıklar sayesinde sevinç vardır. İmanlılar, en kutsal yere her zaman girme özgürlüğüne sahiptirler, çünkü perde yırtılmıştır, sonsuza kadar yetkin kılınmışlardır, artık günah bilincine sahip değildirler, çünkü Mesih ilk ve son kez kurban edilmiştir (İbraniler 10). Ve Yehova’ya değil, İsa Mesih’teki Tanrılarına ve Babalarına yaklaşırlar.
İşaret edilen son nokta, çadırın yapılması için maddesel sunular getiren kişilere hitap eden bir çağrıdır. Tanrı, halkının arasında yaşamak istediğini söyleyerek Kendisi için kutsal bir yer yapılmasını istemek ile lütfunu çok parlak bir şekilde sergilemiştir. Bu yüzden yalnızca gönülden verilen kişilerin armağanları alınacak idi. Bu olağanüstü güzellikte bir düşüncedir. Tanrı, önce isteği üretti ve sonra onlara verecekleri sunuyu atfetti. Kendi yüreğinin ifade ettiği arzulara bir karşılık verilmesini umut ederek halkın paydaşlığını hesaba kattı. Kitapta daha sonra görüleceği gibi halk karşılık verdi ve bu karşılık öylesine yoğun oldu ki, halkın daha çok armağan getirmesine engel olundu. Bu konu ile ilgili aynı zamanda bir başka güzel örnek Davut’un tapınağı hakkındadır: “Davut, Tanrı’ya ant içti ve Yakup’un güçlü Tanrısına adak adadı; evime gitmeyeceğim, yatağıma uzanmayacağım, gözlerime uyku girmeyecek, göz kapaklarım kapanmayacak, Rabbe bir yer, Yakup’un güçlü Tanrısına bir konut buluncaya dek.” (Mezmur 132:2-5) İsrail kralının belirtilen özelliklerinden daha az ölçüde olsa bile, yine de istekli yüreklerden, Tanrı’nın lütfu ile istekli kılınan yüreklerden talep edilen armağanlar, bollukla aktı. Halk, armağanlar ile katkıda bulunma ayrıcalığı nedeni ile sevindi; bu armağanlar verilen buyruklara göre düzenlendikleri zaman Yehova’nın konutunu şekillendireceklerdi ve bu O’nun yüceliğinin ışığının bir amblemi ve gösterisi olacak idi.
Sunulan çeşitli armağanların tipik önemleri buluşma çadırındaki özel yerleri ile bağlantılı olarak açıklanacaktır. Şu an için, bunların hepsinin Mesih’e işaret ettiklerini söylemek yeterli olacaktır.