Çölde Sayım 28 - 29
Bu iki bölümün birlikte okunmaları gerekir; her ikisi birlikte kitabımızda pek çok ilgi alanına ve bilgiye gebe olan farklı bir kısım oluştururlar. 28.bölümün ikinci ayeti bize tüm kısmın içeriğinin yoğun bir ifadesini verir. “Ve Rab Musa’ya şöyle dedi: ‘İsrailliler’e buyur ve de ki, ‘Bana sunacağınız sunuyu – yakılan sunu ve beni hoşnut eden koku olarak sunacağınız yiyeceği – belirlenen zamanda sunmaya dikkat edeceksiniz.’” Çölde Sayım 28:2.
Okuyucu bu sözler ile Çölde Sayım kitabının bu bölümünün tamamını açıklayacak olan bir anahtara sahip olur. Bu durum olabilecek en farklı ve en sade şekilde gerçekleşir. “ Bana sunacağınız sunu ”, “ Bana yakılan sunular ” ve “ Beni hoşnut eden koku.” Tüm bu ifadeler güçlü şekilde vurgulanır. Burada hiç çaba göstermeden öğrendiğimiz şudur: önderlik eden önemli düşünce Tanrı yönünden Mesih’tir. Mesih ihtiyaçlarımızı en bereketli şekilde karşılıyor ise de burada kast edilen, Mesih’in ihtiyaçlarımızı karşılayan bir Mesih’ten çok Tanrının yüreğini besleyen ve O’nun yüreğini hoşnut eden bir Mesih olmasıdır. Gerçekten düşünüldüğü ya da gerçekten anlaşıldığı zaman bu harika ifadede Mesih’in Tanrının ekmeği olarak kast edildiğini görürüz. Hepimiz ne yazık ki üzücü bir şekilde Mesih’e yalnızca kurtuluşumuzu sağlayan, aracılığı ile bağışlandığımız ve cehennemden kurtulduğumuz ve yine aracılığı ile tüm bereketlerin bize aktığı bir kanal olarak bakmaya eğilimliyizdir. O, tüm bunların hepsidir, adına sonsuza kadar övgüler olsun. O, kendisine iman itaatinde bulunan herkes için sonsuz kurtuluşun Yetkilisidir. O, bizim günahlarımızı kendi bedeninde ağaç üzerinde yüklendi. O öldü, doğru olan doğru olmayanlar için öldü, öyle ki bizi Tanrıya götürebilsin. O bizi günahlarımızdan, onların şimdiki gücünden ve onların gelecekteki sonuçlarından kurtarır.
Tüm bunlar gerçektir ve sonuç olarak önümüzde açık olan iki bölümün tamamı boyunca ve her ayrı paragrafta günah sunusunun takdim edildiğini görürüz. (Bakınız Çölde sayım 28:15,22,30; Çölde sayım 29:5,11,16,19,22,25,28,31,34,38.)
Kefaret ile ilgili günah sunusundan on üç kez söz edildiğini okuyoruz. Ama buna rağmen yine de günahın ya da günah için kefaretin hiç bir şekilde en önemli ve önde gelen konu olması gerçekliğini ve aşikarlığını kaybetmez. Okuyucu için alıntı yaptığımız ayette bundan hiç söz edilmemektedir, ama o ayet yine de bize çok açık bir şekilde iki bölümün içeriğinin özetini vermektedir; on beşinci ayete ulaşıncaya kadar bu konuda herhangi bir ima dahi yoktur.
İnsan söz konusu olduğu zaman ve insan bir günahkar olduğu için günah sunusunun elzem olduğunu söylememize gerek var mıdır? Mesih’in gerekli temel olarak kefaret eden ölümünden söz edilmeden insanın Tanrıya yaklaşması, tapınması ya da paydaşlığı gibi konulardan bahsetmek imkansız olur idi. Tüm yürek bu gerçekleri üstün bir keyif alarak kabul eder. Mesih’in kurban oluşunun değerini içeren gizem sonsuz çağlar boyunca canlarımızın kaynağı olacaktır.
Mesih ve O’nun değerli ölümü günahlarımızı ortadan kaldırmış ve ihtiyaçlarımızı karşılamıştır. Buna güvenimiz tamdır. Çölde Sayım 28 ve 29.bölümleri okuyan birinin bunu göreceği kesindir. Bir çocuk bile tek bir basit gerçeğe baksa bunu görebilir. Bu iki bölümün tamamında yetmiş bir ayet bulunur ve bunlardan yalnızca on üç tanesinde günah sunusuna yer verilmez ve kalan elli sekiz ayet hoş kokulu sunulara yer verir.
O zaman tek bir ifade ile özetleyecek olur isek, buradaki özel konu Tanrının Mesih’ten hoşnut olduğudur. Sabah ve akşam, her geçen gün, her geçen hafta ve her bir ay, kısaca yılın başından sonuna kadar konu, Mesih’in Tanrı önündeki hoş kokusu ve değerliliğidir. Tanrıya ve Oğlu İsa Mesih’e hamtlar olsun ki, günahımız için kefaret edilmiştir, günah yargılanmıştır ve sonsuza kadar ortadan kaldırılmıştır – suçlarımız bağışlanmış ve iptal edilmiştir. Ama tüm bunların çok üstünde ve ötesinde olan konu şudur: Tanrının yüreği Mesih tarafından beslenmiş, tazelenmiş ve hoşnut kılınmıştır. Sabah ve akşam kuzusunun anlamı nedir? Bu kuzu bir günah sunusu mudur yoksa yakmalık bir sunu mudur? Bu sorunun yanıtını Tanrının kendi sözlerinden işitelim: “Ve onlara de ki, ‘Rabbe sunacağınız yakılan sunu şudur: Günlük yakmalık sunu olarak her gün bir yaşında kusursuz iki erkek kuzu sunacaksınız. Kuzunun birini sabah, diğerini akşamüstü sunun. Kuzu ile birlikte tahıl sunusu olarak dörtte bir hin sıkma zeytin yağı ile yoğrulmuş onda bir efa ince un sunacaksınız. Günlük yakmalık sunu, Sina dağında başlatılan ve Rabbi hoşnut eden koku olarak yakılan sunudur. “ Çölde Sayım 28: 3-6.
Yine tekrar edelim; Şabat için gerekli olan iki sunu ne idi? Bir günah sunusu mu yoksa yakmalık bir sunu mu? “Her Şabat günü sunulan yakmalık sunu budur.” İki tane olması gerekiyor idi, çünkü Şabat Tanrı halkının huzuruna ilişkin bir örnek idi. İki sunu, Mesih’i takdir eder iken değerlendirilen iki yönlü bir örnek idi. Ama sununun karakteri olabilecek en sade şekilde idi. Tanrı açısından Mesih’in görünümü idi. Yakmalık sunu ile ilgili özel düşünce budur. Günah sunusu Mesih’in bizim açımızdan olan görünümü idi. Tüm bu ifadelerdeki konu günaha duyulan nefretin konusudur. Bu sunudaki düşünce Mesih’in değerliliği ve üstünlüğü hakkındadır.
Bu nedenle aynı zamanda aylarının başlangıçlarında da (ayet 11), Şabat kutlaması ve mayasız ekmekte de (ayet 16-25), ilk ürünler bayramında da ve yine boru çalma gününde (Çölde Sayım 29:1-6) ile çardak bayramında da (ayetler 7-38)(7-38.ayetler) durum aynıdır. Kısaca özetleyecek olur isek tüm bayramlarda önde gelen düşünce Mesih’in hoş koku sunusu olmasıdır. Günah sunusu asla eksik olmaz, ama hoş kokulu sunular önde gelen yeri alırlar; her dikkatli öğrenci için bu gayet aşikardır. Herhangi birinin bu dikkate değer ayetleri okumasının ve günah sunusu ve o yakmalık sunu arasındaki o karşıtlığı görmemesinin imkansız olduğunu düşünüyoruz. İlkinden sadece tek bir teke olarak söz edilir iken diğerinin önümüze “on dört kuzu”, “on üç boğa” ve buna benzer ifadeler ile gelmesi dikkat çekicidir. Hoş koku sunularına bu ayette bu kadar geniş yer verilmesinin nedeni budur.
Ama neden bu konu üzerinde durulsun? Neden bu konu üzerinde ısrar edilsin? Yalnızca imanlı okuyucuya tanrının aradığı ve zevk aldığı tapınmanın gerçek karakterini göstermek için. Tanrı Mesih’ten zevk alır ve bizim, Tanrıya O’nun zevk aldığı tapınmayı sunmamız sürekli hedefimiz olmalıdır. Tapınmamızın malzemesinin her zaman Mesih olması gerekir ve biz tanrının Ruhu aracılığı ile ne kadar çok yönlendirilir isek, Mesih o kadar çok tapınmamızın merkezi haline gelecektir. Ancak ne yazık ki, çok sık olarak yüreklerimizin bize söylediği bundan farklı bir şeydir. Tapınma toplulukta da odamızda da yapılsa eğer ruhumuz bezgin ve ağır ise sesimiz alçak çıkacaktır. Mesih ile meşgul olmak yerine kendimiz ile meşgul oluruz ve bu durumda Kutsal Ruh Mesih’in değerlerini almak ve bize göstermek işini uygun bir şekilde yapabilmek yerine yollarımız doğru olmadığı için bize öz yargı yapmamız için uyarmak zorunda kalır.
Tüm bu konuların derinlemesine açığa çıkarılması gerekir. Bu konular hem topluluk açısından hem de bireysel açıdan, yani topluluk ile bir arada iken ve kendi özel adanmalarımızda ciddi bir şekilde dikkatimizi talep ederler. Topluluk toplantılarımızda seslerimiz neden sık sık alçak çıkar? Neden böyle bir zayıflık, böyle bir kısırlık ve böyle bir dağılma söz konusudur? Neden ezgiler ve dualar hedeften bu kadar uzaktırlar? Tapınmanın adına layık şeyler neden bu kadar azdır? Neden böylesine bir huzursuzluk ve hedefsiz bir eylem mevcuttur? Aramızda neden Tanrının yüreğini tazelendirecek bu kadar az şey vardır? Bu az şeylerden Tanrı ,“O’nun ekmeği, O’na hoş bir koku yükselmesi için sunakta yakılan kurbanlardan” neden az söz edebilir? Bizler benlik ve benliğin çevresindekiler ile – isteklerimiz, zayıflığımız, denemelerimiz ve zorluklarımız - meşgulüzdür ve Tanrıyı O’nun kurbanının ekmeğinden yoksun bırakırız. Aslında O’nun hak ettiklerini ve seven yüreğinin arzu ettiklerini O’ndan çalmış oluruz.
Bunun anlamı, denemelerimizi, güçlüklerimizi ve isteklerimizi görmezden gelebiliriz mi demektir? Hayır, ama tüm bunları O’na teslim edebiliriz. O bize, tüm yük ve kaygılarımızı O’na yüklememizi söyler ve tatlı ve sakinleştirici bir güven duygusu ile bizi kayırdığına dair bize garanti verir. Tüm yüklerimizi O’nun üzerine atmamız için bize davette bulunur. Ve bunu bizi destekleyeceğine dair güvence vererek yapar. O, bizi düşünür. Bu yeterli değil midir? Bizler O’nun huzurunda toplandığımız zaman O’na kendi değerlerimizin dışında bir şeyler sunabilmek için kendimize değil ama O’na yeterli bir şekilde yakın olmamız gerekmez mi? O bizim için sağlamıştır. O bizim için işi tamamlamıştır. Günahlarımızın ve acılarımızın hepsi tanrısal bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur. Ve elbette kesinlikle bu tür şeylerin Tanrının kurbanının yiyeceği olduğunu var sayamayız.
İmanlı okuyucu, hem toplulukta hem de odamızdaki tapınma ile ilgili bu şeyler üzerinde düşünmemiz gerekmez mi? Çünkü bu şeyler hem topluluktaki hem de odamızdaki tapınmaya uyarlanabilir. Tanrının “ekmeğim” demekten hoşnut olduğu şeyi Tanrıya sunabilmemiz için bizi güçlendirecek olan böyle bir can konumunu beslememiz gerekmez mi? Gerçek şudur ki, biz Tanrıya hoş bir koku olarak yüreğimizin Mesih ile daha tam ve sürekli olan bir meşguliyet içinde olmasını isteriz. Bu ifade, günah sunusuna daha az değer vermemiz anlamına gelmez, böyle bir düşünce bizden uzak olsun! Ama hatırlamamız gereken bir şey de şudur: Değerli Rabbimiz İsa Mesih’te günahlarımızın bağışlanmasından ve canlarımızın kurtulmasından daha fazlası mevcuttur. Yakmalık sunu, tahıl sunusu ve yiyecek sunusu neyi ortaya koyarlar? Hoş bir koku olarak Mesih – Tanrının yiyecek sunusu olarak Mesih – O’nun yüreğinin sevinci! Bunların aynı ve tek Mesih olduklarını söylemeye gerek var mı? Tanrının hoş kokusu olan ve bizim için lanetlenen Kişi’nin aynı Kişi olduğunda ısrar etmemiz gerekir mi? Elbette her imanlının bu gerçeği bildiği ve ona sahip olduğu kesindir. Ancak biz Mesih’in bizim için neler yaptığı konusunda odaklanmaya eğilim gösteririz; O’nun Tanrının gözündeki değeri hakkında çok düşünmeyiz. Üzerinde üzülmemiz ve yargılamamız gereken konu işte budur – bu yanlışın düzeltilmesini istememiz gerekir. Ve bu düzeltmenin yapılması için en uygun ve özenli çalışmayı Çölde Sayım 28 ve 29.bölümlerden başka bir yerde bulamayız. Bu bölümlerde konu ile ilgili çok üstün bir düzeltme kendini kanıtlar. Tanrı Kutsal ruhu aracılığı ile bu bölümlerden sonuna kadar yararlanmamızı sağlasın!
“Levililer Kitabı hakkındaki Notlarımız” da okuyucuya sunduklarımız şunlar idi: Tanrının bize bayramlar ve kurbanların ışığının yolunda neler vermiş olduğu hakkında idi. Burada bu konular üzerinde yönlendirildiğimizi hissetmiyoruz. Sözünü ettiğimiz notlar ya da küçük kitap yayıncı tarafından sağlanan bir yardımdır ve okuyucu 1-8 bölümlerinde ve 33.bölümde şunları bulacaktır: üzerinde durmuş olduğumuz iki bölümde işlenen konular ile ilgili olarak ilgisini çeken ve ona yarar sağlayan bilgiler ile karşılaşacaktır.