Çölde sayım 26
Bu bölüm Çölde sayım kitabının en uzun bölümlerinden biri olmasına rağmen büyük çapta kayda değer bir açıklama içermez. Bu bölümde halkın vaat edilen diyara girmek üzere iken ikinci bir sayılışını okuruz. Bunu düşünmek çok üzücü, ama ilk sayımda altı yüz bin savaş adamı var iken bu ikinci sayımda yalnızca iki kişi vardır – Yeşu ve Kalev! Diğerlerinin hepsi bu dünyadan göçmüş olarak çölün kumlarının altındadırlar. Sade bir imana sahip olan bu iki kişi imanları ödüllendirilerek hayatta kalmışlardır. İmansız kişilere gelince, esin ile yazan elçi onlar hakkında şu sözleri kaleme almıştır: “Cesetleri çöle serildi.”
Ne kadar ağır ve üzücü bir durum! Burada bize verilen ne kadar çok ders ve öğüt vardır! İmansızlık ilk kuşağın Kenan diyarına girmesine engel olmuştur ve onların çölde ölmelerinin nedenidir. Kutsal Ruhun esin ile yazılmış olan bu kitabın içeriğinin hemen hemen her yerinde büyük uyarılarda ve önemli öğütlerde bulunduğu gerçeğini görürüz. Gelin bunlara kulak verelim: “Bu nedenle, Kutsal Ruhun dediği gibi, ‘Bu gün O’nun sesini duyarsanız, atalarınızın başkaldırdığı ve çölde O’nu sınadığı gündeki gibi yüreklerinizi nasırlaştırmayın.” İbraniler 3:7-8. “Çünkü Mesih’e ortak olduk. Yalnız başlangıçtaki güvenimizi, gevşemeden sonuna dek sürdürmeliyiz. Yukarda belirtildiği gibi, ‘Bu gün O’nun sesini duyarsanız, atalarınızın başkaldırdığı günkü gibi yüreklerinizi nasırlaştırmayın. O’nun sesini işitip başkaldıranlar kimler idi? Musa önderliğinde Mısır’dan çıkanların hepsi değil mi? Tanrı kimlere kırk yıl dargın kaldı? Günah işleyip cesetleri çöle serilenlere değil mi? Sözünü dinlemeyenler dışında huzur diyarına kimlerin girmeyeceğine ant içti? Görüyoruz ki, imansızlıklarından ötürü oraya giremediler.” İbraniler 3:14-19. “Bu nedenle Tanrının huzur diyarına girme vaadi hala geçerli iken, herhangi birinizin buna erişmemiş olmasından korkalım. Çünkü onlar gibi biz de iyi haberi aldık. Ama onlar duydukları sözü iman ile birleştirmedikleri için bunun kendilerine bir yararı olmadı.” İbraniler 4:1-2.
Burada çok önemli pratik bir sır bulunmaktadır. İman ile birleşmiş olan Tanrı Sözü. Ne kadar değerli bir birleşim! Herkese gerçekten yarar sağlayabilecek olan tek şey. Bu konuda pek çok şey işitebiliriz; pek çok şey konuşabiliriz; pek çok şey yapabiliriz, ama gerçek ruhsal gücün ölçüsünün Tanrının, sahip olmamız için üzerimize boca ettiği güç, zorluklara direnme gücü, dünyayı yenme gücü, devam etme gücü olduğunu bilmeli ve ona sahip çıkmalıyız – bu gücün ölçüsü, yalnızca Tanrının sözü ile birleşmiş olan imanın gücüdür. Bu söz göklerdeki mevcudiyetini sonsuza kadar korur ve eğer iman aracılığı ile yüreklerimizde sabit hale gelir ise, bizi gökler ve göklere ait olan her şey ile bağlayan tanrısal bir hat harekete geçer. Ve gökler ve orada bulunan Mesih ile hareket eden yürekler ile yaşarız ve şimdiki çağdan uygulamada ayrı kalırız ve şimdiki çağın etkisinin üzerine çıkabiliriz. İman Tanrının vermiş olduğu her berekete sahip çıkmaktır. İman o perdeden içeri geçer; iman görünmez Olan’ı görerek dayanır. İman kendisini görünen ve geçici olan ile değil, görünmeyen ve sonsuz olan ile meşgul eder. İnsanlar sahip oldukları şeylerin kesin ve emin olduklarını zannederler, ama iman Tanrıdan ve O’nun Sözünden başka hiç bir şeye güvenmez. İman, Tanrının Sözünü alır ve onu yüreğindeki en iç odaya kilitler ve söz orada gizli bir hazine olarak saklı kalır – hazine olarak adlandırılmayı hak eden tek şey Tanrının sözüdür. Bu hazineye sahip olan mutlu kişi dünyadan tamamen bağımsız olan kişidir. Bu mahvolan dünyadaki zenginlikler açısından değerlendirildiği zaman yoksul olarak görülebilir, ama kişi ancak imanda zengin ise açıklanamaz bir zenginliğin sahibidir – kalıcı zenginlik ve doğruluk – “ Mesih’in söz ile anlatılamaz zenginlikleri.”
Değerli okuyucu, bu kaleme alınanlar yalnızca hayal ürünü olan düşünceler değildirler. Hayır, onlar tanrısal gerçekliklerdir. Onların tüm değerlerinin tadını çıkartabilirsiniz. Eğer sadece Tanrının sözüne sahip çıkarsanız – söylediğine sadece O söylemiş olduğu için inanırsanız – çünkü “iman” budur” – o zaman bu hazineye gerçekten sahipsinizdir ve bu hazine, sahibini insanların yalnızca gözleri ile gördüklerine inanarak yaşadıkları bu dünya sahnesinden tamamen bağımsız kılar. Bu dünyanın insanları “pozitif” ve “gerçek” olandan söz ederler ve bunun ile kastettikleri gözleri ile gördükleri ve fiziksel olarak tecrübe ettikleridir. Başka bir deyiş ile zamanın ve duyuların kaybolan ve güvenilmez değerleri. İman, hiç bir pozitif ya da hiç bir gerçek bilmez, bildiği tek şey diri Tanrının sözüdür.
İşte İsrail’in Kenan diyarına girmesini engelleyen bu bereketli imandan yoksun oluşu idi. Ve bu durum altı yüz bin cesedin çöle serilmesine neden oldu. Ve aynı şekilde yine bu iman yoksunluğu Tanrı halkının binlercesinin tutsaklık ve karanlıkta kalmasına neden olmaktadır. Bu kişiler aslında özgürlük ve ışıkta yürüyor ve Tanrı’nın tam kurtarışının sevincinde ve gücünde yaşıyor olmaları gerekir iken, bu iman yoksunluğu onları yücelik umudu içinde yürümeleri gerekir iken, depresyon, hüzün ve cezalandırılma korkusu içinde yürütür ve yaşatır. Kenan diyarında bir ziyafet masasında oturmaları gerekir iken, iman yoksunluğu onları Mısır’daki mahvedicinin kılıcından kaçıp kaçmayacakları hakkında kuşku duymalarına neden olur.
Ah! Keşke Tanrının halkı tüm bu konular üzerinde düşünür iken onları O’nun varlığının ve Sözünün ışığında düşünebilseler! O zaman gerçekten imanın Tanrı’nın sonsuz sözünde bulduğu haklı mirası daha iyi bilir ve onu daha çok takdir ederlerdi. Bize Tanrı tarafından Sevgisi’nin Oğlu’nda karşılıksız olarak verdiği şeyleri daha net olarak kavrayabilirler idi. Diliyoruz ki, Rab Işığını ve Gerçeğini göndersin ve Halkını Mesih’teki payının doluluğuna yönlendirsin, öyle ki gerçek yerlerini alabilsinler ve O’nun görkemli ikinci gelişini bekler iken, O’nun için gerçek bir tanıklığa teslim olabilsinler.