Bölüm 21
SON SAHNELER
Bu bölümün 14.ayetinden itibaren başlangıç sahnesinin bize Rabbin, ölüler arasından dirildikten sonra öğrencilerine üçüncü kez görünmesi ile ilgili öyküyü anlattığını öğreniriz.
Yuhanna’nın Başlangıcındaki ve Sonundaki Üç Sahne
Müjde, Rabbin öğrencilerine Kendisini göstermesi ile ilgili bağlantılı olarak peş peşe üç gün süre ile gerçekleşen üç sahnenin sunumu ile başlar (1:35,43;2:1). Ve yine sonunda, dirilişte, Kutsal ruh Rabbin üç görünümünü vurgular. Müjdenin hem başlangıcında hem de sonunda yer alan bu üç görünüm sırası ile şu konuları ima eden örnekler olarak sunulur: O dönemdeki Tanrı Topluluğu; gelecekdü ve onların olan o günde Yahudiler arasındaki tanrısayar bakiyenin fark edilişi ve İsrail’in gelecekteki bin yıllık dönem sırasındaki bereketi. Ama burada bir farklılık mevcuttur. Müjdenin başlangıcında bu örnekler daha çok özellikle Mesih’in yüceliklerini açıklamak için sunulur. Bu örnekler Mesih ve O’nun söyledikleri ve O’nun yaptıkları tarafından sunulur.
Böylece ilk sahnenin başlangıcında şu sözleri okuruz: “İsa arkasını döndü ve onların ardından geldiklerini gördü” (Yuhanna 1:38). İkinci gün şu ifade ile başlar: “Ertesi gün İsa gitmeye karar verdi” (1:43). Üçüncü gün Kana’daki evlilik ile ilgili sahne bize İsa’nın düğünde bulunduğunu anlatarak başlar (2:1-2). Müjdenin sonuna geldiğimiz zaman ilk sahnenin bir araya toplanan öğrenciler tarafından sunulduğunu görürüz (20:19). İkinci sahne, “öğrenciler tekrar içerde bulundukları” zaman meydana gelir (20:26). Nihayet son sahnede öğrenciler balık tutmaya giderler. Böylece ilk üç sahnenin Mesih’i ve öğrencileri ile bağlantılı olarak O’nun yüceliğini ön plana getirirler. Son üç sahne önümüze daha çok özellikle öğrencileri ve onların Mesih ile bağlantılı olarak bereketlerini getirir.
Daha önce Rabbin görünümünün ilk kez görüldüğü sahnenin örnek olarak, ortalarında Rab ile toplandıkları zaman Topluluk tarafından tadı çıkartılan bereketleri sunduğunu görmüş idik. (Yuhanna 20: 19-25) Rabbin sekiz gün sonra ikinci kez görünmesi son günlerde Mesih’i Rableri ve Tanrıları olarak kabul edecek olan tanrısayar Yahudi bakiyesinin örneğini sunar. Rabbin bu bölümdeki üçüncü görünümü bize Mesih geri döndüğü zaman İsrail’in sahip olacağı bin yıllık dönemin bereketini gösterir. Örnek, bir gece sahnesi ve bu sahnedeki insanın boş çabaları ile başlar. Yedi erkek birliktedirler – yeryüzünün balıkçılık konusundaki yetkinleri – ama çabaları boş çıkar. Tüm gece boyunca balık yakalamak için denizde kalırlar ama tek bir balık bile tutamazlar.
Buradaki örnek bize Mesih’in yokluğunun uzun ve karanlık gecesi sırasında insanın dünyanın kötülükleri ile başa çıkma ve İsrail ile diğer uluslara bereket getirme konusundaki tüm çabalarının kesinlikle boşa çıkacağını anlatır. Böyle bir iş ile ilgilenen kişilerin bu konuda ne kadar usta oldukları ya da motiflerinin ne kadar saf olduğunun hiç önemi yoktur, zaten mesele de bu değildir. İnsan çabalarının boşa çıkacağı zaten daha başından bellidir. Kendilerinin inşa etmiş oldukları bir geminin içine girebilirler –bu durum, insanı, düşman bir sahnede tutmak için yapılan bir insan hilesidir. Bu dünyayı üzüntülerinden kurtarmak için uzun süren karanlık gece boyunca zahmete girebilirler ama ne Yahudilere ülkelerini geri verebilirler ne de diğer ulusları vahşet ve çürümüşlükten kurtarabilirler. İsa Mesih gelene kadar bu dünya için hiç bir kurtuluş yoktur..
Ve sonunda şafak söker, sabah olur ve İsa gelir – Doğruluk Güneşi kanatlarında şifa ile yükselir. Krallar ve peygamberler çok uzun zaman önce Mesih’in egemenlik sürmesi için gelmesi ile bu dünyanın üzüntüsünün uzun ve karanlık gecesinin sona ereceğini önceden bildirmişlerdir ve Mesih: “Bulutsuz bir sabah, şafakta görünen gün ışığı gibidir. (2.Samuel 23:24)
Rabbin yönetimi altında öğrenciler balık ağını denize atarlar ve öylesine çok balık yakalarlar ki balık ağını tekneye çekebilmek için büyük zorluk yaşarlar. İşte Rab geldiği zaman da böyle olacaktır. O, İsrail’i diğer ulusların arasından kurtarmak ve onları ülkelerine geri getirmek ve her ihtiyaçlarını karşılamak için Yahudilerin tanrısayar bakiyesini kullanacaktır.
Rab Balık Tutmaya Giden Öğrencileri İle Buluşur
Bu önemli sahnenin diğerlerinden farklı öğretişini kesinlikle bu noktada görürüz. Ama olayın tamamı ve Rabbin Petrus’a davranış şekli, bu gün imanlı biri için ahlak ve ruhsal eğitim açısından bol bir zenginliğe sahiptir. Bölümü bu ışığın içinde görecek olur isek öykünün Taberiye gölünün kenarında yedi öğrenci ile birlikte başladığına dikkatimiz çekilir (ayetler 1-2). Öğrencilerin, bu yerde, Rabbi izlemek ve insan canı tutan balıkçılar olmak üzere mesleklerinden vazgeçmeye çağrıldıklarını görürüz. Öğrenciler üç buçuk yıl boyunca Rabbi izlemek ve insan canı tutan balıkçılar olmak üzere O’na eşlik etmişler ve O’nun sevinçli haberi vaaz edişini dinlemişler, hastalara şifa verdiğini ve cinleri kovduğunu görmüşler idi. Üç buçuk yıl boyunca öğrencilerin ihtiyaçları karşılanmış ve hiç bir eksikleri olmamış idi. Sonra Rabbin Babaya geri dönem zamanı geldi. Öyle anlaşılıyor ki öğrenciler, O, Babaya gittiği zaman O’nun bu doğrudan ilgisinin sona ereceğini düşündüler ve günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yersel çağrılarına tekrar geri dönmek ve denize ve balıkçılığa devam etmek zorunda kalacaklarını zannettiler.
Aktif ve enerjik bir zihne sahip olan Petrus başı çekerek önderliği ele alır. Sabah olduğu zaman İsa’nın kıyıda durduğunu gördüler (ayetler 4-5). Öğrencileri eski yaşamlarına geri dönmüşler idi ama Rab buna rağmen onları azarlamadı, aksine onlara çok yumuşak ve şefkatli bir şekilde hitap etti ve onlara “Çocuklar!” diye seslendi. Rab, her şeye karşın yine de onlara, O’nun yönlendirmesi olmadan yapılan işin boş olduğunu ifşa eden şu soruyu sorar:” Yiyeceğiniz (balığınız) yok mu?” Karanlıkta, kendi çabaları sonucunda herhangi bir şey kazanmışlar mıydı? Öğrenciler yiyeceklerinin olmadığını kabullenmek zorunda idiler.
Ve şimdi O, öğrencilerine yön verir (ayet 6). Tüm gece boyunca yapmış oldukları işi yine yaparlar ancak bu kez balık ağını denize O’nun söylediği şekilde atarlar. Ve bunun üzerine içinde bulundukları durum ne kadar da farklı hale gelir! O kadar çok balık tuttular ki artık ağı çekemez oldular. Biri şu sözleri söylemiştir: “Başarının tamamen Tanrının işlerinin akışı içindeki varlığımıza bağlı olduğunu asla unutmayalım. Emek karşılığında bereket almak yalnızca bireysel olarak Tanrı ile yürümemize, tamamen Mesih’e bağımlı olmamıza ve O’nun tarafından yönlendirilmemiz ile doğru orantılıdır. Başarı, gösterilen emeğin çokluğuna bağlı değildir, başarı, ağı teknenin doğru yanına atmak için Mesih’in yönlendirmesine sahip olmak için Mesih’e yeterince yakın olmamızdadır.”
Ve sonra elçi Yuhanna ve elçi Petrus arasındaki karakteristik farkı görürüz (ayetler 7-8). Yuhanna İsa’nın yüreğini daha yakından tanıdığı için – kendisini ‘İsa’nın sevdiği öğrenci’ olarak tanımlayabilen yani İsa’nın sevgisine tam olarak sahip çıkmış olan öğrenci- kıyıda duran Kişi’nin Rab olduğunu bildi. Petrus ise karakteristik enerjisi ile Rabbe ulaşmak için göle atladı. Bir elçide (Yuhanna) ruhsal algı, diğerinde (Petrus)ise ani hareket etme özelliğini görürüz. Her iki özellik de gerekli zaman ve durumda doğrudur.
Bu olayı izleyen dokunaklı sahne (ayetler 9-14) güzel ve hoş olduğu kadar eğiticidir de! Öğrenciler ihtiyaçlarını karşılamak için kendi çabaları ile hareket etmelerinin yararsız olduğunun farkına çoktan varmışlardır. Ve şimdi yüz metre ilerdeki kıyıya çıktıkları zaman bu çabalarının gereksiz olduğunu daha iyi anlarlar. Orada kendilerini ısıtacak bir kömür ateşi ve kendilerini besleyecek olan balık ve ekmek hazır olarak onları beklemekte idi! Ayrıca onlar için yalnızca yiyecek sağlanmak ile kalınmamış ama aynı zamanda bu sofraya katılmaları için davet de edilmişler idi. Öğrenciler eski yaşamlarına geri döndükleri için hiç bir azarlama sözü işitmezler, aksine “gelin, yemek yiyin” (ayet 12) ifadesinde yer alan sevgi sözleri ile karşılaşırlar.
Ve bunun da ötesinde dirilmiş olan yücelik Rabbi cesaretleri kırılmış ve bezgin öğrencilerini beklemektedir. Rab, aynı, bedende yaşadığı günlerde olduğu gibi onlara hizmet Eden olarak onların ortasında idi ve diriliş yüceliğinin günlerinde de yine aynı şekilde hala zavallı ve hata yapan öğrencilerine yardım etmeye devam ediyor idi. Bu neden ile şu sözleri okuruz: “İsa gidip ekmeği aldı ve onlara verdi. Aynı şekilde balıkları da verdi” (ayet 13). Kendisine ait olanlar ile ilgili her konu Rabbin özenli ilgisi ve gözlemi altındadır.
Harikulade Kurtarıcı! O, bedende olduğu günlerde bizim ayaklarımızı yıkadı. Günlerin en yücesi olan o günde çarmıhta değerli ve eşsiz Kanı ile tüm günahlarımızı yıkadı. O, yokluğu sırasında bu gün de ihtiyaçlarımızı karşılar. Ve yücelik gününde şafak söktüğü zaman bizi sofraya oturtacak ve bize hizmet etmek için gelecek (Luka12:37).
Eğer bu güzel sahnede hiç bir azarlama sözcüğü yok ise o zaman Rabbin yoldan çıkmalarımıza kayıtsız kalacağı sonucuna mı varmalıyız? Kömür ateşi, balıklar ve ekmek O’nun en ufak ihtiyaçlarımıza bile kayıtsız kalmadığına dair en dokunaklı tanıklıktır. Bunu izleyen sahne bize O’nun bizim hatalarımıza ve düşüşlerimize asla kayıtsız kalmayacağını sonsuza kadar gösterecek olan bir sahnedir. (ayetler 15-22)
Rabbin ateşi ve balığı sağlaması ile O’nun bizim bedenlerimiz ile ilgilendiğini anlarız. Sevgili hizmetkarı olan Petrus’a davranışı ile de O’nun canlarımıza duyduğu sevginin ne kadar derin olduğunu öğreniriz. Burada, önümüze öncelikle üç konu getirilmektedir. Bunlardan birincisi, Rabbin bize düşüşümüzün nedenini göstermek için yüreklerimizi araştırmasıdır. İkincisi, bizi Kendisi ile paydaşlık etmemiz için yenilemek amacı ile gösterdiği dokunaklı hareket tarzıdır. Üçüncüsü ise Rab bizi yeniledikten sonra geçmişteki tüm düşüş ve hatalarımıza rağmen bizi tekrar bereketli hizmetinde kullanmak için harika lütfunu gösterir.
Ayrıca, Rabbin bu lütfunu ve mükemmelliğini yenileme işi için seçmiş olduğu zamanlamasında görürüz. Bu zamanlama “yemek yedikleri zaman” idi – ya da kahvaltı ettikleri zaman! Rab, onları gelmeleri ve yemek yemeleri için davet ederek ve alçakgönüllü lütfu ile onları bekleyerek onların ihtiyaçlarını karşılar; Rab onları Huzurunda dinlenmeleri için oturtmuş ve onların yüreklerinin Kendisine güvenmesini sağlamış idi ve burada onlara yüreğinde hiç bir güceniklik olmadığını açıkça gösteriyor idi. Ve ancak o zaman –daha önce değil – Petrus’un yüreğini denemeye başladı öyle ki Petrus ( ve aynı zamanda biz de) pek çok hatası ile ilgili gizli kökün ne olduğunu keşfedebilsin!
Petrus’un Yenilenmesi
Çarmıhta, tüm öğrenciler Rabbi terk etmiş ve kaçmışlar idi. Şimdi bu diriliş sahnesinde ise pek çoğunun eski yaşamına geri dönüş olduğunu gördük. Ama Petrus her defasında diğerlerinden daha ileri gitmiş ve çarmıha giden Rabbi üç kez inkar etmiş idi. Petrus şimdi bu diriliş gününde teknelere ve balık ağlarına geri dönmek için önderliği ele almış idi. Rabbin Petrus’a özel bir şekilde hitap etmesinin nedeni budur ama eğer bu hitap Petrus’a bile olsa yine de hepimizin bundan yararlanması içindir. Burada dikkat edilmesi gereken şudur: Rab, inkar etme günahı ile özel olarak ilgili değildir ama hepimizi benzeri ya da daha üzücü hatalara maruz bırakan benliğin yargılanmamış kötülüğüdür.
Şunu hatırlayalım: düşmüş birinin ille de herkesin önünde düşmüş olması gerekmez. Rabbi antlar ve lanet okumalar ile inkar etmeksizin de düşen kişiler olabiliriz çünkü kutsal yazılar yüreği dönek olanlardan söz eder (Süleyman’ın Özdeyişleri 14:14). Ancak yine de her şeye rağmen teşvik olmamız için şunu hatırlayalım: ister herkesin gözü önünde ister yüreğimizde düşmüş olalım düşmüş olan herkes Rab tarafından yenilenecektir; aynı zamanda tüm yenilenme Rab ile başlar. Eğer Rab lütfu ile koyunlarının arkasından gitmese idi sürüden ayrılan kuzular asla geri dönemezler idi. Davut şöyle der: “Rab, canımı tazeler.” Naomi ise şöyle der: “Rab beni tekrar evime yuvama getirdi.” O’nun adına övgüler olsun, O bizi hepimizi sonunda evimize getirecektir.
Burada bu adanmış hizmetkarın yenilenmesindeki son adımı görmekteyiz. Ama yine de bu nihai yenilenmeye götüren adımların tümünü izlemek çok derin yarar sağlayan bir eğitimdir.
İlk adım, Rabbin Petrus için ettiği dua idi. Rab Petrus için ayartmaya düşmesin diye dua etmedi, şeytan onu elekten geçirsin ya da hatta Petrus düşmesin diye de dua etmedi. Elekten geçirilme, ayartma ve düşüş, bunların hepsi Petrus’un kendine olan doğal öz güveninin ışığa çıkması için gerekli idi. Ama Rab Petrus düştüğü zaman, onun imanı olumsuz etkilenmesin diye dua etti. Günahın etkisi, Tanrıya duyulan güveni yok etmektir ama eğer Tanrının lütfuna olan güven yok oldu ise o zaman can Rabbe nasıl tekrar geri getirilebilir? Şeytan bizi günaha düşürmek ister çünkü imanımızı yok etmeyi ve bizi umutsuzluğa sürüklemeyi ümit eder. Ama Rab buna izin vermeyecektir.
Şeytanın Petrus’u kalburdan geçirmesi Petrus’un hatasının hemen ardından oldu ama Rabbin duası Petrus’un imanının arkasında idi ve şeytan Rabbin duasının önüne geçemedi ve etkisiz kaldı. Şeytan Yahuda İskariyot’a Rabbi ele vermesi ve O’na ihanet etmesi için ısrar etmiş idi. Ama Yahuda İskariyot imana sahip olmadığı için umutsuzluğa sürüklendi ve yıkıma uğradı. Petrus Rabbi inkar eder ama imanına sahip kalır ve bu sayede tövbeye ve yenilenmeye çekilir.
Petrus’un yenilenmesindeki ikinci adım Rabbin ona yaptığı uyarı idi (Luka 22:34). Bir imanlının düşmeden önce uyarılmamış olduğunu düşünebilir miyiz? Öz güven ile dolu olduğumuz zaman uyarıya ya çok az ya da hiç kulak asmayız ama şu ya da bu şekilde bu uyarı mutlaka gelecektir. Bu uyarı Petrus’a nasıl da doğrudan bir şekilde gelmiş idi! Rab, ona:” Sana söylüyorum, beni tanıdığını üç kez inkar edeceksin.”
Üçüncü adımın Rabbin bakışı olduğunu görüyoruz (Luka 22:61). Petrus Rabbi üçüncü kez inkar ettiği zaman şu sözleri okuruz: “Rab döndü ve Petrus’a baktı.” Bu bakışın, sevgi dolu bir bakış olduğundan kesinlikle emin olabiliriz! Petrus kısa bir süre önce “Ben O’nu tanımıyorum” diyerek Rabbe sırtını dönmüş idi. Rab ise hemen o anda Petrus’a yüzünü döndü ve Petrus’a, onun yüreğine şu sözleri söyleyen bir bakış ile baktı:” Sen Beni tanımadığını söylüyorsun ama Ben seni tanıyorum ve Ben seni seviyorum.” Rab İsa dünyada Kendisine ait olanları hep sevmiş idi ve onları sonuna kadar da sevdi” (Yuhanna 13:1). Ah, O’nun sevgisi! Ah, O’nun bizlerden vazgeçmeyen bizi asla terk etmeyen o harika sevgisi! Burada, şu noktaya tekrar dikkatinizi çekmeyi istiyorum: Petrus’un bu acımasız inkarı Rabbin yüreğinde ne güceniklik ne de kızgınlık oluşturmadı. Ne üzücüdür ki, kardeşlerimiz tarafından bir nankörlük ya da terk etme ile karşılaştığımız zaman bunlar çok fazla ciddi şeyler olmamasına rağmen bizim yüreklerimizde acı düşünceler ve acı sözlere neden olurlar. Ama aynı şey Rab için geçerli olmadı.
Petrus’un yenilenmesindeki dördüncü adım, Rabbin söylediği söz idi (Luka 22:61). Rabbin bakışı, ona Rabbin sözünü hatırlattı. Çünkü ayette şu sözleri okuruz: “Petrus , Rabbin kendisine söylediklerini hatırladı.” Rabbin bu bakışı Petrus’un yüreğini sızlattı ve Rabbin sözü onun vicdanına ulaştığı zaman sonucu şöyle oldu: “Petrus dışarı çıktı ve acı acı ağladı.” Yahuda İskariyot gecenin karanlığına “dışarı çıktı” – anlamsız ve boş umutsuzluğun sonsuz gecesi! Petrus derinden tövbe ederek yenilenme yoluna doğru “dışarı çıktı.” Petrus dışarı çıktı çünkü harekete geçirilmiş ya da uyandırılmış vicdanı onun artık yanlış kişiler arasında bulunmaya devam etmesine izin vermiyor idi. Petrus acı acı ağladı çünkü Rabbin değişmeyen sevgisi onun yüreğine ulaşmış idi.
Beşinci adım ise Rabbin mesajı idi (Markos 16:7). Rabbin, sürüden ayrılan koyunlarına gösterdiği ilgi nasıl da yumuşaktır! Rabbin bakışı Petrus’un yüreğini sızlatmış idi ve Rabbin sözü onun vicdanına ulaşmış ve dokunmuş idi; şimdi ise Rabbin mesajı Petrus’un imanını onaylayacak idi. Böylece Rabbin, diriliş sabahında Petrus için özel bir mesajı olduğunu görüyoruz. Meleğin kadınlara söylediği sözler şunlardır: “Şimdi O’nun öğrencilerine – ve Petrus’a –gidip şöyle deyin: İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi Kendisini orada göreceksiniz.” (Markos 16:7) eğer melek, “Gidip O’nun öğrencilerine söyleyin” dese idi, Petrus şöyle düşünebilir idi: “Bu sözlere göre Rab artık beni öğrencilerine dahil etmiyor çünkü ben O’nu inkar ettikten sonra artık asla O’nun öğrencilerinden biri sayılamam.” Ama Petrus’un adı onun titreyen yüreğine güvence vermek için özellikle belirtilmiştir; Petrus bir zamanlar korkuya kapılmış ve Rabbi inkar etmiş idi ama Rab bir kez daha yola yön verecek ve Petrus Rabbin de söylemiş olduğu gibi Rabbi yine izleyecek ve O’nu görecek idi.
Petrus yıkılmış idi ama Rabbin sözü asla yıkılmayacaktır. Her şey aynen “Rabbin söylediği gibi” gerçekleşecektir. Kendi öz güvenimize dayanan sözler bizi nasıl başarısızlığa sürükleyebilse de O’nun sözlerinin hiç birinin boşa çıkmayacağını bilmemiz yüreklerimize bu gün hala nasıl iyi geliyor ise bu gerçek Petrus’un yüreğine o zaman da aynı şekilde iyi gelmiş olmalı!
Altıncı adım Rabbin Petrus ile yaptığı baş başa özel görüşmedir (Luka 24:34; 1.Korintliler 15:5). Diriliş mesajı diriliş görüşmesi için bir hazırlık idi. Efendi’nin mesajı, Petrus’u Efendi ile görüşmek için hazırladı. Rabbi inkar eden hizmetkar inkar etmiş olduğu Rab ile özel bir görüşme yapacak idi çünkü şu sözleri okuruz: “Rab söylediği gibi dirildi ve Petrus’a göründü.” Rabbimizin lütuf Tanrısı olması ne kadar harikadır! Biz belki O’nun “İsa’nın sevdiği öğrenciye” ya da O’nun ayaklarını mesh eden adanmış kadına görünmesi gerektiğini düşünebiliriz. Ama lütuf daha harika bir yolda ilerler ve önce O’nu inkar etmiş olan öğrencisine görünür. Elçi Pavlus’un da bize söylemiş olduğu gibi, “Önce Kefas’a (Petrus) ve sonra Onikiler’e göründü.” (1.Korintliler 15:5)
Düşmüş olan zavallı Petrus, O’nun sevgi ve ilgisinin özel objesi idi. Yuhanna ve diğer öğrencileri bekleyebilirler idi ama Petrus’un beklemede bırakılmayacak idi. Rab, Onikiler’in yüreklerini sevindirmeden önce Petrus’un kırılmış yüreğini yenileyecek idi. Ve bu gizli görüşmeye hiç bir yabancı alınmayacak idi. Rab itiraf edilmiş olan tüm hatayı alacak ve onu ışığa getirecek idi ama bunu Petrus ile baş başa iken yapacak idi ve Efendi ve hizmetkar arasında o ciddi anda neler olup bittiğini hiç kimse hiç bir zaman bilmeyecek idi.
Yedinci adım Rabbin herkesin önündeki davranış şekli idi. Bu konu, bizi bölümümüze geri getirir. Bu noktada Petrus’un yenilenmiş olması ile ilgili son noktaya gelmiş oluruz. O eski ağacın kötü ürünü yargılanmış ve Rabbe itiraf edilmiştir. Böylece vicdan rahatlatılmıştır ama kötü meyveyi üreten kötülüğün kökünün hala açığa çıkartılması ve yargılanması gerekir öyle ki Petrus’un yüreği Rab ile paydaşlık için tamamen yenilenmiş olabilsin. Bu işlem bize yararlı olması için herkesin gözü önünde yapılır çünkü hepimizin içinde, aynı günaha düşmemiş olsak dahi yine de aynı kötülük kökü mevcuttur. Bu kök, doğal ya da yersel insan Adem’den gelmektedir. Rab bu yüzden Petrus’a lütfa uygun olan yeni adı ile değil, ama doğal adı olan “Yuhanna oğlu Simun” olarak hitap eder (ayet 15).
Petrus Rabbi üç kez inkar etmiş idi. Şimdi Rab ona üç kez aynı soruyu sorarak yüreğini deneyecek idi. Petrus günahını yargılamış idi. Ve şimdi de kendisini yargılamaya yönlendirilecek idi. Şu sözleri okuyalım: “Eğer kendimizi doğruluk ile yargılasa idik o zaman yargılanmaz idik.” (1.Korintliler 11:31) Tüm dışsal hatalarımızın ardında yargılanmamış benlik bulunur.
Rabbin araştıran sorularından ilki şudur: “Yuhanna oğlu Simun, Beni bunlardan daha çok seviyor musun?” Petrus daha önce herkesin önünde Rabbi herkesten daha çok sevdiğini ağzı ile ikrar etmiş idi çünkü şu sözleri söyleyen o değil miydi? “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem.” (Markos 14:29) Şimdi Rab sanki Petrus’a şunu demek istemektedir: “Beni diğer öğrencilerimin Beni sevdiğinden daha çok sevdiğini hala söylüyor musun?”
O zaman burada Petrus’un hatasının kökünün – kendi hatalarımızın çoğunda da olduğu gibi – benliğin yargı görmemiş öz güveninden kaynaklandığını öğreniyoruz. Petrus’ta ve bizlerde olan bu öz güven bizi diğerlerinden daha iyi olduğumuz ya da diğerlerinden daha yetenekli olduğumuz şeklinde bir yalan ile aldatır ve bize diğerlerinden daha güçlü ve daha adanmış olduğumuzu düşündürür. Ve yaptığımız hizmette ne kadar aktif olur isek kendimiz hakkında o kadar daha yüksek düşünmeye eğilimli oluruz. Biz, öz güvenimizi Petrus gibi sözler ile ifade etmeyebiliriz ama bu düşünce yüreğimizde yer alır ve bize diğerlerinden daha iyi ya da daha ruhsal olduğumuzu düşündürür ve onlar düşse bile bizim düşmeyeceğimizi söyler. Rab bizi, işte bu öz güvenin ve benliğin boşluğunu fark etmemiz ve yargılamamız için yönlendirir.
Rabbe övgüler olsun ki Petrus verdiği yanıtta artık kendisini diğerleri ile kıyaslamamaktadır. Ve kendisini tamamen Rabbe yaslar ve şöyle der: “evet ya Rab, seni sevdiğimi (sana bağlı olduğumu) bilirsin.” (JND) Petrus sanki şöyle der gibidir: “Ettiğim korkunç inkarlardan sonra sana sevgim varmış gibi görünmüyor ve hiç kimse Seni sevdiğime inanmayacaktır ama olup biten her şeye rağmen Sen, sana bağlı olduğumu biliyorsun.”
Rab, ikinci sorusu ile Petrus’un yüreğini daha derinden araştırır ve ona Kendisini diğerlerinden daha çok sevip sevmediğini değil ama O’nu sevip sevmediğini sorar. Rab şöyle der: “Yuhanna oğlu Simun, Beni seviyor musun?” Petrus yine bu konuda Rabbin bilgisine güvendiğini bildirir. Petrus kendi bilgisi ile övünmeyecek ya da kendi duygularına güvenmeyecek idi; o, yalnızca Rabbin bildiği ne ise ona güvenecek idi.
Rab üçüncü sorusu ile Petrus’un sevgi için kullandığı sözcüğü - ilk iki soruda bu sözcük farklı idi – ilk iki sorusunda kullanmamış idi. Rab, üçüncü soruda daha zekice ve daha farklı bir sevgi imasında bulunan bir sözcük kullandı. Petrus ise şöyle bir sözcük kullandı: birinin bir başka kişiye, sevilen kişinin yüceliğinin fazla zekası ya da takdiri olmaksızın bağlandığı gerçek ama duygusal bir sevgi ima eden bir sözcük kullandı. Rab bu neden ile üçüncü sorusunda şunu sordu: “Bana bağlı mısın?”
Petrus, Rabbin sorduğu üçüncü soru nedeni ile derinden etkilendi ve kendisini tamamen Rabbe teslim etti. Ve şöyle dedi: “Rab, sen her şeyi bilirsin, seni sevdiğimi de (Sana bağlı olduğumu da) bilirsin (ayet 17). Petrus’un Rabbi inkar etmesinden sonra diğer kişiler onun Rabbe olan sevgisi konusunda nasıl düşüneceklerini bilemeyebilirler. Ama Petrus, Rabbe,” Seni sevdiğimi bilirsin” diyebilmektedir. Petrus sanki şöyle demek ister gibidir: “Artık kendim, sevgim ya da adanmışlığım hakkında hiç bir şey söylemek istemiyorum çünkü buna cesaretim kalmadı ama kendimi bundan sonra Rabbin her şeyi bilen sevgisine teslim ediyorum.” O, benim yüreğimde olan her şeyi biliyor; O, diğer kişilerin göremediği sevgiyi de biliyor ve beni zayıf düşüren insani öz güven hakkında da bilgisi var. O, her şeyi biliyor. Ve işte bu yüzden ben kendi gayretlerime ya da sevgime ya da adanmışlığıma asla güvenmiyorum, beni koruması için güvenebileceğim tek Kişi, her şeyi bilen Rabbimdir!”
Dikkat ederseniz, Petrus şu sözleri söylememiştir:” Düştüm ve bu düşüşüm bana çok büyük sefalete ve utanca mal oldu. Ve dersimi aldım öyle ki bundan sonra artık Rabbi asla inkar etmeyeceğim.” Bu tarz bir konuşma bir sonraki düşüşün yoluna atılacak olan ilk adım anlamına gelir. Ama Petrus bu tarz bir konuşmayı yapmaz ve şöyle der: “Eğer her şeyi bilen Rab beni korumaz ise tekrar düşeceğim çünkü düşmeme neden olan zayıflığımın ne kadar büyük olduğunu bu şekilde çok iyi öğrendim.”
Mesih öylesine mükemmeldir, O’nun bilgisi o kadar kusursuz ve sevgisi o kadar değişmezdir ki Petrus Kendisine karşı günah işlediği Kişi’nin gelecekte güvenebileceği tek Kişi olduğu konusunda bilinçlendirilir.
Bir şöyle demiştir: “Bize hem tarihi hem de öğretiş (deneysel olabilir) açısından yüreğin ne kadar aldatıcı olduğu öğretildi öyle ki en yüce düzenin armağanları, İsa’nın doluluğundan alınan lütuflar, O’nun adı uğruna gösterilen içten gayret, geçmişte yapılan hizmetin adanmışlığı ve hali hazırdaki hizmetin eylemi, bunların hiç biri asla yüreğin aldatıcılığına karşı güvence teşkil etmezler. Evet, uyanık kalmak ve dua etmek her zaman için gereklidir; kişinin canı İsa ile tamamen meşgul olmadıkça her tür günahın işlenebileceği bir gerçektir ve O’nun koruması olmadan insanın lekesiz, utançsız ve suçsuz yaşaması asla mümkün değildir.” Bizi düşmekten koruyabilecek ve yüce huzuruna sonsuz bir sevinç ile lekesiz olarak çıkartabilen tek güç O’nun kanına ve O’nun doğruluğuna Kutsal Ruhun gücü ile inanmaktır.
Lütfun yenileme işi tamamlanmıştır. Petrus yalnızca günahını yargılama noktasına değil ama aynı zamanda kendisini yargılama ve onu şeytanın ellerine teslim eden öz güvenini anlama noktasına getirilmiştir. Petrus kendi hiçliğinin ve Rabbin her şey olduğunun farkına vardı.
Petrus’un Hizmetinin Devamı
Rab, Petrus’un öz güvenini kırdıktan sonra ona Kendisine güvenmesi konusunda sağlam güvence verir. Bir zamanlar öz güven ile hareket eden ama şimdi Rabbin hizmeti için alçalmış ve yenilenmiş bir kutsal Petrus mevcuttur. Rab, Petrus’a yalnızca Kendi koyunlarını değil ama Kendi kuzularını da emanet eder. Petrus, kuzuları “besleyecek” ve koyunlara “çobanlık” edecektir.
Ve tüm bunlara ek olarak belirtmek istediğimiz önemli nokta şudur: Petrus kendi gücü ile yerine getirebileceğini söylediği iki konuda düştükten daha sonra, Rabbe tamamen bağımlı olduğu zaman bu iki konuyu yerine getirme gibi yüce bir ayrıcalığa sahip kılınacaktır. Petrus şöyle demiş idi: “Senin ile birlikte hem zindana hem de ölüme gitmeye hazırım.” Rab şimdi ona sanki şöyle der gibidir: “Bu yüce ayrıcalığa sahip olacaksın. ‘Ben yapacağım’ diyen öz güvenini senden aldım. Ve şimdi yüreğinde olduğunu bildiğim sevgini ödüllendireceğim. Sen gerçekten de zindana ve ölüme gideceksin; çünkü yaşlandığın zaman “ellerini uzatacaksın ve başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere götürecek.” Petrus, sonunda zindana ve ölüme gittiği zaman bu iki yere kendi sevgisine güvenen ve öz güveni ile hareket eden biri değil, her şeyi bilen bir Efendi’nin alçakgönüllü ve bağımlı bir izleyicisi olarak gidecek idi.
Bu yüzden Rab ona, “Ardımdan gel” (ayet 19) dediği zaman yenilenmiş bu kutsala söylenen şunlardır:
Birinci olarak, Mesih’in koyunlarını otlatmak (ayet 17)
İkinci olarak, Tanrıyı yüceltmek (ayet 19)
Üçüncü olarak, Mesih’in ardından gitmek (ayet 19).
Tanrıya övgüler olsun ki, gelecek olan yıllarda Petrus bu dünyadan ayrılmadan önce bu üç öğüdü tüm imanlılara aktarır. Petrus bize şunları yazar: “Mesih izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu.” Ve sonra şunu söyler: “İsa Mesih aracılığı ile Tanrı her şeyde yüceltilsin.” Ve son olarak şunu der: “Tanrının size verdiği sürüyü güdün.” (1.Petrus 2:21; 4:11; 5:2)