Ayasofya itibaren Sultanahmet Camii Görünüm
View of Blue Mosque from the Hagio Sofia

Bölüm 16

MESİH’İN ZİHNİ

Yuhanna 13-16 bölümlerinde yer alan Rab İsa’nın son sözleri üzerinde derin düşünür iken her zaman hatırlamamız gereken şey şudur: Kendisinin yeryüzünde var olmayacağı süre zarfında O’na Kendisinin reddedildiği konumda tanıklık edecek olan Kendisine ait olanları hazırlamak için konuşmaktadır.

Bu önemli sonuca başarı ile ulaşmak için ayaklarımızın yıkanması gerektiğini (Yuhanna 13), yüreklerimizin kutsal Kişiler ile bağlantıda olması ve teselli edilmesi gerektiğini (Yuhanna 14)ve dudaklarımız Mesih’e tanıklık etmek için harekete geçer iken yaşamlarımızın Mesih’in karakterini ortaya koyduğunu (Yuhanna 15) görmüş idik. Sonunda, bu son konuşmada zihinlerimiz bilgilendirilir öyle ki hizmetimizde zekice hareket edelim ve dindar ama Mesih’i reddeden bir dünyanın ellerinden gelecek kötülükler nedeni ile sendelemeyelim.

Mesih’in düşüncesi hakkında bilgilendirilmek bu son konuşmada yer alan en önemli konudur. Rabbin hizmetinde gayret çok fazla olabilir ama yine de bilgi ile uyumlu olmayabilir ve bu yüzden sonuçlar verimli olmaz ve hayal kırıklığı büyük olur. Bu durumda Rabbin düşüncesine sahip olmanın ne kadar büyük önem taşıdığını görüyoruz! Konuşmada verilen bilgi aşağıdaki düzen içinde sunulmuştur:

Birincisi, Mesih’e tanıklık eden kişilere dünya tarafından nasıl davranılacağı konusunda önceden uyarılırız (ayetler 1-4). İkincisi, Mesih’in zihni ile uyumlu bir zihne sahip olmak için Mesih’in Babaya gitmesinin ve Tesellici’nin gelmesinin gerektiğini öğreniriz (ayetler 5-7). Üçüncüsü, Kutsal Ruh geldiği zaman şimdiki bu kötü dünyanın gerçek karakteri konusunda öğrencilere bilgi verilecektir (ayetler 8-11). Dördüncüsü, imanlılar Kutsal Ruh tarafından öğrenciler bir başka dünyanın – gelecek olan dünyanın – bilgisi hakkında yönlendirileceklerdir (ayetler 12-15). Ve son olarak, imanlılara yeni bir günün saatinin gerçek karakteri ile ilgili olarak bilgi verilecektir 8ayetler 16-33).

Dindar Dünyanın Zulmü (ayetler 1-4)

Rab bir önceki konuşmasında öğrencilerine yeni imanlı topluluğunun işaretlerini bildirmiş idi ve bu topluluğun ayrıcalığı Baba için ürün vermek ve Mesih’in bulunmadığı bir dünyada Mesih’e tanıklık etmek idi.

Mesih’ten nefret eden bir dünyada Mesih’in karakterini taşıyan ve Mesih’e tanıklık eden kişilerin her şekilde bu bölümün ilk ayetlerinde önümüze getirilen sıkıntı ve zulüm ile karşılaşacakları kesin idi (ayet 1). Rabbin düşünceli ve yumuşak sevgisi Kendisine ait olan kişilerin acı çekeceklerini biliyor idi ve zulüm ile karşılaştıkları zaman gücenmesinler diye öğrencilerine ve imanlılara bu sevecen uyarıda bulunuyor idi. Rab, onları uyarmadığı takdirde onların doğal ön yargıları gelecek olan bu yeni dönemin sıkıntıları ve zulmü yüzünden bir sürçmeye neden olabilir idi. Öğrencilerin daha sonra yaşayacakları olaylar bu uyarının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyacak idi!

Vaftizci Yahya kendi döneminde sürçme noktasına çok yaklaşmış idi. Yahya’nın imanı düşüncelerine çok yabancı olan ciddi bir şok ile karşılaşmış idi. Yahya sadakatinin sonucu olarak kendisini zindanda buldu. Rabbin zihni konusunda bilgisi olmadığı için de O’na bir haber yolladı: “Gelecek olan beklediğimiz kişi sen misin?” Yolladığı habere gelen yanıt şöyle idi: “Ben’den kuşku duymayan kişiye ne mutlu!” Öğrenciler bu tehlike ile karşı karşıya kaldılar. İsrail’in hemen kurtulmasına dair besledikleri yanlış umut yüzünden İsrail’den gelecek olan zulüm konusunda hazır olamadılar. Yanlış beklentileri nedeni ile gücenme tehlikesine maruz kaldılar.

Rabbin uyarısı onları yalnızca zulüm için değil ama aynı zamanda dindar zulüm için de hazırlamakta idi (ayetler 2-3). Mesih’in öğrencileri havradan dışarı atılacaklar, aile, sosyal ve politik çevre içinde tüm paydaşlıklarını kaybetme tehlikesi ile yüz yüze gelecekler idi.(Yuhanna 9:22). Bu dini zulüm kaynağını dini motiflerden alacak idi. “Sizi öldüren herkimse bunu yapar iken Tanrıya hizmet ettiğini sanacak.” Bu neden ile içtenlik ne kadar büyük olur ise zulüm de o kadar acımasız olacak idi. Ancak, bu zulmün kaynağı Baba ve Oğul konusundaki bilgisizlik idi. Ve böylece dindar zulüm her şekilde kendisini gösterecek idi. Biri bu konuda şu sözleri söylemiştir: “İmanlılara zulmeden Yahudiler ile nasıl oldu ise  imanlılara zulmeden imanlılar ile de aynı durum olmuştur. ‘Tanrının yüceliği için’ ve ‘Mesih’in adı ile’ yapılan işler hakkında Rab gökten aşağı bakıp şu sözleri söyleyebilmiştir: “Onlar ne Beni ne de Babayı tanımadılar.’”

Gelecek olan günlerde karşılaşacakları zulüm Rabbin sözlerini ve önceden onlara bilgi vererek teselli etmek isteyen sevgisini hatırlamaları için bir fırsat olacak idi (ayet 4). Ama bu sözleri söylediği anda Rab hala onların sığınağı idi ve onları koruyor idi. O’nun bu anlattıkları O’nun varlığının zamanında değil, var olmayacağı zamanlar için idi.

Mesih’in Ayrılmasının Gerekliliği (ayetler 5-7)

Eğer öğrencilerin Rabbin düşüncesi ile bilgilendirilmeleri gerekiyor ise O’nun bu dünyadan ayrılması ve Tesellici’nin gelmesi gerekiyor idi. Rab, öğrencilerinin Kendisine duyduğu sevgiyi fark etmiş idi ve onların yüreğini dolduran üzüntüyü hissediyor ve onlara derin bir şefkat duyuyor idi. Ama yine de her şeye rağmen Kutsal Ruhun gelişi ile elde edecekleri yoğun yararı bildiği için şu sözleri söyleyebildi: “Size gerçeği söylüyorum. Benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmez isem Yardımcı size gelmez ama gider isem O’nu size gönderirim.”

Bizler Kutsal Ruhun varlığından akan yoğun bereketimizi ve Mesih’in yüceliğini fark etme konusunda yavaş olabiliriz. Ama Rabbin Kutsal Ruh armağanına verdiği yüce değeri gördüğümüz zaman bizim de Kutsal Ruh armağanının değerini takdir etmemiz gerekir. Rabbin yeryüzünde izlediği yolun topluluğunda olanlar gerçekten de mutlu ve bereketlidirler. O’nun güçlü işlerini gören ve sevgi sözlerini işiten, üstünlüğüne tanık olan ve ilgisini ve bakımını tecrübe eden kişilere ne mutlu! O’nun gidişi imanlılar için her şeye rağmen daha büyük bir kazanç olacak idi. Çünkü Kutsal Ruhun gelişi aracılığı ile imanlılar Mesih ile daha derin bir tanışmaya, O’nun üstünlüklerini daha çok takdir etmeye ve tüm bunların da üstünde olarak Mesih’i görkem içinde bir İnsan olarak yüceliğinde görmeye muktedir kılınacaklardır.

Kutsal Ruh aracılığı ile yüceliğindeki Mesih’i bilmek yeryüzünde ete ve kana göre Mesih’i bilmekten çok daha üstündür çünkü O yeryüzünde iken imkansız olan bir şey yani dirilmiş olan Mesih ile bir birlik söz konusu olacaktır. Gökteki bir İnsan ile birlik yeryüzündeki bir İnsan ile beraber olmaktan çok daha iyidir. Ama Rabbi kaybedecek olmalarının getirdiği ani üzüntü ile meşgul olan yürekleri, öğrencileri Tanrının onlara üzüntü aracılığı ile vermeyi planladığı berekete karşı körleşmiş idi.

Böyle bir durumda aslında çok geniş bir uygulamanın bir ilkesini görebiliriz; hali hazırdaki koşullar ile çok meşgul olmak, Tanrının üzüntü veren koşullar aracılığı ile işlediği gelecekteki bereket ile ilgili amaçlarını bizden gizler. Öğrencilerin o andaki üzüntü ile çok fazla meşgul olmaları şu büyük gerçeği onların gözlerinden saklamış idi; rab öğrencilerinden onlara yeni bir yol açmak için ayrılıyor idi; gidişi Kendi yüceliği ve Halkının bereketi için olacak idi.

Bizler de sık sık öğrenciler gibi davranırız. Hali hazırdaki sıkıntılar ile gereğinden fazla meşgul oluruz ve Tanrının bizi bu koşullar aracılığı ile yönlendirmeyi amaçlamış olduğu bereketi ve can ferahlığını gözden kaçırırız. “Sıkıntıya düştüğüm zaman beni ferahlattın” diyen şu kutsal yazıyı unuturuz (Mezmur 4:1).

Şimdiki Dünyanın Afişe Edilmesi (ayetler 8-11)

Konuşmanın bu noktasından itibaren Rab 15.bölümün son iki ayetinin bilgisini Kutsal Ruhun gelişi ile bağlantılı olarak verir. Rab arada kalan ayetlerde öğrencilerin yapacağı tanıklıktan ve bu yüzden görecekleri zulümden söz etmiş idi. Rab şimdi bu önemli konuyu, daha önce 15:26 ayetinde ve sonra tekrar 16:13 ayetinde kullanılmış olan “O geldiği zaman” ifadesi ile açıklar. Bu ifade her iki ayette de bilgi konusunda taze bir aşamaya işaret eder. O’nun gelişi, 16:8 ayetinde dünyanın gerçek karakterini ortaya koyar. 16:13 ayetinde O, imanlıyı başka bir dünyanın gerçeğine yönlendirmeye rehberlik etmek için gelir.

Bu başka bir dünya açıklanmadan önce bu dünyanın gerçek karakteri ortaya konur. Ve biz de böylece şu sözleri okuruz: “Ne var ki, O geldiği zaman günahlı dünyayı suçlu olduğuna ikna edecek [onu gözler önüne serecek, JND] ve doğruluk ve gelecek yargı konusunda onu mahkum edecektir.” Suçlanma ya da gözler önüne serilmeyi kimin kabul edeceği hakkında hiç bir soru sorulmaz. Ama Kutsal Ruhun varlığının dünyanın gerçek karakterini sergileyeceği gerçeği ifade edilir. Suçlanma ve gözler önüne serilmeyi kabul eden dünya değildir ama Kutsal Ruhun kendisinde konut kurmuş olduğu kişi bunları kabul edecektir; imanlılar, dünyaya gerçek durumu ile ilgili olarak tanıklık etmek için öğrenmiş olduklarını gerçekten kullanırlar.

Kutsal Ruhun varlığı dünyayı denemeye tabi tutmaz. Dünya Mesih’in varlığı aracılığı ile tam bir şekilde denenmiştir. Mesih, dünyanın O’nun lütuf işlerini görebilmesi ve O’nun söylediği sevgi sözcüklerini işitebilmesi için yeryüzünde hizmet etti. Ve Rab bu denemenin sonucunu şu sözleri söyleyerek özetler. “Onlar hem Babayı hem de Beni gördüler ve aynı zamanda hem Babadan hem de Benden nefret ettiler.” Kutsal Ruh geldiği zaman dünya O’nu kabul edemez çünkü O’nu görmez ya da tanımaz. Ama yine de O her şeye rağmen imanlılara – içlerinde konut kurmuş olduğu imanlılara – denemenin sonucunun sergilenişini sağlar. Böylece Kutsal Ruh tarafından bilgilendirilmiş olan imanlılar dünya ile ilgili yanlış düşüncelere kapılmazlar. Kutsal Ruhun öğretişi aracılığı ile dünyanın gerçek karakterini dünyanın gördüğü şekilde görebilirler. Dünyanın karakteri günah, doğruluk ve yargı ile ilgili olarak sergilenir. Bu öğretiş ile imanlının canı ikna edilir; canın ikna edilmesi soyut ifadeler aracılığı ile yapılmaz; imanlının canı, Rab İsa’ya ve O’nun öyküsünün önemli gerçeklerine başvurularak ikna edilir.

Dünyanın durumu, ilk olarak günah konusunda kanıtlanır. Kutsal Ruhun varlığının kendisi bile dünyanın kötü durumuna bir kıttır çünkü eğer Mesih reddedilmemiş olsa idi o zaman Kutsal ve Ruh burada olmaz idi. Kutsal Ruhun varlığı dünyanın Tanrının Oğlundan nefret ettiğinin, O’nu dışladığının ve çarmıha gerdiğinin bir kanıtıdır. Dindar dünyayı ve politik dünyayı temsil eden Yahudiler ve diğer uluslar hep birlikte aynı sözleri söylüyorlar idi: “O’nu yok edin, O’nu çarmıha gerin.” Dünya bu yüzden Mesih’e iman etmeyen bir dünyadır ve bu yüzden bu ciddi ve ağır gerçek dünyanın günah altında olduğunun kanıtıdır. Bizler dünyanın herhangi birine iman etmemesini anlayabiliriz ama eğer dünya Mesih’e iman etmiyor ise  - kendisinde tek bir hata bile bulamadıkları Biri – o zaman bu durum Tanrının günah (hamartia: hedefi şaşırmak) olarak adlandırdığı kötü bir ilke tarafından yönetildiğine dair net bir kanıttır.

Dünyanın günah altında olduğuna dair nihai ve mutlak sergilenme insanların Tanrının belli yasalarını ihlal ettikleri ya da tapınağı kirlettikleri ve peygamberleri taşladıkları gerçeği ile değil ama şu gerçek ile anlaşılır: Tanrı yeryüzünde suçlu insan uğruna tüm lütuf, güç, sevgi ve iyilik içinde gösterildiği zaman – Oğulun beden alması ve insanların arasında yaşaması ile ortaya konulduğu gibi – dünya Tanrının Oğluna inanmayı reddetmek ile Tanrının Kendisini nihai ve resmi bir şekilde reddetmiş oldu. Dünyanın günahlı olduğunu gözler önüne seren önemli gerçek budur. Bu günkü dünya zaman zaman uygarlık ve keşifler konusunda doğru gibi görünüp ilerlemeler yapsa bile gerçek değişmez: Kutsal Ruhun varlığı onun Mesih’e iman etmeyen bir dünya olduğu için günah altında olan bir dünya olduğunu kanıtlar.

İkinci olarak, dünyanın içinde bulunduğu durum doğruluk kavramı ile ilişkili olarak kanıtlanır. Kutsal Ruhun varlığı Mesih’in dünyada olmadığını kanıtlamak ile kalamaz ama aynı zamanda yücelikteki Mesih’in varlığını da kanıtlar. Eğer Mesih’in yokluğu günahın en büyük kanıtı ise Mesih’in yücelikteki varlığı doğruluğun en büyük ifadesidir. Dünya günahsız Olan’ı çarmıha gerdiği zaman insanların günahı en büyük noktaya yükseldi ve öte yandan doğruluk şu gerçekte görüldü: Çarmıha gerilen Mesih Babasına geri döndü ve diğer yandan dünya artık O’nu görmeyecektir. O’nun yücelikteki en yüksek yere sahip olması gerektiği doğrudur; O’nu gören ve hiç nedensiz O’ndan nefret eden dünyanın artık O’nu görmemesi gerekir. Dünyanın günah altında olduğu ve doğruluğa sahip olmadığı bu şekilde gözler önüne serilmiştir.

Üçüncü olarak, Kutsal Ruh yargının gösterilmesini gerçekleştirir. Çünkü bu dünyanın prensi yargılanmıştır. İnsanın günahının arkasında şeytanın sinsiliği ve kurnazlığı yer alır. İnsan şeytanın aleti haline gelmiştir. Tanrı Mesih’i evrendeki en üstün güç konumuna yerleştirmeyi planlamıştır. Şeytan ise kendisini Tanrının amaçlarına engel olmaya atamıştır. Ve Aden bahçesinden Golgota’daki çarmıha kadar insanı kendi amaçlarına alet etmek için kullanmıştır. Şeytan sanki çarmıhta zafer kazanmış gibi görünür çünkü Tanrının bir yücelik tahtı için planlamış olduğu Kişi’yi utanç çarmıhına çiviletmek için insanı kullanma konusunda başarılı oldu.

Ama Kutsal Ruhun varlığı dünyanın prensi tarafından harekete geçirilen dünyanın tüm yaptıklarına rağmen Mesih’in yücelikteki en yüce konumda bulunduğunu herkese gösterir. Tanrı insan günahı ve şeytanın gücü üzerinde zafer kazandı. Mesih’in yerleştirildiği yücelik konumu şeytanın gücünün üstün bir güç ile kesin yenilgiye uğratıldığının kanıtıdır. Bu gerçeğin şu anlama gelmesi gereklidir: şeytan nihai ve mutlak yargıya uğramıştır. Ve eğer şeytan yargılandı ise şeytanın egemen olduğu tüm dünya sistemi yargı altına girecektir. Bu yargı henüz infaz edilmemiştir ama dünya egemeni ile birlikte ahlaki açıdan mahkumiyet altında durur.

O zaman Tanrının gözünden dünyanın durumunun böyle göründüğünü anlıyoruz ve bize bunu varlığı ile Kutsal Ruh gösteriyor. Dünya, günah altındaki bir dünyadır ve doğruluktan yoksundur ve yargılanmaya doğru gitmektedir.

Gelecek Olan Dünya Açıklanır (ayetler 12-15)

Hali hazırdaki dünyadan ayrılmak üzere olan Rabbin zihninde, söylemek istediği pek çok şeyin bulunduğunu anlıyoruz ama öğrencilerinin anlama kapasitesi O’nun söylemek istediği şeyleri kavrayacak düzeyde değil idi. Ama Gerçeğin Ruhu geldiği zaman öğrencilere “gelecek olan” şeyleri açıklayacak idi. Ve “onları tüm gerçeğe yöneltecek” idi. Eğer bu dünyada Mesih için sadık tanıklar olmamız gerekiyor ise bu haliz hazırdaki dünyanın gerçek karakterini bilmemiz yeterli değildir. Aynı zamanda bu karanlık dünyadan geçer iken adımlarımıza rehberlik etmesi için başka bir dünyanın ışığına da sahip olmamız gerekir.

Kutsal Ruh yeni dünyanın görkemlerine ışık getirir ama onları net bir şekilde göstermez. Mesih geldiği zaman bu görkemli değerleri gözler önüne serecektir. İman, Kutsal Ruh aracılığı ile gelecekteki görkemlerin şimdiki ışığında yürür. Doğruluk Güneşi dünyanın üzerinde parlamadan önce  parlak Sabah Yıldızı yüreklerimizde doğar.

Ayrıca Rab Gerçeğin Ruhunun gelişinin hali hazırdaki dünyanın yönünü değiştireceğini söylemedi. Kutsal Ruhun varlığı dünyayı mahkum eder. O’nun rehberliği  biz imanlıları gelecek olan şeylerin ışığını vermesi aracılığı ile kurtarır. Ne üzücüdür ki pek çok kişi Hristiyanlığı, bu dünyayı daha iyi hale getirmek için kullanmanın peşindedir. Ancak çok geçmeden farkına varırlar ki bu tür çabalar Hristiyanlığın bozulması ile sonuçlanır ve dünyanın kötülüğü sahte bir yaldız kaplama şeklinde bu kötülüğü gizlemeye yeltenir.

Rab aynı zamanda Kutsal Ruhun gelişinin Tanrı halkı bu dünyadan geçer iken onlara dünyasal konfor ve yersel refah getireceği güvencesini de ima etmez. Rabbin halkı arasında sık sık bu dünyadaki koşulları ve çevreleri ile ilgili büyük ayrılıklar olabilir. Ama Babanın planlarına göre dünyanın gerçek zenginlikleri uyuşma temeli üzerinde tasarlanmışlardır. Diğer yücelik dünyasının şimdiki ışığı tüm kutsalların payıdır. Bu yaşamdaki koşullar ne tür olurlar ise olsunlar kısa bir süre sonra gerçekten kavuşacağımız gelecek olan dünyanın sonsuz görkemlerine en azından ruhta girme yolu önümüzde açıktır ve bu sonsuz görkemlerin tadını ruhta şimdiden çıkartabiliriz.

Yüreklerimizi bu yeni dünyanın içine taşımayı düşünür iken Kutsal Ruhun bizi tüm gerçeğe yönlendireceğini okuruz. Tanrının amacı hakkındaki gerçeğin tamamı, Mesih’in kilisedeki yüceliği, kilisenin Mesih sayesinde aldığı bereket ve bin yıllık dönem sırasında Krallıktaki kişilerin bereketi ile yeni gökyüzü ve yeni yeryüzünün görkemleri Kutsal Ruhun gücü içinde bizler için hazırdır. Kutsal Ruh bizi gerçeğin bu engin bilgisine yönlendirecek ama bunu yapar iken bizi asla zorlamayacak ya da bunun için güç kullanmayacaktır.

Burada herkes için söz konusu olan mesele eski dönemde Rebeka’nın yaşadığı mesele ile benzerlik taşır. “Gidecek misin?” Uşak, Rebeka’yı İshak’a götürmek üzere hazır idi; aynı şekilde Kutsal Ruh da bizi Mesih’e yönlendirmek için gelmiştir. Uşak şöyle diyebilir idi: “Bana engel olma ki efendime gidebileyim.” Ve bizler de Kutsal Ruhun arzusunun bu dünyayı daha iyi hale getirmek ya da kutsalları böyle bir sahneye yerleştirmek olmadığını ama gönderilmiş olan Kişi’ye Mesih’in Gelini ile birlikte geri dönmek olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bizler genellikle kendi seçtiğimiz bir yola dönerek ve bu yüzden Kutsal Ruhun rehberliğini kaybederek Kutsal Ruha engel oluruz.

Bazı dünyasal konular ya da bazı sahte dini birlikler bize engel teşkil edebilir ve bu engeller temizlenene kadar Kutsal Ruh bizi daha ileri gerçeklere götürmeye son verecektir. Hristiyanlar gerçeğe doğru ilerleyişlerinin kutsal yazılara uygun olmayan birlikler tarafından ne kadar kolayca engellenebileceği konusunda çok az kavrayışa sahip gibi görünürler.

Rab, Kutsal Ruhun onlara yalnızca rehberlik edeceğini söylemek ile kalmaz ama aynı zamanda tam üç kez şu noktayı da belirtir, “Konuşacak (ya da gösterecek) (ayetler 13,14,15). Biz kendi kendimizi tüm gerçeğe yönlendiremeyiz, aynı şekilde gelecek olan şeyleri ve Mesih ile ilgili değerleri kendimize gösteremeyiz; yüzde yüz ve tamamen Kutsal Ruh’a bağımlıyız. O halde bizi bereket bolluğuna yönlendirecek olan Kutsal Ruh’a engel teşkil edecek her şeyi bedeli ne olur ise olsun reddetmek ne kadar da önemlidir!

Rab bize Kutsal Ruh’un bizi yönlendireceği bereketin üç yönlü özelliğini anlatır. Birincisi, 13.ayette “gelecekte olacaklardan” söz eder; sonra 14.ayette Mesih’in yüceltileceğini okuruz. Ve son olarak 15.ayette “Babanın nesi var ise” sözleri yer alır. Kutsal Ruha engel olmadığımız takdirde O’nun bizi yönlendireceği şeyler bunlardır. O, gelecek olan dünyanın tüm bereketini gözlerimizin önüne serecektir; Mesih’in yüceliklerinden alacak ve onları bize gösterecektir. Kutsal Ruh Babanın merkezleri Mesih olan tüm planlarını bize açıklayacaktır.

Bir gün, doğal gözler ile görülmeyen ve insan zihninin sınırının çok ötesinde olan bir dünyanın varlığını tam olarak fark edeceğiz. Bu dünyadan kutsal yazılarda şu sözler ile bahsedilir: “Tanrının Kendisini sevenler için hazırladıklarını hiç bir göz görmedi, hiç bir kulak duymadı ve hiç bir insan yüreği kavramadı. Oysa Tanrı Ruh aracılığı ile bunları bize açıkladı. Çünkü ruh her şeyi, Tanrının derin düşüncelerini bile araştırır.” (1.Korintliler 2:9-10)

Yeni Gün (ayetler 16-33)

Rab, öğrencilere Kutsal Ruhun gelişi ile sonuçlanacak olan büyük düşünce aydınlanmasını açıklayan konuşma bölümünü bitirmiştir. Şimdi konuşmasının sonu geldiği için artık Kutsal Ruhtan söz etmez; kısa bir süre sonra “gelecek olan” o günden söz eder (ayet 27) – Kendisi ile ilgili dirilişi hakkında açıklama yaptığı yeni günün çok yakında olduğunu bildirir (ayetler 16-22); Baba ile sahip olacakları yeni ilişkinin özelliği (ayetler 23-24) ve Rabbin kendileri ile kuracağı iletişimin yeni şekli (ayetler 25-28).

Eğer “o günü” bir birinden ayıran iki olayın ne olduğunu hatırlar isek iyi olur; Mesih’in Baba ile birlikte olmak için dünyadan ayrılması ve Kutsal Ruhun imanlılarda konut kurmak için gelmesi! Biraz önce sona ermiş olan konuşma bölümünde “o gün” Tesellici’nin gelişi ile bağlantılı olarak düşünülür. Konuşmanın bu son bölümünde ise “o gün” Mesih’in Babaya gitmesi ve O’nun Baba ile birlikte olmasını kapsayan her şeyle bağlantılı olarak görülür.

Kutsal Ruhun gücünde açıklanması gereken gelecekteki yüceliklerin harika imaları öğrencilerin önüne konmuş idi. Ama öğrencilerin Rab ile geçireceği son anlar yaklaştıkça sevgilerinin Objesi olarak İsa’nın Kendisi ile baş başa bırakılıyorlar idi (ayet 16). Konuşmalar ilerledikçe öğrencilerin sessizliğinin büyüdüğünü fark ediyoruz. Öğrencilerden beş tanesi arada sırada konuşmuşlar idi. Ancak üst kattaki odadan ayrıldıktan sonra Rabden başka hiç kimsenin sesi duyulmamış idi. Kutsal Ruhun gelişi ile ilgili önemli ve büyük gerçekler açıklandıktan sonra kavrayışlarının çok ötesinde olan sözleri sessizlik içinde dinlemişler idi. Şimdi Rab tekrar Kendisinden söz etmeye başladığı zaman O’nun sözlerindeki anlamı kavramak için harekete geçmişler idi. Ama yine de bu durumda bile kendi aralarında konuşuyorlar ve hissettikleri zorlukları Rabbe söyleyip söylememe konusunda tereddüt ediyorlar idi.

19-22. ayetlerde Rab söylediği sözlerin anlamını sormaları için öğrencilerin istek duymalarını bekler. Ve söylediklerini yalnızca daha çok açıklamak ile kalmaz ama çok yakında gerçekleşecek olan olaylar aracılığı ile aynı zamanda onlara hem üzüntüde hem de sevinçte ne kadar çok sevileceklerini anlatır.

Rabbin sözlerinde değindiği zaman ile ilgili iki kısa ara göze çarpar. Ve öğrencilerin kısa bir süre sonra O’nu görmeyeceklerini ve sonra O’nu tekrar göreceklerini bildirir. Gelecek olan olayların ışığında bu sözlerin şu gerçeği belirttiğini söyleyemez miyiz? O anda Rabbin önünde yeryüzünde geçireceği yalnızca kısa birkaç saat kalmış idi ve Rab kısa bir süre sonra öğrencilerinden ayrılacak ve çarmıhın ve mezarın karanlığına gider iken insan gözü ile görülmez olacak idi.

Ve sonra “kısa bir süre” sonra öğrenciler Rabbi tekrar görecekler idi. Ancak bu kez O’nu bedendeki günlerinde olduğu gibi değil dirilmiş olarak görecekler idi. Eğer O’nu artık aşağılandığı günlerde olduğu gibi görmeyecekler ise bu defa ölümün ve mezarın ötesindeki sonsuza kadar yeni ve görkemli diriliş konumunda görecekler idi. Ama O yine de aynı İsa olacak idi; aralarında yaşadığı günlerde yaptığı gibi onların zayıflıklarını taşıyacak, imanlarını destekleyecek ve yüreklerini kazanacak idi ve ortalarına gelip durarak, “ellerime ve ayaklarıma bakın, Ben’im” diyecek idi.

Rab ayrıca öğrencilerine bu değişen olayların onları üzüntü ve sevinçlerinde nasıl etkileyeceklerini de söyler. O’nu görmeyecekleri kısa süre boyunca öğrenciler çok üzücü bir zaman – mezarı öğrencilerin tüm yersel umutlarının sonu olan ölü Biri için bir ağlama ve yas tutma zamanı – yaşayacaklar idi. Dünya ise kötü işlerini açığa çıkartan Biri üzerinde zafer kazandığını düşünerek sevinecek idi. Ama yine de her şeye rağmen bu kısa süre sona erdiği zaman üzüntüleri sevince dönüşecek idi.

Rab, bu gelecek olan olayları öğrencilerin yüreklerine açıklamak için çocuğunu dünyaya getirmek üzere olan bir kadın örneğini kullanır. “Kadın doğum yapacağı zaman ağrı çeker, çünkü saati gelmiştir. Ama doğurunca dünyaya bir çocuk getirmenin sevinci ile çektiği acıyı unutur.” Ani üzüntü, acının sevince dönüşmesi ve çocuğun doğumu Rab öldüğü zaman öğrencilerin üzerine gelecek olan ani acıyı tam olarak ortaya koyar. Rab, ölümden dirilenlerin İlki olarak tekrar görüldüğü zaman öğrencilerin acısı sevince dönecek ve acı unutulacak idi.

Rab bu örneği vermek ile söylediği sözleri daha iyi açıklamış olur. Daha önce zaten, “Beni göreceksiniz” demiş idi; şimdi de “Ben sizi tekrar göreceğim” demektedir. Ancak ne dünya O’nu tekrar görecek ne de O dünyayı tekrar görecek idi. Çünkü O yalnızca Kendisine ait olanlar için gelecek idi. Daha önce okumuş olduğumuz gibi O’nun bu sözleri şöyle yerine geldi: “Bulundukları yerin kapıları kapalı iken İsa geldi ve ortalarında durup, “Size esenlik olsun!” dedi. Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve böğrünü gösterdi. Öğrenciler Rabbi görünce sevindiler.” (Yuhanna 20:19-20)

Ayrıca Rabbin sözünü ettiği görmek fiili dirilişinden sonraki kırk gün boyunca yapmış olduğu ziyaretler ile sınırlanamaz. Birinin söylediği şu sözler çok doğrudur: “Dirilmiş ve yaşayan Rab Kendisini görme duyusu ile gösterdi öyle ki iman ile gören gözün önünde bir anı olarak değil gerçek varlığı ile kalabilsin.” Ve aynı konuda yine bir başka ifade okuyalım: “Bu görme duyusu asla kaybolamaz ya da sönemez idi, ama aksine ruhsal hale dönüştükçe daha da net hale gelir idi. “

O’nun yokluğu dönemi boyunca bizler hala yeryüzünde iken ve O yüceliği içinde iken Rabbin söylediği bu sözler her zaman gerçek olarak kalacaktır: “Beni göreceksiniz” ve “Ben sizi göreceğim.” İstefanos bu yüceliğe gözlerini her zaman dikmiş olan biri olarak şu sözleri söyleyebilir: “İşte, göklerin açıldığını ve İnsanoğlu’nun Babanın yanında ayakta durduğunu görüyorum.” Aynı şekilde İbraniler’e yazan elçi de şu sözleri söyleyebilir: “Yücelik ve onur ile taçlandırılmış İsa’yı görüyoruz.”

İmanlının sevincini güvence altında tutan Mesih’in bu özel görüşüdür. “Yaşayan Rab halkının sevincidir ve O’nun yaşamı sonsuz olduğu için sevinci de kalıcı ve garantidir.” Rab bu neden ile şu sözleri söyleyebilir: “Sevincinizi hiç kimse sizden alamaz.”

Rab Kendisi ile ilgili yeni açıklamadan yeni günde ve gün doğumuna çok yakın olarak konuşmuş idi; şimdi ise yeni gün olacak olan ilişkinin yeni karakterinden söz eder (ayetler 23-24). Rab, “O günde bana hiç bir şey sormayacaksınız” der. Bu sözleri, artık asla O’na hitap edemeyeceğimizi değil, ama aksine Babanın huzuruna doğrudan girebileceğimizi ima ederler.

Marta, “Şimdi bile Tanrıdan ne diler isen Tanrının onu sana vereceğini biliyorum” der iken (Yuhanna 11:22) Baba ile doğrudan konuşmanın ne demek olduğuna dair hiç bir bilgisi yok idi. Bizim şimdi artık kendi adımıza Babanın huzuruna gitmek için Rabbe başvurmamıza gerek yoktur, ama Babadan Mesih’in adı ile doğrudan dilekte bulunma ayrıcalığımız vardır. Öğrenciler henüz O’nun adı ile hiç bir şey dilememişler idi. O gün Mesih’in adı ile Babadan dileyecekler idi ve Baba O’nun adı ile dileklerini yerine getirecek idi öyle ki sevinçleri tam olsun. Öğrenciler böylelikle kendileri için açılmış olan engin kaynakları kullandıkları zaman sevinçleri tam olacak idi.

Ayrıca Rab açısından O’nun iletişimleri yeni bir karaktere bürünecek idi (ayet 25). Ama Rab öğretişlerini genellikle benzetmeler ya da imalı örnekler ile vermiş idi. Gün doğumunun yakın olduğu günde Rab İsa Babadan açıkça söz edecek idi; dirildikten sonra öğrencilerine şu net sözler ile göndermiş olduğu mesajda, “Benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına çıkıyorum” demiş idi.

Rab İsa bize Babadan her ne kadar açık bir şekilde söz etmiş olsa da Rabbin Babaya bizim ile ilgili dua etmesi gereksizdir (ayetler 26-28) çünkü Baba zaten ihtiyaçlarımızı bilir ya da biz zaten Babanın huzuruna Mesih’te özgürce girebiliriz. Rab İsa bizim için Babadan istekte bulunacağını söylemez çünkü O’nu sevdiğimiz ve Babadan çıkıp geldiğine iman ettiğimiz için Rab İsa bize “Babanın kendisi sizi seviyor” demektedir. Baba öğrencilere büyük ilgi duyar ve onları sever çünkü onlar Mesih’i sevmişlerdir ve O’nun Babadan çıkıp geldiğine inanmışlardır.

Rab konuşmanın bu bölümüne Hristiyanlığın tüm üstün yapısının temellendiği önemli gerçekleri onaylayarak son verir. “Ben Babadan çıkıp dünyaya geldim. Şimdi de dünyayı bırakıp Babaya dönüyorum.” Ama yalnızca ağzı ile iman ikrarında bulunan Hristiyanlık Rabbin mükemmel yaşamı ile ilgili pek çok iddiada bulunur iken bu büyük onayda ima edilen kutsal iddialardan kolayca vazgeçebilmektedir. O’nun kutsal başlangıcı, bu dünyadaki görevi ve Babasına geri dönmesi ile ilgili gerçekler konuşmanın öğretişine uyumlu olarak son bulurlar.

Son sözler (ayetler 27-32) öğrencilerin zayıflıkları hakkında uyarı ile ilgili nihai bir söz olarak fazla bir bilgi vermezler; Rabbin duygularını açıklayan bir sözcük aracılığı ile ve son bir teşvik sözü olarak yer almaktadırlar.

Öğrenciler gerçeğin bu sade onayı durumunda yalnızca şu sözleri söyleyebildiler: “İşte şimdi açıkça konuşuyorsun, örnek kullanmıyorsun.” Çok silik bir şekilde gördükleri gerçek şimdi Rabbin sade sözleri aracılığı ile kesin ve net hale gelmiştir. Ama yine de Rabbin Babaya dönüş yolu olan ölüm yolunu nasıl da az anlamışlardı! Rab bu yüzden onlara, “şimdi iman ediyor musunuz?” diye sordu. Öğrenciler gerçekten inandılar ama onlar da bizim gibi çok sık olarak zayıflıklarının farkında değiller idi. Rabbin onları saatin yaklaştığına dair uyarması gerekti; evet, gerçekten de herkesin evlerine gitmek üzere dağılacağı ve O’nu yalnız bırakacakları saat gelmişti bile; öğrenciler o anda ağızları ile iman ettiklerini söyledikleri Kişi’yi tek başına bırakacaklar idi.

Ancak yine de Rabbin yaşamında O’nu sevmiş ve izlemiş olarak O’na eşlik etmiş olan bu kişiler O’nun denenme saati geldiği zaman yalnız kendilerini düşünür ve O’ndan kaçarlar ama O buna rağmen yalnız kalmayacaktır çünkü Rabbin söylediği gibi, ”Baba O’nun ile birliktedir.” Eski dönemde bu olayın yalnızca bir gölgesi sayılabilecek başka bir olayda İbrahim ve İshak’tan söz edildiğini okuruz; baba oğul Moriya dağına doğru yollarına devam eder iken “birlikte gittiler.” (Yaratılış 22:6) Bu neden ile şimdi çarmıhtaki büyük kurbanın zamanı yaklaşır iken Baba ve Oğul birlikte idiler.

Ama yine de her şeye rağmen Rab öğrencilerini zayıflıkları konusunda uyaracak olsa bile onların yanından onlara sevinçli ve teşvik edici bir son söz söylemeden ayrılmayacak idi (ayet 33). Öğrenciler zayıflıkları nedeni ile ne kadar başarısız olsalar da, dünyada karşılarına ne kadar çeşitli denemeler çıksa da Mesih’te esenliğe sahip olacaklardır. Öğrenciler kendi içlerinde ve dünyada kendilerini rahatsız edecek çok şey bulabilirler ama Mesih’te tükenmez bir kaynağa sahiptirler – O’nda mükemmel esenlik içinde dinlenebildiler. Dünya, gerçekten de öğrencilere üstün geldi ve öğrenciler zaten kısa bir süre sonra bu sözün doğru olduğunu kanıtladılar, ama Mesih dünyayı yenmiştir!

Bu neden ile öğrenciler ve bizler sevinçli olabiliriz çünkü bizi Seven, bize aracılık etmek için sonsuza kadar yaşayan, bizim için gelmiş Olan – bizimle birlikte Yaşayan – dünyayı yenmiş Olan’dır! Böylece bu önemli ve yüce konuşmalar sona doğru yaklaştıkları zaman bizler, bizi tüm hatalarımızın üzerine kaldıran bir teşvik sözü ile destekleniriz ve Rab bizden bize zaferini bırakarak ayrılır.