Bölüm 1
SONSUZ SÖZ
(Yuhanna 1:1-18)
Yuhanna Müjdesinin giriş ayetlerinde yer alan ana konusu, Mesih’in Kişiliğinin sonsuz Söz olarak ifade edilen yüceliğidir. Önce, tanrısal bir Kişi olarak O’nun yüceliğini öğrenmemiz için düşüncemiz geri götürülür. O’nun Yaratıcı olarak yüceliğinin gözlerimizin önüne sergilendiği zamandan içeri gireriz. Ve O, sonunda beden alan Söz olarak sunulur; bize Baba ile ilişkisi olan sonsuz Oğul olarak O’nun yüceliği açıklanır.
Müjde, 1-2 ayetlerindeki şu can alıcı ifade ile başlar: “Başlangıçta Söz vardı.” Düşüncelerimiz bu ifade ile bir anda zamanın başlangıcından ya da yaratılış var olmadan önce mevcut olan sonsuzluğa geri götürülür; buradaki amaç bu Söz olarak çağrılan Kişi’nin başlangıcı olmadığını öğrenmemiz içindir. Başlangıcı olan her şeyin başlangıcında Söz olan var idi, başlamamış idi. “Başlangıçta söz vardı” ifadesi, Söz’ün başlangıcı olmadığına dair resmi bir ifadedir. (JND)
Böylece bize hemen Söz’ün bir Sonsuz Kişi olduğu söylenmiş olur. Bu kutsal Kişi, Söz olarak Tanrıyı açıklayan Kişidir – O, Kendi içinde tanrısal bir Kişiliktir, hem eylemleri hem de beden alması ile Tanrının ve O’nun düşüncelerinin ifadesi olmuştur.
Ayrıca bize Söz’ün “Tanrı ile birlikte olduğu” da söylenir. Söz yalnızca Sonsuz bir kişi değil ama aynı zamanda Tanrılıkta yer alan farklı bir Kişi’dir de. “Birlikte idi” sözcüğü, bu Kişi’nin farklılığını belirtmek ile kalmaz ama aynı zamanda Tanrılıktaki Kişiler arasında var olan iletişimi de belirtir. Daha sonra bize, “Söz Tanrı idi” sözleri söylenir. Bize Söz’ün Sonsuz bir kişi olduğunu söyleyen başlangıçtaki ifade bu Kişi’nin tanrısal bir Kişi olması gerektiğini de belirtir. Ancak her ne kadar doğru da olsa bize O’nun Kişiliğinin yüceliği ile ilgili bir konuda sorgulama fırsatı verilmez. Bize kesin olarak söylenen, Söz’ün Tanrı olduğu – tanrısal bir Kişi –olduğudur.
Son olarak O’nun “başlangıçta Tanrı ile birlikte olduğunu öğreniriz. Bu, O’nun Tanrı ile birlikte olan farklı bir Kişi olduğuna ilişkin gerçeğin yalnızca tekrar edilişi değildir. Burada ek olarak bir başka gerçeği daha öğreniriz: O, sonsuz bir farklı Kişi’dir.
Yuhanna’nın Müjdesinde çok bereketli bir şekilde önümüzden geçen göksel değerlerin tüm parlak alayının temeli Mesih’in Kişiliğinin yüceliği üzerine bina edilmiştir. Oğul’un Tanrılığını sorgulamaya çağrılmak insan için bina edilmiş olan tüm bereketlerin temelini yıkmak anlamına gelir. Eğer bu temel üzerinde bina edilmediler ise insanların inşa ettikleri her tür dini sistem ya da Mesih’in adını onurlandırmak için söylenen her söz mutlaka çökecektir.
2.ayette, Rabbin yüceliği tanrısal bir Kişi olarak ifade edildikten sonra sonsuzluktan zamana geçiş yapar ve Söz aracılığı ile Tanrının ifade edilmiş olduğu iki önemli yolu öğreniriz: önce yaratılışta (ayet 3) ve ikinci olarak beden alışta (ayet 14). O zaman burada öğrendiğimiz şudur: “Her şey O’nun aracılığı ile – söz aracılığı ile - var oldu.” Bu olumlu onay, “var olan hiç bir şey O’nsuz var olmadı” ifadesindeki olumsuz içerik aracılığı ile vurgulanır. Küçük büyük, canlı cansız, ruhsal ve maddesel her şey – “varoluşu almış olan” her şey – (JND), aldıklarını Söz aracılığı ile aldı. Sözcüklerin biçimleri tanrısal Kişi’yi “varoluşu almış olanların” dışında bırakır. Eğer yaratılış var oldu ise bunun tek nedeni bunun tek nedeni bir Yaratan’ın var olduğunu kanıtlamak için değildir ama Yaratan’ı ifade etmek içindir. “Gökler, Tanrının görkemini açıklamakta ve gök kubbe O’nun ellerinin eserini duyurmakta. Gün güne söz söyler ve gece geceye bilgi verir.” (Mezmur 19:1-2; Romalılar 1:20)
Eğer 3.ayet Söz aracılığı ile alınan şeyden bahsediyor ise o zaman ayet 4 bize Söz’ün içinde olandan bahsetmektedir. “Yaşam O’nda idi.” Bu ifade ile birlikte O’nun insanlık ile ilişkisi üzerinde düşünmek için Söz ile olan konudan tüm yaratılmış olan evrene geçiş yaparız. Böylece sözü edilen “yaşam” ın, yaratılışın doğal yaşamı olabilmesi mümkün değildir. Yaratan olarak Söz’ün doğal yaşamın kaynağı olduğu doğrudur. Verilmiş olan bu doğal yaşam hem bitkilerde hem de hayvanlarda kendi kendisini üretebilir. Burada sözü edilen yaşam, doğal yaşama zaten sahip olan insanların ışığı haline gelen ruhsal yaşamdır. Yaşam, diğerlerine iletilebilir ama bu yaşam Söz’e asla iletilemez. “Yaşam O’ndaydı.”
Bu yaşam insanların ışığı idi. Rab şu sözleri söyleyebilir: “benim ardımdan gelen asla karanlıkta yürümez. Yaşam ışığına sahip olur.” Yuhanna 8:12. Söz’deki yaşam görünmeyen Tanrının insana yapılan açıklaması idi. Doğal ışık Tanrının yüreğini açıklamayacaktır. Mantığın ışığı araştırma yolu ile Tanrıyı bulamaz. Tanrıyı açıklayabilecek tek ışık Söz’de beden alan yaşamın ışığıdır.
İnsan düşmüştür. Bu yüzden eğer ışık insanların önünde parlar ise karanlıkta kalacak ve Tanrıyı tanıtamayacaktır. Ayrıca, karanlığın “ışığı anlayamadığını” öğreniriz. Bu ifade bize şunu bildirir: ruhsal karanlık yalnızca ışığın bilinmemesi ya da var olmaması değildir; ruhsal karanlık ışığın karşıtıdır. Doğal ışık fiziksel göz ile görülen karanlığı yok edebilir ama eğer insan bu konuda kendi başına bırakılır ise ruhsal ışık onun ruhsal karanlığını yok edecektir. Söz’deki yaşamın ışığı insanın ahlak yetersizliğini ortaya çıkartır ve bu yüzden O’nun yaşamının sevgisi insanın nefretine neden olur.
Bölümün ilk ayetlerinde Söz’ün yüceliği önce Tanrı ile ilişkili olarak sonra yaratılış ve en son olarak da insanlık ile ilişkili olarak önümüze konmuştur. Daha sonra 6-9 ayetlerinde Tanrının bu dünyadaki insana ışığı ne şekilde sunduğunu öğreniriz. Tanrı yalnızca ışığı vermek ile kalmaz ama aynı zamanda insanın dikkatini ışığa çekmek için önceden birini gönderir. Vaftizci Yahya hakkında Yahudilik ya da yersel değerler ile bağlantılı olarak hiç bir ayrıntı verilmemiştir. Burada Vaftizci Yahya “Tanrıdan gönderilen” kişi ve tamamı ile yeni olana – Işığa- bir tanık olarak görülür. Vaftizci Yahya diğer Müjdelerde tövbe etmiş olan İsrail için Krala ve O’nun Krallığına tanıklık eder; burada ise “tüm insanlar” için Işığa tanıklık eder. Ama yine de her şeye rağmen eğer Tanrı önceden Işığın yolunu hazırlayacak olan bir öncü gönderdi ise Mesih’in yüceliğini özenli bir şekilde koruyor demektir.
Ama eğer Tanrı her şeye rağmen yine de öncü gönderiyor ise o zaman Mesih’in yüceliğini de özen ile korumaktadır. Vaftizci Yahya ne kadar büyük de olsa, Işık olan yalnızca bir Kişi’dir. Vaftizci Yahya gerçekten de “yanan ve ışık saçan bir çıra idi” (Yuhanna 5:35). Ama her insanı aydınlatmak için dünyaya gelen Işık, Söz idi. Işık, iki yönlü bir etkiye sahip idi; insanı ifşa ediyor ama Tanrıyı açıklıyor idi. Rab, gerçekten de “iyi işler yaptı” ama yapmış olduğu her işteki amacı Tanrıyı tanıtmak idi. O, körlerin gözlerini yalnızca körlükten kurtarmak için açmadı ama aynı zamanda Tanrının insanın duyduğu ihtiyaç ile ilgili sevgisini de bildirmek istedi. Işık, insanın içinde bulunduğu durum ve Tanrının kutsallığı ile ilgili tam gerçek ile uyumlu olarak Tanrı sevgisinin açıklamasıdır.
Daha sonra 10 ve 11. ayetlerde bize söylenen şudur: insan kendisini Işığa teslim ettiği zaman Işığın insanın üzerindeki etkisi! Işık, insanın iyi ve mükemmel olana yalnızca nihai duyarsızlığını açıklamak ile kalmadı ama aynı zamanda kendisine gösterilen bunca iyiliğe karşın, insanın gösterdiği mutlak muhalefeti de açıkladı. İnsan kendi durumu içinde tek başına bırakıldığı takdirde umutsuz bir konumdadır.
Tanrının egemen lütfu nedeni ile insanı tek başına bırakmadığı 12 ve 13.ayetlerde gösterilir. O’nun adına iman edenlere Tanrının çocukları olma hakkı verilir. Ve onlar yeni bir soy oluştururlar; bu soy doğal kan kuşağı aracılığı ile ya da kendi çabaları ile veya başka kişilerin isteği ile ya da insan iradesi ile oluşmaz; bu yeni soy Tanrıdan gelen yeni bir yaşam ile – yaratılmamış Tanrı yaşamı – oluşturulur.
Beden Alma (14-18 ayetler)
İlk on üç ayet Mesih’in Kişiliğinin görkemlerini ortaya koyarlar. O, Söz’dür ve Tanrılıkta sonsuz, eşsiz ve tanrısal bir Kişi’dir. Yaşam ve her insanın Işığı O’ndandır ve O, her şeyi Yaratan’dır.
14.ayette bize bu görkemli Kişi’nin insanlara yaşam getirmek için dünyaya nasıl geldiği anlatılır. Başlangıçta Söz olan Kişi, beden alır. O’nun Kişi olarak kim olduğunu ve O’nun sonsuzlukta Kim olduğunu öğrenmiş idik, şimdi ise bize O’nun zaman içine girdiğinde ne olduğu söylenir. Bize söylenen O’nun Beden Alma aracılığı ile Söz haline gelmesi değildir; bize söylenen, Söz’ün beden aldığıdır. Bu muhteşem olay – sonsuz Söz’ün beden alması – bizi büyük ve bereketli sonuçlar almayı beklemeye yönlendirecek idi. Beden almanın önde gelen üç önemli etkisi, bu ayetlerde önümüze getirilir. İlk etki, kutsal Kişiler arasındaki sonsuz ilişkinin açıklanmasıdır; ikinci etki ise Tanrının, insana karşı olan davranış şeklidir ve üçüncü son etki de, tam doluluğu içindeki Tanrının beyan edilmesidir.
Tanrısal Kişilerin Sonsuz İlişkileri
Söz, beden aldıktan sonra elçi Yuhanna’nın şu sözlerini okuruz: “O’nun yüceliğini – Baba’dan gelen ve lütuf ve gerçek ile dolu olan biricik Oğul’un yüceliğini – gördük.” Görülen yücelik O’nun İnsanoğlu Kişiliğinden kaynaklanmıyor idi; O’nun yüceliğinin kaynağı Tanrılıktaki ilişkisi idi. O’nun yüceliği eşsiz bir yücelik idi – Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul, Tanrı ile bir Baba olarak paydaşlıkta bulunma ilişkisinin zevkini aldı. Ve bu şekilde İnsanoğlu olmanın gerçekliği ifade edilir ve kişiliğinin yüceliği özen ile muhafaza edilir.
Tanrının İnsanlara Karşı olan Davranışı
Söz’ün beden aldığını öğrendiğimiz anda Tanrının insana karşı yüreğinde ne bulunduğunu öğreniriz. Ve böylece Beden Alan’ın aramızda “lütuf ve gerçek ile dolu olarak” konut kurduğunu okuruz. O, insanlara tam olarak uygun olan bir karakter ile geldi. O, yasada olduğu gibi, insanlardan taleplerde bulunmak için gelmedi, ama lütfu sayesinde hak etmeyenlere bereket ve iyilik getiren bir Verici olarak geldi. Ayrıca bunun da ötesinde asıl gerçek Mesih ile birlikte geldi. Musa ve peygamberlerin söyledikleri her şey gerçek idi ama tam gerçek değil idi. Yasa bana ne yapmam gerektiğini söyler ama kim olduğumu söylemez. “Mesih, değerlerin ne olması gerektiğini göstermedi ama ne olduklarını gösterdi. Mesih bana her şey – hem kötü hem iyi – hakkında gerçeği söyler” (JND).
15.ayet, tekrar Vaftizci Yahya’nın bedende gelen bu görkemli Kişi ile ilgili tanıklığını verir. Lütuf ve gerçek ile dolu Olan Vaftizci Yahya’dan önce sonsuzlukta hep var olsa bile zamanda da ondan daha büyük bir yere sahiptir.
16 ve 17.ayetlerde Söz’ün beden aldığını ve aramızda yaşadığını görürüz; elçi yalnızca Mesih’te var olan lütfun doluluğundan söz etmek ile kalmaz ama aynı zamanda “O’nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldığımızı” da söyler. (JND) Mesih bu dünyaya yalnızca Kendisinde bulunan lütfu göstermeye gelmedi, ama aynı zamanda bu lütfu insanlara iletmek için geldi ve bunu bolluk ile yaptı; lütuf üzerine lütuf verdi. Musa tarafından verilen yasa, titiz bir kusursuzluk talep ediyor ve insandan Tanrı ve komşusu ile olan ilişkisinde mükemmelliği şart koşuyor idi. İsa Mesih aracılığı ile gelen lütuf ise insanın tüm ihtiyaçlarına uygun olan bereketi getirir ve aynı zamanda bunu yapar iken de sınırsız kutsallığı içindeki Tanrının gerçeğinin tüm taleplerini tam olarak bizler için yerine getirir.
Tanrının Beyanı (18.ayet)
Söz’ün beden aldığını okuruz ve bu sözleri hemen tanrının beyanı izler. Eski Antlaşma zamanında her Şeye Gücü Yeten ve değişmeyen Yehova olarak Tanrının davranışları ile ilgili kısmi beyanlar yer alır idi ancak Tanrının yüreğinin açıklanması Oğlu’nun gelişi ile oldu; çünkü yaratılmış olan insan Tanrıyı beyan etmek için yeterli değil idi. Tanrısal bir Kişi’yi tanrısal bir Kişi’den başkası açıklayamaz. “Tanrıyı hiç bir zaman hiç kimse görmemiştir.” Baba’nın bağrından olan tek Oğul Baba’yı tanıdığı için O’nu açıklayabildi. Birinin haklı olarak söylemiş olduğu gibi bu yalnızca O’nun “burada aşağıdaki yüceliğinin karakterini tanımlamak ile kalmaz, ama aynı zamanda Tanrılıkta Baba’nın Kendi bağrında bulunan biricik Oğul’un kim olduğunu (daha önce ve her zaman kim olduğunu)belirterek O’nu beyan eder.” (JND)