Bölüm 25
Buluşma Çadırının Avlusu
Mısır’dan Çıkış 27:9-19
Tunç sunağın tanımlanmasından sonra sıra, buluşma çadırının avlusuna gelir. Hatırlanacağı gibi bu avlu, bu ayette ayrıntılı olarak tanımlandığı gibi, özenle dokunmuş ince keten örtüler ile çevrili ve buluşma çadırını çevreleyen açık alan idi. Buluşma Çadırı’nın bir kısmı ya da daha çok onunla bağlantılı olarak düşünüldüğü zaman, bu avlu, üçüncü bölümü oluşturuyordu. Bu avlunun içinde, daha önce de gösterilmiş olduğu gibi, en iç bölümde yer alan en kutsal yer bulunuyordu; sonra dışarı geçildiği zaman, kutsal yer; ve sonra burada anlatılan avlu vardı. Aynı zamanda bu da Tanrı’nın bir görünümüdür – Mesih’in, kutsal yerin her kısmında nasıl her zaman Ruh’un zihninde bulunduğunu öğretir; ve böylelikle Mesih’in kutsal yerin gizemlerini çözmek için tek anahtar olduğunu ifade eder.
“Konuta bir avlu yap. Avlunun güney tarafı için yüz arşın (yaklaşık 45 m) boyunda, özenle dokunmuş ince keten perdeler yapacaksın. Perdeler için yirmi direk yapılacak; direklerin tabanları tunç, çengelleri ve çengel çemberleri gümüş olacak. Kuzey tarafı için yüz arşın boyunda perdeler, yirmi direk, direkleri için yirmi tunç taban yapılacak. Direklerin çengelleri ile çemberleri gümüşten olacak.
Avlunun batı tarafı için elli arşın (yaklaşık 22.5 m) boyunda perde, on direk, on taban yapılacak. Doğuya bakan tarafta avlunun eni elli arşın olacak. Girişin bir tarafında on beş arşın (yaklaşık 6.8 m) boyunda perde, üç direk ve üç taban olacak. Girişin öbür tarafında da on beş arşın boyunda perde, üç direk ve üç taban olacak.
Avlunun girişinde lacivert, mor ve kırmızı iplik ile özenle dokunmuş ince ketenden yirmi arşın (yaklaşık 9 m) boyunda nakışlı bir perde olacak. Dört direği ve dört tabanı bulunacak. Avlunun çevresindeki bütün direkler, gümüş çemberler ile donatılacak. Çengelleri gümüş, tabanları tunç olacak. Avlunun boyu yüz, eni elli, çevresindeki perdelerin yüksekliği beş arşın (yaklaşık 2.3 m) olacak. Perdeleri özenle dokunmuş ince ketenden, tabanları tunçtan olacak. Konutta her türlü hizmet için kullanılacak bütün aletler, konutun ve avlunun bütün kazıkları da tunçtan olacak.” (9-19. ayetler)
Bu tanımdan anlaşıldığına göre, Buluşma Çadırının boyu yüz arşın, eni ise elli arşın idi. (9-13. ayetler) Belirtilen şekilde yapıldı: önce, iki tarafın her yanında, kuzeyde ve güneyde yirmi tane direk vardı (10,11. ayetler), ve doğu ve batıda olmak üzere her iki yanda yirmi tane direk bulunuyordu – Girişin bir tarafında üç direk ve avlunun girişinde dört direk yer alacaktı (12-16. ayetler) Direklerin toplam sayısı altmış idi. Bu direklerin üzerinde – ya da kesin olarak konuşmak gerekirse, elli altı tanesinin üzerinde - avlunun girişinde bulunan dört tanesinin dışında – avluyu oluşturan özenle dokunmuş ince ketenden nakışlı bir perde olacaktı. Perdenin boyu avlunun güney tarafı için yüz arşın idi, batıya bakan avlunun girişindeki perdenin boyu on beş arşın, kuzey tarafı için yüz arşın, doğuya bakan avlunun girişindeki perdenin boyu ise on beş arşın olacaktı (9-15. ayetler) - tümü bir arada iki yüz seksen arşın idi. Doğuya bakan tarafta avlunun girişinde lacivert, mor ve kırmızı ilik ile, özenle dokunmuş ince ketenden yirmi arşın boyunda nakışlı bir perde olacak idi – kutsal yerin girişinde asılı olan perdeye her konuda benzeyen bir perde. Avlunun çevresindeki bütün direkler gümüş çemberler ile donatılacak ve çengelleri gümüş, tabanları tunçtan yapılacak idi. (ayet 17) tüm bu anlatılanlara özgü öğretiş, Mesih’i ve imanlının iki yönlü sunumundan kaynaklandığı algılanacaktır.
Özenle dokunmuş ince keten,birden fazla kez gösterildiği gibi, Mesih’in lekesiz saflığının, O’nun doğasındaki olumlu saflığın bir belirtisidir. Bu durum, burada farklı bir şekilde görülebilir. Özenle dokunmuş ince ketenden yapılmış bu perdelerin ölçüsü iki yüz seksen arşın idi. Bu iki perdenin ölçüleri bu nedenle eşittiler. Buluşma çadırının perdeleri, Mesih’in, doğasını ve karakterini ve gelecekteki yüceliklerini ve adalet yetkisini temsil ederler. Ama O’nun bu şekilde temsil edilmesi,Tanrı’nın gözü ve kahinin gözü için idi. Böyle olduğu için O, dışarıdan değil, yalnızca içeriden görülebilirdi. Özenle dokunmuş ince keten perdeler aynı zamanda Mesih’i de temsil ederler, ama bunu içerden bakanlardan ziyade dışarıdan bakanlar için yaparlar. Ordugahtaki herkes tarafından görülebilirlerdi. Bu nedenle Mesih’in bu sunumu, doğasının saflığı içinde, dünya için yapılır. O, böylelikle düşmanlarına, günah konusunda meydan okuyabilirdi. Pilatus, defalarca, O’nda hiç bir suç bulamadığını itiraf etmek zorunda kalmıştı. Ve Yahudi yetkililerin kartal gibi keskin bakışları ile yaptıkları araştırmalara rağmen, hiç biri O’nun hatalı olduğuna ilişkin tek bir kanıt bile bulmayı ya da hatta üretmeyi başaramadılar. O’nun kutsal yaşamının, varlığının saflığından akan uygulamadaki doğruluk yaşamının özenle dokunmuş ince ketenlerinde tek bir leke bile bulunamadı.
Burada değineceğimiz bir başka konu daha var. Bu perdelerin boyları beşer arşın idi (ayet 18); ve her iki yanlarında enleri yüz arşın idi ve son kısımları ise elli ve otuz arşın idiler. Bu belirtilen son rakamların hepsi, ona ve beşe bölünebilirler. O zaman bu sayıların Tanrı’ya olan sorumluluk ve insana olan sorumluluk konusundaki güçleri kabul edildiğinde, O’nun yaşamının lekesiz saflığının bu iki yönlü sorumluluğu mükemmel bir şekilde karşılamış olmasından kaynaklandığı görülür. O, Tanrı’yı ve komşusunu tüm yüreği ile, evet, hatta Kendisinden bile daha çok sevdi. Bu nedenle, gözleri açılmış olan kişiler için bu perdeler yaşamında ve yürüyüşünde Tanrı’nın her talebine mükemmel bir şekilde yanıt vermesi gereken Kişi’nin gelişini ilan ederler.
Direkler, tabanları, çengelleri, v.b. direklerin malzemesi belirtilmemiştir. İlk bakışta, onuncu ayete göre, tunçtan yapıldıkları düşünülebilir; ama Mısır’dan Çıkış 38:10 ayeti ile karşılaştırıldığı zaman, yalnızca tabanlarının tunçtan yapılmaları gerektiği anlaşılır. Kıyaslama üzerinde durulduğu takdirde, direklerin akasya ağacından yapılıp sonra tunç ile kaplandıkları sonucu çıkartılır. Ama Kutsal Yazıların sessiz kaldıkları yerlerde insanların vardıkları sonuçlar, izin verilebilir dahi olsalar, belirsizdirler. Ancak, her şeye rağmen yine de iki şeyden söz edilmiştir. Direklerin tabanları tunç,çengelleri ve çemberleri gümüştü. Başlıkları da gümüş kaplama idi. Avlunun bütün direkleri gümüş çemberler ile donatılmışlardı. (Mısır’dan Çıkış 38:17) Tunç,insanın sorumluluğunu deneyen, tanrısal doğruluktur. Bu yüzden, buluşma çadırında, altın nasıl iç kısmın özelliği ise, tunç da dış kısmın özelliğidir. İnsana düşen sorumluluğun denenmesi ve Tanrı’nın huzuruna çıkartılmadan önce bu sorumluluğun yerine getirilmesi gerekir.Özenle dokunmuş ince keten perdeler tarafından sembolize edilerek Mesih’in Kendisini dünyaya sunması, tanrısal doğruluğun her talebini karşılamış olmasının temeli üzerinde durur. Bu, O’nun Kurtarıcı olarak sahip olduğu karakterinin temelidir. Gümüş, kurtuluştan söz eder. Direklerin çengelleri ve çemberleri gümüştü; başlıkları da gümüş kaplama idi. Ve perdeler onların üzerinde duruyorlardı. Bu nedenle Mesih, yaptığı işin yeterli olduğunu gösterir. Bu, O’nun, Tanrı’nın sağındaki yerinde bile yüceliğinin tacıdır. Bu yüzden, eğer Mesih günahkarı, tunç tabanlar aracılığı ile araştırıyor ise, ona aynı zamanda gümüş aracılığı ile gösterilen kanın değerini de ilan eder. İnsanı deneyen tunç, onun ihtiyacını ortaya çıkartır. Ve bu ihtiyaç ortaya çıkar çıkmaz, gümüş onu karşılamaya hazırdır. Direklerin sayısı altmışaltı idi – girişte bulunanlar dışında – ve üzerlerinde perdeler asılı idi. Elli altı sayısı, yedi çarpı sekizin sonucudur. Yedi rakamı, mükemmel rakamdır; ve sekiz dirilişin sayısıdır. O’nun yeryüzündeki yaşamında mükemmel bir şekilde gösterilen Mesih’in uygulamalı doğruluğu, O’nun dirilişi aracılığı ile mühürlenir. “Rabbimiz İsa Mesih, beden açısından Davut’un soyundandır; kutsallık ruhu açısından ise ölümden dirilmek ile Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi.” (Romalılar 1:4)
Avlunun girişindeki perde kutsal yere girişi oluşturan perdenin aynısıdır. Ve aynı şekilde Mesih’in yeryüzü ile olan tüm bağlantısını, O’nun göksel karakterini, İnsanoğlu ve Davut oğlu olarak sahip olduğu kraliyet yüceliklerini ve lekesiz saflığını ima eder. Burada da bir kez daha Keruvların bulunmadığını görürüz ve bunun nedeni, O’nun burada dünyaya sunulan, Kapı ve Yol olmasıdır; çünkü bize söylenen şudur: “Tanrı, Oğlu’nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığı ile kurtulsun diye gönderdi.” (Yuhanna 3:17) Artık yaşam ağacının yolunu korumak için Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yoktur, çünkü bu alevli kılıç Golgota tepesinde Tanrı’ya sunulan kutsal kurbanın, Mesih’ üzerine inmiştir. Ve böylelikle O, Tanrı’nın kutsallığını sonsuza kadar tatmin etmiş olarak Kendisini kişiliğinin ve lütfun tüm çekiciliği ile dünyaya, yol, yaşam ve gerçek olarak sunabilir. Orada, herkesin gözü önünde girişteki bu perde gösterilir ve her renk Mesih’i anlatırken, hepsi uyum ve güzellikleri içinde, hep birlikte şu duyuruda birleşirler, “Benim aracılığım ile giren herkes, kurtulacaktır.”Aynı zamanda gözlemlenmesi gerekli olan bir nokta daha vardır: Mesih, avluya olduğu gibi, kutsal yere ve en kutsal yere giden yoldur. Biri şu ifadede bulunmuştur: “Yeryüzünde, göklerde, ya da göklerin göklerinde gözler önüne serilecek olan yüceliğin çeşitli alanlarına girişi sağlayan tek yoldur.”
Ancak şimdi Buluşma Çadırının avlusunun bir başka görünümü daha karşımıza çıkar. Eğer avlu bir yandan Mesih’i temsil ediyor ise, öte yandan Mesih’i temsil ettiği için imanlının sorumluluğunun da ölçüsü olur. Hiç kimse bundan daha aşağıya yükseltilemez ya da kabul edilemez. Çünkü O, bize, O’nun adımlarında yürümemiz için bir örnek bırakmıştır. Aynı zamanda, bu görünüm içinde gözden geçirilen ölçüler de önemlidirler. Belirtilmiş olduğu gibi, Buluşma Çadırının perdeleri, iki yüz seksen arşındır. Bunlar, Tanrı’nın gözündeki Mesih’i ortaya sererler. Ama Mesih bu dünyada nasıl ise, bizler de öyleyiz. (1. Yuhanna 4:17) Bu yüzden bu perdeler, ayrıcalık perdeleridirler – Tanrı’nın huzurundaki mükemmel kabul edilişimizi açıklarlar. Aynı zamanda, özenle dokunmuş ince keten perdeler, iki yüz seksen arşındırlar ve böyle olduğu için Mesih’in yaşamının, kusursuz yürüyüşünün ve O’nun lekesiz saflığının uygulamalı doğruluğunu gösterirler; bu perdeler, sorumluluğun perdeleridirler. Vahiy kitabında, ince beyaz ketenin kutsalların doğruluğu olduğu söylenir. (Vahiy 19:8) Kutsalın sorumluluğu, Tanrı’nın huzurunda ne olduğu konusundaki ayrıcalığı ile ölçülür. Burada bir başka düşünce daha mevcuttur. Bize düşen sorumluluk, Mesih’in yürüdüğü gibi yürümemizdir ve bu yürüyüş bizim Tanrı’ya olan sorumluluğumuzdur. (1. Yuhanna 2:6) Ama bu perdeler, beş arşın boyunda idiler. Beş rakamı, hatırlanacağı gibi, insana olan sorumluluğun sayısıdır; ve bununla Tanrı’ya olduğu gibi, insana da sorumlu olduğumuz öğrenilebilir – yürüyüş ve konuşmalarımızda Mesih’i temsil etme konusundaki sorumluluğumuz.
Direkler, aynı zamanda imanlıya da işaret ediyor olabilirler. Tunç tabanlı, tanrısal doğrulukta temellenmiş, talepleri karşılanmış ve kurtuluşun değerine sahip olarak, başlarımızın üzerindeki gümüş aracılığı ile sembolize edilmiş olarak direkler, Mesih’in böyle bir sunumu için önceden gerekli olan şeylerdir. Aynı zamanda kazıklar ve iplerden de söz edilir. (Mısır’dan Çıkış 27:19; Mısır’dan Çıkış 35:18) Bu kazıklar ve ipler, dengenin sağlanması içindir – özenle dokunmuş keten perdeler ile direkleri yerlerinde muhafaza etmek için. Bunu imanlı hakkında yorumlamak, imanlının gücünün kaynağının kendisi olmadığı, eğer dünyanın önünde uygulamalı doğruluk göstermeyi elde etmek ister ise, imanlının dışarıdan bir güce ihtiyaç duyduğunu öğretecektir; ve kendisine tanrısal doğruluğun temeli üzerinde duran bir konum verilmesine ve kurtuluşun değeri altında olmasına rağmen, asıl gerçek, imanlının kendi kaynaklarına bırakıldığı takdirde, tek bir an için bile bu konumu elde edemeyecek oluşudur. Bu nedenle, kazıklar ve ipler, imanlının “zaman sona ererken, açığa çıkarılmaya hazır olan kurtuluşa kavuşması için iman sayesinde Tanrı’nın gücü ile korunuyor” olduğunu açıklarlar. (1. Petrus 1:5) Her şey Tanrıdandır; İmanlı her ne ise, her neye sahip ise ve her neden zevk alıyor ise, bunların hepsi O’nun lütfu sayesindedir. Sorumluluğu gibi konumu da yalnızca Rabbe olan bağımlılığı sayesinde elde edilir. Tüm bu kazıklar, buluşma çadırında diğer hizmetler için kullanılan tüm aletler ile eşit olarak tunçtan yapılacaklardı (ayet 19). Böylece kutsal yerin ve en kutsal yerin dışındaki her şey, tanrısal doğruluk tarafından karakterize edildi, ama tanrısal doğruluk Tanrı ve insanlar arasındaki buluşma yeri olduğu için insan sorumluluğunu dener. (bakınız Mısır’dan Çıkış 29:42) ama yine de insan kendi başına tanrısal doğruluğun taleplerini karşılayamayacağı için, Tanrı’nın doğruluğu inanan eden herkes için yalnızca İsa Mesih’e iman aracılığı ile elde edilir. İman eden, lütuf ile kurtulduğu için Tanrı’nın huzurunda kurtulmuş olarak tanrısal doğruluğun hareket ettirilemez temeli üzerinde durur. “Öyle ki, günah nasıl ölüm yolu ile egemenlik sürdü ise, Tanrı’nın lütfu da Rabbimiz İsa Mesih aracılığı ile sonsuz yaşam vermek üzere doğrulukla egemenlik sürsün.” (Romalılar 5:21)