Bölüm 23
Özenle Dokunmuş Perde V.B.
Mısır’dan Çıkış 26: 31-37
Son bölümde gözden geçirilen buluşma çadırının çerçevesi, konutu uygun bir şekilde ihtiva eder; yani kutsal yer ve en kutsal yer. Bunun dışında yakında görüleceği gibi, üç yönlü bölünmeyi tamamlayan buluşma çadırının avlusu vardı. Ama çerçevenin iç kısmında yalnızca bu ikisi – kutsal yer ve en kutsal yer - vardı. Ama yine de bu bölüme kadar, bu bölünmeden söz edilmemiştir; ama şimdi aşağıdaki ayetlerde perde ile ilgili bilgi verilirken, bu bölünme konusuna da değinilir.
“Lacivert, mor, kırmızı iplik ile özenle dokunmuş ince ketenden bir perde yap; üzerini Keruvlar ile ustaca süsle. Dört gümüş taban üstünde duran akasya ağacından altın kaplı dört direk üzerine as. Çengelleri altın olacak. Perdeleri kopçaların altına asıp Levha Sandığı’nı perdenin arkasına koy. Perde, Kutsal Yer ile En Kutsal Yer’i birbirinden ayıracak. Bağışlanma Kapağı’nı En Kutsal Yer’de bulunan Levha Sandığı’nın üzerine koy. Masayı perdenin öbür tarafına, konutun kuzeye bakan yanına yerleştir; kandilliği masanın karşısına, konutun güney tarafına koy.
Çadırın giriş bölümüne lacivert, mor, kırmızı iplik ile özenle dokunmuş ince ketenden nakışlı bir perde yap. Perdeyi asmak için akasya ağacından beş direk yap, altın ile kapla. Çengelleri de altın olacak. Direkler için tunçtan beş taban dök.” (31-37.ayetler)
(1) Perdenin tanımı ile ilgili çeşitli farklı noktaların gözden geçirilmeleri gerekir. Malzemeleri açısından Konut’u oluşturan o perdeler ile her açıdan uyumlu oldukları algılanacaktır. (Mısır’dan Çıkış 26:1)Bu nedenle, bunlarda olduğu gibi perde ile de temsil edilen yine Mesih’tir – doğası ve karakteri açısından Mesih, bin yıllık egemenliğinin gelecekteki görkemleri içinde Mesih, İnsanoğlu ve Davut Oğlu olarak Mesih, ve ayrıca üstün adalet gücüne sahip İnsanoğlu Mesih. Dikkat edilmesi gereken tek bir farklılık vardır. Buluşma çadırının perdelerinde önce özenle dokunmuş ince keten kumaş gelir; lacivert renk, burada üstünlüğe sahiptir, ve ince keten kumaş daha sonra gelir. Bunun nedeni, perdelerin Mesih’i yeryüzü ile bağlantılı olarak göstermeleridir ve bu yüzden beyan edilecek olan ilk şey O’nun doğasının mutlak saflığıdır. Oysa, perde, Mesih’i daha çok gökyüzü ile bağlantılı olarak gösterir ve sonuç olarak O’nun göksel karakterini sembolize eden lacivert renk önde gelir. Perde ile ilgili yorum, İbraniler’e yazılan mektupta yer alır: “Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde, perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.” (İbraniler 10:19,20) Bu konu, iki noktayı ortaya getirir. İlki, buluşma çadırındaki perde nasıl Tanrı’nın oradaki varlığını ve görünümünü gizliyor ise, aynı şekilde Mesih’in bedeni, bedendeki Mesih’in de tanrısal görünümü gizlenmektedir. Mesih, bedende görünen Tanrı idi; ama aynı zamanda bedeni, bu şaşırtıcı gerçeğe karşı, insanların gözlerini kör etmek için hesaplanmış idi. İkincisi, en kutsal yere giden tek yol nasıl perde ise, aynı şekilde Mesih de Tanrı’ya giden tek yoldur. İsa, bu nedenle, Tomas’a şunları söyledi: “Yol, Gerçek ve Yaşam Ben’im. Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.” (Yuhanna 14:6)
Perdeyi destekleyen üç şey vardı. İlki, direkler, sonra çengeller ve son olarak gümüşten kopçalar. (ayet 32) Direkler akasya ağacından yapılmışlardı ve altın ile kaplı idiler – çerçevelerde görüldüğü gibi.. birden fazla kez gösterilmiş olduğu gibi, bu, Mesih’in iki doğasındaki – insan ve tanrısal –kişiliğini sembolize eder – Tanrı-insan. O zaman öğretilen ders şudur – perde bu direkler tarafından desteklendiğine göre – kurtuluş konusuna dahil olan her şey Mesih’in kişiliğine bağlıdır. Eğer İsa insan olmasa idi, bizim günahlarımız uğruna ölemezdi; ve eğer yalnızca insan olsa idi, Kurban olması tüm halkı için geçerli olamazdı. Ama hem Tanrı hem de insan olarak O, günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır. (1. Yuhanna 2:2) Yaptığı işin tüm diğeri, O’nun kişiliğinden kaynaklanır; ve bu yüzden bu konudaki Kutsal Yazılar’ın gerçek öğretişine sımsıkı yapışmak çok önemlidir. Ve bu kutsanmış öğretişi her açıdan korumak gerekir. Eğer Mesih’in kişiliğindeki gerçek göz ardı edilir ise, kurtuluşun tüm dokusu ve yapısı tehlikeye atılmış olur. Bu yüzden bu gerçeğe özen gösterilmelidir ve Tanrı’nın Ruhu’nun bu gerçeğe farklı sözcükler ile olduğu gibi, her şekil ve biçim içinde tanıklık ettiği eklenmelidir. Halkalar altındandı. Altın, tanrısal doğruluktur. O zaman eğer gösterildiği gibi, kurtuluş ile ilgili her şey Mesih’in kişiliğine bağlı ise, o zaman perde, bu altın halkalar tarafından desteklendiği için aynı şekilde her şeyin de Tanrı’nın, Mesih’teki doğruluğunun gösterilişine bağlı olduğu eşit şekilde doğrudur. Ya da Mesih’in tanrısal doğruluk içinde Tanrı’ya giden yolun yerine sahip olduğu daha doğrudan bir şekilde tasdik edilebilir. Çünkü O, yeryüzünde Tanrı’yı yücelttiği ve Tanrı’nın, yapması için Kendisine vermiş olduğu görevi tamamladığı için Tanrı’nın doğruluğu, O’nun ölümden diriltilişinde ve O’nu, Tahtının sağında oturtuluşunda görüldü. Tanrı’nın, O’nu şimdi bulunduğu konuma yerleştirmesi ve desteklemesi Tanrı’nın ilgilendiği şeyin adalet olduğunu ortaya koyar. Tabanlar gümüşten yapıldı – kefaret kanının örneği. Tüm bunlar bizi, aşağıya temelin kendisine götürür – Mesih’in çarmıhta tamamladığı iş. Bu iki şey – kan ve perde – daha önce İbraniler mektubundan alıntısı yapılan bölümde gösterilmiştir. Tanrı, çarmıhın her şeyin temeli olduğunu asla unutmuş olamaz; çarmıh, hem kilisenin hem İsrail’in ve barışmanın gerçekleştiği her şey için berekettir. Mesih’in kim olduğu ve ne yaptığı Tanrı’nın yüreğini hoşnut eden konulardır. Ve bu, şu gerçek içinde yeterince açıklanır: O’nun kutsal yeri ile bağlantılı olan anlık her şey, bunlardan ya birine ya da diğerine işaret eder – farklı görünümlerde olsa bile hepsi, Mesih’i ve O’nun yaptığı işi açıklarlar.
Perdenin konumu, en önemli konudur. “Perdeyi kopçaların altına asıp Levha Sandığı’nı perdenin arkasına koy. Perde, Kutsal Yer ile En Kutsal Yer’i birbirinden ayıracak.” (ayet 33) Daha önce açıklandığı gibi, Levha Sandığı’nın içinde bulunduğu en kutsal yer – Tanrı’nın yeryüzündeki tahtı - böylece gözlerden ırak olarak gizlendi, öyle ki, büyük kefaret gününde Harun’dan başka hiç kimse oraya giremesin. (Levililer 16) Ve şöyle bir soru sorulabilir: “Bunun anlamı ne idi?” Kutsal Yazılar’daki sözcükler bu sorunun yanıtını verebilirler: “Kutsal Ruh, bununla çadırın ilk bölmesi durdukça, kutsal yere giden yolun henüz açıkça gösterilmediğini belirtiyor.” (İbraniler 9:8) Eğer o zaman, bir taraftan görmüş olduğumuz gibi Mesih’in bir örneği olan perde Tanrı’nın huzuruna girişin yalnızca Mesih aracılığı ile elde edilebileceği konusundaki kutsanmış gerçeği öğretir; öte yandan perdenin kendisi uzaklık ve gizlilikten söz eder. Günah sorunu ele alınıp, ilk ve son kez olarak çözümleninceye kadar, Tanrı, gerçekten Kendisini tam olarak açıklayamaz , adil bir şekilde günahkara yaklaşamaz ya da günahkarı Kendisine getiremezdi. Bunu Mesih yaptı ve bunun bir sonucu olarak da ruhunu teslim ettiği anda tapınağın perdesi, yukarıdan aşağıya doğru ikiye yırtıldı. (Matta 27) Bu nedenle konuttaki perde, en kutsal yere giden yolun henüz açıkça gösterilmediğini ve aynı zamanda günah sorununun çözümlendiğinin henüz kanıtlanmadığını ve bu yüzden halkın hala günahkar olduğunu ve böyle olduğu için de Tanrı’nın huzuruna çıkmak için uygun olmadıklarını ortaya koyuyordu. Halkın günahları uğruna hem sunular hem kurbanlar veriliyordu, ama bunlar vicdanı yetkinleştiren hizmetler ya da en kutsal yere girmek için iptal edilemez bir ünvana sahip olan yeterlilikte sunular değillerdi. Hayır, tekelerin ya da danaların kanının, günahları silmesi mümkün değildi. Ve bu yüzden, vicdanlarındaki suçluluk duygusunun bağı ile kutsal bir Tanrı’nın huzuruna gelmeye cesaret edemezlerdi; ve O (derin bir saygı ile söylüyoruz), onlara gidemezdi, çünkü Kutsallığı içindeki Tanrı yakıp tüketen bir ateştir.
Bu nedenle, perdenin varlığı, İsraillilerin ve imanlıların konumu arasındaki karşıtlığı açıklar. İsrail dışarıda bırakıldı, en kutsal yere hiç bir zaman kabul edilmedi. Lütuf sayesinde Musa aracı ve Harun yılda yalnızca bir kez en kutsal yere girmesine izin verilen baş kahin oldu. Ama şimdi her imanlı bu değerli ayrıcalığın tadını çıkartır. (bakınız İbraniler 10:19-22) Perde, çadırdır; çünkü “Mesih, gelecek olan iyi şeylerin baş kahini olarak ortaya çıktı. İnsan eli ile yapılmamış, yani bu yaratılıştan olmayan daha büyük, daha yetkin çadırdan geçti. Tekeler ile danaların kanı ile değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanı ile kutsal yere ilk ve son kez girdi.” (İbraniler 9:11,12) Bu nedenle, tapınacağımız tek yer çadır perdenin içindedir ve tam cesaret ile içeri girebiliriz, çünkü Mesih kutsal kılınanları tek bir sunu ile sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir. Başka herhangi bir karşıtlığın da unutulmaması gerekir. Harun bile en kutsal yere girdiği zaman, imanlının, Tanrı’nın huzurunda şimdi sahip olduğu konuma sahip değildi. Tanrı, o zaman yalnızca Yehova olarak açıklandı; ama imanlılar şimdi O’nu Tanrıları ve Babaları olarak tanıyorlar. Elçi, bu yüzden şöyle der: “O’nun (Mesih’in) aracılığı ile hepimiz tek Ruh’ta Baba’nın huzuruna çıkabiliriz.” (Efesliler 2:18, aynı zamanda bakınız Yuhanna 20:17) Bu nedenle, biz, çadırdaki Mesih’e ait görkemleri ve imaları görerek Tanrı’nın bilgeliğine hayranlık ile dolduğumuz zaman, O’nun önünde hayranlık ve övgü ile eğilmekten başka bir şey yapamayız; O’nun lütfu burada bildirilen ve hatta bunlardan daha büyük bereketleri ile sevincimizi tam yapar.
(2) Sırada kutsal mobilyanın düzenlenmesi yer alır. (33-35. ayetler) Buhur sunağının şimdiye kadar tanımlanmamış olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Çünkü buhur sunağı, bir yaklaşma sembolüdür (ve bu yüzden bu kısmın son bölümüne aittir). Burada değinilen eşyaların hepsi gösterinin sembolleridirler. Bu konu hakkında hali hazırda herhangi bir ayrıntılı açıklama bu ayetteki düzen içinde kısaca verilebilir. Her şeyden önce Levha Sandığı’nın en kutsal yere konulması gerekiyordu, ve bağışlanma kapağı sandığın üzerine konacaktı – “Keruvlar sandığın üstündeki bağışlanma kapağının üzerine idiler.” En kutsal yerde bundan başka hiç bir şey bulunmuyordu, çünkü önceden de açıklanmış olduğu gibi, en kutsal yer, Tanrı’nın varlığının ve görünümünün bulunduğu yer idi. Orada Keruvların arasında duran O’na altın sunaktan alınan buhur ile ve kefaret günü kurbanlarının kanı ile yaklaşılırdı; ve Musa orada halk için mesaj almak üzere durdu. Özenle dokunmuş perde, kutsal yerden, en kutsal yeri ayırıyordu. Bu yüzden perde, çadırın iç bölmesi idi. Perdenin dış kısmındaki kutsal yere, üstünde ekmek sunulan masa ve altın kandillik konulmuştu. Masa perdenin öbür tarafına, konutun kuzeye bakan yanına, kandillik ise masanın karşısına, konutun güney tarafına konmuştu. Birinin sözlerini ödünç alarak aktaralım: “Perdenin dış kısmında on iki ekmek ile birlikte masa ve altın kandillik bulunuyordu. On iki rakamı, insandaki yönetim mükemmelliğinin sayısıdır; yedi ise, hem iyi hem de kötü içindeki ruhsal bütünlüğün sayısıdır. İkisi perdenin dışında bulunurlar, perdenin iç kısmında En Üstün Olan’ın, Tanrı’nın görünümü vardır; ama sanki karanlıkta imiş gibi Kendisini gizler. Burada ışık ve beslenme mevcuttu; insanlık ile bir olan güçlü Tanrı; ve Kutsal Ruh’a ışık veren Tanrı. On iki elçinin Rabbe bedende bağlı olmaları ve Tanrı’nın yedi Ruhu’na sahip olan O’nun yedi kilisesi olmasının nedeni budur. O zaman için, on iki oymak bu görünümü dışsal olarak yanıtlıyordu. Yanıt, yeni Yeruşalim’de idi. Öncelikli düşünce, Tanrı’nın insandaki ve Ruh tarafından görünümüdür.” Ve bu iki gerçek birbirleri ile ilişki içindedirler – masanın ve kandilliğin ilgili konumları ile bağlantılı olmaları gerektiği gösterilir; kandilliğin ışığı üstüne ekmek konan masada cisim alan gerçeğe her zaman tanıklık eder.
(3) Konunu bu yanı ile ilgisi olan son nokta, “çadırın giriş bölümünde asılı bulunan nakışlı perde.” Bu “perde” konutun avlusunu kutsal yerden ayırırdı ve onun girişini oluştururdu. En kutsal yerin özenle dokunmuş perdesi gibi kutsal yer için aynı konumu meydana getirirdi. Bu nedenle, kahinler avludan (henüz tanımlanmadı) geldikleri zaman, görevlerini tamamlamak için kutsal yere bu “perde” arasından geçerlerdi. Bu nakışlı perdenin malzemeleri, özenle dokunmuş perdenin malzemeleri ile uyum içinde idiler.. Ama yine de önemli bir farklılık mevcuttur. Bu “perdenin” üzerine Keruvlar işlenmemişlerdir. Bunun dışında her şey aynı idi; ve bu yüzden birine özgü öğretiş, diğerine de uygulanacaktır. O zaman, bu perdenin üzerine Keruvlar neden işlenmemişlerdir? Hatırlanacağı gibi, Keruvlar İnsanoğlu’nun adil karakterini temsil ederler. O zaman özenle dokunmuş perde ile eşit olan diğer “perde” Mesih’in bir örneğidir – adil karakterinin özenle dışarıda tutulmuş halini temsil eder. Bunun nedeni açıktır. Bu “perdede” Mesih lütfu içinde temsil edilir; kahinlerin konumuna ve ayrıcalıklarına götüren yol olarak, bu karakterdeki bir Tanrı’nın huzuruna giden yol olarak lütuf sunar. Aynı zamanda direkler de çengeller gibi aynı malzemeden yapılmışlardır; ve aynı şekilde Mesih’in kişiliğine, tanrısal doğruluğa, Tanrı’nın sağındaki Kişi’nin tamamladığı işe işaret ederler. Ancak, dört yerine beş direk vardır. Bu durum, daha önce ifade edilmiş olan bir nedenden kaynaklanabilir – “perde” Mesih’in dünyaya sunuluşudur ve böylelikle beraberinde insana olan sorumluluk düşüncesini getirir. Halkalar, gümüş yerine tunçtan yapılmıştır. Tunç, her zaman olduğu gibi, insanı sorumluluğu açısından deneyen tanrısal doğruluktur. Bu konu, bir sonraki bölümde daha ayrıntılı olarak açıklanacaktır; ama sunulan Mesih’in lütuf içinde sunulan Mesih olduğu kolayca anlaşılır ve bu yüzden sorumlu insan için bir deneme söz konusudur. Ancak yine de, yalnızca Tanrı’nın önünde değil, ama aynı zamanda kendi vicdanı için de günah sorunu çözümlendiği anda, Mesih onun için Tanrı’nın huzuruna giden yol haline gelir. Ondan sonra her şey gümüş ile kaplanır, çünkü imanlı artık tamamlanmış kefaret üzerinde durur; Mesih’te O’nun kanı aracılığı ile kurtuluşa sahiptir.
Her şey hala Mesih’in portresini çizmektedir. Anlık ayrıntıların bazılarını yorumlamak hiç kuşkusuz zor olabilir ve zor olacaktır; eğer yine de, Mesih, canın önünde ise, O’nun yüceliğinin bazı ışınları çok geçmeden keşfedileceklerdir. Sabırlı ve bilinçli bir bağımlılık olmasını dileyelim, zihnin eylemlerine karşı uyanıklık ile birleşmiş olsun ve Tanrı’nın Ruh’u, Halkının canlarına bu gölgeleri açıklamaktan zevk alacaktır.