Bölüm 20
Saf Altından Kandillik
Mısır’dan Çıkış 25:31-40
Üstünde ekmek sunulan masadan sonra sıra saf altından kandilliğe gelir. Kutsal yere ait olmasına rağmen, buhur sunağı bu bölümde atlanmıştır. Çünkü buhur sunağı, bir gösteri kabından çok bir yaklaşma kabı idi. Ve daha önceden de işaret edilmiş olduğu gibi, Tanrı’nın görünümü ile bağlantılı olan her şey O’nun huzuruna gelebilmek için gerekli olan tanımlamadan önce verilir. Düzen ve yöntem yerine bu farklılık akılda tutulmadığı sürece, her şey karmaşa olarak görünecektir.
“Saf altından bir kandillik yap. Ayağı, gövdesi dövme altın olsun. Çanak, tomurcuk ve çiçek motifleri kendinden olsun. Kandillik üç kolu bir yanda, üç kolu öteki yanda olmak üzere altı kollu olacak. Her kolda badem çiçeğini andıran üç çanak, tomurcuk ve çiçek motifi bulunacak. Altı kol da aynı olacak. Kandilliğin gövdesinde badem çiçeğini andıran dört çanak, tomurcuk ve çiçek motifi olacak. Kandillikten yükselen ilk iki kolun, ikinci iki kolun, üçüncü iki kolun altında kendinden birer tomurcuk bulunacak. Toplam altı kol olacak. Tomurcukları, kolları tek parça olan kandillik saf dövme altından olacak. Kandillik için yedi kandil yap; kandiller karşısını aydınlatacak biçimde yerleştirilsin. Fitil maşaları, tablaları saf altından olacak. Bütün takımları dahil kandilliğe bir talant (yaklaşık 34.5 kg) saf altın harcanacak. Her şeyi sana dağda gösterilen örneğe göre yapmaya dikkat et.” (31-40. ayetler)
Öncelikle, gövdesi olan bir kandillik vardır. Eğer bu konudaki tanım özenli okunur ise, kandilliğin altı kolu olduğu görülecektir; yani, üç kolu bir yanda, diğer üç kolu öteki yanda olmak üzere altı kollu bir gövdesi vardır. (bakınız 31,32, aynı zamanda Mısır’dan Çıkış 37:17,18) Bu nedenle, bir kandillik için yedi kandil (ışık) bulunuyordu. Kandilliğin süslemesinde aynı zamanda yedi sayısının önemli bir rolü vardı. “Her kolda badem çiçeğini andıran üç çanak” vardı (ayet 33), ve kandilliğin gövdesinde yani, kolların çıktıkları ana gövdede “badem çiçeğini andıran dört çanak” bulunuyordu (ayet 34); yedi sayısı böylelikle dikkat çekici bir özellik haline geliyor.
Konu üzerinde düşünülecek bundan sonraki nokta, kandilliğin yapıldığı malzeme ve ışığının özelliği idi. Bağışlanma kapağında olduğu gibi, kandillikte de kullanılan malzeme sadece saf altındı. (ayet 31) Kandilliğin yapısında akasya ağacı yoktu ve bu yüzden kandillik hiç bir insani örnek yansıtmamaktadır. Her şey tanrısaldır. Mısır’dan Çıkış 27. bölümden anladığımıza göre, “kandilin sürekli yanıp ışık vermesi için saf sıkma zeytinyağı getirilerek” kullanılacaktı. (ayet 20) Kutsal Yazılar’da zeytinyağı her zaman Kutsal Ruh’un sembolüdür. Elçi, bu nedenle imanlılara şöyle der: “Ssizler ise Kutsal Olan tarafından mesh edildiniz.” (1. Yuhanna 2:20)
Ve Pavlus Tanrı tarafından mesh edildiğimizden söz eder. (2. Korintliler 1:21) Bu nedenle, bu üç şeyi kendilerine özgü anlamlarına göre bir araya getirir isek – yedi sayısı, altın ve zeytinyağı – kandilliğin önemi ile ilgili varılan sonuç şudur: Ruh’un gücündeki mükemmelliğinde tanrısal ışık. Kutsal Ruh’un ışığını veren Tanrı’dır ve yedi katlı bir mükemmellik içinde sergilenir. Rab, Sart’taki kiliseye hitap ederken, “Tanrı’nın yedi Ruhuna sahip olduğundan” söz eder; yani, mükemmelliği (yedi sayısı tarafından belirtildiği gibi) ve enerjisi içindeki Ruh (Vahiy 3:1); ve aynı zamanda “tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı” sözlerini de okuruz.” (Vahiy 4:5)
O zaman şimdi kandilliğin amacının ne olduğu nasıl araştırılabilir? Bu, iki yönlü bir araştırma gibi görünür. İlki, kandillik masanın karşısına, konutun güney tarafına konacaktı. (Mısır’dan Çıkış 26:35; Mısır’dan Çıkış 40:24) Kandillik masanın karşısına konduğu için ışığı, üstünde ekmek duran masanın üzerine düşüyordu. Yerleştirildiği yer bu nedenle kandilliğin anlamını ifade edebilir. Şimdi, son bölümde de açıklanmış olduğu gibi, üstüne ekmek konan masa, yöneten hükümetin mükemmelliğine sahip, insandaki Tanrı’nın (Mesih) görünümünü sembolize eder; ve masanın üstündeki on iki ekmek İsrail’i temsil ederler ve aynı zamanda Mesih ile birlikte Tanrı’nın önündeki imanlılara da işaret ederler. Sonra, kandilliğin masanın üzerine parlayan ışığı, Mesih’in egemenliği sırasında ırmaktan başlayarak yeryüzünün tüm köşelerine kadar hüküm sürecek olan gelecekteki yönetimine tanıklık eden Kutsal Ruh’tur; aynı şekilde, imanlı için olduğu gibi İsrail için de Mesih ile birlikte duracağı gerçek yeridir. Bu gerçekler, yeryüzünde anlaşılmayacak şekilde gözden saklanır ya da unutulur, ama orada kutsal yerde, Tanrı’nın gözü önünde tamamen sergilenirler ve Kutsal Ruh’un mükemmel ışığı aracılığı ile ortaya konurlar. Ama ikinci olarak, ışık, kandilliğin kendisi için gerekliydi. “Ve Rab Musa’ya şöyle dedi: ‘Harun’a de ki, yedi kandili, kandilliğin önünü aydınlatacak biçimde yerleştirsin.’ Harun söyleneni yaptı. Rabbin Musa’ya buyurduğu gibi, kandilleri kandilliğin önüne yerleştirdi.” (Çölde Sayım 8:1-3) Kutsal Ruh’un ışığını vermesi, ışığın göründüğü kabın güzelliğini açıklar. Bu konu ile ilgili mükemmel bir örnek
Kutsanmış Rabbimizin yüceliğinin görünmesinde ortaya çıkar; ilgili ayeti okuyalım: “Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu.” (Matta 17:2) Gözleri açık olan kişiler için O’nun bu kutsanmış yolu her zaman aynıdır; (bakınız Yuhanna 1:4; Yuhanna 2:11); ama O’nun güzelliği dağda tam olarak gözler önüne serildi. Aynı durum İstefanus’un olayında da söz konusu oldu. “İstefanus, iman ve Kutsal Ruh ile dolu biri idi” diye okuruz ve “Kurul’da oturanların hepsi, İstefanus’a baktıkları zaman, yüzünün bir melek yüzüne benzediğini gördüler.” (Elçilerin İşleri 6:5,15) Kutsal Ruh’un ışığının parladığı elçiye göre, bu durum her imanlı için geçerlidir – Mesih, yürüyüşü ve konuşması aracılığı ile gerçekten parlar.
Ama şöyle bir soru daha sorulabilir: Kutsal yerdeki yedi kandilli kandillik tarafından sembolize edildiği gibi, Kutsal Ruh’un mükemmel ışığını yeryüzünde yanıtlayan nedir? Mesih burada iken buna mükemmel bir şekilde yanıt verdi. O böylelikle, insanların ışığı, dünyanın ışığı oldu. (Yuhanna 1:4; Yuhanna 8:12) Ruh’un ışığı hiç bir zaman için bir an bile O’nda karanlık yapmadı; saf ve sürekli bir şekilde parladı, tüm hayatı boyunca yaşam veren parlaklığı ile arasından geçtiği karanlığı aydınlattı. O, mükemmel bir kap idi. Bu olaydan ayrılmasından ve Göğe alınmasından sonra, kilise, O’ nun sağ elindeki kandillikten meydana getirildi. (Vahiy 1:20)
Bu, onun karakteridir, hatası ne kadar üzücü de olsa – sonunda tanıklık kabı olarak yeryüzünde tamamen reddedilecektir. (bakınız Vahiy 3:16) Bireysel imanlı buna aynı zamanda Mesih’in yürüyüşünü ve yollarını temsil ettiği ölçüde yanıt verir. Pavlus, bu nedenle Filipeliler’e şöyle yazar: “Her şeyi söylenmeden ve çekişmeden yapın ki, yaşam sözüne sımsıkı sarılarak aralarında evrendeki yıldızlar gibi parladığınız bu eğri ve sapık kuşağın ortasında kusursuz ve saf, Tanrı’nın lekesiz çocukları olasınız.” (Filipeliler 2:14,15)
Aynı zamanda ışığın nasıl elde edildiğini gözlemlemek de ilginçtir. “Rab Musa’ya şöyle dedi: ‘İsrail halkına buyruk ver, kandilin sürekli yanıp ışık vermesi için saf sıkma zeytinyağı getirsinler. Harun, kandilleri benim huzurumda, Buluşma Çadırı’nda, Levha Sandığı2nın önündeki perdenin dışında, akşamdan sabaha kadar sürekli yanar biçimde tutacak. Kuşaklar boyunca sürekli bir kural olacak bu. Rabbin huzurunda saf altın kandillikteki kandiller sürekli yanacaktır.” (Levililer 24:1-4; aynı zamanda Mısır’dan Çıkış 27: 20,21) İsrailoğullarının önce saf sıkma zeytinyağını getirmeleri gerekiyordu. Bu, yeryüzündeki Tanrı halkının sorumluluğuna işaret eder, içinde gösterilmesi gereken kap – o zaman İsrail, şimdi ise kilise. Kandilleri, Harun düzenleyecekti. Bununla öğretilen, Ruh’un ışığının yalnızca Mesih’in Kahinliği ve Aracılığı ile elde edilebileceğinin gösterilmesidir. Yalnızca O, her ikisi de saf altından yapılmış olan, fitil maşalarını ve tablalarını kullanabilirdi. (ayet 38) Aşağıdan dışarıya kilise ya da bireysel imanlı aracılığı ile parlayan her ışık huzmesi O’nun Kahinlik görevinin bir yanıtı idi. Bu bağlamda, kandilin sürekli yanıp ışık vermesi için zeytinyağı ile doldurulmalı idi (Mısır’dan Çıkış 27:20). Ve kandillik “dövme” altından yapılmalı idi. Bu, şu gerçeğe işaret edebilir: Mesih’in aracılığının temeli, O’nun çarmıh üzerinde tamamladığı işinin yeterliliğinden kaynaklanır, “dövme” ifadesi, üzerine inen bereler ile şifa bulduğumuz Mesih’in acılarını ifade etmektedir.
Son olarak, ışığın sürekli yandığına dikkat edin. “sabahtan akşama kadar yanması gerekiyordu.” Kandil gece içindir; ve İsrail’in imansızlığının gecesi boyunca, gün doğana ve gölgeler ortadan kaybolana dek, altın kandillik Rabbin huzurunda yanar halde tutulacaktı. Reddettikleri ve çarmıha gerdikleri Mesih’in aracılığı ile imansızlıklarının karanlığının tüm bezgin yılları boyunca onların gerçek yerinin ne olduğuna ilişkin tanıklık korunmuş olur. Ama sonunda Mesih onlar için “bulutsuz bir sabah, şafakta görünen gün ışığı gibi, parlaklığı ile yağmurdan sonra topraktan ot bitiren” Biri olacaktır. (2. Samuel 23:4) Hıristiyan’ın umudu, daha da çabuktur; çünkü “gece uzaklaşmış ve gündüz yaklaşmıştır.” Ama beklerken, kandillerimiz, saf zeytinyağı ile dolu olsun ve Rabbin önünde sürekli yansın – Rabbin dönüşüne kadar her geçen gün daha çok parlasın!