Bölüm 19
Üzerinde Ekmek Sunulan Masa
Mısır’dan Çıkış 25: 23-30
Antlaşma sandığı, bağışlanma kapağı ve Keruvlar ile birlikte en kutsal yerde bulunan tek şeydi. Tanrı’nın bulunduğu en kutsal yerde bunlardan başka hiç bir şey yoktu. Ama perdenin arasından geçmeden (bir an için çadırın kaldırıldığını varsayalım), kutsal yere girmek – kahinin alışılmış hizmet sahnesi. Burada üç şey vardı – üzerinde ekmek sunulan masa, saf altından kandillik ve buhur sunağı – sonuncusu, yani buhur sunağı bu bölümde henüz tanımlanmamıştır. Burada anlatılan düzene göre ilk sırada yer alan üzerinde ekmek sunulan masa ile konumuza başlayacağız.
“Akasya ağacından bir masa yap. Boyu, iki (yaklaşık 90 cm), eni bir (yaklaşık 45 cm), yüksekliği bir buçuk (yaklaşık 70 cm) olacak. Masayı saf altın ile kapla. Çevresine altın pervaz yap. Pervazın çevresine dört parmak eninde bir kenarlık yaparak altın pervaz ile çevir. Masa için dört altın halka yap, dört ayak üzerindeki dört köşeye yerleştir. Masanın taşınması için sırıkların içinden geçeceği halkalar kenarlığa yakın olmalı. Sırıkları akasya ağacından yap, altın ile kapla. Masa onlarla taşınacak. Masa için saf altından tabaklar, sahanlar, dökmelik sunu testileri, tasları yap. Ekmekleri sürekli olarak huzuruma, masanın üzerine koyacaksın.” (23-30. ayetler)
Masanın düzeni, antlaşma sandığının düzeninin aynısıdır. Akasya ağacından yapıldı ve saf altın ile kaplandı. (23,25. ayetler) Masanın anlamı bu yüzden sandığınki ile aynı olacaktır – akasya ağacı insani olanı, altın ise tanrısal olanı temsil eder. O zaman masa da Mesih’in örneğidir, Mesih tek kişiliğinde hem insan hem de Tanrı doğalarını birleştirmiştir. Bu gerçek, buluşma çadırı ile bağlantısı olan her şeyin güzelliğidir. Mesih her yerdedir, Kendi içinde Mesih ya da O’nun çeşitli mükemmellikleri ve görkemleri içindeki Mesih.
Masanın üzerindeki ekmek. Pideler ile ilgili özellikleri Levililer kitabında buluruz. – “İnce undan on iki pide pişireceksin. Her biri efanın onda ikisi (yaklaşık 2.6 kg.) ağırlığında olacak. Bunları Rabbin huzurunda iki sıra halinde, altışar altışar saf altın masanın üzerinde dizeceksin. İki sıra ekmeğin yanına anma payı olarak saf günnük koyacaksın. Bu, Rab için yakılan sunu olacak ve ekmeğin yerini alacak. Bu ekmek, İsrail halkı adına sonsuza dek sürecek bir antlaşma olarak, her Şabat günü aksatılmadan Rabbin huzurunda dizilecek. Ve Harun ile oğullarına ait olacak. Onu kutsal bir yerde yiyecekler. Çünkü çok kutsaldır. Rab için yakılan sunulardan onların sürekli bir payı olacak.” (Levililer 24:5-9) (1) Ekmekler ya da pideler ince undan yapıldı. Bu, aynı şekilde ince un, zeytinyağı ve günnük ile yapılan tahıl sunusuna işaret eder. (bakınız Levililer 2) Mayadan hiç söz edilmez, oysa Rabbe sallamalık sunu olarak yapılan iki ekmek (Levililer 23:17) maya ile pişirilip Rabbe öyle sunulacaktı – böyle yapılmasının nedeni açıkça şudur; bu olayda ekmekler kiliseyi temsil eder ve bu yüzden kötülük simgesi olan maya ekmeklerde bulunur. Ama ince un Mesih’in insanlığına ilişkin bir örnektir ve bu nedenle, masanın üzerinde sunulan ekmekler mayasızdır; O, kutsal, zararsız, bozulmamış ve kesinlikle günahsızdır. (2) Ekmekler fırında pişirilecekti. Bu yüzden Mesih’in maruz kaldığı ateşi ortaya koyarlar – İsa’nın çarmıhta iken, Tanrı’nın kutsallığının yargısı tarafından araştırılması, denenmesi ve bu yargının her talebini mükemmel bir şekilde yerine getirmesi. (3) Ekmeklerin sayısı on iki idi – altışar altışar dizileceklerdi. Böylece baş kahinin omuzlarının üstünde on iki İsrail oymağının adları vardı – bir omzunda altı oymağın adı, diğer omzunda ise yine altı oymağın adı bulunmakta idi. Ekmekler, tam olarak İsrail’in on iki oymağına işaret ederler. On iki sayısı, insan hükümetindeki yönetim mükemmelliğini ifade eder ve böylelikle göksel Yeruşalim’de on iki oymak, on iki elçi, on iki kapı ve kutsal kentteki on iki temeli belirtir. (bu konunun anlamı hakkında bir örnek için Matta 19:28 ayetine bakınız.) O zaman, on iki ekmeğin, İsrail’in on iki oymağını temsil ettiği düşünülür; ve bu bize on iki sayısının önemi ile bağlantılı olarak Tanrı’nın, Mesih’te yaptığı İsrail hükümetinin mükemmelliği ile ilgili açıklamasını verecektir (çünkü Mesih Davut’u soyundan idi ve onun tahtının mirasçısı idi – (Luka 1:32) Bu durum, peygamberlerin bin yıllık dönem için yaptıkları kehanetler ile uyumlu olarak sergilenecekti (örneğin Mezmur 72). Ama ekmekler masanın üstünde sunuluyorlardı ve bu yüzden, İsrail, Tanrı’nın önünde Mesih ile birleşmiş olarak görülür. (4) dikkat edilmesi gereken bir başka nokta daha vardır. “İki sıra ekmeğin yanına anma payı olarak saf günnük koyacaksın. Bu Rab için yakılan sunu olacak ve ekmeğin yerini alacak.” (Levililer 24:7) Günnük, Mesih’in Tanrı’nın önündeki tatlı kokusunu simgeler. Bu nedenle, on iki oymaktan oluşan İsrail’in Mesih’in tüm tatlı kokusu ile örtülmüş olarak Tanrı’nın önünde temsil edildiğini gözlemleyin. O’nun kimliğine ve yaptıklarına iman etmedikleri için tüm gece boyunca orada kaldılar – gelecekte yenileneceklerine ve bereketleneceklerine ilişkin kesin vaat. Bu nedenle, “bu ekmek, İsrail halkı adına sonsuza kadar sürecek bir antlaşma olarak her Şabat günü aksatılmadan Rabbin huzurunda dizilecek.” (Levililer 24:8) Onlar, bilindiği gibi, sadık kalmadılar, ama Tanrı Kendisini inkar edemez; Tanrı sadık kalır ve bunun bir sonucu olarak, imansızlıkları nedeni ile dünyanın dört bir yanına dağıtılmış olmalarına rağmen, Tanrı onlar için yine de merhamet ve gerçek planlarını uygulayacaktır ve onları yeryüzünün dört bir köşesinden toplayacak ve kendi ülkelerine bereket bolluğu içinde yerleştirecektir – üstünde ekmek sunulan masa ile sembolize edilen ve O’nun tarafından güvenlik içinde bina edilecek bereket.
Belki masanın kenarlığından bununla ilgili bir örnek çıkartılabilir: “Pervazın çevresine dört parmak eninde bir kenarlık yaparak altın pervaz ile çevir.” (ayet 25) Bu kenarlığın görevinin, ekmekleri dizildikleri konumda muhafaza etmek olduğu çok açıktır. Ve eğer altın pervaz Mesih’in tanrısal görkeminin bir sembolü olarak ele alınır ise, burada öğretilen ders şu olacaktır: İsrail, Mesih aracılığı ile Tanrı’nın önündeki konumu açısından güvenlik içindedir; O’nun tanrısal görkemi içinde hem korunur hem de muhafaza edilirler. Çünkü O’nun Kendisi tüm bereketi garantileyendir. Ve bu nedenle, bir gün bu berekete girecekleri kesindir. Ama, bu sembolde, İsrail’in içinde bulunduğu konumdan daha fazlası mevcuttur. Bu ilke, her imanlıyı kapsar. Orada kutsal yerde, ömür boyu Tanrı’nın gözü önünde günnük kokusu ile örtülmüş olarak imanlı Mesih’te görülür. Bu, gerçekten de, imanlının, Tanrı’ya mükemmel sunuluşudur. Başka bir deyişle, Sevgili’deki kabul edilişimizdir.
Şimdi, ekmeği kahinlerin yiyeceği olarak gözden geçirelim: “Ve o Harun ile oğullarına ait olacak. Onu kutsal bir yerde yiyecekler. Çünkü çok kutsaldır. Rab için yakılan sunulardan onların sürekli bir payı olacak.” (Levililer 24:9) Yiyecek, yenen şey ile özdeşleşmeyi ve birleşmeyi ima eder. Elçi Pavlus bu konuyu Rabbin sofrası ile ilgili öğretişte şu şekilde ifade eder: “Tanrı’ya şükrettiğimiz şükran kasesi ile Mesih’in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmek ile Mesih’in bedenine paydaş olmuyor muyuz? Ekmek bir olduğu gibi, biz de çok olduğumuz halde bir bedeniz. Çünkü hepimiz bir ekmeği paylaşıyoruz.” (1.Korintliler 10:16,17) Aynı şey kahinler için de geçerli idi. Örneğin, belirli durumlarda aynı zamanda günah sunusunu da yerlerdi (Levililer 6:26), ve bu şekilde kendilerini günah sunusu ile özdeşleştirmiş olurlardı. Bu nedenle, masanın üstünde sunulan ekmekten yemek, Mesih’in Kahin olarak Kendisini Tanrı’nın önünde, İsrail ile özdeşleştirmiş olduğu gerçeğinin bir sembolüdür. Yalnızca kutsal yerde yenmesi gerektiğine dikkat edilecektir. O zaman, Tanrı’nın düşüncelerini paylaşan Mesih, Kahinliğini uygulaması ile Kendisini on iki oymak ile özdeşleştirecektir. Bu durum, bize gerçeğin çok kutsanmış bir görümünü sergiler. O’nun, ilahi takdire göre Baş Kahin olduğunu herkes kabul eder; ama İsrail’in imansızlığına karşı çıkmayışı ile Kahinlik görevinde Kendisini Tanrı önünde onlar ile özdeşleştirdiği ve girmiş olduğu kutsal yerden Melkisedek olarak ve istekli bir halkın üzerinde egemen şekilde Tahtının üstüne oturan bir Kahin olarak bulunduğu, zihinlerde yeterince bilinmemektedir. “RAB Siyon’dan uzatacak kudret asanı, düşmanlarının ortasında egemenlik sür! Savaşacağın gün gönüllü gidecek askerlerin. Seherin bağrından doğan çiy gibi kutsal giysiler içinde sana gelecek gençlerin. RAB ant içti, kararından dönmez: ‘Melkisedek düzeni uyarınca sonsuza dek kahinsin sen!” dedi. (Mezmur 110:2-4)
Sonra yolculuk için tedarikten söz edilir: “Masa için dört altın halka yap; dört ayak üzerindeki dört köşeye yerleştir. Masanın taşınması için sırıkların içinden geçeceği halalar kenarlığa yakın olmalı. Sırıkları akasya ağacından yap, altın ile kapla. Masa onlarla taşınacak. Masa için saf altından tabaklar, sahanlar, dökmelik sunu testileri, tasları yap. Ekmekleri sürekli olarak huzuruma, masanın üzerine koyacaksın.” (26-28. ayetler) İsrailoğulları, çöldeki yolcular idiler, ve bu yüzden buluşma çadırı ve içindeki tüm eşyalar onlar için bu özellikte yapıldı ve onlar çölde dolaşırlar iken kendilerine eşlik etti. Mesih her zaman halkı ile birliktedir; ve masanın kendisi ile birlikte halkalar ve sırıklar eşit şekilde altından ve akasya ağacından yapıldılar ve Tanrı-insan olan Mesih’e işaret ederler. Ama Çölde Sayım kitabında ordugah taşınacağı zaman, masanın nasıl taşınacağına dair ayrıntılar verilir: “Kutsal masanın üzerine lacivert bir bez serip üzerine tabakları, sahanları, tasları, dökmelik sunu testilerini koyacaklar. Masada sürekli ekmek bulunmasını sağlayacaklar. Bunların üzerine kırmızı bir bez serip deri (yunus balığı derisi olabilir) bir örtü ile örtecek, sırıklarını yerine koyacaklar.” (Çölde Sayım 4:7,8) İç örtü, gözlemleneceği gibi, lacivert bir bezdendir – göksel olanın sembolüdür; sonra insan yüceliğinin ya da Yahudi kraliyetinin bir amblemi olarak kırmızı bir bez; ve dışarıda deri bir örtü – kutsal tedbirin bir sonucu olarak bir tür kötüden korunma örneği. Tüm bunlar dikkate alındıları zaman, masa üstünde sunulan ekmek, İsrail ile birleşmiş olan Mesih’tir, bu dünyadan sonra yönetecek olan hükümetin mükemmelliğini gösterir, bu düzenlemenin anlamı, görünür hale gelecektir. Altın eşya,lacivert kumaşın üzerindedir; yani, Mesih’in göksel karakteri, Kendisinin tanrısal olarak ne olduğu hakkındaki mahrem ilişkisini yansıtır. Daha sonra kırmızı kumaş – kraliyet ya da insan yüceliğidir, çünkü çölde olduğu için bunun gösterilme zamanı henüz gelmemiştir. Bu, O göründüğü zamanki krallığı ile bağlantılı olacaktır. Deriler bu nedenle dışarıdadırlar, O’nun insani ya da kraliyet yüceliğini gizlerler ve
Çölde bulunduğu koşullar içinde iken, O’nu her yönden kötüden koruyan kutsal tedbirliliği ifade ederler.
Masa ile birlikte kullanılacak tüm kaplar altından yapıldı (ayet 29), hepsi tanrısal olanın önemini ortaya koyuyordu, bedende görünen gerçek Tanrı Olan’ın hizmeti için uygundu ve gelecek olan o günde Rableri ve Tanrıları olarak İsrail’in bereketi olduğu kabul edilecek idi. Böylelikle, tüm masa olduğu gibi her ayrıntının da Mesih’ten söz ettiği görülecektir. O’nun kişiliğinin her görünümünü algılayabilmemiz ve Tanrı’nın Ruh’u tarafından bize sunulan hizmetini kavrayabilmemiz için gözlerimiz açılsın!