Mısır’dan Çıkış 33-34
Yehova , İsrail’e vaat edilen ülkeye giderken eşlik etmeyi reddeder. “Ben sizinle gelmeyeceğim, çünkü inatçı insanlarsınız. Belki sizi yolda yok ederim.” Bu kitabın başlangıcında, insanlar Mısır’da kölelik altında iken, Rab şu sözleri söyleyebilmiş idi: “ Halkımın Mısırda çektiği sıkıntıyı yakından gördüm. Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum.” Ama şimdi şu sözleri söylemesi gerekiyor idi: “Bu halkı gördüm, işte, hepsi inatçı insanlar.” Sıkıntı içindeki bir kişi, lütfun bir objesidir, ama inatçı bir halkın alçaltılması gerekir. Baskı gören İsrail’in feryadına lütuf gösterilerek yanıt verildi; ama putperest İsrail’in şarkısına ciddi ve ağır bir azarlama ile yanıt verilmesi gerekiyor idi.
“Siz inatçı insanlarsınız. Bir an aranızda kalsam, sizi yok ederim. Şimdi üzerinizdeki takıları çıkarın, size ne yapacağıma karar vereyim.” Tanrının bizde işlemesi ancak tüm doğal süslerimizi gerçekten çıkarttığımız zaman mümkün olabilir. Çıplak bir günahkar giydirilebilir, ama süsler ile örtülmüş bir günahkarın soyunması gerekir. Bu her zaman için geçerli olan bir gerçektir. Benlik ile ilgili her şeyden soyunmamız gerekir, öyle ki Tanrıya uygun olan kıyafetler giyebilelim.
“Böylece Horev Dağından sonra İsrailliler takılarını çıkardılar. “ Halk bu kötü haberi duyunca yasa büründü, kimse takı takmadı. Orada dağın eteğinde durdular, bayramları ve şarkıları acı ağıtlara dönüştü, takıları ve süsleri gitmiş idi, antlaşma levhaları kırılmıştı ve parçalar halinde idi. Halkın durumu işte böyle idi ve Musa bir kez daha duruma uygun hareket etmek üzere ilerler. Halkın bu karakterine artık tahammül edemezdi. Topluluk tamamen murdar olmuş idi, kendi elleri ile bir put yapmışlar ve bu put buzağıyı Tanrının – Yehova’nın- yerine koymuşlar idi. “Ve Musa bir çadır aldı ve onu ordugahın dışına biraz öteye kurdu ve ona Buluşma Çadırı dedi.” Böylece ordugahta artık tanrısal varlığın olmadığını anlarız. Tanrı orada, aralarında değil idi, orada aralarında olamaz idi. Tanrıyı insan eli yapılan bir putun yerine koymuşlar idi. Bu nedenle, yeni bir buluşma yeri yapıldı. “Kim Rabbe danışmak istese, ordugahın dışındaki buluşma çadırına giderdi.”
Burada ruhsal bir zihnin hazır bir şekilde kavrayabileceği gerçek ile ilgili ince bir ilke mevcuttur. Mesih’in şimdi bulunduğu yer ordugahın dışındadır ve bize “onun yanına gitmemiz” söylenir. Ordugah ile kast edilenin ne olduğunu tam olarak bilmek bu sözcüğün iyi anlaşılmasını talep eder. Ve ordugahın dışına çıkmak için büyük ruhsal güç gerekir ve kutsallık ve lütfun gücünün birleşiminde ordugahın murdarlığından ayrılmak lazımdır; ordugahta kalanlara karşı davranışlarımızda bize güç sağlayan, lütuftur.
“Rab Musa ile iki arkadaş gibi yüz yüze konuşur idi. Sonra Musa ordugaha dönerdi. Ama genç yardımcısı Nun oğlu Yeşu çadırdan çıkmazdı.” Musa yardımcısı Yeşu’dan daha yüksek derecede bir ruhsal enerji sergiler. Ordugahın içinde kalanlara doğru davranmak, ordugahtan ayrılma konumunda kalmaktan daha zordur.
“Ve Musa Rabbe şöyle dedi: ‘Bana bu halka öncülük et’ diyorsun, ama kimi benimle göndereceğini söylemedin. Bana, ‘seni adın ile tanıyorum, senden hoşnudum’ demiş idin.” Musa Yehova’nın eşlik eden varlığını O’nun gözünde lütuf bulduğuna dair bir kanıt olarak görmektedir. Eğer konu yalnızca adalet olsa idi, Rab onların arasına girdiği zaman, yapabileceği tek şey onları yakıp tüketmek olur idi. Çünkü onlar “inatçı” bir halk idiler. Ama aracı ile bağlantılı olarak Tanrı yalnızca lütuftan söz eder; halkın inatçı olması, O’nun varlığının talep edilmesi için rica edilmesine neden olur. “Ey Rab, eğer şimdi gözünde lütuf buldum ise, sana yalvarıyorum, varlığın bize eşlik etsin, çünkü bunlar inatçı bir halktır. Ve bizim suçumuzu ve günahımızı bağışla ve bizi mirasın olarak kabul et.” Bu sözler çok dokunaklı ve güzel sözlerdir. İnatçı bir halk, Tanrının sınırsız lütfunu ve tükenmez sabrını talep etti. Tanrıdan başka hiç kimse onlara tahammül edemez idi.
“Rab Musa’yı, ‘Varlığım sana eşlik edecek’ diye yanıtladı, ‘seni rahata kavuşturacağım.’” Eşsiz bir pay! Eşsiz bir umut! Tanrının varlığı bizimle beraber, tüm çöl boyunca ve sonundaki sonsuza kadar kalıcı rahatlığa kavuşmak. Hali hazırdaki ihtiyacımızı karşılamak için lütuf ve gelecekteki payımız olarak yücelik! Tatmin olmuş yüreklerimiz rahatlık içinde şöyle diyebilir: “Değerli Rabbim, bu yeterlidir.”
Mısırdan Çıkış 34. Bölümde kırılan levhaların yenisi yapılır, bu kez önceden olduğu gibi kırılmak üzere değil, levha sandığında saklanmak üzere verilir. Yehova önceden de fark edilmiş olduğu gibi, tüm yeryüzünün Rabbi olarak ahlaki yönetimdeki yerine geçecektir. “Musa öncekiler gibi, iki taş levha kesti. Rabbin buyurduğu gibi sabah erkenden kalktı, taş levhaları yanına alarak Sina dağına çıktı. Rab bulutun için de oraya inip onunla birlikte durdu ve adını Rab olarak duyurdu. Musa’nın önünden geçerek, ‘Ben Rabbim’ dedi, ‘Rab acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık Tanrı. Binlercesine sevgi gösterir, suçlarını, isyanlarını, günahlarını bağışlarım. Hiç bir suçu cezasız bırakmam. Babaların işlediği suçun hesabını oğullarından, torunlarından, üçüncü ve dördüncü kuşaklardan sorarım.” Hatırlanması gerekir ki, Tanrı burada dünyanın ahlaki yönetimindeki Tanrıdır. Çarmıhta görüldüğü gibi değildir – İsa Mesih’in yüzünde parladığı gibi değildir – lütuf müjdesinde ilan edildiği gibi değildir. Şu sözler, Müjde’deki Tanrının bir görüntüsü gibidirler: “Ve bunların hepsi Tanrıdandır. Tanrı, Mesih aracılığı ile bizi Kendisi ile barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih’te Kendisi ile barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanet etti.” (2.Korintliler 5:18,19) “Netleştirmemek” ve “saymamak” Tanrının birbirinden tamamen farklı iki düşüncesini temsil eder. “Suçları saymamak ve onları iptal etmek iki aynı şey değildir. İlkinde yöneten Tanrıyı görürüz, ikincisinde ise müjdedeki Tanrıyı görürüz. Elçi, 2. Korintliler 3. Bölümde Mısırdan Çıkış 34. Bölümde kaydedilmiş olan “hizmet” ile müjdenin “hizmeti” arasındaki farkı ortaya koyar. Okuyucum, bu bölümü özen ile inceler ise, kendisi için yararlı olacaktır. Okuyucum yapacağı bu inceleme sonucu Musa’ya Horev dağında müjdeyi açıklamak için verilen Tanrı karakterinin görünümünü öğrenecektir. Müjdenin ne olduğuna ilişkin tam bir kavrayışa sahip olmak çok önemlidir. Ne yaratılışta ne de ahlaki yönetimde Babanın bağrının derin sırlarını okumam ya da okuyamam. Kaybolan oğul, Sina dağında açıklanan Tanrının kollarındaki yerini bulabilir miydi? Yuhanna, başını Tanrının omzuna yaslayabilir miydi? Kesinlikle hayır. Ama Tanrı Kendisini İsa Mesih’in yüzünde açıkladı. Çarmıhtaki işinde sergilediği tüm niteliklerinde tanrısal uyum içinde O’nu bildirdi. Orada, çarmıhta, “merhamet ve gerçek buluştular, adalet ve esenlik öpüştüler.” Günah tamamen ortadan kaldırıldı ve iman eden günahkar “ÇARMIHTA AKAN KAN ARACILIĞI İLE” kusursuz bir şekilde aklandı. Bu şekilde açıklanan bir Tanrı görünümüne sahip olduğumuz zaman, yapacağımız tek şey aynı Musa gibi, başımızı yere eğmek ve tapınmaktır – Tanrının huzurunda bağışlanmış ve kabul edilmiş günahkar için en uygun davranış budur!