Bölüm 18
Kurtuluş Ve İnsan Davranışı
Tanrı'nın Söz'ünde henüz kurtulmamış olan insanın davranışının değişmesi gerektiği hakkında bir şey söylenmemiş olduğunu anlamak en önemli nokta olduğundan ve kurtuluş insanın davranışlarının sorgulanması sonucu değil, karşılıksız armağan olarak verildiğinden, kurtulmamış olan kişinin davranışları konusunda bir farklılık olması beklenmez. Tanrı kurtulmamış kişileri kurtuluşu almadan daha iyi duruma getirmeye çalışmaz, çünkü o zaman biraz gelişebilseler bile Tanrı'nın beklediği doğruluk standardına ulaşmaları mümkün değildir; böyle bir durumda da kurtulmamış kişiler Tanrı'nın önünde doğru olanlar gibi sağlam bir yere sahip olmayacaklardır. Tanrı'nın kurtulmamış olanlara davranışlarını değiştirip, düzelmeleri konusunda neden ısrar etmediğiyse içlerinde kurtulmuş olanlar gibi Tanrı'nın standartlarına göre yaşayabilmek için hiçbir güç bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Hıristiyan yaşamı sürmek, Hıristiyan gibi davranmak hiçbir zaman kurtulmakla bağlantılı olmamalıdır. Böyle yapıldığında bu, durumu karmaşıklaştırıp, yanlış yorumlara neden olabilir. Kişi, İsa Mesih'i kurtarıcısı olarak kabul ettikten sonra, ancak bundan sonra, Tanrı bu kişiye dünyasal yaşamını nasıl yaşaması gerektiği hakkında bilgi verip, istekte bulunur.
Kurtuluşta Tanrı insana kendi önünde yeni bir pozisyon kazandırır. İnsan kurtulmadan önce Tanrı'nın önünde bir günahkârdır (hem miras aldığı doğa gereği hem de kendi işlediği günahlar nedeniyle) ve ölüm yargısının altındadır.
Kurtulduktan sonraysa, insan Tanrı'nın önünde İsa Mesih'in yaptıklarına güvenerek durur. Yeniden doğduğu için Tanrı'nın çocuğu olur ve Tanrı artık onu bu kimlikle görmekte ve buna göre davranmaktadır. Tanrı'nın ailesinin bir üyesi olur. Artık Tanrı'nın doğruluğunu giyindiğinden, onun bu konumunu değiştirebilmek için kendisine karşı hiçbir suçlamada bulunulamaz. Tanrı'nın önünde Tanrı'nın değişmez sevgisinin ve sınırsız lütfunun nesnesi olarak durur. Kişi bu duruma, iman ederek ya da İsa Mesih'i kurtarıcısı olarak kabul ederek kavuşur. Bu kurtuluş yalnızca Mesih'in işine bağlı olduğu için, hem sürekli tökezleyip günaha düşen imanlı, hem de en tanrısal olan kutsal kişi için de durum aynıdır.
Tanrı'nın Söz'ünde belirtildiği için, insanın Tanrı'nın önünde durması mümkündür. Bu, kişinin deneyimine dayanabilen bir şey değildir. Kimse böyle bir şeyi tecrübe edememiştir. Ama kurtulmuş kişi sahip olduğu bilgi nedeniyle bu zengin deneyimi yaşayabilir.
Tanrı'nın önündeki bu mükemmel duruş, Tanrı'nın kurtulmuş olanlardan belli bir standarda göre yaşamaları için istekte bulunması konusunda temel oluşturur. Bu kişiler dünyada sürdürdükleri yaşamı bu duruşlarıyla ve kurtulmuş kişiler olarak sahip oldukları pozisyonla uyum içinde sürdürmek konusunda uyarılmışlardır.
Aşağıda bu durum hakkında bir örnek verilmektedir. Kraliyet ailesinde doğanlar, kraliyet ailesine ait olanlara göre yaşamak için eğitim, öğrenim ve terbiye görürler. Davranışlarında ölçülü, saygılı, özenli olmalarıyla kralı onurlandırırlar. Çocuk olarak yapabilecekleri ama kendilerine yasaklanmış olan birçok şey vardır.
Diğer taraftan New York'un kenar mahallelerinde yaşayan aynı yaştaki gençlerin kralın oğlu olarak yaşamanın nasıl bir şey olduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktur, çünkü öyle bir statüleri yoktur.
Tüm Kutsal Kitap'ta bu çağın imanlılarından mükemmel bir sadakatle bu prensibe göre yaşamaları istenmiştir. Çünkü tüm bu lütuf armağanlarıyla birlikte gelen, sürekli bir gereklilik de vardır.
Karanlığın gücünden kurtarılarak Tanrı Oğlu'nun egemenliğine aktarılmış olanların tekrar eski yaşamdaki alışkanlıkları ve durumlarına göre yaşamaları çok saçma ve içinde bulundukları durumla ters düşen bir şey olurdu. Bu yüzden bu kişiler, "Bir zamanlar karanlıktınız, ama şimdi Rab'de ışıksınız. Işık çocukları olarak yaşayın. Çünkü ışığın meyvesi her iyilikte, doğrulukta ve gerçekte görülür. Rab'bi neyin hoşnut ettiğini ayırt edin. Karanlığın meyvesiz işlerine katılmayın. Tersine onları açığa çıkarın"(Efesliler 5:8, 11) sözlerine göre yaşamlarını sürdürmelidirler.
Kurtulmuş olanların hepsi yasa karşısında sahip oldukları cezadan bir bedel karşılığı, İsa Mesih'in kanı aracılığıyla kurtarılmışlardır. Bu nedenle de tanrısal yaşamlar sürdürmelidirler. "Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedenlerinizde yüceltin" (1. Korintliler 6:20). Bu insan mantığına biraz ters gelse de, insanı yasa karşısında sahip olduğu ölüm cezasından kurtarmak için kendi oğlunu veren Tanrı'nın bu yaptığı ancak sevgiyle açıklanabilmektedir; insanın dünyadaki yaşamını kurtulmuş ve Tanrı'nın önünde sonsuz bir ayrıcalık verilmiş bir kişi olarak Tanrı'nın görkemi ve yüceliği için yaşaması çok mantıklıdır.
Bu bir zorunluluk değil, ama Tanrı'nın kendi sevgisi nedeniyle yaptığı bir iştir. Pavlus hem Roma'da bulunan Hıristiyanlar'a hem de bugün yaşayan Hıristiyanlar'a şöyle der: "Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur. Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı'nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin" (Romalılar 12:1, 2). Pavlus bu kişileri yaşamlarını Tanrı için sürdürmeye ve O'na hizmet etmeye çağırmıştır. "Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar. Tanrı Mesih'i kanıyla günahları bağışlatan kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa'ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek için yaptı" (Romalılar 3:24-26). Günahları tamamen bağışlanmış olduğu, Tanrı'nın adaletinin sağlanması için kendi oğlunun bu kişinin yerine ölmesini sağladığı ve Tanrı tarafından göksel doğrulukla giydirildiği için, kişi bu dünyaya ait şeylerden uzaklaşarak kendini Tanrı'ya sunmalı ve O'nun isteğine göre yaşamayı istemelidir. Barıştırma sayesinde Tanrı'dan tamamen uzak olan insan Tanrı'ya yaklaştırılmıştır. Buna rağmen Tanrı'yla barıştırılmış olanların çoğu O'nunla yakın ilişki içinde yaşamamaktadırlar. Bu kendilerinin sahip olduğu bir ayrıcalık olduğu gibi aynı zamanda uyarıldıkları bir konudur.
"Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı'ya yaklaşalım. Açıkça benimsediğimiz umuda sımsıkı tutunalım. Çünkü vaat eden Tanrı güvenilirdir. Birbirimizi sevgi ve iyi işler için nasıl gayrete getirebileceğimizi düşünelim" (İbraniler 10:22-24).
Yeniden doğan kişi Ruh'tan doğmuş ve Tanrı'nın Ruh'u kendisinde konut kurmuştur. Bu nedenle Pavlus Korintliler'e şöyle yazmıştır: "Bedeninizin, Tanrı'dan aldığınız ve içinizdeki Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin" (1. Korintliler 6:19, 20).
"Bir kimse Mesih'teyse yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur" (2. Korintliler 5:17). Bu nedenle Pavlus şöyle demekteydi: "Önceki yaşayışınıza ait olup aldatıcı tutkularla yozlaşan eski yaradılışı üzerinizden sıyırıp atmayı, düşüncede ve ruhta yenilenmeyi, gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı'ya benzer yaratılan yeni yaradılışı giyinmeyi öğrendiniz" (Efesliler 4:22, 24).
Bazıları farkında olmasa da tüm Tanrı çocukları Rab'leri olan İsa Mesih'i görme ümidine sahiptirler ve O'nun benzerliğine dönüştürülmektedirler. Bu gerçek kutsal, pak ve tanrısal bir yaşam sürmek için güçlü bir istekte bulunmak için temel oluşturmaktadır.
"Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı'nın çocuklarıyız, ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ancak, Mesih göründüğü zaman O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz. Mesih'te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar" (1. Yuhanna 3:2, 3). Karşılıksız olarak verilen Tanrı Oğlu'nun benzerliğine dönüştürülme vaadi tüm imanlılara verilmiştir ve tanrısal yaşam sürmek için mümkün olabilecek en büyük teşviktir.
Kurtulmamış (ve bazı kurtulmuş) kişiler davranışlarını sadece ahlak kurallarına ittatle ilişkilendirirler. Yukarıdakilerin hiçbiri böyle bir itaatle ilgili değildir. Bunlar yeni bir yaşam ve göksel seviyede bulunmanın gerekleridir, kurtulmuş olsak da hâlâ bu dünyada yaşamaya devam etmekteyizdir.
Ancak kurtuluş aracılığıyla bu şeylerin farkına varıp yaşama başlayan insan için bu şeylerin bir anlamı olabilir. Bu da davranışların neden bir kişi kurtuluncaya dek önemli olmadığının nedenidir.
Yukarıdakinin tersine, Musa'ya verilmiş olan yasada, Tanrı'dan gelen bereket insanın yaptıklarına bağlıdır. Kişi yasayı yerine getirirse Tanrı kişiyi bereketlemektedir. Yasayı yerine getiremezse, o zaman sıralanmış olan lanetlerin altına girmiş olmaktadır. Bu lanet ve bereketler İsrail halkına Musa aracılığıyla açıkça bildirilmiştir (Yasanın Tekrarı 28).
Musa'nın yasasıyla Tanrı'nın lütfu altındaki yasanın düzeninin pek de farklı olmadığını düşünenler vardır.
Yasa altında insanlar Tanrı'nın önünde kendi yaptıkları işlere dayanarak durmaktadırlar, bundan dolayı Tanrı'nın önünde sahip oldukları tüm hak ve bereketleri kaybetmeleri ve bereket yerine lanetlenmeleri mümkündür. Bu koşul altında davranışların motivasyonu cezalandırılma korkusu olmuştur. Bu motivasyon insan davranışında daha geniş kapsamda mevcuttur. Birçok kişinin yaşamında esas olan motivasyondur ve bu motivasyonlar her şeyi kontrol etmektedir. Henüz kurtulmamış olan kişinin tanrısal davranışlarının motivasyonunun korku olduğunu düşünmesi doğaldır. Ama kişi kurtulduktan sonra hâlâ yargılanma korkusunun harekete geçirici motivasyon olduğunu düşünüyorsa o zaman yaşamında büyük bir kayıp var demektir. Gerçek Hıristiyan'ın motivasyonu sevgidir. Pavlus bu konuda şöyle demiştir: "Bizi zorlayan Mesih'in sevgisidir" (2. Korintliler 5:14). Tanrı'nın iman eden herkesin mahvolmaması için oğlunu vermesinin nedeni sevgisidir (Yuhanna 3:16).
Bu, kendisini kaybolanlar için feda eden sevgisidir. Bu, Tanrı'nın kurtulmuş olanların hepsini Tanrı çocukları olarak adlandıran sevgisidir (1. Yuhanna 3:1). İnsanı kurtarmak için yapılmış olan, yapılmakta olan ve yapılacak olan tüm işlerin tamamlanmasını sağlayan göksel sevgidir.
Korkunun Hıristiyan yaşam davranışları sergilemek için bir motivasyon olmadığı açıkça belirtilmiştir. "Çünkü sizi yeniden korkuya sürükleyecek kölelik ruhunu almadınız, oğulluk ruhunu aldınız. Bu ruhla, 'Abba, Baba!' diye sesleniriz" (Romalılar 8:15). "Çünkü Tanrı bize korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir" (2. Timoteos 1:7).
Hıristiyan yaşamı Tanrı'nın insanı kurtarmak için yaptıklarının sonucudur. Bunun gerçek motivasyonu da korku değil sevgidir. Bu iki şey birbirine tam zıttır. "Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi korkuyu siler atar. Çünkü korku işkencedir. Korkan kişi sevgide yetkin kılınmamıştır" (1. Yuhanna 4:18).