Bölüm 10
Yeni Bir Yaradılış Yeni Bir Yaşam
Tanrı, kurtuluş sırasında, insanı karanlığın gücünden, yasanın gerektirdiği cezadan kurtarmak ve kendisiyle barıştırmaktan daha fazlasını yapar. Bütün bunlar her ne kadar büyük olsa da, Âdem'in günahıyla kaybedilenleri onarmanın ötesinde pek bir şey yapamaz. Buna ek olarak, Tanrı insandan, yeni ve Âdem'den çok daha üstün bir varlık yapar. Bu da yeniden doğmakla mümkün olur.
Ferisiler'den Nikodim adında biri bir gece İsa'ya gelip şöyle dedi: "Rabbi, senin Tanrı'dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz" (Yuhanna 3:2).
Nikodim'in nasıl biri olduğunu anlamamız önemlidir. Âdem'in soyundan gelen bir insandı. Bu nedenle, Âdem'deki günaha düşmüş insan doğasına sahipti. Tanrı'nın seçilmiş halkından bir Yahudi'ydi; Ferisi'ydi. Yahudiler'in kendi doğruluklarına güvenen en katı dini gruplardan birine bağlıydı. Yahudiler'in yöneticilerinden biriydi, bu nedenle yüksek kurul üyesiydi. İsrail'de öğretmendi. Tanrı'yla ilgili konularda yönlendiriş için pek çok kişi kendisine bakıyordu. Dünyanın bildiği en büyük ahlaki yasaları içeren On Emir ve Musa'nın yasasının gereklerini içtenlikle yerine getirmeye çalışıyordu.
Sonuç olarak, Musa'nın yasası altında sahip olunabilecek en üstün insan niteliklerine sahipti.
Kuşkusuz, Nikodim elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Tanrı'yı hoşnut eden yaşam hakkında öğrenmeyi istiyordu ve her zaman daha fazlasını arıyordu. Öğretmenlerin yapabileceği tek şey göstermektir. Öğrenme, öğrenci tarafından gerçekleştirilir. Öğrencinin yaşantısındaki iyileşme becerilerinin gelişmesiyle olur. Bunlar öğretmen tarafından harekete geçirilir, fakat öğrencide halihazırda olmayan yetenekler öğrenciye verilemez. Öğrencinin yaşamı ne kadar geliştirilebilirse, başlangıçtaki yaşam olmak zorundadır. İsa'ya öğretmen olarak yaklaşan Nikodim, yaşamını Tanrı'yı hoşnut edecek bir şekilde geliştirmeyi ümit ediyordu. Bütün yaşamı boyunca, doğru yaşam sürdürmek konusunda rehber olarak gördüğü yasayı rehber olarak görmüştü; şimdi İsa'ya da aynı tutumla yaklaşıyordu.
İsa, Nikodim'de kendini geliştirme arzusunu görmüştü ve buna şöyle karşılık verdi: "Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın egemenliğini göremez" (Yuhanna 3:3). İsa'nın Nikodim'e verdiği yanıt, Tanrı Oğlu'nun kendi doğruluklarını bina etmek ve Tanrı'nın egemenliğine yaptıkları iyiliklerle girmeyi isteyen kişilere verdiği yanıttır.
Tek bir yanıtla İsa, neslinin en dindar, en titiz, en eğitimli, en saygı gören ve en gerçeği arayan kişilerinden birine, ne kadar ahlaklı, eğitimli, kültürlü olsa da doğal haliyle insanın Tanrı'nın egemenliğine giremeyeceğini açıklıyordu. İnsanın içinde, Tanrı'yı hoşnut edecek yaşamı geliştirmek için gerekenler yoktur. Bu yanıt, İsa'nın dünyaya gelmiş en büyük öğretmen olduğu ve bu öğretişleri izleyerek insanın kurtulabileceği görüşünü tek bir darbeyle çürütmektedir! Her ne kadar kurtulmuş kişilerin İsa'nın öğretişlerini (bunların bir kısmı sadece Yahudiler için olsa da) dikkate almaları gerekse de, kurtulmamış insanlar bu öğretişlere uymaya çabalasa da, yaşamlarının sonunda göklerin kapılarını kapalı bulabilirler. İsa şöyle diyor: "Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın egemenliğini göremez."
Doğmak sözcüğü harfi harfine kullanıldığında, yeni yaşamın oluşması anlamını taşır. Bu yaşam her zaman anne babanın doğasını içerir. Bir kurt ya da kuzu doğduğunda, bu yeni yaşamda doğal olarak kurt ya da kuzu doğası vardır. Yeni bir bebek dünyaya geldiğinde, insan doğasına sahip olur. Bu doğa daha önce de gösterdiğimiz gibi günahkâr bir doğadır. "Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde annem bana hamile kaldı" (Mezmurlar 51:5). Bu tür bir yaşam, doğasını değiştiremez. Peygamber Yeremya şöyle yazmıştı: "Kûşlu derisinin rengini, pars beneklerini değiştirebilir mi? Kötülük etmeye alışmış sizler de iyilik edemezsiniz" (Yeremya 13:23). Böyle bir yaşamın sadece bir kıvılcıma gereksinim duyduğu, biraz kıvılcımla Tanrı'yla paydaşlığa sahip olabileceğini de söyleyemeyiz.
İsa doğmanın, "sudan ve Ruh'tan" olduğunu söyledi (Yuhanna 3:5). Bu ifade, Pavlus'un Titus'a mektubunda açıklığa kavuşur: "Bunu yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve (...) Ruh'un yenilemesiyle yaptı" (Titus 3:5). "Sudan doğmak" demek, "yeniden doğuş yenilemesini" almak demektir. Kişinin, "sözle temizleyerek" günahtan arınmasıdır (Efesliler 5:26). İsa öğrencilerine şöyle dedi: "Size söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz" (Yuhanna 15:3).
Ruh'la doğmak demek, "ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden... Tanrı'dan" doğmaktır (Yuhanna 1:13). "Ölümlü değil, ölümsüz bir tohumdan, yani Tanrı'nın diri ve kalıcı sözü aracılığıyla" yeniden doğmaktır (1. Petrus 1:23).
Yeniden doğuşla, Tanrı artık O'nun çocukları olarak bilinenlerin babası olur (1. Yuhanna 3:1). Fakat, bu çağda yeniden doğuşa sahip olmayana Tanrı'nın babalığı da olamaz.
Yeniden doğuşla, yeni bir doğa edinilir. Bu doğa, yaşamı veren Tanrı'nın doğasıdır. Bedenden doğanın yaşamı ölümlü olduğu gibi; çünkü Âdem ölümlü oldu, Tanrı'dan doğan yaşam sonsuzdur, çünkü Tanrı'nın yaşamı sonsuzdur. Bu sonsuz yaşam yeniden doğanların değerli hazinesidir (Yuhanna 5:24). Yeniden doğan kişi ölemez.
Bedenden doğan eski yaşamın günahkâr bir doğası olduğu gibi, Tanrı'dan doğan yeni yaşamın tanrısal (2. Petrus 1:4) ve günahsız bir doğası vardır. "Tanrı'dan doğmuş olan, günah işlemez. Çünkü Tanrı'nın tohumu onda yaşar. Tanrı'dan doğmuş olduğu için günah işleyemez" (1. Yuhanna 3:9). Yeni yaşam, doğal haliyle insan içinde "tanrısal bir kıvılcım" değildir. Yeni ve tamamıyla farklı, Tanrı tarafından verilmiş bir yaşamdır. Tıpkı doğal yaşamın anne ve babadan gelen doğası gibi.
İsa, Nikodim'e, yeniden doğuşun eski, doğal ya da fiziksel doğumdan farklı ve ayrı olduğunu açıkladı. Şöyle dedi: "Bedenden doğan bedendendir, Ruh'tan doğan ruhtur" (Yuhanna 3:9). İkisinin ortak hiçbir yönü yoktur. Aslına bakarsanız, birbirleriyle çelişki içindedirler. "Çünkü benlik Ruh'a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttı" (Galatyalılar 5:17). "Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh'a uyanlarsa Ruh'la ilgili işleri düşünürler. Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh'a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir. Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı'ya düşmandır; Tanrı'nın yasasına boyun eğmez, eğemez de..."(Romalılar 8:5-7). "Doğal kişi, Tanrı'nın Ruh'uyla ilgili gerçekleri kabul edemez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamazlar" (1. Korintliler 2:14).
İnsanın doğal durumunu Tanrı'nın egemenliğinin ruhsal durumuna dönüştürmesinin olanaksız olduğu, göklerden açıkça görünür.
O halde yeniden doğuş, günah sorununun insanın günahkâr doğasıyla ilgili yönü için Tanrı'nın yanıtıdır. Tanrı kurtuluşla birlikte, ruhsal doğuş sırasında kendisininki gibi günahsız bir doğa vermektedir.
Peki o halde kurtulmuş olanların eski günahkâr doğasına ne olur? İnsan ölümlü bedeninde yaşadığı sürece bu doğa da içinde yaşar. Ölüm sırasında, kurtulmuş olanın ruhu bedeninden ayrıldığında eski doğa da ölür.
Eski günahkâr doğa hâlâ yaşadığı için kurtulmuş insanlar günah işleyebilir ve işlerler. Benliğe ait ve ruhsal olan arasındaki çatışma sırasında benlik kazandığında insan günah işler. Tanrı kurtulmuş olanlara şöyle der: "Bu nedenle, bedenin dünyasal eğilimlerini öldürün" (Koloseliler 3:5) ve "Siz de böylece, kendinizi günah karşısında ölü, Mesih İsa'da Tanrı karşısında diri sayın" (Romalılar 6:11).
İsa Mesih'teki Yeni Yaratılış
"Yeniden doğanlar", "Mesih İsa'da" yaratılmışlardır (Efesliler 2:10). "Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaradılıştır" (2. Korintliler 5:17). "...gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı'ya benzer yaratılan yeni yaradılışı giyinmeyi öğrendiniz" (Efesliler 4:24).
Yaratılmış varlıklardan oluşan melekler ordusunun insanlardan bütünüyle farklı bir yaradılışa ait olduğunu anlamak zor değildir. Âdem'in soyundan gelenler ve Mesih İsa'da yeni yaradılış alanlar arasında daha da büyük bir fark vardır. Yeniden doğmuş olanların daha üstün olan bu ruhsal varlıklar grubuna ait olduğunu anlamak önemlidir. Yeni yaşam, Âdem'deki eski yaratılışa ait ölümlü bedenlerle yaşadığı sürece bunu anlamak zordur. Çünkü eski ve ilk yaratılışa ait pek çok kanıt hâlâ varlığını sürdürmektedir.
İlk yaratılışın günahkâr doğasını Âdem'den aldığını biliyoruz. Âdem'in günahı aracılığıyla bütün insanlar günahkâr oldular. Günahın cezası ölüm olduğu için ölüm cezası hepsine geçmiş oldu. "Günah bir insan aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı" (Romalılar 5:12).
Âdem'in başı olduğu ilk yaratılış üzerinde büyük harflerle yazılmış sözcükler, GÜNAH ÖLÜMÜ GETİRDİ sözleridir. Bu durum değişemez, çünkü Tanrı Âdem'e iyiyle kötüyü bilme ağacından yememesini buyurmuş ve cezasının ölüm olacağını söylemişti. En geniş kapsamlı haliyle ölümü kastediyordu; fiziksel ölüm, ruhsal ölüm ve beden, can ve ruhun Tanrı'dan ayrılacağı nihai ve sonsuz ölüm. Tanrı'nın buyruğuna karşı gelinmişti ve ceza artık kaçınılmazdı.
Tanrı'nın oğlu beden alıp insan olduktan sonra, eski yaradılışa sahip insanlar arasında yaşadı. Fakat bu yaratılıştan değildi. Âdem'in tohumundan gelmiyordu. Kutsal Ruh'tan doğmuştu. Bu nedenle, Âdem'in günahkâr doğasına sahip değildi. Gerçekle doluydu (Yuhanna 1:14). Günahlı insan benzerliğinde (Romalılar 8:3) olduğu halde kendisinde günah yoktu.
Sonra sonsuz sevgisi aracılığıyla, ilk yaratılışla özdeşleşerek onların suçunu yüklendi. Dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu oldu. Bunun sonucunda, bütün insanların ölümünü tattı (İbraniler 2:9). O'nda bile günah ölüm getirdi.
Bununla birlikte, Tanrı O'nu diriltti, "...ölüm acılarına son vererek O'nu diriltti. Çünkü O'nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı" (Elçilerin İşleri 2:24). Ölüm üzerinde zafer kazandı. Tanrı'nın oğlu mu? Evet, ama aynı zamanda İnsanoğlu'ydu. İsa'nın dirilişiyle, eskinin ölümünden Tanrı tarafından yeni bir yaratılış ortaya çıkarıldı. Kurtulanlar Mesih'le birlikte bu dirilişle dirilmişlerdir. "Ama suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu" (Efesliler 2:4-6).
İlk yaratılışın başı tek bir insan olduğu gibi, yeni yaratılışın da tek başı vardır, O da İsa Mesih'tir (Romalılar 5:15). İlk yaratılış günahkâr doğasını, başı olan Âdem'den almıştı. Yeni yaratılış doğru doğasını başından, insan olan İsa Mesih'ten almıştır, çünkü, "Bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu da doğru kılınacaktır" (Romalılar 5:19).
Her durumda, yaratılışın doğası başın eylemine bağlıdır.
Baştan gelenlerin eylemlerine bağlı değildir.
İlk günahın değişmez yasası, "GÜNAH ÖLÜM GETİRİR" olduğu gibi, yeninin yasası şudur: LÜTUF DOĞRULUKLA BERABER SONSUZ YAŞAM GETİRİR. Yeni yaratılışın yasası ilk yaratılışın yasasından daha fazla değişmezdir: "Çünkü ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir" (Romalılar 5:17). Baş, mahkûm edilemeyeceğine göre (Romalılar 6:9, 10) yeni yaratılışın üyeleri de mahkûm edilemezler.
O halde kurtuluş, insanın ilk yaratıldığı zamanki asıl yetkin durumuna yeniden getirilmesinden çok daha fazlasını kapsar. Yeni, sonsuz bir yaşama ve tanrısal bir doğaya sahip olmayı kapsar. İsa Mesih'e iman eden kişiler, iman eder etmez bunlara sahip olurlar. Ayrıca, "yeniden doğanlar", İsa Mesih'te yeni, sonsuz kusursuzlukta ve doğru bir yaratılışın parçası olurlar.