Giriş
Kutsanmışlık ile ilgili tüm doğal düşüncelerimiz – Yahudilerin yersel beklentileri gibi – Rabbin bu konudaki öğretişi ile eksiksiz bir karşıtlık içinde bulundukları için, canlarımızı, O’nun huzurunda durarak, gerçek mutluluğun gerçek ilkeleri açısından özenle sınamak yerinde olacaktır. Yüreklerimizin mükemmel mutluluk anlamına gelen – cennet mutluluğu, belirsiz mutluluk ya da yeryüzünün geçici heyecanı değil – mükemmel kutluluğu arzu ettiği kesindir. Gözlem sonucu olarak, düşünce alışkanlığı, genel izlenimler gibi bir mutluluk yaşamını neyin oluşturduğuna ilişkin rağbet gören fikirleri hepimiz geniş kapsamlı olarak paylaştık: ama şimdi, önümüzde duran Büyük Öğretmen’in buyrukları ile O’nun ayakları dibindeki yerimizi almamız iyi olacak ve O’ndan bir kutsallık yaşamına giden ve bu dünyadan sonraki birbirine karışmamış kutluluğun kesin ve emin yolunu öğreneceğiz.
Genelde insanlık şöyle der: “Kendilerini her türlü refah ile çevreleyebilen zengin kişilere ne mutlu; sevinçli, canlı, bağımsız, açlık ve susuzluk nedir bilmeyenlere ne mutlu!” Ama gökten olan ve göklerin krallığına uygun karakteri bilen Rab şöyle der: “Yoksullara, yas tutanlara, yumuşak huylu olanlara, acıkıp susayanlara, vs.,vs.,….. ne mutlu!” Bu sözler, insanların yersel yargılarını tamamen alt üst eder ve her insan yüreğinin bağrına bastığı düşünce ile zıtlık oluşturur. Ancak, mutluluğun tüm sınıflar için koşullarımıza, ya da bu dünyanın mallarının ne kadarına sahip olduğumuza değil, zihin durumumuza ya da tek bir kelime ile özetleyecek olur isek, karaktere bağlı olması, nasıl da sözle anlatılamaz bir merhamettir – Mesih’in karakterine benzetilen bir karakter; çünkü tanrısal mutluluklar kutlu Rabbin Kendisinin karakterinde elzem olarak bulunurlar. İsa kadar ruhta yoksul, yürekte yumuşak huylu ve merhametli olan kim vardır? Bir insan olarak O’nun kadar itaatkar ve bağımlı yaşayan kimdir? Kim O’nun kadar esenlik ile doludur ve kim O’nun gibi gökteki Babası ile kesintisiz paydaşlık içinde yaşar? O, bize, O’nun izinde yürümemiz için bir örnek bırakmıştır.
Ama bu harika karakterin – bizim de sahip olmamız gereken - farklı özelliklerinden söz etmeden önce, Rabbin halka hizmet ettiği zamanlarda yaşanan olaylardan bazılarına dikkat etmemiz gerekir. O’nun hizmeti, krallığın bu tam ve resmi beyanını ve krallığın temel ilkelerinin açıklanmasını sağladı. Ve burada Rab, senin karakterini ve öğretişini ve mucizelerini ve Senin Kutsal Ruhun aracılığı ile bize rehberlik eden lütuf ve sevgi yollarını incelerken, canlarımıza senin çeşitli görkemlerini açıkla ve karakterlerimizi yeniden biçimlendir, öyle ki, bizler, senin krallığının göksel ilkelerini burada yeryüzünde iken sergileyebilelim. Ve senin uğruna benim canım senin olsun, bu tanrısal mutluluklar – İsrail’deki Sadık Olan’ın farklı özellikleri - üzerinde düşünür iken, canım senin ışığında kendini yargılasın, öyle ki ben, kendisinin ardından giden bu dünyada Senin gerçek bir yansıman olarak görünebileyim. Rabbimin yeryüzündeki yokluğu sırasında yerimin ve ayrıcalığımın bu olduğu aşikardır. Ama burada şöyle bir soru sorabilirsiniz: Burada hitap edilen öğrenciler İsrail’deki bakiye değil midirler? Kesinlikle öyledir; Dağdaki Vaaz O’nun öğrencilerine verildi, ama bunu tüm İsrail işitti ve krallığın ilkeleri bu kişiler ile bağlantılı olarak meydana çıktı ve vaaz onların bu konuda oluşturdukları düşünceler ile ahlaki bir zıtlık taşıyordu. Krallığa uygun olan kişilerin karakterleri ve davranışları ve krallığa giriş koşulları da aynı zamanda Peygamber Kral tarafından ilan edildi.[1] Ama, heyhat! İnsanların imansızlığı ve Krallarını reddetmeleri yüzünden yersel krallığın bina edilmesi gecikmiştir ve göksel olan kilise krallıktan içeri getirilmiştir ve Hıristiyanlar şimdi Tanrının tanıklığını taşıyan kişilerdir ve dünyada Mesih için tanıklık ederler.
Hıristiyan’ın görevi budur; gerçekten kutludur, ama ağır bir sorumluluk taşır. “Kutlu Rab, “Babamın beni gönderdiği gibi ben de sizi gönderiyorum” der. Burada Rabbin Kendisi tarafından bize söylenen, bu dünyadaki görevimizin O’nunki gibi aynı ilkeye ve aynı karaktere sahip olduğudur. Ve Rab, öğrencilerine – yalnızca elçilere değil – büyük gerçeği açıklar; O’nun tamamladığı işten dolayı öğrenciler, daha önce hiç olmadığı bir şekilde O’nunla bir araya getirildiler; çünkü O ilk kez yalnızca şimdi şu sözleri söyler, “Benim Babamın ve sizin Babanızın ve benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına, göğe gidiyorum.” Ve Tanrının şimdi kendilerini bağışladığından ve kendileri ile barıştığından kesin bir şekilde emin olarak ve Kutsal Ruh ile dolu şekilde O’nun mesajının taşıyıcıları olarak gidecekler ve her zaman O’nun Ruhu aracılığı ile tanımlanmaları gerekecekti.
Şimdi bir an için, Rabbin dağa çıkmasına ve kalabalıklara hitap etmesine neden olan o anki koşullara geri döneceğiz.
İsrail’in dağlarının güzelliğinden daha güzel olan, Yehova’nın elçisi olarak Halkı için büyük şifa ve bereket ile gelen O’nun ayakları idi. Ama harika ve eşsiz olan gerçek, O’nun Kendisinin Yehova olması idi. Tanrının Ruhu O’nu bize Matta’nın Müjdesinde Yehova İsa olarak, Tanrı bizimle anlamına gelen İmmanuel olarak takdim etmekten zevk duyar. Oh! Sırların sırrı! İmmanuel – bedende görünen Tanrı! Yalnızca yücelik Kralı olarak gökteki bir taht üzerinde oturmadı, ama bir bakireden doğan bir bebek olarak bir ağıldaki yemliğe yatırıldı; ama O yine de, Davut oğlu ve Tanrının sevgilisi idi. İnsanoğlu olarak acı çekti ve öldü, ama Tanrı bizimle anlamına gelen İmmanuel olarak Kişiliğinin yüceliği aracılığı ile O’nun işine sonsuz değer verildi.
Dertli bir can için ne kadar harika bir huzur yeri! Bu yer, senin için okuyucum – O’na inanan herkes için.
“İsa! Ey sen, yücelik Kralı,
Yakında seninle birlikte yaşayacağım,
Ve senin bana olan tüm sevginle ilgili
Harika öykünün şarkısını söyleyeceğim.
Bu arada canım iman aracılığı ile
Senin tahtının önüne gelecek,
Ve tüm sevgimin orta yerinde
Sen, yalnızca Sen olacaksın.”
Müjdemize uygun olan amaçlar nedeni ile, burada, Rabbimizin tarihinin tamamı, Vaftizci Yahya’nın ölümünden sonra başlayan hizmetine kadar atlanmıştır. Rab sonra Yeşaya’nın peygamberliklerinin gerçekleşmesi ile karanlık ve ölüm ülkesinde parlayan büyük bir ışık olarak önümüze gelir. “Zevulun ve Naftali bölgeleri, Şeria ırmağının ötesinde, Deniz Yolunda, ulusların yaşadığı Celile! Karanlıkta yaşayan halk, büyük bir ışık gördü. Ölümün gölgelediği diyarda yaşayanlara ışık doğdu.” Matta 4:15,16; Yeşaya 9:1,2
Tüm ülke, hatta İsrail’in eski sınırlarına kadar olan bölgenin O’nun kudretli işleri nedeni ile heyecanlanıp ayağa kalktığı söylenir. Bunlar, O’nun Mesihliğinin sadık tanıkları idiler. İsrail oymakları böylelikle Mesihlerinin standardına çağrıldılar. İmansızlık için söylenecek hiç bir bahane kalmadı. İsa, yalnızca ölümün karanlığı üzerinde parlayan yaşam ışığı değil, ama aynı zamanda Tanrının şifa ve bereket konusundaki kudretli gücü idi. Güçlü adamı bağlamıştı ve şimdi onun mallarını ganimet olarak alıyordu. İnsanın hem canı hem de bedeni açısından duyduğu ihtiyaç ve sefillik, O’nun merhamet görevinin başlıca konuları idi. O, halkının suçlarını bağışlamak, hastalıklarını iyileştirmek, hayatlarını yıkımdan kurtarmak ve onlara sevgi ve sevecenlik tacı giydirmek ve merhamet ile davranmak için dünyada idi. (Mezmur 103) “Ve İsa’nın ünü tüm Suriye’ye yayılmıştı: türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, saralıları, felçlileri O’na getirdiler; hepsini iyileştirdi. Celile, Dekapolis, Yeruşalim, Yahudiye ve Şeria Irmağının karşı yakasından gelen büyük kalabalıklar O’nun ardından gidiyorlardı.” Matta 4:24,25.
Böylece, tüm ülkenin dikkatini üstüne çekmiş olduğu için büyük kalabalıklar O’nu izliyor ve O’nun lütufkar sözlerini gayret ile dinlemeyi arzu ediyorlardı; O, göklerin krallığının tanımını açıklıyor ve bu krallığa kimlerin gireceğini bildiriyordu; bu bölüm genellikle Dağdaki Vaaz olarak adlandırılır ve bölüm tanrısal mutluluklar ile ilgili sözler ile başlar.
1 Bu konudaki ayrıntılar için, Matta Müjdesi’nin “Özeti’ne- Synopsis” bakınız, J.N.D. Aynı zamanda “Matta Müjdesi Hakkında Dersler” e de bakınız. W.K.