Merhamet Ve Lütuf

Bölüm 6

İnceleyeceğimiz şudur: merhametin lütuftan farkı nedir? Anlamlarının birbirlerine çok yakın olmasına rağmen, her ikisinin de aynı şey olmadığı aşikardır. Kutsal Yazılarda, merhamet ve lütuf özenli bir şekilde birbirinden ayrılır ve anlamlarını şimdi onları burada kullanarak en iyi şekilde öğreneceğiz.

Her iki sözcük de, Tanrının Musa’ya ilan ettiği gibi, Tanrının karakterinde ilk sırayı alırlar. “Merhametli ve lütufkar olan Rab!” Tanrı, bağışlamak için merhametlidir ve ihtiyacımızın olduğu her anda yardım etmek için lütfeder. İki sözcük arasındaki farklılık aynı zamanda elçilerin yazdıklarında da dikkat çeken bir biçimde muhafaza edilmiştir.

Elçiler kiliseye hitap ettikleri zaman, “lütuf ve esenlik” dilerler. Ama bireysel Hıristiyanlara yazdıkları zaman, “Lütuf, merhamet ve esenlik” dilerler. Bu önemli sıralamanın nedeni, iki sözcüğün yalnız temel farklılığına işaret etmek değildir, burada açıklanan şey, kilisenin özel konumudur. Bu konum, Mesih’te yükselmiş olarak görülür ve O’nun gibi aynı ayrıcalık, bereket ve kabul edilişe sahiptir. Bu nedenle, “merhamet” sözcüğü, kiliseye bu ilişki içinde hitap edildiği zaman, asla kullanılmaz. Her ne kadar bu dünyada alçalmış İnsanoğlu olarak bulunmuş olsa da, kutlu Rab İsa, hiçbir zaman tanrısal merhametin objesi olmadı ve asla olamazdı; ancak “O’nun dudaklarından lütuf dökülüyordu ve cennetin en zengin armağanları mükemmel Olan’ın yolunu çevrelemişti. Kilise, şimdi O’nunla bir olarak görülür. “Beden bir olmakla birlikte birçok üyeden oluşur ve çok sayıdaki bu üyelerin hepsi tek bir beden oluşturur, Mesih de böyledir.” 1.Korintliler 12:12. Bu ayetin son cümlesi oldukça dikkat çekicidir – “Mesih de böyledir.” Bu cümle, Mesih ve kilisenin mükemmel birliğini gösterir. Ama bu birlik hakkında elçinin şöyle demiş olması gerekirdi: “kilise de böyledir.” Elçi, burada Mesih hakkında değil, kilise hakkında konuşmaktadır. O zaman neden burada dil kullanımındaki genel kuralları ihlal etmiş gibi görünür ve “Mesih de böyledir” der? Çünkü burada tüm beden, Baş ve üyeleri tek beden ve ayrıcalık ve bereket ile aynı yerde görülürler? Bunun yürek için dinlenme, sonsuz ve mükemmel bir dinlenme olduğu kesindir; ve aynı zamanda kilisenin göksel karakteri ve ilişkileri hakkında sorulan her sorunun tam bir yanıtıdır. Rab böyle ihsan etmiştir.

Ama şimdi diğer konuya dönelim.

Öte yandan, bireysel Hıristiyanlara bedendeki kişiler ve çatışmalardan geçtikleri için zayıflıklar ile kuşatılmış ve sürekli olarak merhamete ihtiyaç duyan ve elbette lütufa da muhtaç olan kişiler olarak bakılır. Elçi, bu yüzden Timoteos’a ve Titus’a “lütuf, merhamet ve esenlik” diler. Ve İbranilere yazarken şöyle der: “Onun için Tanrının lütuf tahtına cesaret ile yaklaşalım; öyle ki yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” İbraniler 4:16.

Lütuf kavramının karşılıksız bir armağan düşüncesini ifade ettiği aşikardır. Tanrının lütfetme konusunda bir mecburiyeti yoktu, bizim de lütuf talep etme ya da böyle bir iyilik elde etme konumuna getirilmeyi istemeye hakkımız yoktu. Lütuf için “sevginin zorlaması” diyebiliriz. (Bakınız Yuhanna 3:16; 2. Korintliler 8:9; bu ayetlerde lütfu tanrısal doluluğu içinde görürüz) ama merhamet kavramı her zaman merhameti alan kişinin hatalı olduğuna işaret eder. “Merhametli olmak” bir hatayı görmezden gelmeye ya da bağışlamaya hazır olmak anlamına gelir. Aynı zamanda merhamet gösterilen kişinin, bunun tam aksi bir karşılığı hak ettiği konusunda bilince sahip olmaktır. Merhamet, insanlar arasında yumuşak ve bağışlayan bir huy olarak adlandırılan davranışın karşılığıdır. Yalnızca Rabden merhamet elde eden ve merhamete daha da dolu bir şekilde sahip olmayı arzu eden imanlılar tarafından uygulanır; böylelikle bu imanlılar diğer kişilere karşı “merhametli” olurlar.

Ama ey canım, burada merhametli olanlara garantisi verilmiş olan vaat edilmiş ödül nedir? – “Onlar merhamet bulacaklar?” Cennette merhamete ihtiyaç duyamayız. Böyle olduğu kesindir. Her şeye rağmen, vaat, ister kesin olarak Yahudi’ye ister ahlaki açıdan Hıristiyan’a uygulansın, gelecek için söylenmiş bir vaattir. Onesiforus’un bir Hırsitiyan olduğuna dair kuşku yoktur. Ve Pavlus onun için şöyle dua etti: “Öyle ki, Mesih’in gününde merhamet bulabilsin.” – Ödül gelecek zamandadır. Elçi Pavlus’un yüreği Onesiforus’a özel bir iyilik gösterilmesi için öylesine şükran ile dolu idi ki, onu bulmak ve hapishanede ona hizmet etmek için kendi yaşamını tehlikeye attığı zaman, bu şükranının bir yansıması olarak onun için bir ödül dileğinde bulundu ve bu soylu sevgi hizmeti sonsuza kadar bir anı olarak yad edilecektir. Hiç kuşkumuz yoktur ki, cennetin yolu budur, ama konu özellikle bin yıllık dönem için söz konusudur. Soğuk bir bardak su vermek ile başlayıp devam eden her türlü sevgi hizmeti o gün yalnızca ödüllendirilmek ile kalmayacak, ama verilen ödül yapılan hizmeti tanımlayacaktır ve böylece her hizmet sonsuza kadar anılacaktır.

Bu konu, Kutsal Yazılarda yer alan diğer bölümlerde de açık olarak belirtilir. Çok keskin bir güzellikten alıntı yapalım. “Uluslar gazaba gelmişlerdi. Şimdi ise senin gazabın üzerlerine geldi. Ölüleri yargılamak, kulların olan peygamberleri, kutsalları, küçük olsun büyük olsun senin adından korkanları ödüllendirmek ve yeryüzünü mahvedenleri mahvetmek zamanı da geldi.” (Vahiy 11:18) Küçük olsun büyük olsun herkes o kutlu günde hatırlanacaktır. Ne yüce bir lütuf! O gün ne harika bir gün olacak! O’nun için ettiğimiz hizmette daha şimdiden bunu düşünelim!

Ama pek çok kişi gibi sizler de, ‘Ne yapabilirim?’ diye sorabilirsiniz. Eğer yalnızca ben kendim orada olur isem, bir ödül düşünmeyeceğim. Ey canım, dur ve burada yanlış zemin üzerinde durmak gibi bir cürette bulunmadığını gör. Pek çok kişi bu konudan ruhsal bir tembellik ve dünyasallık olarak söz edebilir. Rab, bu tanrısal mutlulukları anlatırken ne öğretmektedir? Burada “bereketli” olarak ilan edilen her bir özelliğin can alıcı ilkesinin- her konuda eşit derecede önemli olmamalarına rağmen -  Tanrıdan doğan her canda bulunduğu kesindir. Bir ruhta yoksulluk görürüz ve bir başka ruhta büyük bir etkinlik buluruz. Ama yaslı olanlar teselli edileceklerdir; yumuşak huylu olanlar yeryüzünü miras alacaklardır; merhamet edenler merhamet bulacaklardır.

Rab, sizi ve bu yazıları okuyan herkesi, bu göksel, bu Tanrı-benzeri merhamet lütfunda giderek daha çok büyümeniz için sizi yönlendirsin. Diğer kişilere merhamet ederken, senin kendi canına Tanrının merhametinin tatlılığı tazelenerek tattırılacaktır. Lütufkar bir göz, yumuşak bir yürek, açık bir el beraberlerinde tanrısal ödüllerini de taşırlar. Efendisinin on bin talant borcunu bağışladığı bir kahya, hizmetkarının kendisine borçlu olduğu yüz bakır parayı bağışlamadığı takdirde, bu kahyanın karakterinden kim tiksinmez? Öte yandan, komşusuna yardım eden iyi Samiriyelinin yüreğinde parlayan merhamete hayran olmayan var mıdır? Bu, müjdenin merhametidir; kaybolan günahkarı kurtarmak isteyen bu merhametin yüreklerde parlamasını özellikle isteyin. Ama aynı zamanda sözlerde, bakışlarda ve yapılan işlerde parlayan merhameti unutmayın. İnsanlığın en büyük ihtiyacı merhamettir. Bu merhamete günahkarlar ihtiyaç duyarlar, kutsalların ihtiyacı vardır, herkesin ona ihtiyacı vardır. Bu merhametin kaynağı İsa Mesih’teki Tanrıdır. Bizler de bu merhametin pek çok akıntısının insanların hem bedenlerine hem de canlarına ulaşması için kanallar olalım.