Altinci Tanrisal Mutluluk
Bölüm 7
Matta 5:8. Ne mutlu yüreği temiz olanlara; çünkü onlar Tanrıyı görecekler. Şimdi tüm tanrısal mutlulukların en göksel ve en yüce olanına ve bazı konularda diğer kişilere en sade şekilde söylenmesi en zor olanına yaklaşıyoruz. Temiz bir yüreği merhametli bir yürekten daha az tanımamız gerektiği için değil, ama temiz bir yüreğin nesnesini ve bu nesneyi görmenin etkisi dil ile ifade edilmesi imkansız olan bir berekettir. Bu durum, bizim kendi tecrübelerimiz ile ortaya çıkan daha aşağı seviyedeki nesnelerin etkisi ile anlaşılabilir. İlgi ya da sevgi duyduğumuz bir nesneye bakalım – bir yüz, bir annenin yüzü olabilir, örneğin, annesinin resmini alan Hıristiyan şairimizin yazdıklarına bir göz gezdierlim.
“Bu dudaklar senindir – gördüğüm senin tatlı gülümsemendir,
Bu aynı gülümsemeyi sen beni çocukluğumda teselli ederken sık sık gördüm:
Sadece, ‘üzülme çocuğum, tüm korkularını kovala’ diyen sesini duyamıyorum.”
Böylece durur ve geçmişin şefkatli anıları ile dolu olarak gelecekteki parlak beklentilerimize gözlerimizi dikeriz ve arada kalan o “kısa sürenin” üstesinden geliriz. Ve sessiz bir şekilde düşünmeye devam ederiz; benlik ve tüm dışsal değerler unutulana dek, yürek, en derin derinliklere hareket etmiştir; göz, melankolik bir haz duyarak o yüze takılıp kalmıştır. Böylesine derin duyguların bir kaçından- sadece bir kaçından – söz edilebilir, ama bunların sonsuza kadar tanımlanmadan kalmaları gerekir. Bunların tam anlamlarını bilmemiz için hem yürek durumuna hem de nesneye sahip olmamız gerekir; aynı şey göksel değerlerin – İsa Mesih’in yüzünde parlayan Tanrının yüceliği gibi - yürekteki vizyonu için de geçerlidir. Şimdi bu konuyu açıklamak için çaba gösterelim.
Buradaki en önemli mesele, yüreğin ya da canın ahlak durumudur. Tanrı yalnızca mutlak saf olduğu için, O’nu takdir edebilmek için yürek saflığının mevcut olması gerekir; ve burada bedensel görünüm ile ilgili hiçbir düşünce olmadığını söylememiz gerekir. Tanrıyı görebilmemiz ya da O’nun mükemmelliğini ve yüceliğini takdir edebilmemiz için basit olarak “iman” diye tanımlanan yürek gözleri ya da canın ahlak vizyonu gereklidir. Ve bu iman bereketi yüreğin durumuna bağımlı olmak üzere ortaya çıkar. “Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrıyı görecekler.” Yürek ne kadar saf olur ise Tanrıyı o kadar daha net görecek ve Tanrıyı ne kadar net görür ise, o kadar daha saf olması gerekecektir. Böylelikle biri hareket eder ve diğerinin hareketini etkilemiş olur.
Burada “mutlu” olarak ilan edilen yürek saflığı, daha önce değindiğimiz tanrısal mutluluklar dizisini sadık bir şekilde izlemenin sonucu olabilir; özellikle tanrısal merhamet gibi Tanrı karakterinin en çekici görünümlerinden biri olan Tanrı hakkında derin düşünmeye yönlendiren ilk tanrısal mutluluk burada en önemli olandır. Kutsal Yazıların başlangıcından sonuna kadar merhametten, Tanrının en önde gelen özelliği ve görkemi olarak söz edilir. Mezmurlar, özellikle O’nun bu “merhametinden ve bu gerçeğinden” çok söz ederler. “Merhamet O’na aittir”; “O’nun merhameti boldur”; “O’nun merhameti gökleri aşar”; “ve yeryüzü O’nun merhameti ile doludur”. Şimdi, bu merhamet çeşmesinden içmenin basit ya da normal etkisi, “merhametli” olmaktır ve bu lütuf hemen o anda öne geçer ve yürek temizliği ile sonuçlanan Tanrının o ahlak algısına giden yola doğru rehberlik eder.
Burada fark etmemizde yararlı olan şey şudur: biz kendi gayret ya da çabamız ile yüreğimizi temizleyemeyiz ya da yüreğimizi temiz olarak muhafaza edemeyiz. Eğer iç varlığımıza baksa idik ve yüreğimizin durumunu inceleme konumuz ve nesnemiz haline getirse idik, pek çok kişinin başına geldiği gibi, mistik bir benlik meşguliyeti konumuna iner ve aşağı batardık. Merhametli olmak için yüreğin tanrısal merhametin mükemmel ifadesi olan bir nesneye sahip olması gerekir. Yüreğin saf olması için, saflığı mutlak olan bir nesneye sahip olması şarttır. Yürekler doğuştan saf olmadıkları için, ancak saf bir nesnenin yansıması aracılığı ile saf sayılabilirler. Ve bu nesne Mesih olduğu için biz O’nda temiz bir yüreğin ve Tanrıyı görmenin gerçek bir açıklamasını buluruz. Yürek, Tanrı yüceliğinin parıltısı olan ve O’nun kişiliğinin benzeyişini ifade eden Mesih’e iman ederek temizlenir. (Bakınız Elçilerin İşleri 15:9; 1 Petrus 1:22; İbraniler 1:3) yürek, Mesih’te ne kadar büyük bir rahatlamaya ve dinlenmeye kavuşur! Sorunu çözebilecek ya da zihne esenlik verebilecek hiç bir teori, hiç bir kıyas, hiç bir çaba ya da hiç bir tecrübe mevcut değildir! Tek çözüm ve esenlik O’nun Kendisindedir – O, bir zamanlar alçalan olarak bilinirdi, ama şimdi görkemde yüceltilen İnsan’dır.
Ey canım, o zaman şimdi gözlerin – iman gözün, yüreğinin gözü - O’na dikilsin ve O’na bakarak dinlen. O’na bakarak çok uzun süre düşün ve çok derin düşün. O, “Tanrı yüceliğinin parıltısı olan Yüz’e” gözlerini dik. Tüm tanrısal mükemmelliğin ve her eşsiz görümün ışınları orada birleşmiştir. “Sonsuz Kral, ölümsüzlüğün tek Sahibi, gözle görülmeyen, tek bilge olan Tanrı”, görkemli özelliklerini tanrısal üzüntü, alçakgönüllülük, doğruluk, merhamet, kutsallık ve esenlik ile birleştirerek tüm iyiliğini, bilgeliğini ve sevgisini bir araya getiren Yüzü’nü temiz yüreğe gösterir; ama temiz yürek yalnızca O’nun yüreğini görmek ile kalmaz, bu ahlak yüceliğinin ışınlarının tadını şimdi ve sonsuza kadar çıkarma ayrıcalığına sahip olur.
Ama ben, Mesih’in sizin tek nesneniz olduğunu görmeniz için dua ediyorum; temiz bir yüreğin bölünmemiş tam bir yürek olması gerekir. Ancak ve ancak böylelikle tüm bedeniniz ışık ile dolu olacaktır. Diğer tüm nesnelerin hepsi ruhsal görümünü sönükleştirmekten başka bir işe yaramazlar. Mezmur yazarı şöyle der: “O’na baktılar ve aydınlandılar.” Işıktan çok karanlık sevildiği zaman, ahlak güzelliğinin algılanması ya da takdir edilmesi mümkün değildir. İsrail’in körlüğü işte böyle bir körlük idi ve bu körlük bu gün de aynıdır. Ancak reddettikleri o Kişi’ye bakacakları gün yaklaşmaktadır; ve O’nda Tanrılığın görkemlerini ve yüceliklerini göreceklerdir. O zaman gerçekten Tanrıyı görürler ve “yüreği temiz” olmanın bereketliliğini bilirler.
“Babanın yüceliğinin parıltısı Sende en mükemmel şekilde ifade edildi;
Tanrının doluluğu da, ey sen, kutsal ve sonsuzluklar boyunca Tanrı olan.
Sen Tanrının değerli Kuzusu! Her dizin önünde diz çökmesi gerekir.”
İsrail halkı için, bu durumun gelecekte gerçekleşeceğini biliyoruz; ama ey canım, senin kendi yüreğinin temizliği hakkında ne demeli? Bu, hali hazırda mevcut olan, derin, tanrısal ve mutlu gerçeklik midir? Senin yüreğin temiz midir? Sen Tanrıyı görecek misin? Bu sorular ağır ama yerinde sorulardır; ve Tanrı her birimizi, bu soruların yanıtını tanrısal huzurda kişisel olarak bilmeden vermemize engel olsun. Ama Tanrının kutsallığının mükemmel bir şekilde yansıtılmış olduğu Mesih’i bildiğimiz kesindir. Yalnızca O’nda Tanrıyı görebilir ve O’nunla paydaşlık edebiliriz.
Yeni Antlaşma’nın her yerinde yürek temizliği hakkında pek çok şey söylenir. Yürek temizliğine tüm Hıristiyanların gerçek konumu olarak bakılır, ama yine de ne yazıktır ki, tüm Hıristiyanların “yürekleri temiz” değildir. Karşılıklı konuşmalarımızda ve yazdıklarımızda insan yüreğinin aldatıcılığı ile ilgili pek çok şey söylenir ve söylenenler doğrudur; “yüreği temiz” olanlar ifadesi, pek çok Hıristiyan tarafından bile söylediği şeyin anlamını taşımayan bir örnek olarak görülür ve bu nedenle üzerinde durulmadan atlanıp geçilir. Ama Kutsal Yazılar yürek temizliği aracılığı ile en kesin olan şey ile ilgili derin bir anlama sahiptirler. Oğlu Timoteos’a yazan elçi şöyle der: “ Temiz yürek ile doğruluğun, imanın, sevginin ve esenliğin ardından koş.” Bu bölüm bize çok açık bir şekilde Rabbin sofrasına gelen kişilerin tümünde aramamız ve beklememiz gereken şeyin ne olduğunu açıklar. Yalnızca böyle kişiler, ‘Kutsal ve gerçek olan Ben’im’ diyene yakışacak olan kişilerdir. Elçi Petrus konseye hitap ederken (Elçilerin İşleri 15.bölüm), diğer uluslardan, “ iman etmeleri üzerine yüreklerini arındırılanlar” olarak söz eder ve bu yüzden bu ifade Yahudi imanlılar için olduğu kadar, diğer uluslardan olan imanlılar için de doğrudur. Ve Petrus mektubunda şöyle der: “Gerçeğe uymakla kendinizi arıttınız, kardeşler için içten bir sevgiye sahip oldunuz. Onun için birbirinizi candan ve yürekten sevin.” Elçi Yakup, verdiği öğütlerde bu ifadeye benzer bir ifade kullanır: “Ey kararsızlar, yüreklerinizi paklayın.” Aynı zamanda Yuhanna da Rabbin gelişinden söz ederken şöyle der: “Mesih’te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.” Burada, örnek olarak verilen Rab İsa’dır; yalnızca özünde saf olması ile değil, ama aynı zamanda bizim için saflığın ve temizliğin ölçüsü ve standardı olarak da örnek verilir. “Mesih’te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.”
Bu nedenle, Rabbin gelişine ilişkin umut, değiştiren bir güce sahiptir. Şimdi O’nu ararken ve O’nun gelmesini beklerken, Mesih pak olduğu gibi, kendimizi de pak kılmanın ardından gideriz. Ama O’nu, Yüceliği içinde gördüğümüz zaman, biz de O’na benzeyeceğiz – her konuda yetkin bir şekilde O’na benzeyeceğiz. Şimdi aşamalı olarak değiştiriliyoruz, ama o zaman tam olarak ve sonsuza kadar O’na benzeyeceğiz.
Bu aynı zamanda 2. Korintliler 3. Bölümde yer alan öğretişin aynısıdır. “Ve biz hepimiz peçesiz yüz ile Rabbin yüceliğini görerek (yansıtarak) yücelik üstüne yücelik ile O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz.” Burada var olan anlam çok açıktır ve çok önemlidir; Rabbin yüceliğini İsa’nın peçesiz yüzünde – görkem içinde yüceltilmiş İnsan - görüyor ve Ruh olan Rab sayesinde yücelik üstüne yücelik ile O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Ancak, yalnızca ahlaki açıdan O’na benzer olmak üzere değil, O’nun görkemini yansıtanlar olarak da değiştiriliyoruz. İmanlı şimdi, Rabbin benzeyişinin görülmesi gereken bir ayna gibidir.
Ey canım, bu büyük gerçeği unutma, bundan daha önemli ne olabilir? Ah, bu tek bir düşünce bile senin tüm varlığını ele geçirebilir. Nasıl mı? Görünmeyen Rabbinin ahlak benzerliğinin senin ruhuna ve davranışlarına yansıması gerekir: Ah, dikkat et ki, senin yüreğinin ve O’nun arasına hiç bir şey giremesin, öyle ki, bu benzerlik lekelenmesin! Ayna ne kadar temiz olur ise, her özellik daha ayırt edilebilir bir şekilde görünecektir. Ah, ne harika bir konu! Ah, nasıl da tanrısal bir gizem! Ah, nasıl da sınırsız bir bereket! Egemen lütfun bu en yüksek ifadesi üzerinde derin düşünmenin yüreğe sağlayacağı sevinçli mucizeyi ifade etmeye kelimeler yetmez. İnsanların düşündüğü gibi dışsal bir temizlik içinde muhafaza edilmek, büyük bir merhamettir ve bizler asla bunun için yeterince müteşekkir olamayız. Davranışları açısından bakıldığı zaman, Yusuf’un, Ruben ve Yahuda’dan daha temiz bir yüreğe sahip olduğunu ve insanlığın bunu onayladığına dair bastığı mührü kim görmez? Ama Rabbin bu kadar yakınına getirilmek ve O’nun yüceliğinin yansıtılabileceği parlatılmış bir ayna gibi olmak için iman aracılığı ile öylesine pak kılınmış olmak gerekir ki, en kutsal ad olan O’nun adına uygun övgü ve şükran ifadesi için tüm güç egemen olabilsin.
Ama Rabbi yüz yüze ve olduğu gibi – O’nun sevgisinin ve görkeminin tüm derin gerçeklikleri içinde - göreceğiniz gün yakındır. O zaman hiç bir unutkanlık, hiç bir başarısızlık ve hiç bir murdarlık aynanızın parlaklığını asla bozamayacak ya da O’nun görkeminin yansımasını lekeleyemeyecektir. Yeni Yeruşalim’in büyük vaadi gerçekleşecektir; “O’nun yüzünü görecekler ve alınlarında O’nun adı yazılı olacaktır.” O zaman bu benzerlik tamamlanacaktır ve herkes tarafından görünecektir. Bundan daha fazla yükselmemiz asla mümkün değildir; hiç bir zaman bundan daha çok bereketli olamayız ve tüm bu bereket için yalnız biz değil, ama Rabbimiz İsa Mesih de dua eder – “öyle ki, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum.” Yuhanna 17.
Sevgili okuyucum, şimdi bir ay için sizden ayrılırken, bir daha tekrar buluşamayacağımızı göz önüne alarak size bir soru sormama izin verin: Bu göksel bereket sizin sonsuzluğunuz olacak mıdır? Yoksa canınızda hala Rab İsa’nın Kurtarıcınız olduğu konusunda karar vermediniz mi? Neden tereddüt ediyorsunuz? Neden kuşku duyuyorsunuz? Yapılması talep edilen iş İsa tarafından yapılmıştır; sizin için yapıldığına yalnızca inanmanız yeterlidir; bu iş günahkarların en büyüğü için de yapıldı. Sizin yapmanız gereken tek şey, O’nun tamamladığı işe güvenmektir. Ah, o zaman ona inanın, sadece O’na güvenin, O’nu bekleyin, O’ndan hiç bir zaman kuşkulanmayın ve göksel bereketiniz sonsuza kadar güvence altındadır. Ama sizden şu noktayı her zaman hatırlamanızı rica ediyorum. İman olmadan, yani, İsa’ya iman olmadan daha önce de görmüş olduğumuz gibi hiç bir bereket ve hiç bir paklık yoktur ve paklık olmadan sizin için cennet olamaz. Tanrımızın kenti, temiz bir kenttir ve bu kentin incili kapıları hakkında şu sözlerin yazılı olduğunu okuruz: “Oraya murdar hiç bir şey asla girmeyecek.” Bu kentte oturanların daha önce nasıl oldukları hiç önemli değildir; şimdi hepsi temizdirler ve lekesiz beyazlıkta olan giysilerini Tanrının kentinde hiç bir şey kirletemez. Zihin karıştıran zaman karışımları – yasa ve lütuf, iman ve imanın işleri, Mesih ve dünya, et ve kan ve Ruh - burada bilinmezler; her şey temizlik ile tanımlanır. Caddeler saf altındandır, ana yol cam saydamlığındadır; duvarlar yeşime benzer bir taştan yapılmıştır ve “Kuzu’nun ve Tanrının tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağı kentin ana yolunun ortasında akar.” Vahiy 21.
Sevgili okuyucum, Rab sizin İsa’ya şimdi gelmesini sağlasın; yüreğinizi bölünmemiş bir şekilde O’na teslim edin. Yürek temizliği elde etmek için atılacak ilk büyük adım budur. Ah, bir kez daha o kutlu ayakların önünde eğilin. Sonsuza kadar sönmez ateşinin dehşetli ve korkutucu parıltısının bulunduğu cehennemin karanlık bölgeleri ile görkemler kenti arasında korkunç büyük karşıtlıklar vardır. “Kentin, aydınlanmak için güneş ya da aya gereksinimi yoktur, çünkü Tanrının görkemi onu aydınlatıyor. Kuzu da onun çırasıdır.” Sevgili okuyucum, bu iki yerden hangisi senin yerin, sonsuza kadar senin yerin olacak? Şu anda her iki yer de önünde; hala bir an daha tereddüt edebilecek misin? Kesinlikle etmeyeceksin. Şimdi seni Rab ile baş başa bırakmam gerekiyor. Bu nedenle, diliyorum ki kararın “her şey İsa için” olsun.