Bölüm 12

Çardak Bayramı


“Tahılınızı ve asmanızın ürünün topladıktan sonra yedi gün Çardak Bayramını kutlayacaksınız.” Yasanın Tekrarı 16:13

Yedi gün çardaklarda kalacaksınız. Bütün yerli İsrailliler çardaklarda yaşayacak. Öyle ki, gelecek kuşaklar İsrail halkını Mısır’dan çıkardığım zaman çardaklarda barındırdığımı bilsinler.” Levililer 23:42,43

Krallığın gelsin. Matta 6:10


“Rabbin Mesh Ettiği’ne selam olsun!
Büyük Davut’un daha büyük Oğlu:
Belirlenmiş zaman geldiğinde yuvarlanan yıllar koşacaklar.
O, baskıyı kırmak ve tutsakları özgür kılmak için geliyor!
Günahı ortadan kaldırmak ve adalet ile egemenlik sürmek için geliyor.”


 

Pamukkale Yakınlarında
Near Pamukkale

Şimdi Rabbin bayramlarının sonuncusu olan Çardak bayramına gelmiş bulunuyoruz. Bu bayram tarlalardaki iş tamamlandığı zaman yedi gün süre ile kutlanırdı. İsrailli olan herkes kendisine ağaçlardan çardaklar yapar ve çardaklarda kalırlar idi. Bu bayram bir sevinç ve coşku zamanı idi. Bu yaşamın sorunları ve yükleri unutulur ve yürekleri onları evleri ya da yuvaları olmadan yalnızca çardak kurarak içinde yaşadıkları zamanlara götürürdü. Rab, o günlerde çölde, yolcular ve yabancılar olan onlara yol gösterirdi. Rab bizim çölde yürüdüğümüz yolu unutmamızı asla istemez. Ve şöyle der: “Tanrınız Rabbin sizi kırk yıl boyunca çölde dolaştırdığı uzun yolculuğu anımsayın! Buyruklarına uyup uymayacağınızı, amacınızın ne olduğunu öğrenmek için sizi sıkıntılara sokarak sınadı.” (Yasanın Tekrarı 8:2)

Tüm o bezdirici çöl günleri şimdi artık onlar için bir anı olmuş idi ve eğer başarısızlık ve sadakatsizlik anılarını geri getirdikleri takdirde, Tanrının hatasız ilgisi ve sadakati bu anılara üstün gelirdi.


“Tanrı sana çölde öğretecek.
O’nun sabırlı, lütufkar, güçlü ve kutsal olduğunu öğreneceksin.
O, bol lütfu ile seni saracak.”


“Tanrı, Davut aracılığı ile halkına çobanlık etti ve becerikli elleri ile onlara yol gösterdi.” Nlendirdiği (Mezmur 78:72) Ve şimdi Kenan diyarında etrafları esenlik, huzur ve sevinç dolu olarak çardaklarının altında oturabilir ve geriye sevinç ve şükran ile bakabilir, Tanrının onları yönlendirdiği tüm yollar için O’nu övebilirlerdi.

Mısır’dan Çıkış 23:16 ayetinde şunu okuruz: “Tarlaya ektiğiniz ürünleri biçtiğiniz zaman ilk ürünler ile yılın sonunda Hasat bayramını kutlayacaksınız.” Bu bayram ile yılın “sonuna” gelmiş oluruz ve bu bayram, göreceğimiz gibi, düşüncelerimizi yalnızca Mesih’in egemenlik süreceği bin yıllık döneme değil ama aynı zamanda sonsuz konum olan “Sekizinci Gün”e (Levililer 23:36) götürür.

Bu bayramlar aracılığı ile Rabbin arzusunun halkını kendi çevresinde toplamak olduğunu gördük. Şimdi bu son bayramda daha önceki bayramlarda olandan çok daha fazlasını yani, O’nun lütfunun amaçlarının yerine gelmesi ile kavuşulan sevinci görürüz. “Siz, oğullarınız, kızlarınız, kadınlarınız, erkek ve kadın köleleriniz, kentlerinizde yaşayan Levililer, yabancılar, öksüzler ve dullar bu bayramda hep birlikte sevineceksiniz. Tanrınız Rabbin seçeceği yerde O’nun için yedi gün bayramı kutlayacaksınız. Tanrınız Rab ürününüzün tümünü ve el attığınız her işi kutsayacak. Böylece sevinciniz tam olacak.” Yasanın Tekrarı 16:14,15

Biraz önce gözden geçirmiş olduğumuz iki bayram olan Boru Çalma bayramı ve Kefaret Günü, ileriye, şimdiye kadar yerine gelmemiş olan olaylara işaret ederler. Çardak Bayramı bu bayramları izler, bu neden ile onun biraz önce sözünü ettiğimiz bayramlardan daha ileri bir tarihte olduğunu net bir şekilde anlayabiliriz. Bu bölümün başında alıntı yapılan ayet, (Yasanın Tekrarı 16:13) bu bayramın ne zaman kutlandığını bildirir, “Sen tahılını ve asmanı topladıktan sonra.” Bu bayram yedinci ayın on beşinde başladı ve yedi gün sürdü. Bayramın en özel ve büyük günü “Sekizinci Gün” idi,” (Yuhanna 7:37) ve bayramın bu son ve en önemli  günü Rabbin bayramlarına tüm yıl boyunca son verdirirdi.

İsrail’in hasadı “ekin” ve “şarap” olmak üzere iki bölümden oluşurdu. Bu bölümlerin her biri Kutsal Kitapta kendine özgü bir anlam taşır. Vahiy 14:14-20 ayetlerinde ekin ve şaraptan sembolik olarak söz edilir. Önce “ekini” görürüz. “Sonra beyaz bir bulut gördüm. Bulutun üzerinde “insanoğluna benzer biri” oturuyordu. Başında altın bir taç ve elinde keskin bir orak vardı. Tapınaktan çıkan başka bir melek bulutun üzerinde oturana yüksek ses ile bağırdı. ‘Orağını uzat ve biç! Biçme saati geldi. Çünkü yerin ekini olgunlaşmış bulunuyor.’ Bulutun üzerinde oturan orağını yerin üzerine salladı ve yerin ekini biçildi.” Rab İsa uzun zaman önce bize ekinin bu büyük biçilişini anlatmış idi: “Buğdayı ise toplayıp ambarıma koyun.” (Matta 13:30) (Buğday ve ekinin anlamları aynıdır.) Bize bu benzetmenin anlamını söyler iken Rab şu sözleri kullanır: “Deliceleri eken düşman, iblistir. Orakçılar melekler, biçim vakti ise çağın sonudur.” (ya da daha iyi bir çeviri ile anlam “çağın sonu”dur) (Matta 13:39) Böylece Matta’nın müjdesindeki Rabbin öğretişinin Levililer kitabının kendine özgü öğretişi ve Vahiy’in sembolik öğretişi ile tam olarak uyum sağladığını görebiliriz. Rab İsa bize Yuhanna 12:24 ayetinde şu sözleri söyledi: “Size doğrusunu söyleyeyim. Buğday tanesi toprağa düşüp ölmedikçe yalnız kalır. Ama ölür ise bol ürün verir.” Toprağa düşüp ölen buğday tanesi, Rabbin kendisi idi. Ama O dirildiğinde kendisi ile birlikte zengin bir ekin biçti ve bol ürün verdi. “Buğday ekininin” hasadı aynı doğaya sahip olduğu ve aynı kökten türediği için göksel halkının tamamı ile birlikte ölümden dirilen Mesih’in sevimli bir örneğidir.

“Sonunda” O’nun “ambarına” toplanacak olan “buğday” budur. Buğdayın bize “İlk dirilişte” payı olan herkesi anlattığına inanırız. (Vahiy 20:5) 1.Korintliler 15:23 ayetinde şunu okuruz: “Her biri sırası gelince dirilecek: ilk örnek olarak Mesih, sonra Mesih’in gelişinde Mesih’ ait olanlar!” “İlk Ürünleri” daha önce gözden geçirmiştik. Şimdi ekini görüyoruz. İbraniler 11:39 ve 40 ayetleri bizim hem Eski Antlaşma hem de Yeni Antlaşma’da bulunan kutsalların sayısını belirtir. “Onlar” sözcüğü ile ifade edilen Eski Antlaşma kutsallarıdır; “biz olmadan” ifadesi ise Yeni Antlaşma kutsallarına işaret eder, “onlar bizden ayrı olarak yetkinliğe ermesinler diye..” Vahiy 20:4 ayeti bize, bu “ilk dirilişin” aynı zamanda İsa’ya tanıklık etmek ve Tanrının sözünü duyurmak uğruna yaşamlarını feda etmiş şehitleri de kapsadığını anlatır. Zamanın o döneminde, Rabbin kilisesi için gelmesi ve krallığına başlayıp egemenlik sürmesi arasındaki zaman yer alır. Eski Antlaşma kutsalları, Kilise ve yukarda sözü edilen şehitlerin hepsi birlikte yücelikteki Yuvaya güvenlik içinde toplanacaklardır.

Şarabın içerde toplanması aynı zamanda Vahiy 14.bölümdeki içeriğe işaret etmektedir. Biz bu bölümden yeryüzündeki ekinin biçilmesi ile ilgili alıntı yaptık. 17-20 ayetleri arasında şunu okuruz: “Gökteki tapınaktan başka bir melek çıktı. Onun da keskin bir orağı vardı. Ateş üzerinde yetkili olan bir başka melek de sunaktan çıkıp geldi. Keskin orağı olana yüksek ses ile ‘Keskin orağını uzat!’ dedi. Yerin asmasının salkımlarını topla. Çünkü üzümleri olgunlaştı. Bunun üzerine melek orağını yerin üzerine salladı. Yerin asmasının ürünün toplayıp Tanrı öfkesinin büyük masarasına (üzüm sıkma çukuruna) attı. Kentin dışında çiğnenen masaradan kan aktı. Kan, 1600 ok atımı (yaklaşık 300 km) kadar yayılıp atların gemlerine dek yükseldi.” Yerin asmasının salkımlarının ve Tanrı öfkesinin üzüm sıkma çukurunun, Mesih’in düşmanlarının yargı için toplanmasına işaret ettiğine inanıyoruz. Bu üzüm sıkma çukuru ile ilgili olarak Yeşaya 63:1-6 ayetlerinde daha geniş bilgi okuruz. Konuşan kişinin Rabbin kendisi olduğu aşikardır: “Çukurda üzümü tek başıma çiğnedim. Yanımda halklardan kimse yoktu. Öfke ile çiğnedim onları. Gazap ile ayaklarımın altına aldım. Kanları giysilerime sıçradı ve bütün elbisemi kirletti. Çünkü öç alma günü yüreğimde idi. Halkımı kurtaracağım yıl gelmişti. Baktım, yardım edecek kimse yoktu. Destek verecek kimsenin olmayışına şaştım. Gücüm kurtuluş sağladı. Gazabım bana destek oldu. Öfke ile halkları çiğnedim. Onları gazap ile sarhoş ettim. Yere akıttım kanlarını.”

Bu bize çok açık bir şekilde gösteriyor ki, üzüm sıkma çukuru bize Mesih’in düşmanlarının yargılanmasını anlatmaktadır. Rabbin kendisine ait olanları kendisine topladığı zamanı ve aynı zamanda O’nun düşmanlarının dehşet verici yargılanmasının ne zaman olacağını biliriz. Her ikisi de Rab tahtına çıkmadan kısa bir süre önce gerçekleşecek ve on dokuz yüzyıl önce göğe yükseltilen şu duayı yanıtlarlar: “Krallığın gelsin!” Vahiy 20:4 Yukarda da değinmiş olduğumuz bu dua şu şekilde son bulur: “Ve onlar yaşadılar ve Mesih ile birlikte bin yıl egemenlik sürdüler.”

Bu kutsal yazılarda Yasanın Tekrarı 16:13 ayetini net bir şekilde anlayabileceğimizi düşünüyorum, “Tahılınız ve asmanızın ürününü topladıktan sonra yedi gün Çardak bayramını kutlayacaksınız. Bunun, biz Çardak Bayramının kutlanmasını beklediğimiz zaman bize zamanı tam olarak işaret eden bir parmak gibi olduğuna inanıyoruz. Bu bayramın, Mesih’in bin yıl boyunca devam edecek olan görkemli egemenliğinin bir örneği olduğuna inanıyoruz. Genelde bu bin yıllık dönem “Millenium” olarak adlandırılır ve sözcüğün anlamı “bin yıl” demektir. Yaratılıştan bu yana belki de yaklaşık altı bin yıl geçmiş olabilir. Ama bu yılların hiç birinden “bin yıl” olarak söz edilemez. “Tüm yaratılışın şu ana dek birlikte inleyip doğum ağrısı çektiği” (Romalılar 8:22) altı bin yıl geçti. Günahın dünyaya girişinden ilk kez Kutsal Kitabın üçüncü bölümünde söz edilir. Ve elbette o günden bu yana günah ile birlikte lanet, dikenler, gözyaşları, üzüntü, acı ve ölüm dünyada oldu. Adem’in günahı ile yalnızca insanlar acı çekmek ile kalmadılar ama aynı zamanda hayvanlar ve toprak bile acı çekti, öyle ki kutsal yazılar gerçekten “tüm yaratılış inledi” diyebilsin.

Ama Çardak bayramında daha önce gördüğümüz gibi yalnızca İsrail’in değil aynı zamanda yabancının bile “sevincinin tam olması” gerekiyor idi. Böyle bir bayramın gerçekten yerine gelmesi günah dünyaya girdiğinden beri ilk kez meydana gelmiştir. Ama Tanrıya şükürler olsun ki, esenlik Prensinin tahta çıkacağı ve bin yıl süre ile egemenlik süreceği ve bu bayramın gerçekten yerine geleceği zaman yakındır.

Bir başka kişi de bu zaman hakkında yazmıştır. “Sevgili okuyucu, o halde şu konularda gayret gösterin: bir krallığın koşulunun ne olduğunun farkına varmak, bir krallığın mutlak yönetimi altında asla tek bir hata yapmayacak kadar bilge olmak, herkese gösterilen haklı adalet konusunda eşit davranmak, en nazik şekilde yönetecek kadar yumuşak yürekli olmak, yalnızca Tanrının yüceliğinin ardından gitmek amacı ile inançlı ve cömert olmak ve yönettiği kişilerin esenliğini düşünmek ve aynı zamanda öylesine güçlü olmak ki, egemenlik alanı içinde olan herkesin mutlak boyun eğmesini garanti altına almak! Bu nasıl bir krallık! Ama tüm yeryüzünü kaplayan ve sınırları içindeki tüm ulusları kucaklayan böyle bir krallık düşündüğümüz zaman ve Mesih’in kendisinin bu krallığın Başı ve Rabbi olması gerektiğini anladığımız zaman, ayrıca dirilmiş kutsalların O’nun tahtında O’nunla birlikte oturmaları insana ne söyleyeceğini şaşırtır ve yürek, çok derinden ifade edilen bir hayranlık ile rahatlayabilir!” (Plain Papers on Prophetic Subjects, W. Trotter).

Bu tanım, Rabbimiz İsa Mesih’in bu yeryüzündeki krallığının – Millenium sırasında- bir tanımıdır. Bu tanım, Çardak bayramı aracılığı ile örneği verilen zamana ait bir tanımdır. Günümüz ile kıyaslandığı zaman ne büyük bir değişiklik! Günah, savaşlar, şiddet ve adaletsizlik gibi tüm kötülükler güçlü bir el ile durdurulurlar ve her yanda İyilik ve Gerçek sergilenir.

Daha önce, bu zavallı yeryüzünün uzun zamandan beri beklediği bu Altın Çağa işaret etmiştik. Altın Çağ buğday ve şarabın toplanmasından sonra başlar. “Buğday” yücelikteki o parlak Yuvaya toplanır, bazıları ölüm ve diriliş aracılığı ile ve bazıları ise ölümden geçmeden toplanırlar. Öyle ki, şu sözler söylenebilsin: İşte size bir sır açıklıyorum: Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda göz açıp kapayana kadar değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek biz de değiştirileceğiz.” (1.Korintliler 15:51,52)

Şarabın toplanması aracılığı ile söylenen yargılardan söz ettik. Aynı zamanda gelecek olan krallığın görkemlerini mümkün olan en parlak dil ile tanımlayan Yeşaya kitabı o harika çağda yer göstermesi gereken yargıları da belirtir. Gelin şimdi kısaca bu ayetlerden bazılarına bakalım. “İşte Rab yeryüzünü harap edip viraneye çevirecek. Yeryüzünü altüst edecek. Üzerinde yaşayanları da darmadağın edecek. İnsanlar arasında ayrım yapılmayacak. Dünya tümü ile yargılanıp viraneye çevrilecek. Dünya kuruyup büzülüyor. Yeryüzü solup büzülüyor. Dünyadaki soylular güçlerini yitiriyor. Dünyada yaşayanlar dünyayı kirletti. Çünkü Tanrının yasalarını çiğnediler. Kurallarını ayaklar altına aldılar. Ebedi antlaşmayı bozdular. Bu yüzden lanet dünyayı yiyip bitirdi. Orada yaşayanlar suçlarının cezasını çekiyorlar. Yaşayanlar bu neden ile yanıyor. Pek azı kurtulacak.” (Yeşaya 24:1-6) “Yeryüzü büsbütün çatlayıp yarılacak. Sarsıldıkça sarsılacak. Dünya sarhoş gibi yalpalayacak. Bir kulübe gibi sallanacak. İsyanlarının ağırlığı altında çökecek. Ve bir daha kalkamayacak. O gün Rab yukarda, gökteki güçleri ve aşağıda yeryüzündeki kralları cezalandıracak. Zindana tıkılan tutsaklar gibi cezaevine kapatılacak ve uzun süre cezalandırılacaklar. Ayın yüzü kızaracak ve güneş utanacak. Çünkü her şeye egemen Rab Siyon dağında Yeruşalim’de krallık edecek. Halkın ileri gelenleri O’nun yüceliğini görecek.”(Yeşaya 24:19-23) “Çünkü dünyada yaşayanları suçlarından ötürü cezalandırmak için Rab bulunduğu yerden geliyor. Dünya üzerine dökülen kanı açığa vuracak. Öldürülenleri artık saklamayacak. …..O gün Rab Livyatan’ı, o kaçan yılanı Evet, Livyatan’ı, o kıvrıla kıvrıla giden yılanı acımasız, kocaman ve güçlü kılıcı ile cezalandıracak. Denizdeki canavarı öldürecek. …Yakup soyu gelecekte kök salacak ve İsrail filizlenip çiçeklenecek. Yeryüzünü meyvesi ile dolduracak.” (Yeşaya 26:21 ve 27:1-6)

Bu son bölümde Tanrının, krallığını inşa etmedeki programında yer alan üç farklı bölümü önümüze getirdik. Öncelikle O’nun düşmanlarını korkunç bir şekilde cezalandıracağını okuyoruz. Sonra “o kıvrıla kıvrıla giden yılanı” şeytan için özel bir ceza olduğunu öğreniriz. Bu konu hakkında birazdan daha uzun söz edeceğiz. Ve son olarak İsrail’in üzerine gelmekte olan zengin bereketi görürüz.

Eski Antlaşma’da yer alan Mezmurlar ve Peygamberlikler gibi tüm kitaplar gelecek olan görkemli Krallığa ait pek çok referansa yer verirler. Ama yine de ancak Vahiy 20.bölüme geldiğimiz zaman o harika egemenliğin süresini öğreniriz. “Bin Yıl” bu bölümde altı kez gündeme gelir. Bu bin yıl boyunca önde gelen iki olayın şunlar olduğunu görürüz:

Birincisi: “Şeytan olan canavarın, o eski yılanın” bağlanması ve bu bin yıl boyunca dipsiz derinliklere atılması gerekir.

İkincisi: Mesih egemenlik sürecektir ve O’nun kutsalları O’nun ile birlikte egemenlik süreceklerdir.

Bu iki olayın dünyada ne tür farklılıklara neden olacağını tanımlayacak olan sözcüklerin hepsi yetersiz kalır. Şimdi Mesih saklıdır ve şeytan ortadadır. Şimdi şeytan bu dünyanın tanrısıdır, (2.Korintliler 4:4) ve aynı zamanda prensidir. (Yuhanna 12:31, 14:30, 16:11) Şimdi şeytan ulusları kandırmaktadır. Sonra şeytan yine çözülecektir: “Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.” (Vahiy 20:3) Şimdi Mesih’i yalnızca iman aracılığı ile görürüz. Sonra iman değiştirilecek ve gözümüz ile göreceğiz. Şimdi yalnızca düşmüş doğamıza sahip değiliz ama aynı zamanda şeytan bu düşmüş doğa sayesinde hareket edebilmektedir. Sonra şeytan bağlanacak ve ortada olmayacak.

Bu bin yıl sırasında ne kadar da büyük değişiklik olacak! Ve yalnızca şeytan bağlanmak ile kalmayacak ama aynı zamanda egemenlik süren Kral bizim sevgili Kralımız, Kurtarıcımız ve Rabbimiz İsa Mesih olacaktır ve biz O’nun ile birlikte egemenlik süreceğiz. Dünyanın sevinmesine şaşırmamak gerekir ve İsrail ve yabancının “sevinçleri tam” olacak.

Gelin, şimdi görkemli egemenlik sırasında bu dünyanın durumuna kısaca bir göz atalım. Daha önceki bayramlarda ilk uygulamanın hemen hemen kesinlikle yersel olduğunu görmemize rağmen eski bayramlardan da göksel anlamda dersler öğrenebiliriz. Çardak bayramında Çardak bayramında, gökler ve yeryüzü arasında daha yakın bir bağlantı olduğunu diğer bayramlarda görülenlerden daha fazla olarak görebiliriz. Beklentimiz budur çünkü şeytan bağlıdır ve güçlü bir el ile bastırılmıştır. Payımız, kilisenin payı gökseldir, - Yerimiz, Millenium sırasında bile bu dünyada değildir; ancak elbette Millenium sırasında dünyada olacağız.

Şimdi tekrar Bay W. Trotter’in kitabından (“Plain Papers on Prophetic Subjects”) alıntı yapacağız: “Bin yıllık dönem ile kilisenin bağlantısı bize Yuhanna’nın görümünde resmedilmiştir. ‘O büyük kent, kutsal Yeruşalim, Tanrı’dan, göklerden Tanrının yüceliğine sahip olarak aşağı iner.’ ‘Gelin, Kuzu’nun Karısı’ olarak ifade edilir. Ve bu kentin Mesih ile olan ilişkisi bu şekilde ifade edilir iken bin yıllık yeryüzü ile olan ilişkisi tanımın çeşitli kısımları aracılığı ile belirtilir. Göksel kentte hiç gece olmaz. Ve onu aydınlatan ne mum ışığı ne güneş ne de aydır. Göksel kentin ışığı Işıklar Babası olan yüce Rabbin ve Kuzu’nun kendisidir; kurtulmuş ve esirgenmiş olan uluslar onun ışığında yürüyeceklerdir.

Kentte tapınak yoktur; yüce Rab Tanrı ve Kuzu kentin tapınağıdır. Ama yeryüzü kralları kente, tapınak olarak yücelik ve onurlarını getirirler.

“Melek bana Tanrının ve Kuzunun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi. Kentin ana yolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyor idi. Ağacın yaprakları uluslara şifa vermek içindir.” (Vahiy 22:1,2) İşte kilise bu bereket sahnesinde yer alır. Kilise, Tanrının mükemmel lütfunun ve Rabbi ve Damadı Mesih’in mükemmel sevgisinin tanığı ve ifadesidir. Kilise, o lütfun, uluslara hizmet eden ışığı ve şifasının kabıdır. Ve Mesih ile birlikte egemenlik sürer iken Eski antlaşma kutsalları ile yücelik içinde bir arada olarak yönetecektir. ‘İlk dirilişte’ yer alanların hepsi yaşayacak ve bin yıl boyunca Mesih ile birlikte egemenlik sürecekler.

“Egemenliğin yersel konutu ve bereketin merkezi ‘yüce kralın kenti’- Yeruşalim olacaktır; on iki oymak ülkeye dahil edilecektir ve artık iki değil tek ulus olacaktır, (örneğin, bakınız Yeremya3:18 ayeti) Kral ve Baş’ları Mesih olacak ve yeryüzündeki kurtarılmış halkın en rağbet gören ve en onurlu payını teşkil edecektir. İsrail’in bin yıllık dönemde bu ulusal önceliği.. Eski Antlaşmanın içerdiği hemen hemen her referansta Millenium’a işaret eder. O zaman geldiğinde Yeruşalim’i Rabbin tahtı olarak adlandıracaklar ve tüm uluslar Rabbin adını onurlandırmak için orada, Yeruşalim’de toplanacaklardır. Ve bundan böyle kötü yüreklerinin inadı uyarınca davranmayacaklar. (Yeremya 3:17) Ve sen sürünün gözcü kulesi olan ey siyon kentinin doruğu, eski egemenliğine kavuşacaksın. Ey Yeruşalim, krallığını yeniden elde edeceksin. (Mika 4:8) Her şeye egemen Rab Siyon dağında Yerulşalim’de krallık edecek. Halkın ileri gelenleri O’nun yüceliğini görecekler. (Yeşaya 24:23) Seni sonsuz bir övünç kaynağı ve bütün kuşakların sevinci kılacağım. (Yeşaya 60:15)

Bu konu ile ilgili olarak Eski ve Yeni Antlaşma arasındaki uyumu izlemek ilginçtir ve yersel ve göksel Yeruşalim arasındaki çarpıcı ilişki dikkat çekicidir. Biri, ‘Gelin ve Kuzu’nun eşidir’ – diğeri ise O’nun krallığının yersel başkentidir.

“Millenium sırasında İsrail’de hayatta kalmış olan herkesin kurtulacağına ve aynı zamanda bin yıllık süre içinde tüm ulusun da kurtulacağına inanmak için temel fazlası ile mevcuttur. “Tüm çocukların Rab’den öğretiş alacak ve çocuklarının esenliği büyük olacak.” İsrail evi ve Yahuda evi ile ‘yeni antlaşma’ yapılması gerekir. Tanrı bu antlaşma ile onların içsel varlığına ve yüreklerine yasasını yerleştirir. Ve onlar artık komşularına ve kardeşlerine ,” Rabbi tanıyın” demeyecekler. Çünkü onların hepsi, en küçüğünden en büyüğüne kadar Rabbi bilecekler çünkü ben onların suçlarını bağışlayacağım ve günahlarını artık anmayacağım.”

Aynı şeyin uluslar hakkında söylenemeyeceği belirtilmez. Örneğin, Mesih’in egemenlik süreceği zamandan söz ettiği aşikar olan 66.Mezmur’da (ayet 3) şunları okuruz: “Öyle büyük gücün var ki düşmanların eğiliyor önünde.” Authorized Version’ın sayfa kenarında,” Düşmanların sana sahte itaat ile teslim oluyorlar.” Aynı ifadeyi Mezmur 18:44 ayetinde de görüyoruz: “Duyar duymaz sözümü dinlediler; yabancılar bana ‘yaltaklandılar’.” Kutsal yazıların bu konu ile ilgili öğretişini daha yakından araştırdığımız zaman çok üzücü olan şu gerçeği göreceğiz: “Pek çok kişinin yüreği Millenium’da bile değişmeden kalacak ve şeytan Bin Yıl’ın sonunda serbest bırakıldığı zaman hemen güçlü bir takipçi grubuna sahip olacak.

Gelin şimdi bu görkemli egemenlik sırasında mevcut olan koşullara daha yakından bakalım. Kutsal yazılar bize bu konuda pek çok bilgi verirler ve Kutsal Ruhun bu günah yüzünden lanetlenmiş zavallı yeryüzüne gelecek olan sevinç ve bereketten keyif aldığını bildirirler.

Putperestlik tamamen sona ermiş olacak. “Putlar tümüyle ortadan kalkacak.” (Yeşaya 2:18) “O gün insanlar, yeryüzünü sarsmak için harekete geçen Rabbin dehşetinden ve yüce görkeminden kaçmak için tapma amacı ile yaptıkları altın ve gümüş putları köstebeklere ve yarasalar atıp kaya kovuklarına ve uçurumlardaki yarıklara saklanacaklar.” (Yeşaya 2:20)

Gerçek Tanrı bilinecek ve O’na tapınılacak. “Sular denizi nasıl dolduruyor ise dünya da Rabbin bilgisi ile dolacak.” (Yeşaya 11:9) “Yeni aydan yeni aya, şabat gününden şabat gününe bütün insanlar önüme gelip bana tapınacaklar.”(Yeşaya 66:23) “O günde yalnız Rab yüceltilecek.”

Savaş sona erecek ve yeryüzü evrensel huzurun tadını çıkartacaktır. “İnsanlar kılıçlarını çekiç ile dövüp, saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak. Savaş eğitimi yapmayacaklar artık.” (Yeşeya 2:4)Aynı zamanda Mika 4:3 ayetine de bakınız.

İnsandan ya da hayvandan gelebilecek her tür korku nedeni uzaklaştırılacak, insanlar keyif aldıkları bir güven ve huzur içinde yaşayacaklar. “Onlar ile bir esenlik antlaşması yapacağım. Ülkedeki yırtıcı hayvanları yok edeceğim. Çölde güvenlik içinde yaşayacak ve ormanlarda uyuyacaklar.” (Hezekiel 34:25) “Doğruluğun ürünü esenlik, sonucu sürekli huzur ve güven olacaktır. Halkım esenlik dolu evlerde, güvenli ve rahat yerlerde yaşayacak.” (Yeşaya 32:17,18)

Her yerde adil yönetimler olacak. “İşte kral, doğruluk ve adalet ile krallık yapacak.” (Yeşaya 32:1) Bu krallar, bu dünyanın ilişkilerinde Mesih’in hizmetkarları olarak yönetimde yer alacaklar. “Artık budalaya soylu, alçağa saygın denmeyecek.” (Yeşaya 32:5)

Lanet uzaklaştırılacak ve yaratılış kurtarılacak, verim ve bolluk harika olacak. “İyiliklerin ile yılı taçlandırırsın. Yollarından bolluk akar, otlaklar yeşillenir. Tepeler sevince bürünür ve çayırlar sürüler ile bezenir. Vadiler ekin ile örtülür, sevinçten haykırır ve ezgi söylerler.” (Mezmur 65: 11-13)

“İşte o günler geliyor, diyor Rab. Çift süren orakçıya, üzüm basan, ekin ekene erişecek. Dağlardan tatlı şarap damlayacak. Bütün tepelerden akacak.” (Amos 9:13)

Vahşi yaratılışın alışkanlıkları ve içgüdüleri değişecek. “O’nun döneminde kurt ile kuzu bir arada yaşayacak. Pars ile oğlak birlikte yatacak. Buzağı, genç aslan ve besili sığır yan yana duracak. Onları küçük bir çocuk güdecek. İnek ile ayı birlikte otlayacak. Aslan sığır gibi saman yiyecek. Emzikteki bebek kobra deliği üzerinde oynayacak. Sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğuna sokacak. Kutsal dağının hiç bir yerinde kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek. Çünkü sular denizi nasıl dolduruyor ise dünya da Rabbin bilgisi ile dolacak. “ (Yeşaya 11:6-9)

İnsanların zihinleri, bilgiyi boşu boşuna izlemeden, iyi bir şekilde eğitilecek.

Kalabalık şehirler ve gecekondu mahalleleri ortadan kaldırılacak. “Herkes kendi asmasının ve incir ağacının altında oturacak. Kimse kimseyi korkutmayacak. Bunu söyleyen, her şeye egemen Rab’dir.” (Mika 4:4, aynı zamanda Zekeriya 3:10 ayetine de bakınız.)

Günümüzdeki şehirlerin caddelerindeki telaş, gürültü ve bencillik sona erecektir. “İlerlemiş yaşlarından ötürü ellerinde bastonları ile yaşlı erkekler ve kadınlar yine Yeruşalim meydanlarında oturacaklar. Kentin meydanları orada oynayan erkek ve kız çocukları ile dolacak.” (Zekeriya 8:4,5) Günümüzdeki kentlerin caddeleri ya da meydanları ile kıyaslandığında ne kadar karşıt bir durum! “O gün atların çıngırakları üzerine ‘Rabbe adanmıştır’ diye yazılacak. Rabbin tapınağındaki kazanlar da sunağın önündeki çanaklar gibi olacak. Yeruşalim ve Yahuda’da her kazan, her şeye egemen Rabbe adanacak.” (Zekeriya 14:20,21)

Yalnızca İsrail değil, ama aynı zamanda uluslar da bereketi kabul edecekler. “ O gün bir çok ulus Rabbe bağlanacak. O’nun halkı olacak. O zaman Rab aranızda yaşayacak. Siz de beni her şeye egemen Rabbin gönderdiğini anlayacaksınız.” (Zekeriya 2:11) “Ve Rabbin tapınağının kurulduğu dağ son günlerde dağların en yücesi, tepelerin en yükseği olacak. Ulusların hepsi oraya akın edecek.” (Yeşaya 2:2) Her şeye egemen Rabbe yönelmek, O’na yalvarmak için çok sayıda halk ile bir çok ulus Yeruşalim’e gelecek.” (Zekeriya 8:22)

O günlerde yeryüzünde sevinç ve coşku hüküm sürecek. “Tanrınız Rabbin önünde yedi gün sevineceksiniz.” (Levililer 23:40) “Siz, oğullarınız, kızlarınız, kadın ve erkek köleleriniz, kentlerinizde yaşayan Levililer, yabancılar, öksüzler ve dullar bu bayramda hep birlikte sevineceksiniz. Tanrınız rabbin seçeceği yerde O’nun için yedi gün bayramı kutlayacaksınız. Tanrınız Rab ürününüzün tümünü ve el attığınız her işi kutsayacak. Böylece sevinciniz tam olacak.” (Yasanın Tekrarı 16:14,15) “İsrail’de sevinç oldu.” (1.Tarihler 12:40) Davut’un krallığı, Süleyman’ın krallığı ile birlikte Bin Yıl’ın bir örneğidir. “Yeni bir ezgi söyleyin Rabbe, ey, bütün dünya! Ezgi söyleyin ve Rabbin adını övün. Her gün duyurun kurtarışını. Uluslara, ‘Rab egemenlik sürüyor’ deyin. Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz. O, halkları adalet ile yargılar.” (Mezmur 96:1-11) “Rab egemenlik sürüyor, coşsun yeryüzü! Bütün kıyı halkları sevinsin!” (Mezmur 97:1)

Ama o zaman Rab egemenlik sürecek olmasına rağmen ve her tarafta esenlik, refah, sevinç v mutluluk olmasına rağmen, şeytan, insanı kötülük yapması için ayartmasın diye dipsiz kuyuda bağlanmış olmasına rağmen, yine de tüm bunlara rağmen günah tamamen ortadan kalkmayacak. Ve Mezmur 99’da, bu konuda şunları okuyoruz: “Rab egemenlik sürüyor, titresin halklar! Ey, adaleti seven güçlü kral, eşitliği sen sağladın.” Ve Mezmur 101 bize O’nun yargı yolları konusunda daha ayrıntılı bilgi verir: “Yok ederim dostunu gizlice çekiştireni. Katlanamam tepeden bakan gururlu insana. Hilekar evimde oturmayacak. Yalan söyleyen gözümün önünde durmayacak. Her sabah ülkedeki kötüleri yok ederek bütün haksızları Rabbin kentinden söküp atacağım.”

Son cümleden de anlaşıldığı üzere Rab “mahkeme kuracak” ya da şöyle ifade edecek olur isek her sabah ülkenin kötülerini yok edecek. Orada birkaç gün yaşayıp ölen bebekler olmayacak. Yaşını başını almadan kimse ölümü tatmayacak. Yüz yaşında ölen genç, yüz yaşına basmayan kişi lanetli sayılacak.” (Yeşaya 65:20) Bu sözlerden belli ki insanlar gelecek olan o görkemli günde çok ileri yaşlara kadar yaşayacaklar, çünkü yüz yaşında olan birinden genç biri olarak söz ediliyor.

Belki de bu zavallı dünyanın şimdiye kadar bildiği en parlak günler kral Süleyman’ın egemenliği sırasında idi. “Onun krallığı döneminde Yeruşalim’de gümüş, taş değerine düştü. Sedir ağaçları Şefela’daki yabanıl incir ağaçları kadar bollaştı.” (2. Tarihler 9:27)

Süleyman, tüm düşmanları ayaklarının altında iken kral olarak kral olarak egemenlik sürecek olan Rab İsa Mesih’in örneği idi.

Ama ah, bu yeryüzünün şimdiye kadar tanıklık ettiği en parlak günler ve biraz önce tanımlamış olduğumuz günler arasında ne büyük bir fark vardır! Vaiz kitabını okuyun ve orada söz edilen ruh boşluğuna dikkat edin, “Eğri olan doğrultulamaz ve eksik olan sayılamaz.” (Vaiz 1:15) “Güneşin altında bir şey daha gördüm: adaletin ve doğruluğun yerini kötülük almış.” (3:16) “Haksız kazanç bilgeyi delirtir. Rüşvet, karakteri bozar.” (7:7) “Zenginler düşük makamlarda oturur iken, aptallar yüksek makamlara atanıyor.” (10:6)

Ama konu “O’nun adalet sağlamak için gelmesi ve bu yeryüzünün tahtını almasıdır; Vaiz’deki iniltiler övgü şarkılarına dönüşecek.

Gelecek olan krallık üzerinde düşünmeyi bitirmeden önce gelin kısaca bu krallığın Yeni Antlaşmada yer alan örneğine bakalım. Mesih’in görünüşünün değişmesi ile ilgili öyküyü lütfen şu ayetleri okuyarak inceleyin: Matta 16:28’den Matta 17:6’ya kadar, Markos 9:1 ve Luka 9:27-36. Rab şöyle der: “Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında Tanrının egemenliğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.” Sonra Rabbin görünümünün değiştiğini okuruz. Öğrencilerin gözü önünde Rabbin görünümü değişti. “Rabbimiz İsa Mesih’in kudretini ve gelişini size bildirir iken uydurma masallara başvurmadık. O’nun görkemini gözlerimiz ile gördük,” (2.Petrus 1:16).

Yücelerdeki tahtı üzerinde oturan Rab İsa üstün görkemi içinde Tanrı idi. Kutsal dağda kimin sesi duyuldu? “İsa dua eder iken yüzünün görünümü değişti ve giysileri şimşek gibi parıldayan bir beyazlığa büründü. O anda görkem içinde beliren iki kişi İsa ile konuşmaya başladılar. Bunlar Bunlar Musa ile İlyas idi. İsa’nın yakında Yeruşalim’de gerçekleşecek olan ayrılışını konuşuyorlar idi. Görkem içindeki kutsalların dinlemekten asla bıkmayacakları bir konu! Musa, ölmüş ve dirilmiş olan o kutsalların bir örneğidir. İlyas ise hatırlayacağınız gibi ölmeden göğe alındı. O da, ölümden geçmeden Mesih ile birlikte olmak üzere yukarı alınacak olan o kutsalların bir örneğidir. (1.Korintliler 15:51) Örneğin bu kısmı bize krallığın göksel yanını anlatır. Bu nasıl bir örnektir! O göksel kutsalların görkemli Rableri ile birlikte sahip oldukları sevecen yakınlıkları, yukardaki Yuvamızın karakteri hakkında sözler ile anlatılamayacak şeyler anlatır.

Ama aynı zamanda bu örnekte Petrus, Yakup ve Yuhanna’yı halen ölümlü bedenleri – göksel kutsallar gibi diriliş bedenleri içinde değil -içinde görürüz. Ancak içlerinde göksel bedenlerini görür ve işitirler. Bu bize, o gelecek olan günde yenilenen İsrail’in yerini gösterir. Yersel Yeruşalim, yükseltilecek ve bir daha yıkıma uğramayacak.” (Zekeriya 14:10) “Kalk, parla, çünkü Işığın geliyor, Rabbin yüceliği üzerine doğuyor.” (Yeşaya 60:1, Vahiy 21:23,24) Petrus’un böyle bir durumda şu sözleri söylemesi garip değildir: “Burada bulunmamız ne iyi oldu.” Petrus, bu kutsal yerde biri Rab İsa, diğeri Musa ve öbürü de İlyas için olmak üzere üç çardak kurmak ister. Ancak krallığın zamanı henüz gelmemiş idi. Krallık gününde Çardak bayramı kutladıklarını ve çardaklarda kaldıklarını göreceğiz. (Zekeriya 14:16) Ama o günün gelmesine daha çok zaman vardı. Ve kralın önce çarmıha gitmesi gerekiyor idi. Ve o günde, bu gün olduğu gibi, Rab İsa’nın her zaman öncelikli üstünlüğüne sahip olması gerekiyor idi. Tanrı, sevgili ve biricik Oğlunun Musa ve İlyas ile aynı seviyeye indirilmesine izin veremezdi. Bu neden ile bir bulutun gelip onların üzerine gölge saldığını görüyoruz. Ve buluttan gelen bir ses şöyle der: “Bu benim Oğlumdur. Seçilmiş Olan’dır, O’nun sözünü dinleyin!” Ve aniden ses kesilince, İsa’nın tek başına olduğu görüldü. Artık diğer iki kişiyi göremiyorlar idi.(Markos 9:7,8) bizim de şu anda yaşamakta olduğumuz, krallıktan önceki günlere geri geldiler. Rabbe şükürler olsun ki, yücelik ve güce rağm, Musa ve İlyas’ın gözlerinin önünden kaybolmasına rağmen “YALNIZCA İSA” hala yanlarında idi. Ve O yeterlidir. İsa bugün de yanımızdadır. Evet, O’nu fiziksel gözlerimiz ile görmediğimiz doğrudur. Ama im aracılığı ile O’nu tam ortamızda görürüz ve yukardaki yüceliğinde sonsuza kadar bizim için yaşamakta olduğunu da görürüz. Ve O, yeterlidir! Evet, Tanrıya şükrediyoruz ki, özlem dolu yüreklerimiz haklı olarak şöyle feryat ediyor:” Krallığın gelsin!” Krallığın görkemlerini henüz görmemiş ya da onun zevklerini henüz tatmamış olmamıza rağmen yine de “YALNIZCA İSA” yeterlidir!


İsa, sen yeterlisin!
Zihnimi ve yüreğimi yeterince doldurursun.
Senin sabırlı yaşamın canımı sakinleştirir.
Senin sevgin, korkuları defeder.


Gelecek olan krallık konusunda ağırdan almaya ve bu konu üzerinde konuşmaya devam etmek için ayartıldık ve yine de arzu ettiğimiz kadar uzun bir şekilde bu konu üzerinde duramadık. Okurlarımızdan, Kutsal Kitaplarını almalarını, Rableri ile baş başa kalarak, çok kısa değindiğimiz bu güzel yazılardan bazılarını okumalarını isteyemez miyiz? Mezmur 72’yi bir kez okuyun ve sonra kendiniz için bir kez daha okuyun ve Mesih’in egemenlik süreceği o gelecek günlerin sevinçlerinden bol bol için. Bırakın bu sevinçler yüreğinize ve canınıza girsinler ve şeytanın bu dünyanın prensi olduğu bu karanlık günlerde çevremizi kalın bir sis gibi saran sıkıntılar için bu sevinçlerin ne kadar harika bir panzehir olduklarının farkına varın.

“Ey Tanrı, adaletini krala, doğruluğunu kral oğluna armağan et. Senin halkını doğruluk ile mazlum kullarını adilce yargılasın. Dağlar ve tepeler, halka adilce selamet getirsin. Mazlumlara hakkını versin! Yoksulların çocuklarını kurtarsın, zalimleri ise ezsin! Güneş ve ay durdukça kral, kuşaklar boyunca yaşasın! Yeni biçilmiş çayıra düşen yağmur gibi, toprağı sulayan bereketli yağmurlar gibi olsun! O’nun günlerinde doğruluk serpilip gelişsin. Ay ışıdığı sürece esenlik artsın. Egemenlik sürsün denizden denize, Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek!” (Mezmur 72:1-8) Mezmur 72’nin hepsini okuyun ve bizlerin de mezmur yazarı gibi şöyle feryat etmemiz gerektiği üzerinde düşünün:—


“Rab Tanrıya, İsrail’in Tanrısına övgüler olsun! Harikalar yaratan yalnız O’dur. Yüce adına sonsuza dek övgüler olsun. Bütün yeryüzü O’nun yüceliği ile dolsun. Amin! Amin!” (Mezmur 72:8, 18, 19)

“Canını feda ettiği için gördükleri ile hoşnut olacak. Doğru kulum kendisini kabul eden bir çoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını O üstlendi.” (Yeşaya 53:11)


Şimdi Levililer 23.bölüme geri dönüyoruz. Ve diğer ayetlerden öğrendiklerimizin ışığında Tanrının bize gelecek olan bu parlak günler hakkında Tanrı sözünün Kutsal Ruh aracılığı ile bize ne söylediğinin ardından gidelim.

En sıradan okuyucu bile Çardak bayramının öyküsünün bölümümüzde diğer bayramlardan daha fazla yer aldığının farkına varmıştır. Bazı bölümler iki kez tekrar edilmiş gibidir. Tanrının Ruhunun bu son sahne üzerinde durmaktan zevk aldığına inanıyorum. Mesih çektiği acıların ürünün görecek ve canı tatmin olacaktır.

Buğdayın hepsi ambara toplanır. Tarlalardaki çalışma sona erer. Her yanda bolluk vardır. Şimdi dinlenme ve zevk alma zamanıdır. “Hiç bir kötülük olmayacaktır” sözlerini iki kez okuruz. Birinci günde ve sekizinci günde ne olur ise olsun kötülük olmayacaktır. İlk gün bize bu bayrama giriş hakkında yani, Krallık hakkında konuşur. Daha sonra göreceğimiz gibi, sekizinci gün yeni bir başlangıçtan söz eder ve sonsuz konuma kadar ulaşır. Her ikisi için de kullanılan sözcükler birbirine benzer. Krallığa giriş olsun ya da sonsuzluktaki payımız olsun artık “kötü işlere” yer olmayacaktır. Her ikisine de giriş hakkımız aynıdır. Ve giriş yalnızca Mesih’in değerli kanı, bu bayram boyunca sunulan kurbanların aslı olan güçlü Kurban aracılığı ile mümkün olabilir. Krallık olsun ya da sonsuzluk olsun bizim onlara girişimiz kesinlikle kendi işlerimizin karşılığı ya da değeri ile ilgili değildir! Bizim kötü ve kusurlu işlerimiz Tanrının huzurunda durabilmemiz için bizi asla yetkin kılamaz! İşlerimiz, uyanık kalmamız, galip gelmemiz ve tüm toplu çabalarımız bize o görkemli Krallığa girme ya da onun ötesindeki Sonsuz Dinlenme’ye geçme ayrıcalığı veremez!

Krallıktaki konumumuz burada yeryüzündeki yürüyüşümüz tarafından belirlenir gibi görünmektedir. On kent üzerinde yetki sahibi olan kişileri ve beş kent üzerinde yetki sahibi olan diğerlerini okuruz. (Luka 19:17,19)

Bölümümüzün 42.ayeti bu konuyu daha da net hale getirir: “Yedi gün çardaklarda kalacaksınız. Bütün yerli İsrailliler çardaklarda yaşayacak.” Çardak bayramını atanan şekilde yerine getirme hakkı işlere değil, doğuma bağlıdır. Fısıh bayramında bile bu konuya ilişkin bir öneri yoktur! Kapı sövelerine kan sürenlerin yalnızca İsrailliler olmadığını biliyoruz:“Daha pek çok kişi de onlar ile birlikte gitti.” (Mısır’dan Çıkış 12:38) Mısır’dan çıkan bu kalabalığın “karışık bir kalabalık” olduğunu gördük. “Sünnet edilmiş olan istekli yabancıların Fısıh etini yiyebileceklerini okuruz; yabancılar için bile sağlayış vardır. (Mısır’dan Çıkış 12:48) Ama Çardak bayramı doğuma bağlıdır: “İsrailli olan herkes çardaklarda kalacak.” Ve aynı zamanda göksel Krallığa girme hakkı da doğuma bağlıdır. “Bir insan yeniden doğmadıkça Tanrının Krallığını göremez.” (Yuhanna 3:3) Bizim işlerimiz olmadan, yalnızca yeniden doğmakla Krallığa girme hakkımız vardır.

İsraillilerin kaldıkları çardaklar İlk gün meyve ağaçlarının güzel meyvelerini, hurma dallarını, sık yapraklı ağaç dallarını ve vadi kavaklarını toplayıp Tanrınız Rabbin önünde yedi gün şenlik yapacaksınız.” (Levililer 23:40) (Bu ayetleri Vahiy 7:9 ve Mezmur 137:2 ayetleri ile karşılaştırın.) Ancak Krallığa girme hakkını veren, palmiye dalları değil idi. Aynı şekilde vadi kavakları da o görkemli günde pay almaya engel olmadı. Öyle sanıyoruz ki, o göksel topluluktaki herkes, geri dönüp çöldeki bu yolculuğa baktığı zaman, hurma dallarını ve vadi kavaklarını birlikte toplamanın ne anlama geldiğini anlayacaktır. (43.ayete bakın) O zaman göreceğiz ki, Tanrıyı sevenler için her şey gerçekten de iyilik için işlemektedir. (Romalılar 8:28) O zaman bileceğiz ki, olan her şey bizim uğrumuza idi. (2.Korintliler 4:15) Ve o gün geldiği zaman herkesin Tanrıdan gelen övgüsünü aldığını göreceğiz. (1.Korintliler 4:5) O göksel bayramda içinde hurma dallar olmayan tek çardak bile olmayacağına inanıyoruz. Burada yeryüzünde ne kadar başarısız olmuş olsak da tanrının övgüsünü Mesih’in kanı bizi örttüğü için alacağız. Bizim yalnızca yenilgi gördüğümüz yerde Kurtuluş Komutanımız Zafer görür. Bereketli düşünce: “Bu zafer, dünyayı yenen imanımızın zaferidir.” (1.Yuhanna 5:4) İyi işlerimizin zaferi değildir!

Nehemya’nın gününde (daha sonra bu konuda konuşmayı umuyoruz), Çadır bayramında kullanılan ağaçların tanımı çok dikkat çekicidir. “Dağlara çıkın, yasada yazılana uygun olarak, çardak yapmak üzere zeytin, iğde, mersin ve hurma dalları ile sık yapraklı ağaç dalları getirin.” (Nehemya 8:15) Burada vadi kavaklarından söz edilmediği dikkatinizi çekecektir. Bunun nedeninin daha önce Nehemya ve Ezra bölümlerinde halkın ağlayışı durduğu için “Rabbin sevinci gücümüzdür!” sözlerinin yer almasıdır. Rabbin gözyaşlarımızı sildiği ve bize tam sevinç verdiği zamanlar vardır. Romalılar 11.bölümde zeytin dallarının İsrail ve yabani zeytin dallarının diğer Uluslar olarak yorumlandığını düşünüyorum. Burada ise onların, Çardak bayramının kutlanması için bir arada işlenmiş olarak buluyoruz.

Bayramın her bir günü için özel kurbanlar olması gerekiyor idi. “Yedi gün Rab için yakılan sunu sunacaksınız. Sekizinci gün kutsal bir toplantı düzenlemeli ve Rab için yakılan sunu sunmalısınız. Bu, bayramın son toplantısıdır. Gündelik işlerinizi yapmayacaksınız.” (Levililer 23:36) Çölde Sayım 29:12-40 ayetlerinde bu kurbanlar ile ilgili ayrıntılı bilgi görürüz. Yakılan sunu boğaları kapsar; belki de yüce Kurbanımızın eşsiz değerini bize anlatmak içindir. Koçlar, O’nun ölüm derecesindeki adanmışlığını anlatırlar ve kuzular, O’nun yumuşak huyluluğunu ve Tanrının Kuzusu olarak gelmiş olduğu özel yolu bildirirler. Tüm kurbanların kusursuz olmaları gerekir; kurbanların hepsi O’nun lekesiz saflığını ve Tanrı için nasıl bir hoş koku olduğuna örnek olmalıdırlar. Günah sunusundan özellikle yedi günün her biri için söz edilir ve yine özellikle sekizinci gün dikkat çekicidir. (Çölde Sayım 29:38) Aynı zamanda Hezekiel 45:25 ayetinde gördüğümüz, günah sunusunun, yakma sununun ve tahıl sunusunun Bin Yıl’ın günlerindeki Çardak bayramında sunulması gereken kurbanlara dahil edilmeleri gerektiğidir.

Bayramın yedi günü boyunca kurban edilen boğalar ile ilgili bazı dikkat çekici bilgiler elde ederiz. Bayramın Birinci günündeki kurban, hepsi kusursuz olan on üç genç boğadan, iki koçtan ve bir yaşında on dört erkek kuzudan oluşuyor idi. (Çölde Sayım 29:13) İkinci günde sunulan boğaların sayısı on iki idi. Üçüncü gün, boğa sayısı on bir idi. Dördüncü gün ise boğa sayısı ona inerdi. Yedinci güne kadar Rabbe sunulan boğaların sayısı yedi olur idi. Bu durum bize, onlar için bu yüce Krallığı kazanmış olan Kurbanın değerinin düştüğünü mü ifade etmektedir? Krallığın yersel yönü açısından durum buna benziyor gibidir. Barışın Bin Yılında ortaya çıkan korkunç acı, savaş ve yargıların katliamı daha önce görmüş olduğumuz gibi bazı ulusların “sahte itaatlerine” neden olmuş idi.

Yıllar geçtikçe, her şeyi borçlu oldukları Kişi’ye duydukları şükran duyarlar ve Bin Yıl sona erdiğinde ve şeytan dipsiz derinliklerdeki zindandan çözüldüğünde, sayıları denizin kumu kadar çok olan ulusları yeryüzünün dört bucağında buluruz (başlangıçta “üzerinde çok az insan yaşayan” Bin Yıl’lık dönemdeki yeryüzündeki koşullar ile büyük bir zıtlık). Bu uluslar, bin yıl süre ile adil ve lütufkar bir egemenlik süren kralların Kralına karşı savaşmak için şeytanı izlemeye hazırdırlar. (Vahiy 20:7,8)

Bu, bizim için çok ciddi bir ders olabilir. Efes’teki kilise gibi bizim sevgimiz de soğumasın diye uyanık kalalım. (Vahiy 2:4) Kurbanımıza sunduğumuz övgünün gün geçtikçe azalmaması için de uyanık olalım. Gözlerimiz ve yüreklerimiz sürekli bizim yerimize her şeyi tamamlayan o Kutlu Olan ile meşgul olmalı. Öyle ki, son gün kurbanı ilk günün kurbanı ile aynı olabilsin. Bu durum her birimiz için geçerli olsun!

Boğaların sayısının on dört (iki kez yedi) değil de on üç olması bizim bu Bin Yıl içinde, günahın ortadan kaldırılacağı o mükemmel zamandan biraz geride kaldığımızı belirtiyor olabilir. Ama bunun doğru olmasına rağmen yine de bayramın ilk günü ile ilgili şu satırları okumak ne hoştur, (Levililer 23:39), “İlk günde dinlenme olacak ve sekizinci günde de dinlenme olacak.” Rab, şimdi bile hala dinlenme ve huzur sunar. “Ey, bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin! Ben size rahat veririm. Boyunduruğumu yüklenin ve benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. Boyunduruğumu taşımak kolaydır ve yüküm hafiftir.” (Matta 11:28-30)Ama gelecek olan günlerde, lanet tamamen yok edildiği ve Esenlik Prensi egemenlik süreceği zaman daha büyük bir dinlenme olması gerekir. Bu savaşlar tarafından ezilmiş yeryüzü için ne güzel bir bereket! Dinlenme, Esenlik ve Sevinç! Rab o gün tez gelsin! Krallığın gelsin, gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun!

Çardak bayramı konusundan ayrılmadan önce İsrail’in bu bayrama ne kadar az değer verdiğini üzülerek fark etmemiz gerekir. Nehemya 8:17 ayetinde şunları okuruz: “sürgünden dönen herkes yaptığı çardakta oturdu. İsrailliler Nun oğlu Yeşu’nun döneminden beri böyle bir kutlama yapmamışlar idi. Herkes büyük sevinç içinde idi.” Davut ve Süleyman’ın görkemli günlerinde bile günler, gelecek olan Krallığı beklediler. Ve bu bayramı belirlenen şekilde (bayramı kutlamalarına rağmen) yerine getirmediler. Bakınız 2.Tarihler 7:8-10; 8:13; 1.Krallar 8:12! Ve (ahit sandığının yeni inşa edilen tapınağa getirildiği) bu bayramda sürgünden dönen ve bu bayramı tutulması gerektiği gibi tutan çok zayıf ve az sayıda bir grup arta kaldı. Rabbin gelişi ve gelecek olan Krallık ile ilgili ümit, yüreklerimizde şimdiye kadar olduğundan çok daha ışıltılı bir şekilde parlasın. Bu dilek gerçekten de yerine gelsin!

Hagay’ın yürekleri teşvik ederek harekete geçiren şu çağrısı Çardak bayramı sırasında yapıldı: “Yüreklenin ve işi sürdürün çünkü ben sizinle birlikteyim.” (Hagay 2:1-9) Orduların Rabbi,” Sonraki evin yüceliği önceki evin yüceliğinden daha büyük olacak ve ben bu yerde esenlik vereceğim” diyor. “Bizler hala bu vaat edilmiş esenlik için bekliyor iken her birimiz bu ayetlerdeki mesaj ile teşvik bulalım: ’Güçlü olun, yüreklenin ve işi sürdürün!”

Rabbimizin kendisinin “tapınağa gittiği zaman” Çardak bayramı zamanı idi. (Yuhanna 7:2,14) Bu bayram artık Rabbin bayramı olarak adlandırılmaz; Yahudilerin Çardak bayramı olarak adlandırılır. Kral kendisine ait olanlar için gelmiş idi ve kendisine ait olanlar O’nu kabul etmediler. (Yuhanna 1:11) O, Yahudilere Krallığı sundu ve onlar Krallığı reddettiler ve şimdi de rab onların bayramını reddediyor.

Ama “bayramın o büyük ve önemli gününde yani son gününde” (konuya son vermeden önce üzerinde konuşmamız gereken sekizinci gün)”İsa ayağa kalktı ve yüksek ses ile şu sözleri söyledi: “eğer biri susarsa bana gelsin ve benden içsin. Kutsal yazılarda yazılmış olduğu gibi, bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacaktır. (ama O burada kendisine iman eden kişilerin aldığı Kutsal Ruh’tan söz ediyor idi. Çünkü Kutsal Ruh daha verilmemiş idi. Çünkü İsa henüz yüceltilmemiş idi.”

İnsanlar tarafından hor görülen ve reddedilen Kral ile Krallığın, - Çardak bayramının örnek olduğu – ertelenmesi gerekir. Ve Yahuda şimdi, çok uzun zaman önce reddetmiş olduğu dinlenme, sevinç ve huzuru yaklaşık 2000 yıldır beklemektedir. Ama kutsal yazılarda yapılmış olan şu alıntıyı görürüz: Rab, kendisine ait olanlara Çardak bayramı yerine kendi Kutsal Ruhunu verir ve biz böylece şimdi burada yeryüzünde bile dinlenme, huzur ve sevince sahibiz. Eğer susayan olur ise Rab o kişiye, Kendisine gelmesi ve Kendisinden içmesi için çağrıda bulunur. O’na iman eden kişinin içinden (en derin duygular ile yüreğinin merkezinden) diğer kişileri tazelemek için diri su ırmakları akacaktır. Zavallı kase şimdi öylesine doludur ki, taşmaktadır.

Rab geldiği zaman biz ekin biçeceğiz ve bağbozumu olacak. Ve sonra tam bereket gelecek: ama o bereket gelene kadar bereket yerine Kutsal Ruh’a sahibiz. Ve bizim konumumuzun göklerden gelecek olan Mesih’i beklemek olması gerekir.

Ancak yalnızca İsrail’in değil, dünya uluslarının bile İsrail ile aynı şekilde kutlayacak oldukları o gün geliyor! Ama biz, Zekeriya 14.bölümde 16.ayet ile başlayan şu dikkat çekici bölümden alıntı yapmadan geçemeyeceğiz: “Yeruşalim’e saldıran uluslardan sağ kalan hepsi her şeye egemen Rab olan Kral’a tapınmak ve Çardak bayramını kutlamak için yıldan yıla Yeruşalim’e gidecekler. Yeryüzü halklarından hangisi her şeye egemen Rab olan Kral’a tapınmak için Yeruşalim’e gitmez ise ülkesine yağmur yağmayacak. Mısırlılar bunlara katılıp Yeruşalim’e gitmezler ise Rab onları da Çardak bayramını kutlamak için Yeruşalim’e gitmeyen tüm ulusların başına getirdiği aynı bela ile cezalandıracak. Mısırlılara ve Çardak bayramını kutlamak için Yeruşalim’e gitmeyen tüm uluslara verilecek ceza budur.”

Bu ayetlerde üç şeyin farkına varmamız gerekir. Birincisi, uluslar her yıl orduların Rabbi Kral’a tapınmak için Yeruşalim’e geleceklerdir. Bu Kral, Rab İsa Mesih olacaktır. O zamanlar, O’nun Yeruşalim’de egemenlik sürdüğünü göreceğiz. İkinci olarak, ulusların da tapınmak için gelmeleri gerektiğini görürüz. Şimdi, Rab O’na tapınması için kimseyi zorlamaz. Bu dünyada Rabbe tapınmayı reddeden büyük maddesel zenginliğe sahip pek çok kişi vardır. Ama O, şimdi hem iyilerin hem de kötülerin üzerine yağmurunu gönderir. (Matta 5:45) Gelecek olan zamanda uluslar itaat etmediği ve Kral’a tapınmak için gitmedikleri ve Çardak bayramını kutlamadıkları takdirde yağmur alamayacaklar idi. Bu, dikkat çekici bir noktadır; Fısıh ya da Penti kost bayramını değil yalnızca Çardak bayramını kutlamaya çağrılırlar. Fısıh ve Pentikost bayramları, Kilise ile özel olarak ilgilidir. Çardak bayramı ise Krallık ile ilgilidir.

Çardak bayramı, bayramın en önemli günü olan Sekizinci Gün ile kapanır. Sekizinci Gün, yeni bir başlangıcı ifade etmektedir. Bayramın yedi günü Mesih’in egemenlik süreceği Bin Yıl’ı anlatır. “Bundan sonra Mesih, her yönetimi, her hükümranlığı ve her gücü ortadan kaldırıp egemenliği Baba Tanrıya teslim ettiği zaman son gelmiş olacak. Çünkü Tanrı O’nun tüm düşmanlarını ayakları altına serinceye dek O’nun egemenlik sürmesi gerekir. Ortadan kaldırılacak son düşman ölümdür. Çünkü, ‘Tanrı, her şeyi Mesih’in ayakları altına sererek O’na bağımlı kıldı.’ ‘Her şey O’na bağımlı kılındı’ sözünün, her şeyi Mesih’e bağımlı kılan Tanrıyı içermediği açıktır. Her şey Oğula bağımlı kılınınca Oğul da her şeyi kendisine bağımlı kılan Tanrıya bağımlı olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde her şey olsun.” (1.Korintliler15:24-28)

Sekizinci Gün bize sonsuzluğun bu uzun Şabat’ını anlatır. Levililer 23:39 ayetinde “sekizinci gün bir şabat” yani, dinlenme olacaktır diye yazılıdır. Yaratılış :2,3 ayetlerinde şunları okuruz: ”Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi. Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirerek dinlendi.” Ama ne yazık ki, günah, çok geçmeden Tanrının dinlenmesine girdi. Bu neden ile, Tanrı Oğlunun, ”Babam hala çalışmaktadır. Ben de çalışıyorum” (Yuhanna 5:17) demesi gerekir. Ve yaklaşık altı bin yıl boyunca Baba ve Oğul zavallı, sefil ve günahkar insan için çalışmaktadır. Ama “böylece Tanrı halkı için bir Şabat günü rahatı kalıyor.” (İbraniler 4:9) Günah, yedinci günün dinlenmesini bozmuştur. Geriye sekizinci günün rahatı kalır.

Çölde Sayım 29:35-38 ayetlerinde Çardak bayramının Sekizinci gününde sunulması gereken özel kurbanları görürüz. Sekizinci gün bir toplantı düzenleyecek ve gündelik işlerinizi yapmayacaksınız. Yakmalık sunu, yakılan sunu, Rabbi hoşnut eden koku olarak kusursuz bir boğa, bir koç ve bir yaşında yedi erkek kuzu sunacaksınız. Boğa, koç ve kuzular ile sayısına göre istenilen tahıl sunularını ve dökmelik sunuları sunacaksınız. Günah sunusu için bir teke sunacaksınız. Bu sunular günlük yakmalık sunu ile tahıl sunularına ve dökmelik sunulara ek olacak.” Sonsuzluğun uzun dinlenmesi boyunca her zaman ve daima yakmalık sununun hoş kokusu Rabbe yükselecek. Sonsuzluğa paydaş olma ayrıcalığına sahip olanlardan hiç biri bu konudan bezmeyecek ve bayramın yedi günü boyunca söz konusu olan o güçlü kurbanın değerini bilecek! Yakmalık sunu yalnızca hoş kokusunu göndermek ile kalmaz, aynı zamanda tüm sonsuzluk boyunca Acılar Adamı’nın burada yeryüzünde yürüdüğü yoldan, yani O’nu çarmıha götüren yoldan söz edecek. Ve günah sunusu da aynı şekilde unutulmayacaktır. Günahlar çoktan, bir daha anılmamak üzere yok olmuştur ama O’nun canını bir günah sunusu yapması ve bunu “benim için yaptığı” gerçeğini sonsuza dek hatırlayacağız.

Rabbin sonsuzluktan sonsuzluğa kadar olan bayramlarında olduğu gibi Tanrının yollarını küçük ölçüde de olsa izlemeye çalıştık. Ve önümüzdeki büyüleyici sahneye tutsak olmuş gözlerimiz ile baktığımız zaman hemen şimdi bile, sonsuzluğun sayısız çağları boyunca yüz üstü yere kapanıp tapınırız ve feryadımız şöyle olur:

“Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek tahtta Oturan’ın ve Kuzu’nun olsun.” (Vahiy 5:13)