(Çölde Sayim 21: 1-18; Yesu 5: 1-15).
Simdi “tunç yilan” ve “Seria” ile baglantili olan gerçege bakacagiz. Mesih’in ölümü ile ilgili iki görünüm mevcuttur. Her ikisi de gerçegi birbirinden tamamen farkli sekilde sunar. Ama yine de canlarin simsiki sarilmasi gereken en önemli noktanin farkinin su oldugunu düsünüyorum; tunç yilan örneginde Tanrinin benligimden kendisi için nasil kurtulduguna iliskin harika gerçege sahibiz. Ve Seria konusunda ise, benim kendi tecrübem ile kendi kendimden nasil kurtulacagim ile ilgili gerçegi görürüz.
Misir’dan Çikis kitabinda yer aldigi gibi, Tanrinin Israil için amaci, onlari Misir’dan çikartmak ve süt ve bal akan verimli ve çok büyük bir ülkeye götürmek idi. Tanrinin amacini anlama konusundaki kavrayisin canda daha derin hale gelmesi yogun bir konudur ve araya hangi kosullar girerse girsin, Tanri’nin amaci hayal kirikligi ile sonuçlanmayacaktir. Firavunun tüm muhalefetine ve verdigi pek çok ödüne ragmen, Tanri onlari Misir’dan çikardi ve Israil’in çöldeki basarisizligina ragmen, onlari Kenan diyarina getirdi.
Her seyden önce kapi sövelerine sürülen kurtulus kani gerçegi önem tasir. Bu görünüm sunu ifade eder: Biz günahkarlar Rab Isa Mesih’in ölümü araciligi ile Tanrinin yargisindan kurtulduk ve “ateste kizartilmis kuzu” – Mesih’in acilari ve ölümü - ile besleniriz, canlarimiz Onun ölümü ile ifade edilene dahil olur.
Daha sonra, Kamis denizi ile ilgili bölüm gelir. Burada gördügümüz sudur: bizim ve günahlarimiz için Mesih’in öldügü ve dirildigi gerçegi, düsmanin gücünün tamamen kirilmis olmasi, Tanrinin kurtarisinin görünmesi ve halkin duydugu sevinç. Ben, Kamis Denizinin Mesih’in günahlarimiz ve ayni zamanda bizim için ölmesi ve dirilmesini temsil ettigine inaniyorum. Ve genç bir canin bu gerçegi görmesi çok önemlidir; düsmanin ülkesinden kurtarilmistir, o ülkeden ölüm ve dirilis araciligi ile tamamen disariya çikarilmistir. Seria konusuna gelindigi zaman, ayni gerçege belirli bir sekilde tekrar deginilir. Canimin Tanrinin önünde Mesih ile baglantili olarak ölmüs ve dirilmis oldugunu görmesi büyük bir olaydir. Romalilar mektubunda bu konuya deginilir. Kamis denizinin Romalilar mektubu ile birlikte bana ögrettiginin su olduguna inanirim: Bana karsi olan her seyden kaçmak için ölümün içine alinirim. Ölüm araciligi ile – Mesih’in ölümü benim ölümüm olarak görülür – benlikteki bir insan olarak bana baski yapan her seyden kurtulmus olurum. Romalilar 5. bölümde ilk insan olan Adem ile beraberlikten kurtulursunuz; ölüm Adem ile olan baginizi keser. Romalilar 6. bölümde bir efendi olan günahtan kurtulursunuz; ve Romalilar 7. bölümde ihlal edilmis bir yasa ile baglantili olan mahkumiyetten ya da suçluluktan kurtulursunuz.
Israil’i bir topluluk olarak Kamis denizinden içeri girerken gördügünüze dikkat etmek çok çarpici bir noktadir. Ama onlarin disari çiktiklarini hiç bir zaman görmezsiniz. Onlar denizden disari çiktilar, ama disari çiktiklarindan söz edilmez. Sanirim bunun nedeni sudur: Seria’ya geldiginiz zaman, onlarin Seria’dan içeri girdikleriniokumazsiniz, ahit sandiginin Seria’ya girdigini görürsünüz, ama onlarin disari çiktiklarini okursunuz. Gerçek sudur, Kamis Denizi ve Seria birlesmesi. Tanrinin amaci onlari Misir’dan disari çikartmak ve Kenan diyarindan içeri sokmak idi.
Ama simdi diyeceksiniz ki, her ikisinin arasina çöl girdi. Evet, ama bu, Tanrinin amacina dahil olan bir konu degildi. Yollarina dahildi, ama O’nun amaci, halki önce disari çikarmak sonra içeri sokmak idi. Arada geçen kirk yil, onlarin ne olduklarini ögrenmeleri için degerlendirildi ve onlara ayni zamanda Tanri lütfunun yollari ile ilgili ögretis almalari için de firsat oldu. Eger Ibraniler kitabinin on birinci bölümüne bakar iseniz, su okuyacak olduklariniz sizi sarsacak. “Iman sayesinde Israilliler karadan geçer gibi Kamis Denizinden geçtiler. Misirlilar bunu denedikleri zaman boguldular.” Bunun anlami sudur: dogal olan iman yolunda yürüyemez. Ve bundan sonra gelen ayette neler yazilidir? “Israilliler yedi gün boyunca Eriha surlari çevresinde dolandilar, sonunda imanlari sayesinde surlar yikildi.” (Ibraniler 11.29,30) Burada Seria’dan söz edilmez. Neden? Çünkü sonunda Seria’nin bulundugu çölden geçen yolculuk, iman yolu degil, basarisizlik yolu idi. Tanri, iman yasaminin tarihçesini hatirladigi zaman, Kamis Denizinden geçisin ve Eriha surlarinin çöküsünün bir arada yazildigini görürüz. Her ikisinden bir arada söz edilir ve çöldeki kirk yildan bu kadar bahsedilmez.
Pekala, Tanrinin egemen lütfu araciligi ile kurtarilip görmüs oldugumuz gibi Misir’dan çikartildiktan sonra, Kenan diyarina girmeleri için kirk yil geçmesi gerekti. Yolculuklari dört asamaya ayrildi. Ilk asama, hepimizin yakindan bildigi gibi, Kamis Deniz kiyilarindan Sina’ya gelisleri idi. (Misir’dan Çikis 15-19:1,2) Yolculuklarinin bu asamasinda tamamen saf egemen lütuf altinda idiler. Sularin aci oldugu Mara bölgesine geldikleri zaman, Tanri aci sulari tatli su haline çevirdi. Aciktiklari zaman onlara gökten ekmek verdi. Susuzluktan ölüyoruz dedikleri zaman, kayaya vurdu ve kayadan sular akti. Bir düsman ile karsilasmalari gerektigi zaman Musa, tepeye çikarak onlar için aracilik etti ve Yesu asagidaki vadide onlari kesin bir zafere ulastirdi. Orada Kutsal Ruh araciligi ile dirilmis bir Mesih’in Tanri halkini zafere götüren enerjisine tanik olduk.
Ilk asama bizi Misir’dan Çikis kitabinin orta bölümüne götürür. Kitabin geri kalan kismi ise, Tanrinin, içinde konut kuracagi tapinagin insa edilmesi ile baglantili talimatlar ile ilgilidir. Levililer kitabi, onlarin Tanriya nasil yaklastiklarina dair davranislarini gösterir. Mesih, tüm tapinmanin temeli olarak bütün bu örnekler ve figürler içinde sunulur. Levililer kitabinin en önemli konusu budur.
Çölde Sayim kitabina gelindigi zaman, Tanri halkinin çöldeki yol programini okursunuz. Okumus oldugum bölüm, onlarin tarihinin gerçekten en son asamasidir. Tunç yilan öyküsü devreye girdigi zaman, yolculuklarinin sonuna yaklasmislardi. Konumuz ile baglanti kurmak için kitabin ilk kismina kisaca göz gezdirecegim.
Kitabin ilk on bölümü, onlarin siraya konmasi ve yolculuk için hazirlanmalari ile ilgilidir. Çölde Sayim kitabi su ayet ile baslar: “Israillilerin Misir’dan çikislarinin ikinci yili ikinci ayin birinci günü Rab, Sina çölünde Bulusma Çadirinda Musa’ya söyle seslendi.” (Çölde Sayim 1:1) Yolculuklarinin ilk asamasi olan ilk on üç ay, Kamis Denizinden Sina’ya gitmeleri ile geçti. Ve bildiginiz gibi, orada, akilsizlik ederek kendilerini yasa altina soktular. Lütfu terk ettiler ve üzerlerine Tanri’nin önünde yürüme sorumlulugunu yüklediler. Bereketlerinin davranislarina bagli olmasi gerektigine razi oldular. Bu konulardan söz eder iken hepimizin ögrenmesi gereken sey, bereketin tek sirrinin, Onun amaci ile baglantili olarak, Tanri’nin lütfu oldugudur.
Tekrar ediyorum, Çölde Sayim’in ilk on bölümünde ögrendiginiz, Tanri’nin onlari hazirlama seklidir. Onlari çevresinde topladi ve Kendisi aralarinda yasadi. 10. bölüme geldiginiz zaman, sunlari okursunuz: “Ikinci yilin ikinci ayinin yirminci günü, bulut levha sandiginin bulundugu konutun üzerinden kalkti.” (Çölde Sayim 10:11)
Yani, yirmi günde hepsi düzene sokuldu. Tanri, o zaman onlarin tam ortasinda idi, ama Musa, ayni hepimizin yaptigi gibi, çölde konaklayacaklari iyi yerleri ögrenmek isteyerek, çölde kendilerine rehberlik etmesi için Hovav’a dönerek söyle dedi: “Bizimle gel… lütfen bizi birakma, çünkü çölde konaklayacagimiz yerleri sen biliyorsun. Sen bize göz olabilirsin.” (Çölde Sayim 10:29-32) Çöl çocugu onlarin rehberi olmayi reddeder ve Rab o zaman yumusak lütfu nedeni ile söyle der: Ben size öncülük edecegim ve Rabbin Antlasma sandigi onlara rehber oldu. Önceleri bulut sütunu rehberleri idi, ama sonra Rab harika lütfu sayesinde bizzat Kendisi onlara öncülük etti. (Çölde Sayim 10:33) Sevgili dostlar, basarisizlik karsisinda Tanrinin gösterdigi harika lütfu görüyoruz.
Ve simdi Israil halki tarihinin çok üzücü bir bölümüne geliyoruz. Tarihlerinin ikinci asamasi çok kisa sürdü, ama çok sayida olay oldu. Bu olaylar su ayetlerde yer alir: Çölde Sayim 10:11-36, 11,12,13,14 ve 15. Kades’e çok çabuk ulastilar (bakiniz Çölde Sayim 12:16, Çölde Sayim 13.26).
Horev’den Seir dagi yolu ile Kades Barnea’ya gitmek on bir gün sürer. (Yasanin Tekrari 1:2) Ama o bir kaç gün içinde çok büyük basarisizliklar ile karsilasildi. On birinci bölümde halkin söyledigi su sözleri duyariz: “Simdi ise yemek yeme istegimizi yitirdik. Bu man’dan baska hiç bir sey gördügümüz yok.” (Çölde Sayim 11:6) Sade bir dil ile belirtecek olur isek, bu Mesih’ten sikildiklari anlamina gelir. Ah sevgililer, aramizda Mesih’ten sikilmis olan var mi? Mesih’ten baskasini istiyor muyum? Ilk basarisizlik budur.
Sikayet etmeleri üzerine, bölümün sonunda Rabbin onlara bildircin verdigini görürüz ve sonra onlarla Kendi yönetimine göre ilgilendi (Çölde Sayim 11:31-34). “Yediler, tika basa doydular. Isteklerini yerine getirdi Tanri. Ancak onlar isteklerine doymadan, daha agizlari dolu iken, Tanrinin öfkesi parladi üzerlerine. En güçlülerini öldürdü, yere serdi Israil yigitlerini.” (Mezmur 78: 29-31) Eminim hepiniz bu olay ile ilgili olarak Mezmur’da belirtilen Tanri Ruhunun yorumundan çok etkileneceksiniz. Ben istedigimiz seyi elde ettigimize gerçekten inaniyorum. Eger et istiyor isem, Tanri bana et verecektir, ama et ile birlikte can zayiflayacak ve terbiye edilecektir. Tanrinin terbiye eden eli bu olayda onlara dokundu. Bu durum, Misir’dan Çikis kitabinin on altinci bölümündeki ilk olay gibi degildi. Orada et istemislerdi ve Tanri onlara bildircin vermisti. Orada iken saf lütuf topraginda bulunuyorlardi, ama simdi sorumluluk aldiklari toprak üzerinde olduklari için Tanri farkli davranir. O olayda lütuf araciligi ile karsilik verilen günah vardi, burada ise terbiye ile yargilanan günah vardir.
Sonra Çölde Sayim kitabinin on ikinci bölümünde kahin, Harun ve peygamber Miryam, Tanrinin temsilcisi olan Yesurun’daki kral Musa’ya karsi ayaklandilar. Bir sonraki bölüme geldiginiz zaman, güzel ülkenin nasil oldugunu anlamak ve hangi yoldan gideceklerini görmek için casuslar gönderdiklerini okursunuz. (bakiniz Yasanin Tekrari 1.22-25) Tanrinin, casuslarin gönderilmesine izin verdigini saniyorum, çünkü O imansizlik içindeki Israil’e engel olmadi, bu nedenle söyle dedi: “Israil halkina verecegim Kenan ülkesini arastirmak için bazi adamlar gönder.” (Çölde Sayim 13:2) Onlar da bu casuslari gönderdiler ve imansiz birinin imansizligi her zaman sikintiya neden oldugu için, Negev’de yasayan Kenanli Arat krali, Israillilerin Ataram yolundan geldigini duyunca onlara saldirdi ve bazilarini tutsak aldi” ayetine dikkatinizi çekmeye cesaret ediyorum (bakiniz Çölde Sayim 21:1). Imansizlik her zaman üzüntü getirir. Daha sonra casuslar geri döndükleri zaman, topluluk casuslarin söylediklerine inanmadi.
Her seyden önce getirdikleri haberin çok iyi bir haber oldugunu belirtelim. Üzerinde bir salkim üzüm olan bir asma dalini iki adam bir sirikta tasidilar. Bu durum, ülkenin ürünlerinin ne kadar verimli oldugunun kaniti idi. Ve sonra söyle dediler: “Boydan boya arastirdigimiz ülke içinde yasayanlari yiyip bitiren bir ülkedir. Üstelik orada gördügümüz herkes uzun boylu idi.” (Çölde Sayim 13:32) Yani, onlara göre ülkede yeterince saglayis yoktu. Kalev ve Yesu gerçekten yana oldular ve bu yüzden nerede ise taslaniyorlardi (Çölde Sayim 13:30, Çölde Sayim 14:6-10). “Ardindan hor gördüler güzelim ülkeyi” (Mezmur 106:24). Devam etmek istemediler. Bu davranis, simdi, cennete gitmek istemeyen bir yüregin davranisina benzer.
Daha sonra ise söyle dediler: “O gece tüm topluluk yüksek ses ile bagrisip agladi. Bütün Israil halki Musa ile Harun’a karsi söylenmeye basladi. Onlara,’Keske Misir’da ya da bu çölde ölse idik’ dediler. ‘Rab neden bizi bu ülkeye götürüyor? Kiliçtan geçirilelim diye mi? Karilarimiz ve çocuklarimiz tutsak edilecek. Misir’a dönmek bizim için daha iyi degil mi?’ sonra birbirlerine, ‘Kendimize bir önder seçip Misir’a dönelim’ dediler (Çölde Sayim 14:1-4). Geri dönmek istediklerini söylediler. Onlara gösterilen tüm bu büyük lütuftan sonra nasil böyle davranabildiler? Ama ey sevgili, bizler kendi yüreklerimizin nasil oldugunu biliyoruz. Keske geri dönmeyi hiç bir zaman istemesek! Ah, buradaki her yürek ne kadar sik geri dönüslerin olmasinin istendigini bilmektedir. Tanrinin yaniti söyle oldu: Keske çölde ölse idik diyorsunuz- o zaman çölde öleceksiniz. “Size gelince, cesetleriniz bu çöle serilecek. Çocuklariniz hepiniz ölünceye dek kirk yil çölde çobanlik edecek ve sizin sadakatsizliginiz yüzünden sikinti çekecekler.” (Çölde Sayim 14.32,33) Tanri böyle dedi. Öleceksiniz ve cesetleriniz kirk yil içinde çöle serilecek. “Ülkeyi arastirdiginiz günler kadar – kirk gün, her gün için bir yildan kirk yil – suçunuzun cezasini çekeceksiniz. Sizden yüz çevirdigimi bileceksiniz.” (Çölde Sayim 14:34) Ölümü bilmeleri gerekiyordu.
Sonra on besinci bölüme geliriz. Çölde Sayim kitabinin on besinci bölümünü hiç çalistiniz mi? Çok güzel bir bölümdür. Neden mi? Çünkü bu bölümde, halkin günahina ragmen Tanrinin amaci, her zamankinden daha net bir sekilde parlar. Bölüm söyle baslar: “Rab, Musa’ya söyle dedi: ‘Israil halkina de ki, ‘Yerlesmek için size verecegim ülkeye girince’” (Çölde Sayim 15:2) Ah, ne kadar iyi! Rab, sanki hiç bir sikayet ya da herhangi bir basarisizlik olmamis gibi, ülkeye girdikleri zaman ne olacagi hakkinda onlara yön veriyor. Bu bölüm, degerli bir mücevheri andirir. Tanrinin amacinin asla basarisizliga ugramayacaginin, mutlaka gerçekleseceginin bir ifadesidir. Yolculuk yapan halkin günahi ne olursa olsun Tanri, onlar ile ilgili amacini yerine getirir. Bölüm dikkatli bir sekilde okundugu zaman, gerçegin ne kadar güzel bir sekilde ortaya çiktigi görülecektir. Bu bölüm bizi Israil’in yolculuklarinin ikinci asamasinin sonuna getirir.
Ve simdi üçüncü asamada Rab onlari otuz sekiz yil boyunca çölde dolastirir. Ve yirminci bölüme geldiginiz zaman orada tekrar Kades’e geri dönmeleri gerektigini görürsünüz. Eger yolculuk rotalarini izleyecek olur iseniz, onlarin hedefsiz bir sekilde Kades’ten (Çölde Sayim 12:16, Çölde Sayim 13.26) Kades’e (Çölde Sayim 20:1), Arap yarimadasi üzerinde bir asagi bir yukari dolasip durduklarini ve gerçek bir ilerleme yapmadiklarini göreceksiniz. Bu durum, Tanriya karsi gelen ve caninda ülkeye gerçekten hiç bir zaman varamayan pek çok kutsala iliskin bir örnek teskil eder.
Bu üçüncü asamada, Korah’in isyanini görürsünüz (Çölde Sayim 16); Tanri bunun üzerine lütfederek Kahinini ortaya çikartir (Çölde Sayim 17). Güçsüz ve zayif bir halkin çölden Tanrinin Tapinagina getirilebilmesi için tek yol, lütuf ve kahinlik araciligi ile mümkün olur. Ah, biz Hiristiyanlar Mesih’in kahinligine ne kadar da çok sey borçluyuz! O kutsanmis Olan bizi nasil da muhafaza eder! On sekizinci bölümde kahinler ile ilgili buyruklari görürsünüz ve
Ve on dokuzuncu bölümde, kizil inegin öyküsünü ya da kirliligin çölde iken nasil temizlenecegine dair öyküyü bulursunuz.
Ve sonra yirminci bölüme geldiginiz zaman, yine su yoktur ve Musa ve Harun orada çaresiz kalirlar, çünkü Tanriyi yüceltmemislerdir. Tanri, Musa’dan gitmesini ve kayaya konusmasini ister. Tanri, Musa’ya tam olarak söyle der: “Degnegi al, Sen ve agabeyin Harun toplulugu toplayin. Halkin gözü önünde su fiskirmasi için kayaya buyruk verin. Onlar da hayvanlari da içsinler diye kayadan onlara su çikaracaksiniz.” (Çölde Sayim 20:8) Musa’nin alacagi degnek, kahinlik degnegi idi. Burada ifade edilmesi gereken yargi degil, kahinlik araciligi ile lütuf idi; bir yüregi dogru yola yönlendiren her zaman kahinlige özgü lütuftur. “Musa kendisine verilen buyruk uyarinca degnegi Rabbin önünden aldi. Musa ile Harun toplulugu kayanin önüne topladilar. Musa,’ey siz baskaldiranlar, beni dinleyin’ dedi. ‘Bu kayadan size su çikaralim mi?’ Sonra kolunu kaldirip degnegi ile kayaya iki kez vurdu. Kayadan bol su fiskirdi. Toplukuk da hayvanlari da sudan içtiler.” (Çölde Sayim 20:9-11) Rabbin ona almasini söyledigi degnek bu degnek degildi. Musa kayaya Misir’a vurdugu yargi degnegi ile vurdu. Bu, ölürken Tanrinin yargisi altina giren Mesih’in ölümünün bir örnegidir. Örnek dahi olsa, bu ölümün ikinci bir tekrari olamaz. Tanrinin buna yaniti söyle oldu: “Madem Israillilerin gözü önünde benim kutsalligimi sayarak bana güvenmediniz, o zaman bu toplulugu kendilerine verecegim ülkeye de götürmeyeceksiniz.” (Çölde Sayim 20:12) Böylece, gördügünüz gibi, Musa ve Harun yolculugu tamamlamadilar ve daha sonra Harun öldü. (Çölde Sayim 20:28) Daha sonra Edom bölgesinde muhalefet ile karsilastilar ve Israil sonunda alçaldi ve lütuf buldu.
Ve simdi Çölde Sayim 20:22 ayetinde yolculuklarinin dördüncü ve son asamasina baslarlar, ve bu son asama yaklasik bir yil sürer. Ve sonra yirmi birinci bölümde bir baska kötülügün ortaya çiktigini görürüz ve tunç yilan öyküsü baslar. Aslinda çok basittir, ama ben bizim bu gerçegi, Hiristiyan yolculugumuzun baslangicinda ögrendigimizi düsünmüyorum. “Ah, konu yeniden dogum ile ilgili degil mi?” diyebilirsiniz. Evet, Yuhanna 3 kitabinda bununla ilgili baglanti bulunur, ama yalnizca zavalli bir günahkarin ihtiyacini karsilamaktan çok daha fazlasi ya da çok daha derini söz konusudur. burada ortaya çikan sudur: benlik asla iyilesmez ve islah edilmez. Halk sikayet etti ve “bunun üzerine Rab halkin arasina zehirli yilanlar gönderdi. Yilanlar isirdiklari zaman, Israillilerden pek çok kisi öldü.” (Çölde Sayim 21:6) ama sonra rabbe döndükleri ve günahlarini kabul ettikleri zaman, Tanri Musa’ya bir yilan yapmasini ve onu bir diregin üzerine koymasini söyledi. Isirilan herkes ona bakinca yasayacakti. (Çölde Sayim 21:5-9) Burada günah nedir bilmeyen Mesih’in günah yapildigina iliskin harika gerçegin örnegi sunulur. Bu, tamamiyla yeni bir yasamin kaynagidir. Yuhanna müjdesinin üçüncü bölümünde Rabbimiz, bu konu ile sonsuz yasam arasinda baglanti kurar. Ve ben, bu bölümde örnek olarak sunulan seylerin Yuhanna 3 ve 4 kitaplarinda bulunan ögretisler ile ortaya kondugundan eminim. Ilk insan iyilesemeyecek kadar kötüdür, islah edilemez ve Tanrinin huzurundan atilmasi gereklidir. Yargilanarak ölmesi gerekir, burada vurgulanan gerçek budur. Yani, ne sizde ne de bende Tanriya uygun olan iyi hiç bir sey yoktur. Eski yaratik olan bizlerdeki her seyin ölmesi gerekir. Tamamen ve mutlak bir sekilde yeni bir doga olusmalidir; Mesih Insanoglu olarak yukari kaldirilir, ve Yuhanna 3:14,15 ayetlerinde bunun bir sonucu olarak Ona iman araciligi ile yalnizca yeniden dogus degil, ama ayni zamanda sonsuz yasam armagani da elde edilir ve Yuhanna dördüncü bölümde sonsuz yasamin diri su kaynaklari yer alir, yani, tapinmada kaynagi olan Baba’ya yükselen Kutsal Ruhun gücü ile yasam.
Bir an için tekrar tunç yilana bakalim. Kötülügü yapan zehirli yilan idi ve onlari iyilestiren bu zehirli yilana yalnizca bakmalari idi. Günah ölümü getirdi ve günah yalnizca ölüm araciligi ile ortadan kalkar. Bedendeki günah, islah edilemez, iyilestirilemez ve silinemez. O zaman bu günah ile nasil basa çikilabilir? Tanri bize söyle der: “Insan benliginden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasanin yapamadigini Tanri yapti. Öz Oglunu günahli insan benzerliginde günah sunusu olarak gönderip günahi insan benliginde yargiladi.” (Romalilar 8:3) Iste tunç yilan budur. Ben bir insan olarak her ne isem, Mesih’in çarmihinda nihai yargiya ugradim ve ölüm araciligi ile Tanrinin önünde eski benligimden kurtuldum. Tanrinin kutsanmis Oglunun ölümü sayesinde bu gerçeklesti. Bu gerçek, canin mutlaka kavramasi gereken bir gerçektir. Neden mi? Çünkü bu gerçek ögrenilene kadar, benligi gelistirmek için öz güvene ve insan çabasina güvenilir. Bu nedenle çok sik olarak, çok aci veren ve uzun süren uygulamali tecrübeler ve basarisizliklar araciligi ile insanda iyi olan hiç bir seyin bulunmadiginin ögrenilmesi gerekir. Ben, tunç yilan ile ilgili gerçegi ögrendigim zaman, Tanrinin, Oglunun çarmihinda benden kurtuldugunu ve geriye yalnizca Mesih’in kaldigini anlamis olurum.
“Oradan Rabbin Musa’ya,’halki bir araya topla, onlara su verecegim’ dedigi kuyuya, Beer’e dogru yol aldilar. O zaman Israilliler su ezgiyi söylediler: ‘Sular fiskirsin, ey kuyu! Ezgi okuyun ona!’” (Çölde Sayim 21:16,17) Bu durum, Rabbin, kuyu basindaki kadina söyledikleri ile ilgili bir örnektir. “Isa kadina su yaniti verdi: ‘Eger sen Tanrinin armaganini ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim oldugunu bilse idin, sen O’ndan dilerdin. O da sana yasam suyunu verirdi. Bu sudan her içen yine susayacak. Oysa benim verecegim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim verecegim su, içende sonsuz yasam için fiskiran bir pinar olacak.” (Yuhanna 4: 10,13,14) Bu ne demektir? Sevgili dostum, neden Hiristiyanin gögsündeki Tanri Ruhu, imanlinin caninda simdi bu cani hala çölde olmasina ragmen, cennette ona ait olan sonsuz yasamin sevincine yönlendiriyor? “Sular fiskirsin, ey kuyu! Ezgi okuyun ona.” Gerçekte bize ait olan göksel degerlerin sevincine yürekleri simdiden tasiyan Tanrinin Ruhudur. Hiristiyanin içinde bulunan Kutsal Ruhun enerjisidir. Size sundan ya da bundan kurtulmaniz için söyleyecegim herhangi bir seyin hiç bir yarari olmayacaktir. Bunu asla basaramayacaksiniz. Bilmek istedigimiz tek sey, Kutsal Ruhun asla engellenemeyecek enerjisidir. Kutsal Ruh bizim Mesih ile mesgul olmamizi saglar. O, Mesih’i bize getirecek ve bize Mesih’ten söz edecektir. “Halki bir araya topla ve onlara su verecegim.” Ah, Tanri, halkini Kutsal Ruhun enerjisinde ve gücünde bir araya toplamayi ne kadar da çok sever!
Israilin çöl tarihinin sonuna kadar tunç yilan ile karsilasmazsiniz. Tanrinin bizi Kendisi için ayirdigini ve hedefinin kendimizi bir kenara ayirmamiz oldugunu ögrenene kadar ne kadar da uzun zaman geçer. Ah, canlarin benlikten kurtulmak için gösterdikleri çaba ne büyük savaslara ve mücadelelere neden olmustur. Burada büyük bir rahatlama ve sükran ile su gerçegi anlarim: Mesih’in ölümünün görünümü, benlikteki bir insan olarak beni yok etti ve ben gögün Rabbi ve gögün Insani olan, Tanri’nin yüreginin hosnut oldugu Insan’in yerine geçtim. Ve benim canimi yönlendirmeye devam eden Kutsal Ruhun enerjisindeki ve gücündeki O’dur.
Düsmanin, halkin vaat edilen ülkeye girmesini engellemek için gösterdigi son çaba, Balam’dan söz edilen bölümlerde yer alir (Çölde Sayim 22-25) Balam, hama blki lanetlemek için kiralanir, ama buna ragmen yine de halki bereketler ve dikkat çekici peygamberlikleri ile onlarin Tanri’nin halki olduklarini gösterir; O’nun için ayrilan(Çölde Sayim 23:9); O’nun tarafindan aklanan (Çölde Sayim 23:21-23); O’nun tarafindan yalnizca dikilmis ve güzel olarak görülen (Çölde sayim 24:5-9) ve yazgilari O’nunla birlikte zafer ve yücelik olan (Çölde Sayim 24:17-19) bir halk. Tanri’nin tarafinda olan kisi her zaman kazanir.
Balam, kötü bir adamdi, ama Tanrinin özellikle halki arasindaki kötülügü yargilayacagini biliyordu. Bu nedenle, su ayeti okuyalim: “Aranizda Balam’in ögretisine bagli olanlar var. Putlara sunulan kurbanlarin etlerini yemeleri, fuhus yapmalari için Israilogullarini ayartmayi Balak’a ögreten Balam idi.” (Vahiy 2:14)