8
İmanlının Doğal İlişkilerindeki Yürüyüşü
Efesliler 5:22-Efesliler 6:9
Mektubun bu kısmında biz imanlılara yersel ilişkilerimiz ile bağlantılı olarak nasıl davranmamız gerektiği konusunda öğüt verilir. Elçi önce ilişkilerin en yakını olan karı ve koca ilişkisi ile söze başlar (Efesliler 5:22-23) ve sonra çocuklar ve anne ve baba ile olan ilişkilere geçerek devam eder (Efesliler 6:1-4) ve son olarak hizmetkar ve efendi arasındaki ilişkiden bahseder (Efesliler 7:5-9).
Bizler bireyler olarak Mesih’e Rabbimiz olarak sahibiz ve her ilişki ile ilgili sorumluluk Rab saygısı ile yerine getirilmelidir. Kadınlar Rabbe bağımlı oldukları gibi kocalarına bağımlı olmalıdırlar (ayet 22); çocuklar Rab yolunda anne ve babalarının sözünü dinlemelidirler (Efesliler 6:1); babalar ise çocuklarını Rabbin sevgisi, terbiye ve öğüdü ile büyütmelidirler(Efesliler 6:4); hizmetkarlar ise dünyadaki efendilerinin sözünü Mesih’in sözünü dinler ve Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet etmelidirler (Efesliler 6:7) ve efendiler ise kendi Efendilerinin göklerde olduğunu ve insanlar arasında ayırım yapmadığını hatırlamalıdırlar (Efesliler 6:9).
(1) Karı koca ilişkileri
(Ayetler 22-25) İmanlı kadınlara kocalarına her konuda boyun eğmeleri öğütlenir. Ve imanlı kocalara ise eşlerini sevmeleri öğütlenir. Özel öğütler her zaman hata yapmaya eğilim gösteren bireye hitap ederek verilmiştir. Kadın, boyun eğme konusunda hata yapmaya eğilimlidir ve bu yüzden ona, kocanın kadının başı olduğu hatırlatılır ve konumunun boyun eğmek olduğu söylenir. Erkek sevgi konusunda hata yapmaya kadından daha çok eğilimlidir ve bu yüzden kocalara eşlerini sevmeleri için öğüt verilir.
Kadının boyun eğmesini ve erkeğin sevgisini vurgulamak amacı ile elçi Mesih’ten ve Onun kilisesinden söz etmeye başlar ve biz burada şu büyük gerçeği öğreniriz: yersel ilişkiler göksel ilişkiler model alınarak oluşturulmuştur. Tanrı, kadın ve erkeğin ilişkisine ilk kez şekil verdiği zaman yalnızca Onun planlarında var olan Mesih ve kilisesini model almış idi. Böylece görüyoruz ki Adem ve Havva’nın bir birleri ile olan karı koca ilişkisi, kutsal yazılarda Mesih ve kilisesi ile ilgili ilk örnektir. Ve yine öte yandan Mesih ve kilisesi erkek ve kadının bir birlerine olan davranışlarını resmetmek için kullanılırlar. Kadın, kocasına, başı olarak bağımlı olmalıdır, aynı Mesih’in kilisenin başı olması ve bu ölümlü bedenlerin Kurtarıcısı olması gibi! Ve yine, eğer kocaya karısını sevmesi öğütleniyor ise bu sevgi, Mesih’in kilisesine olan sevgisini model almalıdır çünkü kocanın, karısını “Mesih’in kilisesini sevdiği gibi” sevmesi gerekir.
Bu konuda çok yüksek bir standart konulduğu düşünülebilir; eşlerin kocalarına her konuda bağımlı olmaları ve kocaların eşlerini Mesih’in kilisesini sevdiği gibi sevmeleri ifadeleri oldukça yüksek bir ölçüdür. Ama hangi kadın kendisini Mesih’in kilisesini sevdiği gibi seven bir kocaya bağımlı olmaz? Ve hangi koca kendisine Rabbe bağımlı olduğu gibi bağımlı olan bir eşi sevmekten vazgeçebilir?
Elçinin yüreği Mesih ile ve Onun kilisesi ile o kadar doludur ki, bize her fırsatta Mesih ve kilisesi ile ilgili sonsuz ilişkilere dair çok canlı örnekler ile öğüt verir.
Elçi bize “Mesih’in kilisenin Başı” olduğunu hatırlatır; Mesih kilisesini çok sever ve her fırsatta onu besler ve kayırır. Mesih rehber olan Baş’tır, seven bir yüreğe sahiptir ve kilisesinin her ihtiyacını yerine getirmek için sağlayan bir Eli vardır. Yüz yüze gelmek zorunda kaldığımız tüm zorluklar arasında bilgelik ve rehberlik için baktığımız ve bakacağımız değişmez kaynağımız Mesih’tir. Tüm üzüntülerimizde ve insan sevgisinin başarısızlığında Mesih’in bilgiyi çok aşan değişmez sevgisine güvenebiliriz ve tüm ihtiyaçlarımızda Onun ilgisine ve sağlayışına güvenebiliriz.
Ayrıca Mesih’in sevgisi, burada önümüze üç şekilde getirilir: geçmişte gösterdiği sevgi, şu anda gösterdiği sevgi ve gelecekte göstereceği sevgi! Mesih geçmişte kiliseyi sevdi ve Kendisini kilise için feda etti. O kilisesi için yalnızca krallık tacını terk etmedi, tüm krallık yüceliklerinden de vazgeçti ve yeryüzünde aşağılanarak ve acılar çekerek yürüdü ama sonunda Kendisini feda etti! Mesih kilisesi için canından daha fazlasını veremez idi.
O, bizim için yalnızca geçmişte ölmedi; O, bizim için şimdi yaşıyor. Mesih İsa bu gün kiliseyi söz aracılığı ile suyla yıkayarak kutsal kılıyor ve temizliyor. Ve yine O her gün, bizim ile meşgul oluyor, bizi bu kötü dünyadan ayırıyor ve uygulamalı olarak benlikten temizliyor. Bu bereketli iş, sözün düşüncelerimiz, sözlerimiz ve yollarımıza uygulanması aracılığı ile devam ettiriliyor.
Hatırlamamız gereken önemli bir şey var: O, kiliseyi önce sevilmeye layık hale getirmedi ve sonra onu sevip onun uğruna kendini feda etmedi. O, kiliseyi olduğu gibi sevdi ve sonra onun için Kendini verdi ve şimdi şimdi kiliseyi Kendisi ile uyumlu hale getirmek için onda çalışıyor. Tanrı da bu bereketli davranışı aynı ilke ile İsrail üzerinde uyguladı. Yehova israil’e şöyle diyebildi: “Yanından geçtim, senin kendi kanın içinde kımıldadığını gördüm. Kendi kanının içinde iken yaşa! Dedim. Evet, kendi kanının içinde iken yaşa dedim. Kırda yetişen bir bitki gibi seni geliştirdim. Geliştin, büyüdün ve kusursuz bir güzelliğe eriştin. Göğüslerin oluştu ve saçların uzadı. Ama çırılçıplaktın. Yine yanından geçtim. Sana baktım, sevgi çağın idi. Giysimin eteğini üzerine serdim ve çıplaklığını örttüm. Sana ant içtim ve senin ile antlaşma yaptım. Egemen Rab böyle diyor. Ve benim oldun. Seni yıkadım, üzerindeki kanı temizledim, derine zeytinyağı sürdüm. Sana işlemeli giysiler giydirdim ve deriden çarık verdim. Beline ince keten kuşak bağladım ve seni pahalı giysiler ile örttüm. Takılar ile süsledim, bileklerine bilezikler ve boynuna gerdanlık taktım. Burnuna halka, kulaklarına küpeler, başına görkemli bir taç taktım. Altın ve gümüş ile süslendin. Giysilerin ince ketenden, pahalı ve işlemeli kumaştan idi. İnce un ile, balla, zeytinyağı ile beslendin. Gitgide güzelleştin ve krallığa yaraştın. Güzelliğinden ötürü ünün uluslar arasında yayıldı. Çünkü seni güzelliğim ile donattığım için güzelliğin kusursuz idi. Egemen Rab böyle diyor. (Hezekiel 16:6-14) İsrail’in ihtiyaç zamanı, Tanrının sevgi zamanı idi. Bu neden ile Mesih, kiliseyi, kilisenin en derin ihtiyacı içinde iken sevdi. Ve Kendisini onun uğruna feda etti. Ve kiliseye sahip olduktan sonra onu temizler ve Kendisi için uygun hale getirir. Eğer sevdiğimiz birinin durumundan hoşlanmıyor isek tatmin olmayız ve Mesih kilisesi Ona mükemmel bir şekilde benzeyinceye kadar asla tatmin olmayacaktır.
(Ayet 27) Öyle ki, gelecekte kiliseyi üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan, görkemli bir biçimde kendine sunabilsin. 26.ayette var olan kutsallaşma 27.ayetin görkemindeki sunum ile bağlantılıdır. Yani, yücelikteki Mesih’e sunulacağımız durum, “kutsallık ve kusursuzluk” şimdi bile kutsallığımızın ölçüsüdür. Burada yeryüzünde iken yücelik ölçüsünü elde etmeyeceğiz, ancak bundan başka bir ölçü yoktur. Ayrıca yücelikteki durum, yalnızca kutsallığımızın ölçüsü değil ama aynı zamanda Mesih’te mükemmel bir şekilde ortaya konduğu gibi kutsallığımızın gücüdür.
Temizlenme için kullanılan güç, sözdür; kim olduğumuzun ve yücelikteki Mesih ile ilgimizin ne olduğunu keşfetmemizi sağlar. Sözün ve yücelikteki Mesih’in kutsal kılma etkisi Rab tarafından şu duasında bir araya getirilir: “Onları gerçek ile kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.” Ve Rab duasına şu sözleri ekler: “Onlar da gerçek ile kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna (adıyorum) kutsal kılıyorum!” Rab yeryüzündeki halkı için kendisini yücelikte bir obje olarak bir kenara ayırdı ya da yüceliğinden soyundu. Ve biz Onun ile ilgilendikçe yücelik üzerine yücelik ile Onun benzeyişine değiştiriliyoruz. Ve bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor.
Ama ne yazık! Hristiyanlık Mesih ve kilise ile ilgili bu büyük gerçeklerin ışığında yürüme konusunda tamamen başarısızlığa uğradı. Ve uygulamada Mesih’e Baş olan yerini vermekten vazgeçti. Ve bunun sonucu olarak Ona bağımlı olma konusunda hataya düştü. Bu yüzden yaşamın ilişkileri konusunda hata yaptığımız zaman şaşırmamamız gerekir; bu ilişkilere Mesih ve kilisesi modeline göre şekil verilmiştir; kadın açısından erkeğe bağımlı olmak ve erkek açısından kadını sadık ve eksiksiz bir sevgi ile sevmek. Hristiyanlığın sayılamayacak kadar çok mezhebe ayrılmasına neden olan yıkımı ve imanlıların dağılması, iki kötülüğü temel alır. Ağzı ile iman ikrarında bulunan Hristiyanlar, topluluğa ait olan Mesih’e bağımlılık konumunu reddettiler ve Baş’a ait olan yetki konumuna saygı göstermediler.
Bu kötülükler ilk kez Korint topluluğunda başladı. Orada iki imanlı Mesih’in yerine önderler koydu ve sonra onların seçilmiş önderlerine bağımlılık konusunda bölünmelere uğradılar. Korint’te başlayan kötülük, giderek Hristiyanlıkta tam olarak gelişti; Baş olan Mesih’in yerine ruhban sınıfı geçti ve Mesih’e bağımlılığın yerini bağımsızlık aldı.
(Ayetler 28,29) Mesih’in ve kilisenin gerçeğini böylesine bereketli bir şekilde sunduktan sonra elçi, uygulamalı öğütlerine geri döner. Kocaların eşlerini kendi bedenleri gibi sevmeleri gerekir çünkü onlar gerçekten de tek bedendirler ve bir koca karısına kendisine baktığı göz ile bakabilir. Böyle olduğu için erkek karısını beslemekten, onun her ihtiyacını karşılamaktan zevk alacaktır. Çünkü koca için eşi çok değerlidir. Elçi burada yine Mesih’i ve Onun kilisesine olan ilgisini, kocanın eşine göstermesi gereken ilgi için örnek olarak sunar. Mesih bizim için yalnızca geçmişte ölmedi ve bizim ile yalnızca sonsuzluk için ilgilenmiyor; biz bu dünyadan geçer iken O bizi gözler ve kayırır, bize Kendisine davrandığı gibi davranır. Biz Onun bedeninin, et ve kanının ve kemiklerinin üyeleri olduğumuz için Mesih, kutsallara karşı tehditler savuran ve onları kılıçtan geçiren Tarsuslu Saul’e şu sözleri söyleyebildi: “ Saul, Saul, neden Bana zulmediyorsun?” Biri şu sözleri söylemekte çok haklıdır: “Bir insanın bedeni kendisidir. Ve Mesih kilisesi ile ilgilendiği zaman Kendisi ile ilgilenmiş olur. Ve tekrar söyleyelim: “Mesih asla hata yapmaz ve başarısız olmaz. Ve Mesih’in kilisesinde Mesih’in yüreğinde bir yanıta sahip olmayan hiç bir ihtiyaç var olamaz.”
(Ayetler 31,32) Karısını seven koca kendisini sever ve karısı ile birleşmek için diğer ilişkileri terk etmesi gerekir. Elçi, burada Yaratılış kitabından alıntı yapar ama hemen şunu ifade eder: “Bu sır büyüktür ve ben bunu Mesih ve kilise ile ilgili olarak söylüyorum.” Mesih İnsan olarak İsrail ile olan tüm bedene göre ilişkilerini, kilisesini garantilemek için terk etti.
(Ayet 33) Ama yine de her şeye rağmen elçi Mesih ve kilise ile ilgili bu büyük sırrın sonsuz gerçeklerine girmek amacı ile şu sözleri söyler: Kocalar, her biriniz, karısını kendisi gibi sevsin. Kadınlar, siz de kocalarınıza saygı gösterin.
(2) Çocuklar ve Ebeveynler
(Ayetler 1-3) Efesliler mektubunda verilen tüm öğütlerin söz dinlemek ile ilgili olması dikkat çekicidir. Özel öğütleri kişilerin bir birlerine boyun eğmeleri ile ilgili genel öğütler izler (ayet 21).
Bağımlı olmak ile ilgili öğütler özellikle kadınlara, çocuklara ve hizmetkarlara hitap eder; kadınlara kocaları önünde öğüt verilir, çocuklara anne ve babaları önünde öğüt verilir ve hizmetkarlara efendileri önünde öğüt verilir. Bu düzenleme, boyun eğme ilkesinin çok önemli olduğuna işaret etmektedir. Biri şöyle demiştir: “Boyun eğme ve itaat ilkesi, insanlığın şifa ilkesidir.” Günah, itaatsizliktir ve bu dünyaya itaatsizlik aracılığı ile gelmiştir. O günden bu güne günahın özü, insanın kendi isteğini yapması ve Tanrıya bağımlı olmayı reddetmesidir. Boyun eğmeyen bir kadın yuvasını sefil hale getirecektir; itaat etmeyen bir çocuk mutsuz bir çocuk olacaktır; ve Tanrıya bağımlı olmayan bir dünyanın mutsuz ve sefil bir dünya olması gerekir. Dünya Tanrıya bağımlı olmadıkça ve Mesih’in egemenliği altına getirilmedikçe acıları şifa bulmayacaktır. Hristiyanlık bu bağımlılığı öğretir ve Hristiyan ailesi Mesih’in egemenliği altındaki bağımlı bir dünyanın bereketlenmeyi beklemesi gerekir.
Bir çocuğun itaati, yine de “Rab’de” olmalıdır. Bu durum Rab saygısı ile yönetilen bir aile içinde mümkün olur. Bu yüzden Rabbin terbiye ve öğüdüne uygun olmalıdır. Anne ve babaya itaat etmek ile gelen bereket vaadi ile ilgili eski antlaşmadan yapılan bağlantı, Tanrının yasa altında, itaate ne kadar çok önem verdiğini gösterir. Bereket Hristiyanlıkta göksel bir düzene ait olmasına rağmen Tanrının yönetimi ile ilgili yollarda anne ve babayı onurlandırmanın bereket getireceğine dair ilke doğru olarak kalır.
(Ayet 4) Anne ve babaların çocuklarını yasa ilkesine göre yetiştirmemeleri gerekir çünkü yasa ilkesi çocuklarına şu yanlış sözleri söylemelerine neden olacaktır: “Eğer iyi olmaz isen Tanrı seni cezalandıracak.” Aynı zamanda onları Tanrıyı tanımayan ilkeler ile de yetiştirmemelidirler. Eğer çocuklar dünyasal motifler ile kendilerini dünyaya göre hazırlayacak ilkeler ile eğitilirler ise çocuklarımızın dünyaya eğilim göstermelerine şaşırmamamız gerekir. Ayrıca buna ek olarak, anne ve babaların çocuklarını incitmemeleri ve onların öfkesini uyandırmamaları gerekir. Böyle yaptıkları takdirde onların sevgilerini kaybedecekleri için iyi çocuklar olarak yetişmeleri konusundaki etkilerini yok edeceklerdir. Çocukların sevme duyguları olumsuz etkilenecek ve dünyadan korunmaları zorlaşacaktır. Ama eğer Rabbin sevgisi, terbiyesi ve öğüdü ile büyütülürler ise Rab için büyütülmüş olacaklardır; sanki onları büyüten Rabbin Kendisi olmuş olur!
(3) Hizmetkarlar ve Efendiler
(Ayetler 5-9) Hristiyan bir hizmetkarın yersel bir efendiye itaat sunması için Mesih ile bir olan bir yüreğe sahip olması gerekir. Hizmetkar yalnızca Mesih’in hizmetkarı ise Tanrının isteğini yürekten yerine getirmek ister, ancak o zaman yersel efendisine gönülden hizmet edebilecektir. Rabbe hizmet edercesine gönülden sunulan her hizmet ödülünü alacaktır.
Hristiyan efendiler aynı Hristiyan hizmetkarların yönetildikleri ilkeler ile yönetilmelidirler. Yani, efendilerin de hizmetkarlarına aynı şekilde davranmaları gerekir. Ayrıca hizmetkarlarını yetki konumlarını kullanarak tehdit etmemeleri gerekir; Efendileri olan Tanrı göklerdedir ve Tanrı yalnız hizmetkarların değil, efendilerin de Efendisidir ve insanlar arasında ayırım yapmaz.