6
Rabbi İkrar Eden İmanlının Yürüyüşü
Efesliler 4:17-32
(Ayetler 17-19) elçi bize toplulukta olan imanlılar ile ilişkide yürümemizi öğütler. Şimdi burada ise kötü bir dünyada Rabbe olan imanlıların bireysel yürüyüşleri konusunda bize öğüt verir. Adını ağzımız ile ikrar ettiğimiz Rabbimiz ile ilgili bize tanıklıkta bulunur. Ve artık diğer uluslardan olan kişiler gibi yürümememiz gerektiğini yazar. Elçi bu sözleri ile bize diğer uluslardan oluşan tövbe etmemiş dünyanın durumu ile ilgili kısa ama çok canlı bir örnek sunar. Tövbe etmemiş dünyanın yürüyüşü boş bir gösteridir ve boş değerlerin ardından giden bir yürüyüştür. Diğer uluslardan olan kişilerin zihinleri kararmıştır Tanrı ve Tanrıya uygun olan yaşam konusunda hiç bir bilgiye sahip değildirler. Tanrıyı tanımazlar çünkü yaşadıkları kötü yaşamlar yüzünden yürekleri katılaşmıştır çünkü bilgisizlikleri ve yüreklerinin duygusuzluğu yüzünden Tanrının yaşamına yabancılaşmışlardır. Bütün duyarlılıklarını yitirip açgözlülük ile her türlü pisliği yapmak üzere kendilerini sefahate vermişlerdir. Böylece öğreniyoruz ki yüreği katılaştıran, insanların sürdürdükleri kötü yaşamlardır. Çünkü katı bir yürek anlayışı karartır ve bu kararmış anlayış insanı her boş şeyin tuzağına düşecek bir av haline gelir.
(Ayetler 20-24) Diğer uluslardan oluşan dünyanın boş ve bilgisiz yaşamına karşı elçi, İsa Mesih’te olan gerçek ile ilgili bilgiyi izleyen yaşamı anlatır. Ve şu sözleri söyler: “ama siz İsa Mesih’i böyle öğrenmediniz. Kuşkusuz İsa’nın sesini duydunuz ve Ondaki gerçeğe uygun olarak Onun yolunda eğitildiniz.” Burada Mesih’teki imanlılardan ve onların Tanrı önündeki konumlarından söz etmektedir. Elçi burada İsa’nın adını kişisel olarak kullanır, öyle ki Onun kişisel olarak yürüdüğü yolda ortaya konan uygulamadaki doğru yürüyüşü görebilelim ve anlayabilelim. Biri şöyle demiştir:” Elçi bu yüzden İsa’dan söz eder çünkü bizim Onda sahip olduğumuz bir yeri ya da bizim için yapmış olduğu işin sonuçlarını düşünmeden bu konuya değinmektedir. Elçinin burada yaptığı yalnızca İsa Mesih’i örnek olarak vermektir ve önemli olan burada dünyada, Ona ait olan İsa adıdır.”
İsa Mesih’te ortaya konan gerçek, yeni yaratık hakkındaki gerçek idi çünkü İsa, Tanrının Kendisinin karakterini taşıyan yeni yaratığın mükemmel ifadesidir – “doğruluk ve gerçek kutsallık”. O zaman gerçek, İsa nasıl eski yaratığın yenilenmesi ya da benliğin yeni bir benliğe değiştirilmesi değildir! İsa, Tanrının karakterine sahip olan tamamen yeni bir yaratığın, yeni bir insanın sunulmasıdır. İlk insan doğru değil, ama masum idi; iç varlığında kötülük yok idi ve neyin iyi ve neyin kötü olduğunu bilmiyor idi. Eski insan iyi ve kötünün bilgisine sahiptir ama kötülüğü seçer ve benliğin aldatıcı tutkuları nedeni ile kendisini mahveder. Yeni insan iyi ve kötü hakkında bilgiye sahiptir ama Mesih’te doğrudur ve bu yüzden kötüyü reddeder.
Mesih’te öğrenmiş olduğumuz gerçek İsa’da ortaya konmuştur. Bize öğretilen ve öğrenmiş olduğumuz Ondaki gerçek, çarmıh sayesinde eski yaratıktan soyunmuş olduğumuz ve yeni yaratığı giyinmiş olduğumuzdur. O zaman bu büyük gerçeğin ışığında günlük yolumuzda düşüncelerimizin ruhunda yenilenerek yürürüz. Tanrıya düşman olan benliğin düşüncesinin yerine kötüyü reddeden ve iyiyi seçen ve doğruluk ile kutsallık aracılıyla kendisini gösteren yenilenmiş bir zihne ya da düşünce yapısına sahibiz. Yeni yaratık değişmiş ya da düzeltilmiş eski yaratık anlamına gelmez. Ve “yenilenme” sözcüğü yeni yaratığın günlük yaşamına işaret eder.
Elçi eski yaratığı üzerimizden çıkartmamız gerektiğini söylemez ama şöyle der: “Eski yaratılışı üzerinizden sıyırıp attınız”. Eski yaratık çarmıhta ortadan kaldırıldı ve iman Mesih’in tamamlamış olduğu işi kabul eder. Günah işlemeye ölmemiz gerekmez; ama Yerimize Geçen Kişi’de olduğumuz için kendimizi günaha ölmüş olarak saymamız gerekir.
(Ayet 25) Elçi, bölümün geri kalan ayetlerinde, bu gerçeği bizim bireysel davranışlarımıza uygular. Ve eski yaratığın işlerinden vazgeçmemiz ve yeni yaratığın karakterini giyinmemiz gerektiğini bildirir. Bunun için yalanı üzerimizden sıyırıp atmalı ve her birimiz komşumuza gerçeği söylemeliyiz. Hepimizin aynı bedenin üyeleri olduğumuzu hatırlamamız gerekir. Bu gerçek nedeni ile söylenen şu sözler çok doğrudur: “Eğer kardeşime yalan söyler isem kendimi aldatmış olurum.” Burada aynı zamanda şu gerçeğin önemini ve büyüklüğünü de anlıyoruz: “ İmanlıların tek bir bedenin üyeleri olmaları, yaşamın en küçük ayrıntıları ile ilgili pratik bir sorumluluğa sahip olduklarını gösterir.
(Ayet 26) Öfkelendiğimiz zaman günah işleyebileceğimiz için bu konuda uyanık olmamız gerekir. Evet, haklı öfke diye bir durum vardır ama böyle bir öfke, kötülüğü yapan kişiye karşı değil, kötüye karşı olan bir kızgınlıktır ve bu tür bir öfkenin ardında yatan neden kötülükten dolayı duyulan üzüntüdür. Bu neden ile Markos 3:5 ayetinde havradaki kötü önderlere nasıl baktığını okuruz: “İsa, çevresindekilere öfke ile baktı. Onların yüreklerinin duygusuzluğu İsa’yı kederlendirmiş idi.” Benlikten kaynaklanan öfke kendini her zaman ön planda tutar. Ve kötülük nedeni ile keder duymaz ama kendisine kötülük edene karşı güceniklik duyar. Kötülük yapan kişiye karşı benlikten kaynaklanan bu tür bir öfke canı, yalnızca intikam almak gibi yanlış düşünceler ile meşgul edecek bir acılığa yönlendirecektir. Zihninde böyle düşüncelere yer veren bir kişi kendisini sürekli kızgın bir ruh durumu içinde bulacaktır ve bir anlamda öfkesinin üzerine güneşin batmasına izin verecektir. Kötülüğe karşı duyulan öfke insanı kederlendirecek ve insan o zaman canının huzur bulacağı tek yer olan Tanrıya dönerek sakinleşecektir.
(Ayet 27) Öfke ya da herhangi başka bir davranış ile benliğe uyarak hareket etmememiz için uyarılırız. Çünkü benlik ile hareket ettiğimiz zaman şeytana kapı açmış oluruz. Örneğin, Petrus kendisine duyduğu öz güven yüzünden kendisini yönlendirmesi için şeytana fırsat verdi ve bu yüzden şeytan tarafından Rabbi inkar etmeye yönlendirildi.
(Ayet 28) Yeni yaratığın yaşamı, eski yaratığın yaşamının tam aksidir. Hırsızlık eden artık hırsızlık etmemelidir; diğerlerinden çalan bir kişi bunu yapmak yerine kendi elleri ile iyi olanı yaparak emek vermelidir; böylece ihtiyacı olan ile paylaşacak bir işi olur.
(Ayet 29) Konuşmalarımızda ağzımızdan hiç bir kötü söz çıkmamalıdır. Sözlerimizi işitenlerin düşünceleri bozulmamalı, aksine sözlerimizden ihtiyaçlarına göre yararlanmalıdırlar. Başkalarının gelişmesine yararlı olacak sözler söylemeliyiz. Konuşur iken lütuf ruhuna hizmet eden kişiler olarak konuşmalıyız.
(Ayetler 30,31) Bölümün ilk kısmında yer alan öğütte, imanlıların bir arada Kutsal Ruhun konutu oldukları hatırlatılır; çağrımıza yaraşır bir yürüyüşün kaynağı bu önemli gerçektir. Burada bize bireyler olarak Kutsal ruh tarafından mühürlenmiş olduğumuz hatırlatılır. Tanrı bize Ruhunu vererek kurtuluş günü için bizi Kendisine ait olanlar için belirlemiştir. Acılık duygularına, öfkenin ateşine, gazap ve yüksek sesli konuşmalar ile hakaret içeren sözcüklere izin verdiğimiz zaman Kutsal Ruhu kederlendirmiş oluruz.
(Ayet 32) Her kötü niyet ile birlikte her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftira bizden uzak olmalı. Bir birimize karşı iyi yürekli ve şefkatli olmalıyız. Tanrı bizi Mesih’te bağışladığı gibi bizim de bir birimizi bağışlamamız doğru olandır.