Bölüm 13

Hali Hazırdaki Uygulamam

Mezmur 119:96 şöyle der: “Senin buyruğun sınır tanımaz.” Ve biz inanıyoruz ki, bu harika öykünün içinde bizim için bir başka ders taşıyan farklı bir yorumu daha mevcut. Kutsal yazıların pek çok bölümünde çifte anlamlar bulunduğuna inanıyoruz. İlk anlam belki de şimdiki zaman içindir ve ikinci anlam ise gelecekteki bir güne ait olabilir. Bize yuvaya dönüşü anlatan göklerdeki yüceliğe eriştiğimiz zaman, ikinci anlama bakmıştık. Ama Efesliler 2:6 ayeti ile ilgili bölümlerden biliyoruz ki, Tanrı bizi şimdi bile ölüler arasından diriltilmiş ve Mesih ile birlikte göklerde oturtulmuş olarak görüyor. “Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde bizi Mesih ile birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfu ile kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da Mesih ile birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilik ile lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı.” Efesliler 2:4-7. Burada çok dikkat etmeniz gereken nokta şudur: Tanrı bunları gelecekte yapacağından söz etmiyor; bunları daha şimdiden yapmış olduğunu söylüyor.

Bu nedenle, görüyoruz ki, bir anlamda “sekizinci günün” bereketlerinin tadını çıkartmak için yücelikteki yuvamıza kavuşuncaya kadar beklemeye ihtiyacımız yok. Şimdi bile Tanrı, bizim için her şeyi yeni yapmıştır ve biz daha şimdiden Sevgili’de kabul edildik. Bizler daha şimdiden Tanrının huzurunda kutsal ve lekesiz ve kusursuz olarak duruyoruz. “Kurtarıcımız tek Tanrı sizi düşmekten alıkoyacak ve büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir.” Yahuda 24. İnanıyoruz ki bu örneğin tamamlanması, yalnızca yücelerdeki yuvamıza gerçekten vardığımız zaman yerine gelecek. Ama yine de bir anlamda bunun gerçekleşeceğini daha şimdiden biliyor olmamız bile tüm bu bereketlerin kanıtıdır ve daha şimdiden onlar için sevinebiliriz.

O suç sunusu kabul edildiği için bu bereketlerin tadını şimdiden çıkartabilir ve daha şimdiden o sununun kanının sağ kulağımızda ve el başparmağımızda ve ayak başparmağımızda olduğunu biliriz. Ah, sevgili imanlı kardeşim, bu kirli dünyada yürürken Rabbimiz bize lütuf versin ve burada aşağıda iken bile taşıdığımız o rozete değer bir yürüyüşümüz olsun. Bizim için kanını Dökenin onuruna leke sürmemeye özen göstermemiz doğru olur; hepimizin O’nun ölümünü işitmemizi ve konuşmamızı ve ölümünde O’na benzememizi diliyorum – çünkü kulaktaki kanın tüm başı temsil ettiği kesindir.

Ancak bu konunun yalnızca olumsuz bir yanı değil ama aynı zamanda olumlu bir yanı da vardır. Benim başım, zekam, kulaklarım, ağzım, gözlerim ve başımda olan her şey ile birlikte O’nun ve yalnızca O’nun ve sonsuza kadar O’nun olsun. Başımda bulunan her şey O’nun için kullanılsın! O’nu işitebilelim ve O’nu düşünelim ve O’nun adına konuşabilelim. Başımda olan her şey ölüm işareti ile damgalanmış ve mühürlenmiştir; onları Kendisine satın almak için bedel ödemiştir. Tanrıdan, bize, organlarımızın hiç birinin asla bir başkası için kullanılmamasını ihsan etmesini diliyorum.

Bir zamanlar O’nun düşmanına hizmet etmek için kullanılan bu elim, şimdi aynı değerli kan ile satın alınmıştır ve onu Kendisine satın alan Kişi için çalışacak ve savaşacaktır. Eli hakkında şu sözleri söyleyebilir: “Hırsızlık eden artık hırsızlık etmesin. Tersine, kendi elleri ile iyi olanı yaparak emek versin ve böylece ihtiyacı olan ile paylaşacak bir şeyi olsun.” Efesliler 4:28.

Benim o elim bir zamanlar komşumun eşyalarını alıyor idi. Şimdi ise bir zamanlar kendisinden çalmış olduğum şeyi kendisine geri vermek ya da ihtiyacı olan birine vermek için çalışmaktadır. Sağ elimin üzerinde bulunan kanın etkisi işte böyle bir etkidir.

Bir zamanlar kendi yolundan gitmek isteyen o ayağım şimdi değerli kan ile mesh edilerek güzel bir ayak haline gelmiştir ve iyi haber müjdelemeye gidenlerin ayakları ne kadar güzeldir. (Romalılar 10:15)

Kan, bana, kendim ait olmadığımı ve bir değer karşılığında satın alındığımı ve şu sözleri söyler: “Kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız, onun için Tanrıyı bedeninizde yüceltin.” 1.Korintliler 6:19-2o. Kulaktaki ve eldeki başparmağındaki ve ayak başparmağındaki kan bana şunları söyler: “Bedeninizin üyelerini haksızlığa araç ederek günaha sunmayın. Ölümden ditilenler gibi kendinizi Tanrıya adayın. Bedeninizin üyelerini doğruluk araçları olarak Tanrıya sunun.” Romalılar 6:13. Ben o kana baktığım zaman şöyle feryat ederim:

“Yaşamımı al ve ey Rabbim!
Yaşamım Sana adansın!”

Tüm bu konular üzerinde derin düşündüğümüz zaman şu sözleri söylemek zorunda kalırız: “Mahvolanlar için ölüme götüren ölüm kokusu, kurtulanlar için ise yaşama götüren yaşam kokusuyuz. Böylesi bir işe kim ‘yeterlidir’?” 2.Korintliler 2:16. Ve kendimizi daha iyi tanıdıkça vereceğimiz yanıt daha da hararetli olacak: “Herhangi bir şeyi kendi başarımız olarak saymaya yeterliyiz demek istemiyorum. Bizi yeterli kılan Tanrıdır.” 2.Korintliler 3:5. Ve bu nokta bizi bir sonraki sahneye götürür; o sahnede kahin zeytinyağını Rabbin önünde yedi kez serptikten sonra kanı alır ve önce sağ kulağımız ve sonra sağ el başparmağımız ve sağ ayak başparmağımızın üzerine sürer. Eğer o kan zeytinyağı ile örtülü olmasa idi üzerimizde suç sunusunun kanı ile bu kirli ve çamurlu dünyada yürümeye asla cesaret edemez idik. Bu durum bize Kutsal Ruhun gücünün bizi her koşulda taşıyarak onun arasından geçireceğini ve tüm bu çöl yolculuğu boyunca bizi yalnızca düşmekten değil ama aynı zamanda sendelemekten bile koruyacağını söylemektedir. Yalnızca Kutsal Ruh bizi, biz imanlıları işaret eden o değerli kana onursuzluk getirmekten koruyabilir. Bu araçları almak ve onları hizmetinde ve Kendisi için kullanmak üzere Tanrı’ya teslim etmemiz konusunda ihtiyacımız  olan gerekli gücü yalnızca Kutsal Ruh verebilir. Kanın üzerindeki zeytinyağı için Tanrı’ya ne kadar teşekkür etsek az, öyle değil mi?

Ve Tanrı’ya ayrıca yine teşekkür ederiz ki, şimdi burada aşağıda bile gerekli olan günah sunusuna sahibiz. Hatta daha şimdiden günah karşısında ölü ve Mesih İsa’da Tanrı karşısında diriyiz. (Romalılar 6:11) Hatta şimdiden yeryüzünde iken bile kraliyet kahinlerinin o harika konumuna getirildik. Evet, artık burada olmayan Kralımızın reddedilişini paylaştığımız doğrudur, ama Kutsal Ruh hakkımızda şu sözleri yazar: “Ama siz seçilmiş soy, Kralın kahinleri, kutsal ulus ve Tanrının öz halkısınız.” 1.Petrus 2:9

Evet ve daha şimdiden burada aşağıda bile tapınanlarız. Yuhanna 4:23 ayetinde Babanın Kendisine tapınanları aradığını okuruz. (Tanrı burada tapınma aradığını değil, tapınanlar aradığını söylemektedir.) Tanrı’nın tapınan kişileri, şimdi temizlenmiş ve yakına getirilmiş olan bir zamanların zavallı, çaresiz ve kirli cüzam hastalarında bulacağı kimin aklına gelirdi? Ama böyle olmuştur. Evet, sevgili imanlı kardeşim, siz ve ben daha şimdiden ayrıcalığa, sınırsız bir ayrıcalığa, Yakmalık Sunu ( ve bu sunu ile tahıl sunusunu birbirlerinden ayırmamamız gerekir) getirme ayrıcalığına sahibiz. Bu sunuları coşku ile dolup taşan bir yürek ile getiririz ve onları bizim için her şeyi tamamlamış olan Kişi’ye sunarız. Şimdi gerçekten sımsıcak yürekler ile şu sözleri söyleyebiliriz:

“Sen başımı zeytinyağı ile mesh ettin.
Kasem taşıyor.”

Ve ileriye geleceğe doğru baktığımız zaman mükemmel bir güvence ile şu şarkıyı söyleyebiliriz: “Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın. Başıma yağ sürersin. Kasem taşıyor. Ömrüm boyunca yalnız sevgi ve iyilik izleyecek beni. Ve sonsuza kadar Rabbin evinde oturacağım.” Mezmur 23:5-6.

Sonra Rabbin evindeki yuvada, “Babanın evinde” şimdi burada aşağıda iken baktığımız ve hatta tadını çıkarttığımız tüm bu bereketleri kavranamaz doluluk ve yücelikleri içinde bileceğiz ve şöyle diyeceğiz: “Kendi ülkemde iken Senin işlerin, yaptıkların ve Senin bilgeliğin hakkında duyduklarım doğru imiş. Ama yine de gelip kendi gözlerim ile görünceye kadar işittiğim sözlere inanmamıştım ve işte şimdi görüyorum ki, bana bunların yarısı bile söylenmemiş. Senin bilgeliğin de ve zenginliğin de, benim işitmiş olduğum ününden çok daha üstünler! Kat katr fazlalar! Senin huzurunda sürekli duran ve Senin bilgeliğini işiten ve ona tanık olan adamlarına ne mutlu, sana hizmet eden görevlilerine ne mutlu!” 1.Krallar 10:6-8)