4
Tanrının Amacını Bildirme Şekli
Efesliler 3
Efesliler mektubunun 1. Bölümünde Tanrının kilise hakkındaki amaçlarının sunulduğunu görmüş idik; Efesliler 2. Bölümde ise Tanrının amaçlarını yerine getirir iken Tanrının imanlılar ile olan işlerine yer verilmiş idi. Efesliler 3.bölümde de kilise gerçeğinin tanıtılması ya da Tanrının elçi Pavlus’u kullanmak aracılığı ile diğer uluslardan olan kişilere gerçeği duyurmak için nasıl bir yol izlediğini okuduk.
Efesliler 3:1 ayeti ile efesliler 4:1 ayeti kıyaslandığı zaman Efesliler 3. Bölümün parantez içinde yer alacağı açıkça görülecektir. Efesliler 2.bölüm öğretişi ve Efesliler 4.bölüm öğretiş ile uyumlu olan uygulamayı sunar. Öğretiş ve uygulama arasında Kutsal Ruhun elçiye atanmış olarak sunduğu bu özel durumun önemini ya da hizmetini okuruz. İkinci ayette bu hizmetten Tanrı lütfunun sergilenişi olarak söz edilir ve 9.ayette “sırrın paydaşlığı” olarak bahsedilir. Bu sözcük, her iki ayette de orijinal dildekinin aynısıdır. Bu sözcüğün en iyi çevirisinin “çağrı” olduğunu söyleyelim; özel bir hizmete yapılan bir çağrı. Bu hizmet müjdenin duyurulması ve gerçeğin kutsallar tarafından bilinmesi idi. Bu parantez ile ilgili olarak kilise ile bağlantısı olan daha başka büyük gerçeklerin sunumuna sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.
(1) Kilise gerçeğine hizmet etmenin etkisi
(Ayetler 1,2) Elçi bize kilise gerçeğine hizmet edilmesindeki anlık gerçeğin bunu duyuran kişinin dindar dünya ile olan ilişkisi olduğunu anlatır. Bu önemli gerçek, Yahudi’nin özel düşmanlığının uyanmasına neden olur; sebebi yalnızca Yahudi ve diğer uluslardan olan kişilerin Tanrının önünde aynı konuma-suç ve günahlardan ötürü ölü olmak - sahip olmaları değildir; bu gerçek, Yahudi’yi hiç bir şekilde diğer uluslardan olan kişilerin sahip oldukları bereketin daha üstünde bir berekete yükseltmemektedir. Ayrıca kilise gerçeği, Yahudi sistemini tamamen bir kenara bıraktığı için buna karşı gelirler. Bu neden ile o zaman olduğu gibi şimdi de açıklanmış ve hizmet edilmiş olarak kilise gerçeği elçi Pavlus tarafından anlatıldığında Yahudiler hala eski sistemlerine özgü eklemeler yapmadan duramazlar.
Tanrının diğer uluslardan olan kişilere sunduğu lütuf müjdesini ilan eden elçi Pavlus’un bu özel hizmeti ön yargılı Yahudileri kızdırmış ve elçiyi hapse atmalarına neden olmuş idi. Yahudilerin değerlendirmesine göre, diğer ulusların ayağına gitmekten söz eden birinin yaşaması uygun değil idi. (Elçilerin İşleri 22:21,22) Ama Pavlus her şeye rağmen yine de kendisini kötülük yapan diğer insanların bir tutsağı olarak asla görmedi; o, yalnızca İsa Mesih’in bir tutsağı idi çünkü Onun kendisine olan sevgisi nedeni ile hizmet ediyor idi ve diğer uluslardan olan kişilere gerçeği duyuyor idi.
(2) Vahiy aracılığı ile duyurulan kilise gerçeği
(Ayetler 3,4) Kilisenin yüce gerçeğine tanrısal yetki temelinde sahip olabilmemiz için elçi kilise ile ilgili sır hakkında elde etmiş olduğu bu bilgiyi açıklama konusunda özenli davranır ve bu bilgiyi insanlardan değil, doğrudan Tanrı esini olarak aldığını söyler ve hatta şöyle der: “O, bana bu sırrı esin yolu ile açıkladı.” Bu noktada sırrın gerçeği ile bağlantılı olan bir zorluk ile karşılaşabiliriz. Pavlus, müjdeyi Yahudi havralarında duyurduğu zaman, müjdeyi kutsal yazılara dayanarak açıkladı (bakınız Elçilerin İşleri 13:27,29,32,35,47; Elçilerin İşleri 17:2). Ve Berea Yahudileri Pavlus tarafından vaaz edilen müjdenin kutsal yazılar ile uyumlu olup olmadıklarını görmek için kutsal yazıları araştırdılar. Ama elçi daha önce de onlara kilise gerçeğini doğrudan açıklayarak hizmet etti; gerçeğin onaylanması için Eski Antlaşmaya başvurmaya artık gerek duymuyor idi. Gerçeği bildiği için artık kendisini dinleyen kişilerin kutsal yazıları araştırarak müjdeyi onaylamalarına ihtiyaç duymuyor idi. Yahudilerin imansızlığı kutsal yazılarda yer alan pek çok gerçeği kabul etmelerini güçleştiriyor idi. Örneğin, Nikodemus bile yeniden doğmak ile ilgili gerçeği kavramakta başarısız olmuş idi; Yahudi sistemini tamamen bir kenara bırakan müjde gerçeğini anlamak ve kabul etmek yüz yıllarca Tanrı kutsaması altında olan Yahudi için çok zor idi.
Pek çok Hristiyan bu zorluğu çok ender olarak takdir edebilir çünkü kilise hakkındaki bu gerçek Yahudi zihni için çok belirsiz ya da hatta tamamen hiç yok gibidir. Kiliseyi tüm zamanlar boyunca imanlılara ait olarak gördükleri için eski antlaşmada kilise hakkında yazılı olanlara inanmakta zorluk çekmezler. Kilise, eski antlaşma bölümlerinin çoğunda tanrısayar kişilere öngörü olarak verilmiştir. Ama yine de her şeye rağmen Efesliler mektubunda açıklanan şekildeki bir kilise gerçeğini kabul etmek zaten tanrısayar kişilerin düşüncesi idi. Kilise gerçeğini tamamen yeni bir açıklama olarak görme konusundaki zorluk ile ancak bu bölümde yüz yüze geliriz.
(Ayet 5) Pavlus’un esin yolu ile almış olduğu bu yüce gerçek, kiliseden bir “sır” olarak söz eder ve ayrıca 4.ayette yine aynı konuya “Mesih’teki sır” olarak değinilir. Elçi, sır ifadesini kullanmak ile gizli olan ya da saklanan bir şeyi ima etmemektedir; sözcüğü yalnızca insani bir ifade olarak kullanmıştır. Kutsal yazılarda söz edilen bir sırrın anlamı, yalnızca açıklama yolu ile bilinebilecek ve açıklandığı zaman da yalnızca iman aracılığı ile kavranabilecek bir konudur. Elçi açıklamasına devam eder ve bu sırrın yalnızca eski antlaşma dönemindeki insanlara açıklanmak ile kalmadığını belirtir ve şimdi de Mesih’in “kutsal elçilerine ve peygamberlerine Kutsal Ruh tarafından” bildirildiğini söyler. Bu ayette sözü geçen peygamberlerin eski antlaşma peygamberleri olmadıkları aşikardır; burada ima edilen peygamberler Efesliler 2:20 ayetinde belirtilen peygamberlerdir. Her iki durumda da düzenleme, “peygamberler ve elçiler” değil, “elçiler ve peygamberlerdir”. Bu düzenleme ya da sıralama nedeni ile eski antlaşma peygamberlerinden söz edilmediği açıktır. Ayrıca elçi, “şimdi” açıklanandan söz eder, daha önce açıklanmış olandan değil!
(3) Açıklanan kilise gerçeği
(Ayet 6) elçi, kilise gerçeğinin esin aracılığı ile bilinebileceğini gösterdikten sonra kısa bir bölüm içinde kilisenin gerçeğini özetler ve bu konudan neden “bir sır” olarak söz edildiğini açıklar. Bu sırrın Müjde olmadığı aşikardır çünkü Müjde diğer çağlarda saklı tutulmamış idi; hepimiz çok iyi biliyoruz ki eski antlaşma gelecek olan Kurtarıcı ile ilgili imalar ile doludur, ancak ne yazık ki bu küçük öngörü bilgileri yeterince anlaşılmamış idi.
O halde, “sır” nedir? Bize 6.ayette açıkça söylenen yeni açıklama şudur: .diğer uluslardan olan kişilerin “ortak mirasçılar ve tek bir beden olmaları gerekiyor idi ve Onun İsa Mesih’teki vaadinin iyi haber aracılığı ile ortak paydaşları idiler. Diğer uluslardan olan kişiler Yahudiler ile birlikte yalnızca Mesih’in yersel krallığında değil ama aynı zamanda hem gökteki hem de yerdeki değerleri kapsayan mirasın ortak mirasçıları idiler. Ve ayrıca buna ek olarak diğer uluslardan olan imanlılar göklerde Başı Mesih olan bir Beden’de Yahudi imanlılar ile birleştirilmişler idi. Buna ek olarak Tanrının İsa Mesih’teki vaatlerine de ortak paydaş olmuşlar idi. Diğer uluslardan olanlar Yahudilerin yeryüzündeki seviyesine yükseltilmedikleri gibi, Yahudiler de diğer uluslardan olanların seviyesine indirilmediler; her ikisi de eski konumlarından alındılar ve ölçülmesi imkansız olan daha yüksek bir konuma çıkartıldılar; Tamamen yeni bir temel, yani Mesih’teki göksel temel üzerinde bir araya getirildiler. Bu ayette işaret edilen üç büyük önemli gerçek ile daha önce Efesliler 1.bölümde karşılaşmış idik. Mesih’teki vaat o bölümün ilk yedi ayetinde açıklanan tüm bereketleri kapsar. Miras bize, 8-21 ayetlerinde açıklanır ve “tek bir beden” gerçeği 22 ve 23. ayetlerde yer alır.
(4)Pavlus tarafından açıklanan ve hizmet edilen gerçek
(Ayet 7) Sır, yalnızca Pavlus’a açıklanmamış idi; Pavlus aynı zamanda bu gerçeğe hizmet etmeye de atanmış idi. Sır, aynı şekilde diğer elçilere de (5) açıklandı ama Pavlus bu gerçek ile kutsallara hizmet etmek gibi bir hizmete de atandı. Bu yüzden sırrın açıklanışı ile ilgili bilgileri yalnızca Pavlus’un mektuplarında buluruz. Tanrının lütfu bu konudaki hizmet görevini elçi Pavlus’a vermiş idi. Ve Tanrının gücü onu bu lütuf armağanını uygulaması için kudretli kıldı. Tanrının armağanları yalnızca tanrının gücü ile kullanılabilirler.
(Ayet 8) Ayrıca, elçi bize bu büyük gerçeğin kendisi üzerindeki etkisinden de söz eder. Tanrı lütfunun yüceliğinin varlığında elçi Pavlus, günahkarların en kötüsü olduğunu anlar (1.Timoteos 1:15): açıklanan sırrın bereketi aracılığı ile tüm kutsalların arasında en küçüğünün kendisi olduğunu anlar. Bize, gözlerimizin önünde açılan yücelikler ne kadar büyük olur ise, bizler kendi gözlerimizde o kadar küçük hale geliriz. Bu yüce sırrın en geniş kavrayışına sahip olan kişi, tüm kutsallar arasında en önemsiz kişi olduğunun farkına vardı.
Elçi Pavlus kendisine verilen görevi yerine getirmek için yalnızca insanın müjdeye iman etmediği takdirde başına gelecek kaçınılmaz yıkımı ilan etmek ile kalmadı ama aynı zamanda Mesih’in tüm insan kavrayışını aşan anlaşılmaz ve ulaşılmaz zenginliklerinden ve sınırsız bereketlerinden de söz etti.
(5) Gerçek için verilen hizmette son görüş
(Ayetler 9-11) Müjdenin vaaz edilişi Pavlus’un hizmetinin ikinci kısmında görülür – sırrın bilgisi ile herkesi aydınlatmak, yeryüzündeki topluluğun oluşturulması aracılığı ile Tanrının sonsuzluktan sonsuzluğa kadar olan planının nasıl zaman içine getirildiğini tüm insanlara göstermek ve böylelikle dünyanın kuruluşundan beri tanrıda saklanmış olan ışığı ortaya çıkarmak!
Ayrıca Tanrı yalnızca yeryüzündeki topluluğun oluşturulması konusunda tüm insanları aydınlatmak ile kalmayacak idi, çünkü Tanrının amacı, tüm göksel varlıkların artık Onun eşsiz bilgeliğini öğrenmeleri gerektiği idi. Bu göksel varlıklar yaratılışın nasıl Tanrının eli ile yoktan var edildiğini görmüşler idi. Onun yaratılıştaki bilgeliğine tanık oldukları zaman sevinç ile bağırmışlar idi. Şimdi kilisenin oluşturulması döneminde gördükleri ise “Tanrının çok yönlü bilgeliği idi.” Yaratılış, yaratıcı bilgeliğin en mükemmel ifadesi idi ama kilisenin oluşturulmasında Tanrının bilgeliği her şekilde sergilenmiş oldu. Kilisenin oluşturulabilmesi için önce Tanrının yüceliğinin haklı çıkartılması, insanın ihtiyacının karşılanması, günahın yok edilmesi, ölümün yenilmesi ve şeytanın gücünün sıfırlanması gerekiyor idi. Yahudiler ve diğer uluslardan olan kişiler arasındaki engelin uzaklaştırılması, göklerin açılması, Mesih’in yücelikteki İnsan olarak oturması, Kutsal Ruhun yeryüzüne gelmesi ve Müjdenin vaaz edilmesi lazım idi. Tüm bunlar ve daha fazlası kilisenin oluşumun içinde mevcut idi. Ve tüm bu çeşitli sonlar yalnızca Tanrının çok yönlü bilgeliği ile sağlanabilir idi. Tanrının bilgeliği yalnızca tek bir yönde değil pek çok yönde sergilendi. Kilisenin sahip olduğu sorumluluklar konusunda başarısızlığa uğraması bile meleklerin kilise aracılığı ile Tanrının bilgeliğini öğrendikleri gerçeğini değiştiremedi. Hatta tam aksine bu harikulade bilgeliği daha çok görünür hale getirdi; bu bilgelik tüm insan başarısızlığından üstün geldi, her engeli aştı ve sonunda kiliseyi “Tanrının, Rabbimiz İsa Mesih’te planlamış olduğu sonsuz amacı ile uyumlu olarak” yüceliğe ulaştırdı.
(6) Gerçeğe hizmetin uygulamalı etkisi
(Ayetler 12,13) Elçi, şimdi burada sırrı açıklama konusundan dönüş yapar ve sırrın uygulamalı etkisi hakkında kısa birkaç söz eder. Bu harikalar, gözlerimizin önüne yalnızca onlara hayran olmamız için serilmemiştir; gerçekten de harikadırlar. Sır doğru kavrandığı ve doğru şekilde harekete geçildiğinde aynı zamanda düşünebileceğimizden çok daha fazla pratikliğe sahiptir. Işığın gerçeği içinde hareket etmek bizi Tanrının dünyasında evimizde hissettirecektir ama aynı zamanda da insanın dünyasından dışarı çıkaracaktır. Yuhanna 9.bölümdeki kör adam gibi dindar dünya tarafından dışarı atılan kişi kendisini Tanrı Oğlunun huzurunda bulur; bu neden ile elçi yeryüzündeki insan hapishanesinde iken Tanrının göklerdeki huzuruna ulaşabilir.
Tüm bu sonsuz amaçların aracılığı ile yerine gelecek olduğu Mesih İsa Babanın huzuruna güven ile girmemizi sağlayan Kişi’dir ve Aracımızdır. Eğer bu yüce gerçek bize cesaret veriyor ise ve eğer bizi Babamızın huzuruna yani yuvamıza getiriyor ise dünyada bizi sıkıntıya yönlendirecektir. Pavlus bunu anlamıştır ama yine de şöyle der: “Benim çektiğim sıkıntılar için üzülmeyin.” Sırrın gerçeğini kabul etmek – sırrın ışığında yürümek – bizi hemen dindar dünyanın ışığına çıkaracaktır. Bu gerçeğe göre hareket edin ve göreceksiniz ki ağzı ile iman ikrarında bulunan kişilerin düşmanlığı ile karşılaşacaksınız. Pavlus’a karşı gösterilen sürekli bir çatışmanın özellikle Yahudi sistemi uyarınca ortaya çıkan çatışmanın aynısı ile siz de karşılaşacaksınız.
Çatışma ve düşmanlık olacaktır. Çünkü bu yüce gerçekler insanlar tarafından yapılmış her din sisteminin dünyasal oluşumunu tamamen yok ederler. Pavlus’un tüm insanları aydınlatmak için uğraştığı bilgi ile sırrın gerçeği Hristiyanlık kürsülerinden, kutsallık kongrelerinden ya da hatta müjdeci platformlarından bile ilan edilmekte midir? İnsanın tam mahvolmuş olduğu gerçeğini kapsayan, Mesih’in insan tarafından tamamen reddedilişini bildiren, Mesih’in yücelikte oturduğunu ve Kutsal Ruhun yeryüzündeki varlığını, imanlının bu dünyadan ayrılmış olduğunu ve kutsalların göğe çağrılışını kapsayan bu sırdaki gerçek değil midir? Ulusal kiliselerde ve Hristiyanlığın dindar mezheplerinde ilan edilen ve uygulanan bu yüce gerçek değil midir? Ne yazık! Çünkü bu yüce gerçek onların iman ikrarında, dualarında ya da öğretişlerinde yer almaz. Hayır, hatta daha da kötüsü, kuruluş, öğretiş ve uygulamalarında inkar dahi edilir.
(7) Bu gerçeklerin imanlıda sonuç vermesi için dua
(ayetler 14-21) Bu bölümlerde açıklanan yüce gerçekler elçiyi çok doğal olarak ikinci duasına yönlendirir. Mektubun ikinci bölümünde elçi Yahudi ve diğer uluslardan olan imanlıların hep birlikte Tanrının konutunu oluşturmak için bina edildiklerine dair önemli gerçeği açıklamıştır. Elçi üçüncü bölümde sırrın gerçeğini şu şekilde sunmuştur: hem Yahudi hem de diğer uluslardan alınmış olan imanlılara onların Mesih’te ortak bir beden oluşturmak üzere tamamen yeni bir yere getirildiklerini gösterir. Ve sonra öğreniriz ki bu sırrın Tanrının çok yönlü bilgeliği amacı ile ortaya çıkması için şimdi sergilenmelidir ve bu sergilenme Tanrının Rabbimiz İsa Mesih’te planlamış olduğu sonsuz amacı ile uyumlu olarak gerçekleşir (Efesliler 3:10,11).
Elçi bu yüce sonun akılda tutulmasını sağlayarak Babaya yönelip dua eder; öyle ki, kutsallar Tanrının doluluğuna girmek için doğru bir ruhsal konumda bulunabilsinler. Kutsalları bu ruhsal duruma getirme konusu ile ilgili olarak duanın devamında şunu görürüz: Kutsal Kişi, kutsallar ile bağlantılı olarak onlar ile tam birleşmiştir. Baba tüm bereketin kaynağıdır, Mesih’in bizi Tanrının doluluğu ile doldurmak için içimizde konut kurması amacı ile Kutsal Ruh bizi güçlendirir. Öyle ki, Tanrı şimdi ve tüm çağlar boyunca kutsallarda görülerek yüceltilsin.
(Ayet 14) Duanın konusu, Tanrının Rabbimiz İsa Mesih’de amaçlanan sonsuz planı olduğu için tüm bu sonsuz planların kaynağı olan “Babaya” hitap eder. Aynı nedenden ötürü duada ölümden ya da dirilişten söz edilmez. Ölüm dünyaya girmeden önce tüm sonsuz planlar zaten önceden yapılmış idi ve duada amaçlanan bu planların tam olarak yerine gelmesi, ölümün asla var olamayacağı bir yerde gerçekleşecektir.
(Ayet 15) Burada bahsedilen bu yeni yücelik yeri ile ilgili bize söylenen şudur: Gelecek olan bu bereket dünyasında gökte ve yeryüzündeki her aile Babanın adı ile anılacaktır. İlk yaratılışta tüm hayvanlar Adem’in önünden geçirildi ve Adem onlara ad verdiği zaman her ailede sergilenmesi gereken ayırt edici özellikleri ortaya koymuş oldu. Bu neden ile yeni yaratılıştaki sonsuz amaçlar ile bağlantılı olarak gökte ve yeryüzündeki her aile- melekler, gökteki kilise ve yeryüzündeki kutsallar- Babanın adını alacaklar ve böylece her aile Babanın sonsuz amaçları ile uyumlu olarak kendine ait farklı özelliğe sahip olacaktır.
Bu yüzden duada, tanrının zamanın başlangıcından önce sahip olduğu amaçları ile uyumlu olarak sonsuz çağlarda ışığa getirilecek olan her şey yer alır; Bu olaydaki her şeyin kaynağı Babadır, Oğul, her şeyin merkezidir ve gökteki ve yerdeki her aile Babanın sahip olduğu bazı özel yücelikleri sergiler.
(Ayet 16) Baba Kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu ile bizi iç varlığımızda kudret ile güçlendirmeyi ve Mesih’in iman yolu ile yüreklerimizde yaşamasını diler. Elçi, burada Efesliler 1:7 ayetinde olduğu gibi “lütfunun zenginlikleri uyarınca “ demez. Ama “yüceliğinin zenginliği uyarınca” der. Çünkü duanın konusu, ihtiyacımızın karşılanması ile bağlantılı değildir. Duanın konusu, Babanın yüreğinin amaçlarının yerine getirilmesi ile ilgilidir.
1.bölümün duasında talep edilen, Tanrının bizim iyiliğimiz için kullandığı gücünü bilebilmemizdir; burada istenen ise bizi içsel varlığımızda güçlendirmesi için Onun gücüne içimizde sahip olmamızdır. Dışsal varlık göz ile görülür; dünya değerleri ile temasta olduğumuz doğal insan dışsal varlıktır. İçsel varlık göz ile görülmez ve ruhsal insandır; içimizde çalışan Kutsal Ruh’un işleyişi ile oluşur ve gelişir. Ve bizler içsel varlığımız aracılığı ile göz ile görünmeyen ve sonsuz değerler ile temasta oluruz. Nasıl dışsal insanın bu dünyanın maddi değerleri ile güçlendirilmesi gerekiyor ise, aynı şekilde içsel insanın da Tanrının amaçlarındaki yeni dünyanın ruhsal bereketlerine girebilmesi için Kutsal Ruhun aracılığı ile güçlendirilmesi gerekir.
(Ayet 17) Duadaki ikinci istek ise Mesih’in iman aracılığı ile yüreklerimizde konut kurmasıdır. İlk talep ikinci talebe yönlendirir çünkü bizler yalnızca Kutsal Ruh aracılığı ile güçlendirildiğimiz zaman Mesih yüreklerimizde iman aracılığı ile konut kuracaktır. Babadan gelmiş olan Kutsal Ruhun canlarımızda işleyişi bizi Babanın Mesih hakkındaki düşünceleri ile dolduracaktır –Oğul hakkında Baba ile birlikte düşüneceğiz.
Buradaki dua isteği, bazı mucizeler yapabilmemiz amacı ile güçlendirilmek değildir ya da bazı çabaları gerektirmez ama iman yolu ile yüreklerimizde konut kurmuş Mesih aracılığı ile canlarımızda ruhsal bir durumun işlenmesidir. Çevremizdeki dünyanın gücü, içimizdeki benliğin gücü ve bize karşı olan şeytan büyük etkilerdir, öyle ki eğer Mesih yüreklerimizdeki gerçek yerine sahip olacak ise bu yalnızca içsel varlığımızın Kutsal Ruh tarafından güçlendirilmesi ile mümkün olacaktır.
Ayrıca duadaki istek, Mesih’in yüreklerimizde “konut kurmasıdır.” Mesih’e bazı özel durumlarda ziyarete gelen bir misafir olarak davranmamız doğru değildir ama O yüreklerimizde kalıcı bir yere sahip olan tek Kişi’dir. Onun yüreklerimizde konut kurması yalnızca iman aracılığı ile olabilir çünkü iman Mesih’e bakar ve O önümüzde bir obje olarak durduğu için yüreklerimizde kalıcı bir konuta sahip olacaktır. Tanrının tüm planlarının merkezi olan Mesih böylece bizim düşüncelerimizin merkezi haline gelir. Bir kişinin söylemiş olduğu gibi: “Tanrı için en üstün obje, bizim için en üstün obje haline gelir.” Eğer yaşamlarımız bu muhteşem obje Mesih tarafından yönetilmiş olsa idi o zaman her birimiz Tanrı için ne kadar güzel tanıklık edebilirdik! Genellikle bizler fazla hizmet etmek ile ilgilenen ve pek çok konuda telaş eden ve kaygı duyan Marta gibiyiz. Oysa, yalnızca “tek bir şey” gereklidir: Mesih’e yaşamlarımızın tek objesi olarak sahip olmak, bu gerçekleşince zaten hizmet ve tüm diğer konular kendiliğinden oluşacaktır. Bizler de Meryem gibi iyi olanı seçenlerden olalım.
Mesih’in yürekte konut kurmasının sonucu, bizi “sevgide köklendirmek ve temellendirmektir.” Eğer yüreklerimizde konut kurmuş olan Mesih’te, Onda ve Onun aracılığı ile Babanın tüm sevgisi bildirildi ise o zaman Tanrı kesinlikle yürekleri tanrısal sevginin bilgisi ve sevinci ile dolduracaktır.
(Ayet 18) Yüreklerde konut kurmuş olan Mesih üçüncü büyük talep için yolu şöyle hazırlar: Bütün kutsallar ile birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya gücümüz yetebilsin.” Tanrı bize duygularımız aracılığı ile öğretir, öyle ki bu anlayış yalnızca iman aracılığı ile değil, ama aynı zamanda “sevgide köklenmiş ve temellenmiş” olmak aracılığı ile de olsun. Kutsal Ruhun işleyişi aracılığı ile Mesih iman aracılığı ile yüreklerimizde konut kurar; iman aracılığı ile konut kurmuş olarak orada yüreklerimizi sevgi ile doldurur ve sevgi bizi onu kavramamız için hazırlar. Ayrıca, bu sevgi bizi “tüm kutsalları” kucaklamaya yönlendirir. Çünkü Mesih’in sevgisinden ne kadar çok keyif alır isek yüreklerimiz, Mesih tarafından sevilenleri daha çok sevebilecektir.
Elçi daha sonra sevginin genişlik, uzunluk, yükseklik ve derinliğini kavrayabilmemizi arzu eder. Tanrının sonsuz amacı ile ilgili aynı konuya daha önce 11.ayette işaret edilmiştir. Sevginin genişliğindeki bu sonsuz amaç, “tüm kutsalları” kucaklar, sevginin uzunluğu çağdan çağa uzanır, sevginin derinliği tüm ihtiyaçlarımızda aşağı inerek bize ulaşır ve sevginin yüksekliği bizi bir yücelik konumuna ulaştırır.
(Ayet 19) Bereket hakkındaki bu konunun tümü, bizim için Mesih’in sevgisi tarafından garantilenmiştir. Mesih kiliseyi sevdi ve kilisesi uğruna Kendisini feda etti. Bu yüzden dördüncü talep bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücümüzün yetmesidir. Bu sevgi bilinebilir ve bu sevgiden keyif alınabilir ama yine de bu sevgi bilgiyi çok aşan bir sevgidir. Eğer Mesih’in gelmiş olduğu yüceliğin yüksekliğini ölçemiyor isek ya da Onun çekmiş olduğu acıların derinliğini kavrayamıyor isek bizim iyiliğimiz için işleyen sevgiyi de kavrayamayız. Bu sevgi bizi Onun ile birlikte yuvaya götürmek için gelmiştir. Onun yüce yüreğindeki bu eşsiz sevgi bilinebilir ama yine de buna rağmen sonsuza kadar bilgiyi aşan bir sevgi olarak kalacaktır.
Beşinci talep, Tanrının tüm doluluğu ile dolabilmemizdir. Tanrının doluluğu bize Mesih’te açıklanan ve bildirilen Tanrı hakkındaki her şeydir. Oğul, Babanın sevgisini ve kutsallığını Onun lütfu ve gerçeği ile tam olarak beyan etmiştir. Ve elçi, bizim bu doluluğu tam bir ölçü ile kutsallarda sergilenebilmesi için almamız gerektiğini söyler ve tanrısal doluluğa sahip olmamızı arzu eder.
(Ayet 20) Altıncı talep, Tanrının bizde etkin olan kudreti ile dilediğimiz ya da düşündüğümüz şeyden çok daha fazlasını yapabilecek gücünün gösterilmesidir. Tanrı gerçekten de “bizim için” genellikle söylendiği gibi düşündüğümüzden çok daha fazlasını yapabilir. Ancak yine de burada, tüm dua boyunca zihni yönlendiren düşünce kutsalların ruhsal durumudur. Burada söz konusu olan tanrının bizim ile ya da bizim için neler yapabileceği değildir; burada söz konusu olan, Tanrının bu taleplere karşılık olarak “içimizde” çalışmak için sahip olduğu gücü ve isteğidir ve Tanrı bunları bizim “dilediğimiz ya da düşündüğümüzün çok daha fazlasını” yaparak göstermeyi arzu eder.
(Ayet 21) Yedinci ve son istek, Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek Ona yücelik olmasıdır. Duada yer alan her istek şu harikulade düşünceye yönlenmiştir: Tüm çağlar boyunca kutsallar Tanrının doluluğunu ortaya koymalıdırlar ve böylece bu doluluk Ona yücelik getirecektir. Duanın tamamı açıkça gösteriyor ki, Tanrının isteği şudur: kutsallar ile ilgili gerçek olacak olan, sonsuz çağlar boyunca onlara işaret edecektir, öyle ki, Tanrının ışığın Onun Halkı aracılığı ile görünür hale gelsin.