Bedende Konut Kurmuş Olan Kutsal Ruh
Bölüm 9
Çünkü Mesih İsa’ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrının oğullarısınız (Galatyalılar 3:26).”ve oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu’nun, ‘Abba, Baba diye’ seslenen Ruhunu yüreklerinize gönderdi. (Galatyalılar 4:6) Tanrısal düzen budur. İsa Mesih’e iman aracılığı ile Kutsal Ruh’tan doğduk ve böylece oğullar yapıldık. Sonra Tanrı yüreklerimizde konut kurması için evlatlık Ruhu olan Kutsal Ruhu gönderdi. Bu yüzden konut kurmuş olan Kutsal Ruhun varlığının sonucu olarak oğullar oluruz.
Bu tanrısal düzen Tanrının İsrail ile olan ilişkisinde belirir. Fısıh gecesinde İsrail hala Mısırda iken tamamen kanın altına sığındı. Ama İsrail Kızıldeniz’i geçinceye kadar ne kurtuluştan ne de Tanrının “kutsal konutundan” söz edildiğini okumayız. Ve bunun bir sonucu olarak biliriz ki, Tanrı İsrail halkı Kızıldeniz aracılığı ile Mısırdan çıkartılıp çöle getirilinceye kadar halkının arasında konut kurmadı. Bir can dirilebilir, yeniden doğabilir ve Mesih’in kanının koruması altında olabilir, ama ‘Abba, Baba’ diye seslenebilmesi için bu canda önce Tanrının Ruhunu konut kurması gerekir. (Galatyalılar 4:6) Bu konu ile uyumlu olarak Romalılara mektupta sekizinci bölüme gelinceye kadar Kutsal Ruhun imanlıda konut kurmuş olduğuna dair herhangi özel bir ifade görmeyiz. İmanlı yasadan ve günahtan kurtarıldığını bilmediği sürece, bu konu ile ilgili herhangi bir öğretişi aramamız boş yere olur. Ama “Ne zavallı insanım! Ölüme götürecek bu bedenden beni kim kurtaracak?” sorusunun tam yanıtını buluruz; bize söylenen şudur: “Ne var ki, Tanrının Ruhu içinizde yaşıyor ise, benliğin değil, Ruhun denetimindesiniz” (Romalılar 8:9)
O zaman gerçek, her kurtulmuş canın içinde konut kurmuş olan Kutsal Ruha sahip olduğudur. Ve hiç kuşkusuz Müjde ilk kez duyurulduğu zaman – tam doluluğu, sadeliği ve gücü ile duyurulduğunda – Tanrının lütfu ile müjdeyi kabul eden kişiler hemen karanlıktan ışığa getirildiler. Ve o anda Kutsal Ruhun armağanındaki kurtuluşları ile mühürlendiler. Ama şimdi etrafta hüküm süren zihin karışıklığı nedeni ile, müjde insanların yaptıkları ekler ile büyük ölçüde bozulduğunda, İsa Mesih’teki Tanrı lütfunun doluluğu çok ender olarak vaaz edildiğinde dirilmiş olmalarına rağmen hala alaca karanlıkta el yordamı ile yürüyen, tutsak oldukları evlerinin içinde inleyen ve bunun sonucu olarak evlatlık Ruhunu almamış olan kişiler vardır, çünkü “Ruhun kendisi, ruhlarımız ile birlikte Tanrının çocukları olduğumuza tanıklık eder” (Romalılar 8:16). Ve bu yüzden eğer bizler Tanrının çocukları olduğumuzu bilmiyor isek ve bir evlada yakışan bir güven ile ‘Abba, Baba’ diye seslenemiyor isek, bunun nedeni, Kutsal ruhun içimizde konut kurmuş olmamasıdır.
Şimdiki konumuz, Kutsal Yazıların bu konu ile ilgili ne öğrettiklerini açıklamaktır. Görmüş olduğumuz gibi, Tanrının Ruhu, oğullar olmamızın sonucu olarak içimizde konut kurar. Ve bir Hıristiyanı eski düzen altındaki kutsallardan ayıran budur. Yahudi imanlılar dirildiler, yeniden doğdular, ama Kutsal Ruhun içlerinde konut kurması konusunda hiç bir bilgileri yoktu. “Ruh henüz verilmemişti. Çünkü İsa henüz yüceltilmemişti” (Yuhanna 7:39). Kutsal Ruh kendi gücü aracılığı ile işledi, çünkü Hıristiyanları olduğu gibi Yahudi kutsalları da dirilten O idi; onları aynı zamanda yürüyüş ve hizmet için de güçlendirdi. Ama imanlıların içinde ve Kilisede konut kurmak için bir Kişi olarak gökten aşağı inmesi Mesih’in ölümü, dirilmesi ve göğe alınmasının sonucunda oldu. Bu farklılık mezmur yazarının bir duası aracılığı ile çok basit bir görünüm içinde belirtilir: “Beni huzurundan atma. Kutsal Ruhunu benden alma.” (Mezmur 51:11); ama Efeslilere yazan elçi Pavlus şöyle der: “Tanrının kutsal Ruhunu kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o Ruh ile mühürlendiniz.” (Efesliler 4:30) Mezmur yazarının yüreğinde yaptığı etkiler aracılığı ile çalıştığı için mezmur yazarının bu kutsanmış gücü kaybetmesi mümkün idi. Kutsal Ruhun yeryüzündeki varlığı Tanrının evinde Hıristiyanlığı karakterize eder, bu nedenle Kutsal Ruhun Tanrının çocuklarında konut kurmuş olması, onları tüm geçmiş düzen içinde var olan imanlılardan ayırır. Çünkü bizi Mesih ile birleştiren, O’nun bedeninin, O’nun et ve kanının ve kemiklerinin üyeleri yapan Kutsal Ruh’tur. (1.Korintliler 12:13; Efesliler 5:30); ve bu birlik ve bedeninin üyeleri olarak bu yer, Mesih yüceltilmeden ve cennetteki Baş yerini almadan önce mümkün değil idi.
Konut kurmuş olan Kutsal Ruh ile ilgili kısaca belirtmeyi arzu ettiğimiz bazı önemli noktalar mevcuttur.
1.Bir tanık olarak. Kutsal Ruhun yeryüzündeki varlığı tamamlanmış olan kurtuluşun tanığıdır. Çünkü Rabbimiz ayrılmadan önce, bize bir “başka Yardımcı” göndereceğine dair söz verdi (Yuhanna 14:16, 17, 25,26; Yuhanna 15: 26,27; Yuhanna 16:7-14). Rab İsa öğrencilerine, özellikle üzerinde durarak şöyle dedi: “Ben de Babam’ın vaat ettiğini size göndereceğim. Ama siz, yücelerden gelecek güç ile kuşanıncaya dek kentte kalın.” (Luka 24:49) Bu nedenle Kutsal Ruhun Pentikost gününde aşağı gelişi kurtuluşun tamamlanmış olduğuna dair şaşmaz bir belirti ya da Tanrının Mesih’in tamamlamış olduğu işi kabul etmiş olduğunun ve bu işten tatmin olmuş olarak dinlendiğini gösteren bir kanıttır. Çünkü, “buna tanıklık eden Ruh’tur, çünkü Ruh gerçektir.” (1.Yuhanna 5:6)
Ama burada Kutsal Ruh’tan daha çok Tanrının çocuklarının içinde konut kurmuş olmasından söz ediyoruz. Daha önce görmüş olduğumuz gibi, “Kutsal Ruh ruhlarımızla birlikte Tanrının çocukları olduğumuza tanıklık eder” (Romalılar 8:15,16; Galatyalılar 4:6,7). Bu açıdan bakıldığı zaman Kutsal Ruh, bireysel canın tamamlanmış olan kurtuluşunun tanığıdır- birazdan bu konuyu incelediğimiz zaman görülecektir – ve bu nedenle her Tanrı çocuğunun bu kesin tanıklık aracılığı ile kurtulmuş olduğunu bilmesi gerekir. Ancak, oğullar olduğumuza ilişkin bu tanıklığın nasıl yapıldığına dair bir soru sorulabilir. Kutsal Ruhun içimizdeki varlığının kesin bir gerçek oluşu buna tanıklık eder; Kutsal Ruh varlığı aracılığı ile içimizde ilişkimize uygun olan duygular biçimlendirir, iç varlığımızda Babanın sevgisinden keyif almamız için arzular doğurur, konum ve pozisyonumuzun kutsal mahremiyeti içinde Tanrıya ‘Abba, Baba’ diye seslenmemizi sağlar; Tanrının çocukları olarak bize ait olan ilişkiyi ve bereketleri bize açıklayarak güvenmiş olduğumuz sözü canlarımıza kazır ve böylelikle ruhumuzda çok farklı bir tanıklıkta bulunur. Hayır! Bu tanıklık kulak ile duyulan bir tanıklık değildir ve yalnızca ruhumuz tarafından ayırt edilir ve kavranır. Ama kesinlikle anlarız, çünkü bu tanıklık gerçekten de bizim ve Tanrının arasında var olan yaşayan bir sırdır. Kutsal Ruhun tanıklığının gücü ve farklılığının koşullara bağlı olacağının unutulmaması gerekir. “Tanrının Ruhu tarafından yönlendirilenlerin hepsi Tanrının oğullarıdır.” Başka bir deyiş ile, yalnızca Tanrının Ruhu tarafından yönlendiriliyor olmamız bile, Tanrının oğulları olduğumuzun bir kanıtıdır. Bu nedenle, sade ve sevecen bir itaat ve bağımlılık ile yürüme konusunda yönlendirildiğimiz zaman, ruhumuz O’nun oğullar olduğumuza ilişkin tanıklığını en net şekilde ayırt edecektir. Ama eğer O’nu kederlendirerek yürüyor isek, o zaman O’nun tanıklığına boş yere kulak vermiş olacağız, çünkü O’nu üzerek susturmuş olacağız. Tanrı bu yüzden çocuklarının hiç birinin özensiz bir şekilde yürümesine izin vermeyecektir. O’nun çocukları olduğumuz gerçeğinin temeli üzerinde kurtuluşumuzun kesinliğinde dinleneceğiz. O bize, O’nun çocukları olduğumuz için O’nun Ruhu tarafından yönlendirileceğimizi hatırlatır ve bizim ruhumuz ile birlikte O’na ‘Abba, Baba’ diye seslenmeyi öğretir.
2. Bir mühür olarak. Bu gerçek bize pek çok bölümde gösterilir. “Bizi sizinle birlikte Mesih’te pekiştiren ve meshetmiş olan Tanrıdır. O bizi mühürledi, güvence olarak da yüreklerimize Kutsal Ruh’u yerleştirdi” (2.Korintliler 1:21,22). Bir başka ayet: “Gerçeğin bildirisini, kurtuluşunuzun müjdesini duyup O’na iman ettiğiniz zaman, siz de vaat edilen Kutsal Ruh ile O’nda mühürlendiniz” (Efesliler 4:30) Ve yine aynı mektupta bize şu öğüt verilir: “Tanrının Kutsal Ruhunu kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o Ruh ile mühürlendiniz.” (Efeliler 4:30) İmanlılara, onlarda konut kurması için verilen Kutsal Ruh’un kendisi mühürdür; Tanrı böylelikle imanlılara işaret koyar, onlara Kendisine ait olanlar olarak sahip olur ve onların içindeki Ruh aracılığı ile imanlıların Kendisine ait mallar olduklarını beyan eder. Eğer biri bu örneği kullanacak olur ise, şöyle denilebilir: Kraliçe’ye ait olan kişileri belirleyen işaret nasıl geniş bir ok ile ifade edilir ise, aynı şekilde Tanrının Ruhu da bizi Tanrıya ait olanlar olarak belirleyerek diğerlerinden ayırır. Bu durum, mecazi olarak bir mühür ile açıklanır. Mühür yalnızca sahip olunduğunu göstermez, aynı zamanda korumayı da belirtir. Bu nedenle, imanlıların kurtuluş gününe kadar mühürlendikleri söylenir. Rab dönüp onları Kendisine alıncaya kadar mühür aracılığı ile güvenlik altındadırlar. Ve bu yüzden yalnızca iman edenler mühürlenmişlerdir. Rabbe ait olana kadar, Mesih’in ölümü ve dirilişi aracılığı ile tutsaklık evinden dışarı çıkartılana kadar (daha önce görülmüş olduğu gibi), mühürlenmemişlerdir. Mühürlendikten sonra yalnızca güvende değildirler, ama aynı zamanda kurtulmuşlardır da.
3.Bir güvence olarak. İki ayette daha önce Ruh’un güvence olduğundan söz edildi. “Bizi mühürledi ve güvence olarak da yüreklerimize Kutsal Ruh’u yerleştirdi.” (2.Korintliler 1:22) “Gerçeğin bildirisini, kurtuluşunuzun müjdesini duyup da O’na iman ettiğiniz zaman, siz de vaat edilen Kutsal Ruh ile O’nda mühürlendiniz. Ruh, Tanrının yüceliğinin övülmesi için Tanrıya ait olanların kurtuluşuna dek mirasımızın güvencesidir.” (Efesliler 1:13,14) Güvencenin karakterini tam olarak ifade eden tanımlama son yazdığımız ayette yer alır. Kutsal Ruhtan burada “mirasımızın güvencesi” olarak söz edilir; yani, O, Rab İsa Mesih aracılığı ile miras alacağımız ilk ürünleri temsil eder. Gerçekten de bir malın satışında, malın satın alınacağının garantisi olarak nasıl bir ön ödeme satışın kesinliğinin güvencesi ise, aynı şekilde Tanrı da lütuf göstererek bize mirasımızın güvencesi olarak yüreklerimize Kutsal Ruh’u yerleştirir ve böylelikle bize vaat etmiş olduğu her şeye sahip olacağımızı garanti eder ve (eğer bu şekilde konuşma cesaretini gösterir isek) Kendisini güvenilir sözüne sadık kalmak ve onu yerine getirmek konusunda bağlamış olur; çünkü ön ödeme parası hem bir vaat hem de bir yemindir. Ama Kutsal Ruh bundan çok daha fazlasıdır, çünkü görmüş olduğumuz gibi, Kutsal Ruh aynı zamanda mühürdür de; Tanrı bu şekilde bize kurtuluş mirasımıza O’nun yüceliğinin övgüsü olarak sahip olacağımızı hem belirtmiş olur hem de biz mirasımızı garanti etmiş olur.
4.Konut kurmuş olan Kutsal Ruhun görevini bu sayfalarda tam ayrıntılı olarak belirtmemiz mümkün değildir. Bu nedenle, O’nun görevi ile ilgili yalnızca birkaç noktaya değineceğiz: Tapınmamız için sahip olduğumuz tek güç, Kutsal Ruh’tur (Yuhanna 4:23,24; Filipeliler 3:3); dua için Kutsal Ruh’a muhtacız (Romalılar 8:26,27; Efesliler 6:18; Yahuda 20); yürüyüşümüzün gücü Kutsal Ruh’tur (Romalılar 8:14; Galatyalılar 5:16-26); hizmeti ancak O’nun gücü ile yapabiliriz (1.Korintliler 2:4; 1.Selanikliler 1:5); gerçeği kavramamızı sağlayan Kutsal Ruh’tur (1.Korintliler 2:9-16; Yuhanna 16:13; 1.Yuhanna 2:20-27); bizi büyüten Kutsal Ruh’tur (Efesliler 3:16-19), v.b. Kutsal ruh, gerçekten de Tanrının önündeki varlığımızı karakterize eder – çünkü biz benlikte değiliz, Ruh’tayız, o zaman içimizde konut kurmuş olan Tanrının Ruhu bize egemen olsun (Romalılar 8:2) – Kutsal Ruh ruhsal yaşamımızın tüm eylemlerinin gücünün tek kaynağıdır; bu eylemlerin nesnesi Tanrı ya da insandır. Kutsanmış gerçek! Çünkü yalnızca zayıflığımızı ve hiçliğimizi bildiğimiz zaman, O’na bağımlı olduğumuz dersini öğrenebiliriz ve bağımlı olduğumuz zaman, Tanrının Ruhu içimizde Tanrının isteğine uygun olarak hareket etmek için özgürdür.
Hem endişeli canlar hem de genç imanlılar tarafından çok ihtiyaç duyulan bir tedbir sık sık verilir; içimizdeki Ruh’un işi ile Mesih’in bizim için yaptığı işi karıştırmamak. Bu konuda bir diğer kişi şunu söylemiştir: “Bizler, esenliğin temelini biçimlendirmek için sürekli olarak kendimizdeki bir şeye bakmanın gerekli olduğunu düşünmeye eğilim gösteririz. Esenliğimizin temeli olarak Mesih’in bizim için yapmış olduğu işe bakmak yerine içimizdeki Ruh’un işine bakmaya meyilliyizdir. Bu bir hatadır. Edenliği Kutsal Ruh sağlamadı; esenliği Mesih sağladı. Esenliğimizin Kutsal ruh olduğu söylenmez; esenliğimiz Mesih’tir. Tanrı, “vaaz eden esenliği” Kutsal Ruh aracılığı ile göndermedi, İsa Mesih aracılığı ile gönderdi. (Şu ayetleri karşılaştırın: Elçilerin İşleri 10:36; Efesliler 2:14,17; Koloseliler 1:20). Kutsal Ruh, Mesih’i açıklar; O, bizim Mesih’i bilmemizi, O’ndan keyif almamızı ve beslenmemizi mümkün kılar. Kutsal Ruh Mesih’e tanıklık eder. Mesih’e ait bilgileri alır ve onları bize gösterir. Paydaşlığın, mührün, tanıklığın, teminatın ve yumuşak tatlı dilliliğin gücüdür. Kısaca söyleyecek olur isek, Kutsal Ruh’un eylemleri elzemdir. O olmadan biz Mesih’i ne işitebilir, ne görebilir, ne bilebilir, ne hissedebilir, ne tecrübe edebiliriz, yani, Mesih’i hiç bir şekilde göremeyiz. Bu gerçek basittir ve her içten ve doğru öğretişe sahip imanlı tarafından anlaşılır ve kabul edilir. Ama tüm bunlara rağmen yine de Kutsal Ruh esenliğin temeli değildir; Kutsal Ruh sadece bizim esenlikten keyif almamızı sağlar. Kutsal Ruh bizim kimliğimizi açıklamasına rağmen kimliğimiz değildir, bize kimliğimizi açıklar ve ondan keyif almamızı sağlar. “Hayır; esenliğin temeli ya da zemini Mesih’tir – Mesih, çarmıhta tamamladığı iş ile bizim esenliğimizi sağlamıştır. Çünkü O’na iman eden herkes, “..aklanmış sayıldı. ‘aklanmış sayıldı’ sözü yalnız onun için değil, aklanmış sayılacak olan bizler için de – Rabbimiz İsa Mesih’i ölümden dirilten Tanrıya iman eden bizler – yazıldı. İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi. Böylece iman ile aklandığımıza göre, Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı ile barışmış oluyoruz.” (Romalılar 4:24,25; Romalılar 5:1) O zaman esenliğin temeli konusunda her zaman hatırlanması gereken, onun temelinin bizim dışımızda olduğudur ve işaret edilmiş olduğu gibi, Kutsal Ruhun konut kurmuş olması bizim Tanrının oğulları olmamızın bir sonucudur.
Ama şu gerçek konusunda her zaman özellikle sağduyulu düşünmemiz gerekir: Eğer imanlılar olarak içimizde konut kurmuş Tanrının Ruhuna sahip isek, benliğin kirli işleri ile O’nu kederlendirmememiz gerekir. (bakınız Efesliler 4:29-32) Bu yüzden elçinin şu ciddi sorusu üzerinde duralım, “Bedeninizin Tanrıdan aldığınız içinizdeki Kutsal Ruhun tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrıyı bedeninizde yüceltin” (1.Korintliler 6:19,20) ve diğer bir ayetteki öğüde bakalım: “Ruh sayesinde yaşıyor isek, Ruhun izinde yürüyelim” (Galatyalılar 5:25)