Vahiy 10-11:18
Tanrı’nın Tanıkları
Vahiy 10
Onuncu bölüm ile birlikte, altıncı borazanın ciddi dönemi ya da ikinci “vay” yargısı sırasında yeryüzü ile bağlantılı olarak Mesih uğruna bir tanık muhafaza etmek için Tanrı’nın yolları önümüze getirilebilsin diye yedi borazan yargısının peygamberliğinde bir ara verildiğini görürüz. Bu ara olaya benzeyen kısım Vahiy 11:14 ayetindeki şu ifade ile son bulur: “ İkinci ‘vay’ geçti, işte üçüncü ‘vay’ tez geliyor. Bu ifade, kesinlikle bu kısımda tanımlanan olayların ikinci ‘vay’ sırasında gerçekleşeceğini ve bunu hemen üçüncü ‘vay’ın ya da yedinci borazan yargısının izleyeceğini ima eder. Bu bölümde yer alan ayrıntılardan kaydedilmiş olan olayların Mesih’in yersel krallığını kurmak için gelişinden kısa bir süre önce gerçekleşeceğini anlıyoruz.
Ayet 1 — Bölüm, “gökten inen güçlü bir başka meleğin” görümü ile başlar. Bunu izleyen tanımdan anladığımıza göre, bu güçlü melek ile Mesih’in bir sunumuna sahip olduğumuz sonucuna varmakta kesinlikle haklı olacağız. Bu güçlü melek buluta sarınmıştı ve bu ifade Kutsal Yazılarda genellikle Tanrı’nın Varlığını ima etmek için kullanılır. Vahiy 4:3 ayetindeki tahtın çevresinde görülen gökkuşağı şimdi bu meleğin başının üzerindedir. Ve Tanrı’nın yeryüzü ile yapmış olduğu merhamet antlaşmasını gerçekleştirecek Kişi olduğunu ortaya koyar. Güneşe benzeyen yüzü bize bu Kişi’de Tanrı’nın tüm yüceliğinin ve üstün yetkisinin sergileneceğini hatırlatır. Ateşten sütunlara benzeyen ayakları, günaha karşı kutsal bir yargı yolunda yürüdüğünü ima eder.
Ayet 2 — Elinde “açılmış bir küçük tomar” tutuyordu. Daha sonra gelen ayetlerden anladığımıza göre, açılmış bu küçük tomar Eski Antlaşma’nın peygamberliklerine işaret eder; bu peygamberlikler net bir şekilde açıklanmışlardır; Eski Antlaşma döneminde belirgin olmayan şeyleri önceden bildiren yedi mühür ile mühürlenmiş tomardan farklıdır.
Melek sağ ayağını denize ve sol ayağını karaya koydu. Sembolik olarak deniz Kutsal Yazılarda genellikle uygarlıktan uzak bir konumdaki uluslar kitlesini belirtmek için kullanılır. yeryüzü ise Yahudilik ya da Hıristiyanlıkta Tanrı’nın ışığına sahip olmuş olan dünyanın buyrulan payından söz eder. Ve bundan dolayı özellikle peygamberliğin uygulandığı dünyanın payı söz konusudur. Böylelikle Mesih’in tüm dünya üzerindeki haklarına açıkça sahip çıktığı zamana yönlendirilmiş oluruz.
Ayetler 3,4 — Yüksek ses ve yedi gök gürlemesi bize Mesih’in haklarının hiç kimsenin kaçınamayacağı yargılar aracılığı ile yerine geleceğini bildirirler, ama yine de Yuhanna’ya yedi gök gürlemesinin söylediklerini yazması için izin verilmez.
Ayetler 5-7 — Güçlü melek tarafından temsil edilen Mesih, daha önce tüm dünya üzerinde sahip olduğu yetkisini bildirmişti, şimdi her şeyi yaratanın, sonsuzluklar boyunca yaşayanın hakkı için ant içer, yersel mirasını alacağı zamanın yakın olduğunu söyler – “artık gecikme olmayacak”tır (N.Tr.). Yedinci borazan, son yargıları bildirecek, Tanrı’nın sırrını sona erdirecek ve O’nun kulları peygamberlere verdiği iyi haberler ile uyumlu olarak krallığın bereketlerini getirecektir (N.Tr). Bu bölümdeki Tanrı’nın sırrı, Tanrı’nın insanların yaptıklarına uzun çağlar boyunca açıkça müdahale etmediği gerçeğine işaret eder. İnsanların kötülüğü Tanrı tarafından herhangi bir şekilde açıkça gösterilmeyerek kontrol edilmeden büyümüştür. İnsanlara, tutkularını tatmin etmeleri, hırslarını elde etmeleri, Tanrı’ya karşı isyanlarını artırmaları ve O’nun halkına zulmetmeleri için izin verilmişti. Çağlar boyunca Tanrı’nın halkı, bedeni geren aletler ile yapılan işkencelere maruz kalmış, yuvalarından sürülmüş ve yakılarak idam edilmişlerdir. Ve Tanrı, tüm bu olanlara müdahale etmemiş gibi görünür. Tanrı’nıın sessiz kalması olarak adlandırılmış olan bu durum büyük bir sırdır, ama yine de bu durum nedeni anlaşılamaz bir durum değildir; çünkü Kutsal Yazılarda bir “sır” bizim açıklayamadığımız bir sır değildir; yalnızca göksel aileye kabul edilmiş olan kişiler tarafından bilinir. Tanrı sırrının dönemi esnasında imanlılar, Tanrı’nın ne zaman açıkça müdahale edeceğini bildiren bereket zamanını önceden haber veren peygamberlik kitabına sahiplerdi. böylelikle peygamberlik ışığı çağların karanlığını aydınlattı ve imanlı lütuf ile Tanrı’nın zihnine sahip oldu Ancak yine de Rab İsa, bu dünyanın krallıklarını ele geçirerek, açıkça müdahale ettiği zaman, Tanrı’nın sırrı sona erecektir. İmanlı tarafından bilinen, kötülüğün yargılanması ve krallığın bereketleri yerine gelecek ve dünya tarafından görülecektir.
Vahiy 10 bölümdeki son olay, çok derin bir anlam taşır ve talimatlar ile doludur. Yuhanna’ya küçük tomarı alıp “yemesi” söylenir. Yediği zaman midesinde bir acılık olacaktır, ama ağzına bal gibi tatlı gelecektir. bu sözler ile ortaya konan gerçek şu değil midir? Gelecek olan yücelik ile ilgili Tanrı’nın söyleyeceği her şey ağzımıza tatlı gelir, ama aynı zamanda benliği bir kenara bırakmayı gerektirdiği ve benliğin tutkun olduğu her şeyin yargılanacağını da bildirir Bizlerin imanlılar olarak benliğin hala içimizde olduğunu fark etmemiz gerekir. Ve bu gerçek nedeni ile yenilen tomarın tadı ağızda tatlı olsa da bize yüreklerimizin gerçek karakterini gösterdiği için acı uygulamalar tecrübe ettirir. Yalnızca çevremizdeki dünyayı yargılamamız yetmez, aynı zamanda içimizdeki benliği de yargılamamız gerekir. Çünkü, eğer biz kendimizi yargılar isek, yargılanmayız. Biz benliği yargıladığımız zaman, Rab bizi diğer kişiler için tanıklar olarak kullanabilir. Bu uygulamalardan geçen Yuhanna’ya dahi aynı şey söylenir, “Bir çok halk, ulus, dil ve kral ile ilgili olarak peygamberlikte bulunmalısın”. Yeşaya kendi zamanında gördüğü görümlerin acılığını öğrenmek zorunda kalmıştı. Yeşaya 6. bölümde Rabbin yüceliği ile dolu olan tüm yeryüzü ile ilgili bir görüm görür. Bereket ve yüceliğin tatlı bir ön lezzetinin geleceği kesindir. Ama o hemen şu sözleri söyler: “Vay başıma! Mahvoldum! Çünkü dudakları kirli bir adamım.” Söz, ona kendi yüreğinin karakterini fark ettirdiği zaman acı bir tecrübe yaşamasına da neden olur. Ama gerçeği kabul eder etmez, sunakta bulunan bir kor görür Bu nedenle kim olduğumuzun farkına vardığımız zaman, tüm ihtiyaçlarımızın uğrumuza ölen Kişi tarafından karşılandığını anlarız. Kurban aracılığı ile temizlenmiş olan Yeşaya, Rabbin diğer kişilere çağrıda bulunması için gönderebileceği doğru kişidir. (Yeşaya 6:3-10)
Vahiy 11
Ayet 1 — Hizmet için hazırlanmış olan Yuhanna’ya değneğe benzer bir ölçü kamışı verilir ve ona, “Git, Tanrı’nın tapınağını ve sunağı ölç, orada tapınanları say!” Tapınaktan ve kutsal kentten söz edilmesi, Vahiy kitabının bu kısmında önceden bildirilen olayların merkezinin Yeruşalim olduğunu ve İsrail ulusu ile bağlantılı bulunduklarını açıkça gösterir.
Tapınak bir sembol olarak Tanrı’nın konut kurduğu yeri ve sunak ise, kurban temeli üzerinde Tanrı’ya yaklaşılan yolu belirtir. Ölçmek, Tanrı’nın onayına sahip olarak, Tanrı’nın Kendisi için ayırmış olduğu her şeyin Tanrı adamı tarafından hesaplanması gerektiğini ortaya koymak için yapılması gereken bir eyleme benzer. Bu eylem ve kullanılan örnekler, Tanrı’nın bu yargıları esnasında Kendisine tapınarak O’na yaklaşmalarından zevk aldığı Halkına sahip çıkacağını bize bildirmezler mi?
Ayet 2 — Tapınağın dış avlusu ölçülmeyecekti, çünkü orası kutsal kenti kırk iki ay ayakları ile çiğneyecek olan uluslara verildi. O zaman bu durumda şu gerçek açıkça görülür: Ulusların zamanının son dönemi sırasında Tanrı’nın Kendisi için tanrısayar bir bakiye ayırmasına rağmen, Yahudi ulusu topluluğunu kentlerini ayakları altında çiğneyecek olan ulusların vahşetine teslim edecektir. Dünya, bu dönem sırasında putperestlik vahşetine ve çürümesine geri dönüş yapacaktır ve “kutsal” olan her şeyi köpekler ve domuzlar gibi ayaklarının altında çiğneyeceklerdir ve bunu izleyen ayetlerin gösterdiği gibi, Tanrı halkını parçalayacaklardır. (Matta 7:6) Petrus bu nedenle bizi insanlar konusunda uyararak şöyle der: “Köpek kendi kusmuğuna döner, domuz da yıkandıktan sonra çamurda yuvarlanmaya döner. (2.Petrus 2:22)
Kırk iki ay ya da üç buçuk yıldan söz edildiği zaman, Yuhanna’ya verilen Vahiy bir anda hemen Daniel’e verilen peygamberlikler ile bağlantıya geçer. Daniel 9:24-27 ayetlerinde Mesih’in egemenliği altında sonsuza dek kalıcı doğruluğun bina edileceği yetmiş haftalık bir dönemden söz edildiğini okuruz. Daha sonra bize, bu haftaların Kral Darius’un egemenliği altında gerçekleşeceğini bildiğimiz Yeruşalim’in yeniden bina edilmesi için verilecek olan buyruk ile başlayacağı söylenir. Ayrıca yedi hafta ve altmış iki hafta sonra Mesih’in öldürüleceğini öğreniriz. O zaman bu durumda bu haftaların her gününün bir yılı temsil ettikleri ve yıllarının ilk altmış dokuz haftasının Mesih’in çarmıha gerilmesi ile tamamlanacağı aşikardır. Bu, yedi yılın bir haftasının henüz gerçekleşmediğini gösterir. Bu son yedi yılın başlangıcında Daniel bize, Roma İmparatorluğunun önderinin Yahudiler ile yedi yıllık bir antlaşma yapacağını ve yedi yılın tam ortasında Yahudilerin kurban ve sunularını kaldırmalarına neden olacağını bildirir. Daniel 7:25 ayetinden ayrıca şunları öğreniriz: bu önder, “Yüceler Yücen sini kötüleyen sözler söyleyecek. O’nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları ve yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.”
Ayetler 3,4 — Vahiy kitabında önümüze getirilen konu, işte bu yedi yılın son haftası hakkındadır. Böylelikle bu bölümde şu iki şeyin olacağını öğreniriz: Uluslar Tanrı’nın eski halkına karşı gelmek konusunda ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır, ama Tanrı bu aynı süre içinde “her söz iki ya da üç tanığın ağzı ile bina edilecektir” ayetindeki ilke ile uyumlu olarak ortaya iki seçkin tanık çıkartacaktır. Bu iki tanık çul giysilere bürünmüş olarak, tövbe çağrısında bulunacaklardır. bu durumda üç buçuk yıllık dönem günler olarak belirtilir; bunun nedeni büyük olasılıkla tanıklığın her gün yapılacağı gerçeğini vurgulamak içindir.
Bu iki tanığın karakterini ortaya koymak için kullanılan örnekler, Zekeriya peygamberin kitabının dördüncü bölümünde kullanılan örneklere benzer. Bu bölümden açıkça anlaşılan şudur: “Bu iki zeytin dalı [ağacı], tüm dünyanın Rabbine hizmet eden, zeytin yağı ile kutsanmış iki kişidir.” (Zekeriya 4:14 ayetini, Vahiy 11.4 ayeti ile karşılaştırın). Kandillikler olarak insanların önünde tanıklar haline gelirler. Tanıklıkları, denize, yeryüzüne sahip olan ve Krallığını bina etmek üzere olan Rab hakkındadır. Yeryüzünde yaşayan bu kişilerin dünyanın kendilerine ait olduğunu iddia etmenin peşinde oldukları günde, Tanrı, O’nun “yeryüzünün de Rabbi olduğuna “tanıklık eden Tanıklarına sahip olacaktır.
Ayetler 5,6 — Biri bu iki tanığa zarar vermeye kalkışacak olursa, Tanrı’nın onlara verdiği güç ile düşmanlarını yiyip bitirecekler. Peygamberlik ettikleri sürece, İlyas’ın zamanında olduğu gibi, yağmur yağmasın diye göğü kapamaları için kendilerine yetki verilmiştir (1.Krallar 17:1); ve aynı Musa’nın Mısır’ı belalar ile vurduğu gibi, yeryüzünün Rabbine tanıklık eden bu kişiler, yeryüzünü “her türlü bela ile vurma yetkisine sahiptirler.”
Bu gün Tanrı halkı, Mesih’e iman aracılığı ile günahkarları kurtaran Tanrı’nın egemen lütfuna tanıklık etmektedirler. Bu nedenle, yargının dışsal belirtileri onların tanıklıklarına eşlik etmez. Bu tanıkların gelecekteki günlerinde Tanrı, Mesih’in yeryüzüne gelecek olan egemenliğine kötünün mirasını yok edecek olan yargılar tarafından sunulan tanıklığı veriyor olacaktır. bu tanıklık ile uyumlu olarak gelecek olan yargı hakkında ciddi belirtiler verilir.
Ayetler 7,8 — Bu üç buçuk yılın sonunda iki tanığın tanıklıkları sona erdiği zaman, bir süre sonra öğreneceğimiz yeniden canlanan Roma İmparatorluğunun başı olan canavara onları yenmek ve öldürmek için izin verilecektir. İki tanığın ölü bedenleri büyük kentin ana yoluna serilecek; bu son günlerin ahlak durumu öylesine kötüleşecek ki, bu büyük kent simgesel olarak büyük ahlaksızlıkları ile ünlü Sodom kentine ve putperestliği ve dünyasallığı ile ünlü Mısır’a benzetilecek. Ve sonra bize şu hatırlatılır: bu dehşete düşüren durum tüm günahların en büyüğünün sonucudur, çünkü bu büyük kent “onların Rabbinin de orada çarmıha gerildiği yerdi.”
Yuhanna’ya yapılan açıklama ile uyumlu olarak, Rab yeryüzünde iken, öğrencilerini şu konuda uyardı: O’nun görünmesinden önce dünyanın durumu tufandan önceki günlerde olduğu gibi, vahşet ve çürüme ve Sodom’un üzerine gökten yargı indiği Lut’un zamanında olduğu gibi büyük ahlaksızlık ile dolu olacaktı. Uzun zamandır Hıristiyanlığın ışığına sahip olan ülkelerde artan vahşeti, çürümeyi, şehveti ve tanrısızlığı gördükçe, bu ayetlerde tanımlanan kötülüğün korkunç krizine her şeyin nasıl hazırlanmakta olduğunun farkına varmıyor muyuz?
Ayet 9 — Eğer Uluslar Rabbi çarmıha germe konusunda Yahudiler ile birlikte oldular ise, o zaman tüm dünyanın Tanrı’nın bu iki tanığına duyduğu nefreti ve aşağılamayı onların cesetlerinin mezara konulmasına izin vermeme konusunda birleşerek ifade ettiklerini öğrenmek bizi şaşırtamaz.
Ayet 10 — Ayrıca, bize “yeryüzünde yaşayanlar” olarak tanımlanan kişilerden oluşan farklı bir sınıfın mevcut olacağı söylenir. Yeryüzünde yaşayanlar olarak ifade edilen bu kişiler iki tanığın ölü bedenlerini gömmemek ile onlara hem hakaret ederler hem de onların bu
durumuna “sevinip bayram eder” ve “birbirlerine armağanlar gönderirler.” Luka 12. bölümdeki varlıklı adam gibi yeryüzünde yaşayan bu kişilerin tek hedefi yemek, içmek ve Tanrı’yı ya da geleceği asla düşünmeksizin sevinmektir; bu iki tanığın şehadetleri onlar için adeta bir işkence oldu ve onlar yenilip sonsuza kadar susturuldukları için sevindiler.
Ayetler 11,12 — ancak dünyanın duyduğu bu sevinç kısa süreli olacaktır, çünkü üç buçuk günün sonunda Tanrı bu duruma müdahale edecektir ve herkesin gözü önünde Tanıklarını diriltecektir ve sonra iki peygamber gökten gelen yüksek bir sesin onlara “buraya çıkın” dediğini işiteceklerdir.”
Ayet 13 — Tanrı’nın tanıklarını reddettikleri için insanın artık yargılanması şart olmuştur. Bu ciddi gerçeğe yedi bin kişinin can vermesine neden olan büyük bir deprem ile tanıklık edilir. geriye kalanlar bir an için dehşete kapılır ve “gökteki Tanrı’yı” yüceltirler. İki tanığın tanıklıkları “yeryüzünün Rabbi” içindi, böylelikle Mesih’in ünvanı yeryüzüne kanıtlanmış olur. Heyhat! Bir anlık dehşete kapılarak insanlar gökte bir Tanrı’nın var olduğunu itiraf edebilirler, ancak yeryüzünün Rabbine boyun eğmeyeceklerdir. Her şeye rağmen, tanrı kararını vermiştir: “Öyle ki, İsa’nın adı anıldığı zaman gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün.” (Filipeliler 2:10).
Böylece, bu çok derin bir ciddiyet içeren bu bölümden bu çağın son olaylarının Yeruşalim’de gerçekleşeceklerini ve üç buçuk yıllık bir zaman süresi içinde meydana geleceklerini öğreniyoruz. Ayrıca bize şu da söyleniyor: Bu son günlerdeki büyük sıkıntı esnasında Tanrı’dan korkan bir bakiyenin mevcut olacak ve bunların arasında tanıklıklarına, insanların üzerine belalar getirecek olan gücün kudretli eylemlerinin eşlik edeceği iki seçkin tanığın bulunacaktır. Tanrı’nın halkına muhalif olan ve onlarla karşıtlık içinde bulunan ve kötülükleri çok büyük olan iki kişi tarafından yönetilen yeryüzünde yaşayanlar çok büyük bir topluluk oluşturacaklardır. bu çok kötü iki kişi, Roma İmparatorluğunun başı ve Mesih karşıtıdır (Vahiy 13), yasa tanımaz adam, “her türlü mucizede yanıltıcı belirtiler ile harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen şeytan’ın etkinliği ile gelecek.” (2 Selanikliler 2:9)
Ayetler 14-17 — Vahiy 10-11:13 ayetlerinde önümüze sunulan ciddi olaylar ikinci ‘vay’ dönemini sona erdirir ve Mesih’in krallığının bina edilmesi için yol hazırlar. Yedinci meleğin borazanı çalması ile üçüncü ‘vay’ önümüze getirilir.
Yedinci borazanın çalması ile cennete iyi haberleri ilan eden yüce sesleri işitmek için yeryüzünden göğe götürülürüz; iyi haberler şunlardır: “Rabbimizin ve O’nun Mesihinin dünyadaki krallığı gelmiştir ve o çağlar boyunca egemenlik sürecektir.” Bu dünya yönetiminin Rab İsa’nın ellerine geçeceği o büyük gün sonunda gelmiştir. Tüm göktekiler bildiri için sevinirler ve yirmi dört ihtiyar tarafından temsil edilen kutsallar hamtlar sunarak Tanrı’ya tapınırlar.
Ayet 18 — Bu bereket egemenliğinin başlamasının Mesih’i ve O’nun tanıklarını reddetmiş olan yeryüzünde yaşayanların üzerine bir ‘vay’ olarak geleceği ne kadar ciddi bir konudur. Tanrı halkına sonsuza kadar bereket getiren egemenlik, Tanrı’dan ve O’nun Mesihinden nefret eden kişiler için bu ‘vay’ sonsuza kadar kalıcı bir anlam taşır. Ulusların Mesih’e ve O’nun halkına gösterdikleri gazabına sonunda Tanrı’nın gazabı ile karşılık verileceğini bu ciddi duyuru aracılığı ile herkes anlar.
O zaman, “ölülerin yargılanacağı zaman” da gelecektir. Bu ifade, Vahiy 13:14 ayetinde sözü edilen şehit edilmiş, insanların ellerinden çekmiş oldukları sıkıntının karşılığının verildiğini gören kutsallara işaret ediyor olamaz mı? Ayrıca, Mesih’in egemenliğinin günlerinde, Tanrı’nın kulları, peygamberleri, kutsalları ve çağlar boyunca Tanrı’nın adından korkmuş olan, büyük küçük tüm insanlar ödüllerini alacaklardır; ama yeryüzünü mahvetmiş olan insanların kendileri mahvedileceklerdir.