Vahiy 17
Kadın ve Canavar
13 bölümden öğrendiğimize göre, canavarın – yeniden canlanan Roma İmparatorluğunun başı - egemenliği sırasında ulusların zamanındaki tüm kötülükler korkunç bir doruk noktasına geleceklerdir. O zaman Vahiy 14-16 bölümlerinden öğrendiğimiz gibi, bu kötülükler canavarın krallığının ve onun heykeline tapanların üzerlerine Tanrı’nın yargılarını çağıracaklardır. Tanrı’nın bu müdahalesi de aynı zamanda dökülen yedi tas aracılığı ile sembolize edilen yargılar aracılığı ile doruk noktasına ulaşacaktır. Bu yedi tas tam olarak şöyle tanımlanır: “Yedi bela; çünkü Tanrı’nın öfkesi ile dolu yedi tas” (Vahiy 16:1) Bu nihai yargılar Vahiy 19: 11-18 ayetlerinde önceden bildirildiği gibi Mesih’in kişisel dönüşü için yol hazırlarlar.
Ama bu büyük olay tanımlanmadan önce bize, Vahiy 17 ve 18. bölümlerde sahte bir kadın figürü ve büyük kent Babil sembolleri ile ortaya konan sahte dini sistemin yargılanması ile ilgili yargı hakkında başka ayrıntılar da verilir. Bu yargıların yönü ile daha şimdiden Babil’in yargılanmasına ilişkin iki kısa imaya sahibiz. (Vahiy 14:8; Vahiy 16:19) Ama bu bozuk sistem dünya tarihinde öylesine geniş bir şekilde yayılma gösterdi ki, Tanrı, halkını şu şekilde uyarmayı uygun gördü: bu sistemden tamamen uzak kalmaları gerekiyordu; bu iki bölümde bize bu iki konuda Tanrı yargısının gerçek özelliğini ve bunun ciddi sonucunu bildirdi.
Söz’e dikkat edildiği takdirde, Babil figürünün altında papalık Roma’sında ortaya çıkan çürümüş Hıristiyanlığın sunulduğu açıkça görülecektir.
Kilise olduğunu iddia eden bu çürümüş sistem, aslında şeytanın taklit ettiği sahte bir şeydir. O zaman bu durumda bu bölümlerde önümüzde olan, artık Mesih karşıtı değil, kilise karşıtıdır. bu sahte kilisenin iki yönlü görünümüne sahibiz. Vahiy 17. bölümde bu sahte kilise bir kadın figürü ile sunulur. Vahiy 18. bölümde ise büyük bir kent figürü ile temsil edilir. Kadın, Tanrı’nın bakış açısından tüm çürümüşlüğü içindeki Papalığı temsil eder, çünkü kadın bir fahişe olarak temsil edilir. Kent, insan gözü ile Papalığın tüm ihtişam ve lüksünü ortaya koyar. Vahiy kitabında kısa bir süre sonra gerçek kilisenin, önce Mesih’in gelini olarak (Vahiy 19) harika bir görümünü göreceğiz ve sonra göksel bir kent olarak dünya ile ilişkisini gözden geçireceğiz (Vahiy 21). Burada, Mesih’in kilisesi olduğunu iddia etmesine rağmen, şeytanın kötü bir fahişe ve dünyasal bir kent olarak taklit ettiği sahte kiliseden ssöz edildiğini okuruz.
Vahiy 17 bölümde sunulan bu sahte sisteme baktığımız zaman, ilk kısımda – 1-6.ayetler – Yuhanna tarafından görülen görüm dikkatimizi çeker. İkinci kısımda – 7-18.ayetler – meleğin görüm hakkındaki yorumunu okuruz.
Ayetler 1,2 — Yuhanna’ya bu sahte sistemin nasıl yargılanacağının gösterileceği söylenir; bu sahte sistem yalnızca bir kadın figürü ile tanımlanmak ile kalmaz, bu kadın çürümüş ve ahlaksız bir kadındır, böylelikle bu sahte sistemin insanların Mesih’e olan gerçek bağlılıklarını çalacağını ortaya koyar. Kadının yaygın etkisi “engin suların kenarında oturan” sözleri ile ifade edilir. Kadının, Hıristiyanlığı yöneten önderler üzerindeki kötü etkisi “dünya krallarının onunla fuhuş yaptıkları” ifadesi ile açıklanır.
Ayetler 3,4 — Bu görümü görmesi için Yuhanna Ruh’un yönetiminde “çöle götürülür”. Bu çürümüş sistem içinde Tanrı ya da insan için hiç bir şey bulunmayan bir çöl yaratır. Yuhanna, bu çölün ortasında yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlar ile kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördü.
Görümün, yüzlerce yıl boyunca Papalığın kötülüğünü ifade ettiğini ve aynı zamanda canavar ya da yeniden canlanan Roma İmparatorluğu ile herkesin gözü önünde birleştiği zaman, durumun son aşamasını sunduğunu hatırlayalım. Canavarın üstünde oturan kadın son dönemini yaşayan Papalığın kısa bir süre için imparatorluğu yöneteceğini ve onun desteğine sahip olacağını ima eder. Kralların ittifakı ile tüm Tanrı korkusunu silip atmak ve canavarın heykeline tapınmayı sağlamak isteyen yeniden canlanan Roma İmparatorluğunun, bu kötü sonuçları elde etmek için çürümüş olan Papalığı hazır bir araç olarak bulacağı aşikardır. Çünkü bu kötü sistem şimdi ve daima putperestliğin en büyüğü olarak ifade edilmiştir. Bu putperestlik, kadının elindeki iğrenç şeyler ile, fuhşunun çirkeflikleri ile dolu altın bir kase ile sembolize edilir. Genellikle Eski Antlaşma’da olduğu gibi burada da bu iğrençlikler ile kast edilen, putperestliktir. “Altın kase” insanların gözünde dürüst bir görünüm arz edebilir, ama kasenin içindekiler Tanrı’nın gözünde bir iğrençliktir. Bu durumda gayet açık olan konu şudur: Papalık, yakın bir gelecekte, insanları gerçek Tanrı’yı terk etmeleri için yönlendirmek isteyerek kendisini politik güç ile açıkça özdeşleştirecek ve onların putperestliği kabul etmelerini sağlayacaktır. Dini güç ve politik güçler dünyayı tekrar ne büyük putperestliğe doğru yönlendirerek bir araya geleceklerdir. Köpek tekrar kendi kusmuğuna geri dönecek ve yıkanmış domuz tekrar çamurda yuvarlanacaktır. Çürümüş Hıristiyanlığın korkunç sonu işte böyle olacaktır.
Ayet 5 — Papalığın korkunç karakteri Yuhanna’nın kadının alnında yazılı olduğunu gördüğü isim aracılığı ile daha da açıkça ortaya konur. İlk sözcük, Kutsal Yazılarda kullanıldığı gibi, “gizem”dir, ama gizemli bir şeyi ifade etmez, daha önce söylenmiş olduğu gibi, “doğal insan zihni ile keşfedilmesi imkansız olan bir şeye, çözülmesi için Tanrı’nın farklı ve taze ışığını talep eden bir sırra işaret eder.” Bu açıklamadan ayrı olarak Yuhanna Hıristiyanlıkta Mesih’in adını ikrar eden ve kilise olduğunu ileri süren ama yine de tamamen çürümüş olan böyle bir sistemin mevcut olabileceğini hiç bir zaman aklından geçirmezdi; bu büyük sahte sistem “büyük Babil, dünya fahişelerinin ve iğrençliklerinin anası” olarak tanımlanır. Birebir anlamı ile eski Babil, bir zamanlar yeryüzünün en büyük kenti olmasına rağmen, putperestliğin ve ahlaksızlığın merkezi ve kaynağı idi. Papalık ruhsal bir anlamda “büyük Babil” haline gelir, çünkü eski Babil’de olduğu gibi, ahlaksızlığın, lüksün ve bu dünyanın görkeminin merkezidir: ve “fahişelerin anası” olarak yine yeryüzündeki tüm putperest iğrençliklerin kaynağı ve başlıca dayanağı haline gelir. Bu durum, Hıristiyanlığın tüm çürümüşlüğünün kaynağını Papalık sisteminden aldığını ima etmez mi? Ve kilise yukarı alındıktan sonra yeryüzünde kalan, Hıristiyanlık ile ilgili ikrarda bulunan her şeyin “büyük Babil, dünya fahişelerinin ve iğrençliklerinin anası” sözleri ile ifade edileceği ve böyle olduğu için yargı giyeceği anlamını çıkartamaz mıyız?
Ayet 6 — Yuhanna, devam eden görümde kadının “kutsalların ve İsa’ya tanıklık etmiş olanların kanı ile sarhoş olduğunu” görür. Papalık yüzlerce yıl boyunca yalnızca bir putperestlik ve ahlaksızlık kaynağı olmak ile kalmamış, aynı zamanda Tanrı’nın gerçek halkına karşı çıkmış ve onlara işkence etmiştir. Putperest Roma kendi döneminde iken, Tanrı halkına zulmetti, ama bu tür zulümler, Papalık’taki toplu katliamlar, bedeni germek yolu ile işkence yapılan aletlerin dehşeti ve yakılarak idam etme sonucunda ölen milyonlarca “İsa şehidi” ile kıyaslandığı zaman, küçük kalırlar.
Hıristiyanların putperestler tarafından işkence görmek zorunda kalmaları elçi için şaşırtıcı bir durum değildir. Ama iman ikrarında bulunan kilisenin putperestliğin merkezi ve kutsallara acı veren zalim haline dönüşeceği bir zamanın geleceğini öğrenmek elçinin doğal olarak çok şaşırmasına neden oldu.
Ayetler 7,8 — Elçinin şaşırmasına karşılık olarak melek, çürümüş Hıristiyanlığın dünyanın çürümüş yönetimi ile böyle dehşetli bir ittifak yapmasına ilişkin gizemi açıklar. Melek, önce 8-14 ayetler aracılığı ile bize canavarın ya da Roma İmparatorluğunun tarihçesini verir. Bu imparatorluk daha önce bir kez var olmuş olarak tanımlanır, sonra bir süre için var olması son bulmuştur, ama şimdi en korkunç şekli ile “dipsiz derinliklerden” çıkmak üzeredir ve gücünü şeytandan almaktadır, ama sonunda yıkıma gidecektir. Bir zamanki güçlü Roma İmparatorluğunun dünya çapında bir güç olarak var oluşunun son bulduğunu biliyoruz. Burada şunu öğreniyoruz: yeryüzünde yaşayanların ve yaşam kitabında adları yazılı olmayan kişilerin büyük şaşkınlığı ile kısa bir dönem için yeniden canlanacaktır. Güçlerin Tanrı’nın kontrolü altında olduklarını biliyoruz; ama Roma İmparatorluğunun bu yeniden canlanışı sırasında yönetici güçlerin Tanrı’nın kontrolü altında olmayacakları bir zaman gelecektir ve güçler kısa bir dönem için dipsiz derinliklerden şeytan aracılığı ile yönetileceklerdir. Biri şöyle demiştir: “Şeytan kısa bir süre için kendi amaçlarına uygun bir imparatorluk ortaya çıkartacaktır; bu kaynak Tanrı’yı inkar eden şeytani ilkelerden ortaya çıkar.”
Ayetler 9-11 — Bize, yedi başın sembollerinin çifte bir anlam taşıdığı söylenir. Yedi baş, özellikle daha çok kadın ile bağlantılı olarak yedi dağı ortaya koyar ve Papalığın yerinin yedi tepeli bir kent olan Roma’da bulunduğuna dair çok iyi bilinen gerçeği belirttiği de aşikardır. Ayrıca, yedi boynuz yedi kralı ya da Roma’nın farklı dönemlerde yönetilmiş olduğu farklı hükümetleri temsil eder. Elçinin zamanında, beş yönetim biçimi daha önceden ortadan kalkmıştı ve o zaman, altıncı ya da imparatorluk yönetimi egemenlik sürüyordu. Artık bu yönetim şeklinin de yüzlerce yıl önce varlığı sona erdi. Ama imparatorluk yönetimi gelecekte, yine emperyalizm ile kendini gösterecek olan yedinci bir yönetim şekli ile yeniden canlanacaktır. Ama elçinin öğrendiği gibi bu imparatorluk yönetimi on kral ile ittifak kuracaktır. Ayrıca, yeniden canlanan imparatorluğun başı imparatorluk özelliğine özgü olarak yedi tane olacaktır ve yine de doğrudan şeytani bir kaynaktan çıkacak olması göz önüne alınır ise, bir anlamda bir sekizinci de olacaktır.
Ayetler 12,13 — Bize, on boynuzun canavar ile birlikte aynı zamanda egemenlik sürecek olan on kralı temsil ettiği söylenir. Bu krallar, canavara güç ve yetki vermek için bir araya geleceklerdir. Peygamberlik, Avrupa’nın gelecekte “huzur ve güvenlik” arayacağını açıkça ima eder; Avrupa bunu, doğrudan şeytanın gücü aracılığı ile yönlendirilecek olan Roma İmparatorluğunun başının merkezi yetkisi altındaki on krallığın bir konfederasyon oluşturmasını isteyerek gerçekleştirmeye çalışacaktır. Peygamberliğin ifadesinde bu açıkça görülmüyor mu?
Ayet 14 — Bu konfederasyon ya da ittifak Batı güçlerini Hıristiyanlık konusunda tam bir sapmaya sürükleyecektir, çünkü bu on kral ya da temsil ettikleri on krallık aralarındaki huzurlu ilişkiyi korumak isteyecek ve Kuzu ile savaşmak için bir araya geleceklerdir. Ama bu tutumları onlara gerçek bir yıkım getirecektir. Çünkü Kendisine karşı çıkma küstahlığını gösterdikleri Kuzu, “kralların Kralı ve rablerin Rabbidir” ve tüm başkaldırılar üzerinde Zaferli Olan’dır. Canavarın egemenliği altında zulüm görmüş olan kutsallar Mesih’in bu şeytani konfederasyonu yargılamasına katılacaklardır, çünkü onlar, “çağrılmış, seçilmiş ve sadıktırlar.”
Ayetler 15,16 — Yeniden canlanan Roma İmparatorluğunun sonunu önceden bildiren melek şimdi bu sahte sistemin yıkımını bize bildirmek üzere Papalık konusuna geri döner. Bize ilk söylenen şudur: engin suların kenarında oturan kadın görümü Papalığın “insanlar ve topluluklar, ve uluslar ve diller” üzerinde bulunan dünya çağındaki etkisini ortaya koyar. Daha sonra, bu birleşmiş ulusların bu sahte sisteme muhalefet edecekleri zamanın geleceğini öğreniriz; biri şöyle demiştir: “Kutsal olmayan sevgi nefret ile sonuçlanacaktır.” birleşmiş uluslar kadının tüm gücünü ondan alacaklar, onu utanç verici bir şekilde sergileyecek ve kaynaklarını sona erdirecek ve böylelikle yıkımına neden olacaklardır.
Ayet 17 — Ayrıca, bu korkunç sistemin yıkımında uluslar, üstün egemen gücü canavara veriyor olmalarına rağmen, farkında olmadan Tanrı’nın isteğini yerine getireceklerdir. Ama Tanrı her şeyin üstünde hakimdir, sahte kadının yıkımında ya da canavarın egemenliğinin sona erdirilmesinde yetki sahibi olan O’dur. Bu kötü güçler yalnızca “Tanrı’nın sözleri yerine gelinceye kadar” sürebilirler.
Ayet 18 — Sonunda on kral tarafından yıkıma uğratılacak olan kadın, büyük kent örneği ile bildirilen büyük sistemin ve yeryüzü krallarının üzerinde egemenlik sürmüş olarak temsil edilir. Biri bu konu ile ilgili şunları söylemiştir: “Kaygı ve zulüm hırsının, suçların ve her tür hilenin, diğer kişilere uygulanan kibirli gücün ve dünyasal lüks ve kötülüğün yeri.”