Torunlarımın Anne ve Babasına

*  *  *  *

Giriş

Uzun yıllar önce sizler henüz çok genç iken ben işime gittiğim yolda enkaz halinde zavallı bir evin yanından geçerdim. Bildiğim kadarı ile ev boş idi ve aradan yıllar geçtikçe evin görüntüsü giderek daha üzücü hale geliyor idi. Bu ev büyük, kare şeklinde ve kırmızı tuğladan yapılmış bir ev idi ve bir zamanlar çok güzel olduğu belli olan bir çevrede tek başına duruyor idi. Evi ilk kez gördüğüm günlerde bir yuvaya benziyor idi ve içi boş olmasına rağmen konforlu bir ev görünümüne sahip idi. Ama onu son kez gördüğüm zamanki halini gözlerimin önüne getirdiğim vakit ilk halinden çok farklı olduğunu hatırlıyorum. Çevresindeki çit gitmiş, veranda parçalara ayrılmış ve pencereleri ve kapıları kırılmış durumda- çok ama çok üzücü bir enkaz haline gelmiş idi.

Ama tüm bu durumun içindeki en üzücü nokta bu evin bir zamanlar zengin, varlıklı ve ileri gelenlerden biri olan “imanlı” bir iş adamına ait olduğu gerçeği idi. Herkes onu imanlı bir kişi olarak tanımış idi. Ve şimdi enkaz halindeki bu ev dünyanın kendisini hatırladığı üzücü bir anıttan başka bir şey değil idi.

Bu evde bir zamanlar yaşamış olan aile evin kendisinden de kötü bir enkaz halinde idi; öyküyü anlatmayı deneyeceğim ve inanın bu beni gereğinden fazla üzecek.

Bu evin yanından her geçişimde tahmin edeceğiniz gibi dudaklarımın arasından çıkmasa bile zihnime şu soru gelir idi, “İmanlı bir aile olarak bilinen bu aile nasıl olur da bu duruma gelebilir?” Ve gelecek olan yıllara korku ile baktığım zaman bazılarınız yüreğimde derin bir yere sahip olacaklar idi.

Her zaman üzüntüde teselli, kaygıda esenlik veren ve bilgisizliğimizi eğiten o eski sevgili Kitaba, Kutsal Kitaba döndüm. Ve onda söz ile anlatılamayacak kadar önemli bir konuda çok derin bir öğretişin yer aldığını gördüm. Elimizin altındaki zenginlik madenini derin bir şekilde kazmaya başladığımı ya da orada bulduğum öğretişleri izlediğimi ( aslında çok isterdim!) söylemiyorum. Bu öğretişler bize çok çeşitli yollar aracılığı ile takdim edilirler – örneğin, uyarılar ve öneriler aracılığı ile.

Aile

Şimdi, sevgililer, sizler bir zamanlar olduğunuz “küçükler” değilsiniz ama bunun yerine Rabbiniz ve Efendiniz için yetiştirdiğiniz kendinize ait olan “küçüklere” sahipsiniz. Kutsal yazılarda önümüze konduğunu gördüğümüz anne ve babaların sevinçleri ve üzüntüleri üzerinde düşündüğü zaman gözüne çarpan bazı noktaları onların anne ve babalarına aktarması için bu “küçüklerin” büyükbabasına izin verecek misiniz?

Bildiğiniz gibi, o kendi çocuklarını yetiştirme konusunda büyük bir başarı elde ettiği için yazmıyor hatta aksine Davut ile birlikte şu ricada bulunuyor: “Soyum da Tanrı ile böyle değil mi? O benim ile sonsuza dek kalıcı ve her yönü ile düzenli ve güvenli bir antlaşma yaptı. Kesin kurtuluşa ve her dileğime kavuşmamı O sağlamayacak mı? “Ama Davut tüm hatalarına rağmen bu ağır sorumluluğun içinde bile Tanrının büyük lütfuna ve O’nun kusursuz sabrına tanıklık edebiliyor.

Tanrıdan korkan (O’na tapınan) her anne ve babanın, büyük oğlu bir katil olan Adem’in öyküsü gibi öyküler üzerinde düşündüğü zaman çok derinden etkileneceğini sanıyorum; soyundan olan bazı kişilerin hala bir lanet altında olduğu Nuh; büyük oğlu her zaman ve hala Tanrı halkına düşmanlık eden bir üzüntü ve sıkıntı kaynağı olan İbrahim; torunu İsrail’deki ilk putperest kahin, ilk olmasa bile putperest bir kahin olan Musa; Davut ve ailevi üzüntüleri ve Yoşiya’nın ailesini düşündüğümüz zaman herhangi bir anne ve babanın yüreğini yaralayacak derecede düşünmüşüz demektir.

Bu nedenle yüreklerimiz sorulacak olan şu soruya yanıt bulmak için feryat ederler: “Böyle iyi insanların neden böyle kötü bir soyları olması gerekiyor?” Dudaklarımız şu soruyu sormayı reddetseler bile yüreklerimiz bu soruyu sormadan edemezler: “Benim ailemin bu üzücü çok üzücü yolda yürümeyeceğinden emin olmam için herhangi bir çare var mı?”

Bu tür sorular yazarın yüreğinde çok sık var olmuşlardır. Ve belki de aynı zamanda siz de benzeri düşünceler nedeni ile sıkıntı çekmişsinizdir. Yazar işte bu yüzden Tanrının lütfu ve yardımı aracılığı ile Tanrı sözünün bu tür sorulara verdiği yanıtların bazılarına işaret etmek istemektedir. Ve aynı soru bize şu şekilde tekrar geri gelir, “Rabbin böylesine onurlu hizmetkarlarının neden böyle kötü çocuklara sahip olması gerekmektedir?” Tanrı sözü bir başka soru ile (genellikle yaptığı gibi) bizim sorumuza yanıt veriyor gibi görünür: “Bunun bir nedeni yok mudur?”

Tanrısal bir anne ve babaya ait kötü bir çocuk için her zaman bir neden mevcut değil midir? Öyle görünüyor ki kutsal yazılar bize böyle bir nedenin var olduğunu söylüyorlar. Bu üzücü öyküler Kutsal kitapta bu günkü anne ve babaların ellerini zayıflatmasınlar diye kaydedilmemişlerdir ama bizi kendi aile yaşamımızdaki olası tehlikeler konusunda uyarmak için vardırlar. Ve eğer bizler bu uyarılara kulak verir isek bize bu uyarıları yapan Kişiye sonsuza kadar minnettar kalırız. Rabbin bazı kişiler konusundaki şikayetleri gerçekten de üzücüdür: “İşitsinler diye kimin ile konuşayım? Kimi uyarayım? Kulakları tıkalı, işitemiyorlar. Rabbin sözünü aşağılıyor ve O’ndan hoşlanmıyorlar.” Yeremya 6: 10. Ve eğer durumun böyle olduğunu hissediyor isek çözüm nedir? “Kendinizi Rabbe adayın ve bunu engelleyen her şeyi yüreğinizden uzaklaştırın (kendinizi de yüreğinizi de Rab için sünnet edin) “ Yeremya 4:4. “Kendinizi Rab için sünnet edin” ifadesindeki öğüdün anlamının şu olduğunu düşünüyorum: bizi kolaylık ile tuzağa düşürecek olan “benlik tutkularını” kesip atın. Belki kendimiz ile çocuklarımız ile ilgilendiğimiz kadar çok ilgilenmiyoruz, ama yine de çocuklarımız uğruna hatta belki bundan daha yüksek bir motif olan çocuklarımız uğruna bu öğüde kulak asmamak gibi cüretkar bir davranışta bulunamayız. Kulaklarımızın ağırlaşması riskini göze alamaz ve buna izin veremeyiz çünkü bu ciddi uyarıları işitmemiz kendi yararımızadır. Ah, sevgili çocuklarım sizden şu ricada bulunmama izin verin: göksel Babamızın sözündeki bu uyarılara bedeli ne olur ise olsun kulak asmalı ve onları dinlemeliyiz. Çünkü eğer O’nun sözüne kulak asmaz isek öyle bir gün gelebilir ki o zaman kırılmış yüreğiniz ile bu fırsatı bir kez daha elde edebilmek için sahip olduğunuz her şeyi vermeye hazır olsanız bile fırsatı kaçırmış olur ve onu bir daha elde edemezsiniz diye yüreğim titriyor. Ben bir anne ve babanın çocukları nedeni ile çektikleri acı yüzünden kırılan yüreklerindeki ıstırabı gördüm. Ve bunun nedeninin yıllar önce onların dikkatsiz davranışları olduğunu çok iyi biliyorum. Ama “bir insan ne eker ise onu biçecektir” ifadesinin bizim ve çocuklarımız arasındaki ilişkilerde gerçek olduğunun ne yazık ki farkındayım.