BÖLÜM 3

KADINLAR

“Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.” — Efesliler 5:22-24

“Ey kadınlar, Rabbe ait olanlara yaraşır biçimde kocalarınıza bağımlı olun.” — Koloseliler 3:18

“Öyle ki genç kadınları, kocalarını ve çocuklarını seven, sağduyulu, temiz yürekli, iyi birer ev kadını ve kocalarına bağımlı olmak üzere eğitebilsinler. O zaman Tanrının sözü kötülenmez.” — Titus 2:4,5

“Bunun gibi, ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun. Öyle ki, kimileri Tanrı sözüne inanmasa bile Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışınızı görerek söze gerek kalmadan karılarının yaşayışı ile kazanılsınlar. Süsünüz örgülü saçlar, altın takılar ve güzel giysiler gibi dış ile ilgili olmasın. Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliği ile süsünüz olsun. Bu, Tanrının gözünde çok değerlidir.” — 1.Petrus 3:1-4

“Kocana istek duyacaksın. Seni o yönetecek.” — Yaratılış 3:16

Hem Efesliler hem de Koloseliler’de önümüze konan ilk ilişki kadınlar ile ilgili olanıdır. Tüm bu öğütlerin hepsi boyun eğmek konusu hakkındadır. Biri şöyle demiştir: “Yaşadığımız kötü dünyada insan isteği, tüm kötülüğün kaynağıdır. Gerçek ve içten Hristiyanlık, boyun eğilmesi doğru olan Tanrıdan ayrılmamayı ifade eder. İnsanlığı iyileştirecek olan ilke boyun eğme ve itaat ilkesidir; insana, insanın değil, Tanrının isteğinin rehberlik etmesi gerekir. Ama insanın yüreğini iyilik ile yöneten ilke her zaman ve her yerde itaattir. İnsana değil, Tanrıya itaat edilmesini söylemem gerekir. İtaatten ayrılmanın anlamı günaha düşmektir. Bir erkek, bir baba olarak buyruk verebilir ve yönlendirebilir, ama tüm bunları tanrıya ve Onun sözüne itaat ederek yapması lazımdır. Mesih’in yaşamının özü, tanrının isteğini yerine getirmek idi; “Ey tanrım, senin isteğini yapmak için geldim.” Elçi de bu sözler ile uyumlu olarak öğütlerini vermeye başlar; “Mesih’e duyduğunuz saygıdan ötürü bir birinize bağımlı olun.” 3 (Efesliler 5:21) İşte bu yüzden bağımlılık ilişkilerinin her durumda tanrısal düzen ile uyumlu olarak önde gelmeleri gerekir. Ve bunun sonucu olarak, kocaların önünde kadınlara hitap edilir.

“Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.” (Efesliler 5.22-24) Bu ayette de görüldüğü gibi kadının konumu, boyun eğme konumudur. “Konum” sözünü kullanıyoruz çünkü özenli okuyucunun algılayacağı gibi, öğüt ilişkinin karakteri ya da özelliği üzerine bina edilmiştir. Kadın gerçekten de itaat ile yükümlüdür ancak ilgili olduğu yerin temeli üzerindedir. Çeviride bir ya da iki sözcüğün araya girmesi yüzünden bu konu bir şekilde belirsizliğe uğrar. Şu sözleri okuruz: “Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar; ama eğer “olsunlar” sözcüğünü italiklerde belirtildiği gibi atlar isek o zaman gerçek ile ilgili çok basit bir ifadeye sahip oluruz: “Kilise nasıl Mesih’e bağımlı ise kadınlar da her durumda aynı şekilde kocalarına bağımlıdırlar.” Bu noktanın farlına varmak önemlidir çünkü burada kadından beklenen itaat, sonra kadının içine yerleştirildiği konumdan kaynaklanacaktır – ilişkinin doğal ürünü olarak. Başka bir deyiş ile kadının kocasına itaati kadının seçimine bırakılmamıştır, ama bulunduğu yer nedeni ile kadından itaat beklenir. Tanrı Ruhunun burada dikkatimize sunduğu gerçek budur.

(1)   O zaman, kadının yasası, kocasının isteğidir. Ya da erkeğin yetkisine bağımlılık konumuna yerleştirilmiştir. Burada bu ifadeyi sınırlayacak olan tek bir nokta var gibidir; bu nokta, Koloseliler’de bulunan şu sözcükler aracılığı ile belirtilir. “Ey kadınlar, Rabbe ait olanlara yaraşır biçimde kocalarınıza bağımlı olun. (Koloseliler 3:18) Bu yüzden eğer kocanın isteği kadının Rabbe olan bireysel sorumluluğu ile çatışır ise –Rabbin sözünde ifade ettiği isteği ile uyumlu değil ise – eğer seçenek kadının kocasına olan itaatini zorluyor ya da Rabbe itaatsizlik teşkil ediyor ise o zaman son söz elbette Rabbin sözü olacaktır. Bu tür önemli istisnalar dışında kadının kocasına bağımlılığı tam olmalıdır.” Kilise nasıl Mesih’e bağımlı ise kadınlar da her durumda kocalarına bağımlıdırlar.” Yukarda söz edilen konunun dışında bu konuda herhangi bir istisnaya izin verilemez.

Bu konunun temeli, ilişkinin doğasından kaynaklanır. “Çünkü koca kadının başıdır. Aynı Mesih’in kilisenin başı olması gibi. Buradaki kıyaslama – biri diğerinin örneği ya da figürü olarak – kadın ve erkek arasındaki birlik ve Mesih ve kilise arasındaki birlik ile ilişkili olarak yapılmıştır. Bunun sonucu olarak bir yanda kadının konumunu diğer yanda ise kilisenin konumu ortaya konmuş olur. Ve bir an için eğer evliliğin ilk oluşturulduğu zaman dönecek olur isek kilisenin sırrının nasıl dikkat çekecek bir şekilde önceden bildirildiğine dair bir görünüm elde ederiz. “Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyur iken rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini et ile kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi. Ve Adem, ‘İşte bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir’ dedi. Ona kadın (İşşa) denilecek çünkü o adamdan alındı (İş). Bu neden ile adam annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak. “ (Yaratılış 2:21-24) Bu örnekte, son Adem olan Mesih’in ve kilisenin, Tanrının Kutsal Ruhunun zihninde bulunduğunu kim görmezlikten gelebilir? Burada sözü edilen derin uykunun Mesih’in ölümüne işaret ettiği çok kolay anlaşılır bir örnektir; Adem’den alınan kaburga kemiğinin ise Mesih’ten oluştuğuna dair yine çok aşikar bir örnek temsil eder. Bu konu gerçekten de Efesliler 5:27 ayetinde sözü edilen zamana yani, “öyle ki kilise kendisine sunulabilsin ve Mesih’in kendi sevinci için yaratılmış olan gelini O’nun mükemmel sevgisinde yaşayabilsin; Mesih’in kusursuz sevgisi “kemiklerinden alınmış kemik ve etinden alınmış et” olan gelinini kucaklayabilsin.” 4 (Yaratılış 2:23; Efesliler 5:30)

Bu yüzden kadının kocası ile olan ilişkisinin yeri, Mesih’in kilisesi ile olan yerinde bulunur ve kadının bulunduğu bu konum nedeni ile daha önce söylendiği gibi, konumu bağımlılıktır. Ve burada belirtilmesi gerekli olan önemli nokta, kadının yerinin kocanın karakteri nedeni ile hiç bir şekilde etkilenmediğidir. Kadının konumunun pek çok durumda çok zor açıklanabileceği konusu oldukça doğrudur. Örneğin, imanlı bir kadın, evlendikten sonra iman etti ise imansız bir kocası olabilir ve bu koca kadının yaşamını kötü yüreği nedeni ile çok sefil bir hale getirebilir; ancak yine de buna rağmen bu koşul ya da başka herhangi bir koşul yüzünden kadının konumu değişmez. İmansız koca karısından sevgiyi dahi esirgeyebilir ya da karakter özellikleri ile karısında saygı uyandıramaz; imanlı kadının durumu imansız bir koca yüzünden ne kadar zor olur ise olsun kadın Rabbe olan sadakat konumunda kalmalıdır. Aynı bizlerin krallara ya da bazı güçlerin yetkilerine, onların kişisel özelliklerinden etkilenmeden hizmet etmeye nasıl devam etmemiz gerekiyor ise kadının da kocasına olan görevi kocasının kötü karakteri yüzünden asla değişmemelidir.

Bazı kişiler için kadının kocasına olan burada açıklanan şekildeki görevi kabul edilmesi çok zor olan bir konudur. Doğal açıdan hiç kuşkusuz böyle bir şey hemen hemen imkansızdır; ama Söz’de bu konu ile ilgili verilmiş olan sağlayışa dikkat edin: “Ey kadınlar, Rabbe bağımlı olduğunuz gibi kocalarınıza bağımlı olun.” Böylece kadının düşüncesine Rabbin Kendisi getirilir ve biz hepimiz biliyoruz ki, bazı şeyler ne kadar itici ve hoş görülemez olsalar da Rab için yapıldıkları zaman ışık sağlayabilir ve sevinç dahi getirebilirler. Bu yüzden buradaki durumda kadın eğer Rabbi önünde görmeye devam eder ise – kocasının arkasında olan kişi sanki Rabmiş gibi – kocasının en mantıksız buyruklarına bile sonunda itaat edebilecektir. Çünkü bu gücün hepsini Rabbin Kendisi kadına sağlayacaktır.

Ama yine de her şeye rağmen eğer bir koca yanlış ve Rabbin gözünde hatalı bir şeyi karısına buyuracak olur ise o zaman kadın bu tür buyruklar konusunda bağımlı olmadığını hemen bilecektir, çünkü kadının kocasına bağımlılık konusundaki sorumluluğu Rabbe bağımlı olduğu gibidir. Rab günahlı olan bir şeyi asla kutsamayacaktır. Tanrı kadının elekten geçmesine izin verebilir ve kadın önce bunun iyi olduğunu ya da buna ihtiyacı olduğunu anlamayabilir. Ama iman sürekli olarak gücünü ve hangi yoldan yürüyeceğini Rabbin bilgeliği sayesinde bulur- Ona güvenmek ve Onu anlamak için kendi insan bilgeliğimi kullanmamak – ama bu konuda kendimize çok özenli bir şekilde dikkat etmemiz gerekir. Yeri ne olur ise olsun bağımsızlık konusundan kayma ile ilgili en ufak bir eğilimi, eğer Tanrı ile uyumlu olarak bilge isek araştırmalı ve bulmalıyız. Doğa, bağımlı olmaktan asla hoşlanmaz. Ve ne zaman herhangi bir eylem konusunda Tanrının gerçeği adına konuşmak gibi bir tehlike baş gösterse doğa bunu bir başkasının isteği ya da yetkisine boyun eğmek olarak görür. Bu konuda uyanık kalmak için büyük bir gayret göstermemiz gerekir.” (Lectures on the Ephesians [Efesliler Hakkında Dersler]; yazan W.Kelly)

(2.) Aynı zamanda Kutsal Yazılar da kadının kocasına olan davranışlarının nasıl olması gerektiğine işaret ederler. “Kadın da kocasına saygı göstersin.” (Efesliler 5:33) Aynı şekilde Petrus da kadının “Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışından” söz eder. (1.Petrus 3:2) Burada sözü geçen “korku” sözcüğü Efesliler’de çevrilmiş olan “saygı” sözcüğünün aynısıdır ve kocanın Tanrının düzeni ve atamasında aldığı yerin konumunun fark edilmesi gerektiğini öğretir. Buradaki korku sözü, asla tehdit eden, aşağılayıcı bir tehdit değildir; yalnızca hoşnut etmek isteyen ve gücendirmekten korkan bir saygıdır. Kutsal Ruh bu saygıyı kadının kocasına gerçek yerini – baş olarak sahip olduğu yer-verebilmesi için sağlayacaktır. Bu şekilde kadın tanrının Ruhundan aldığı güç ile kocasına saygı ile boyun eğecek ve aynı zamanda Tanrının atama düzenine de saygı göstermiş olacaktır.

Böyle bir kadına, “kocası yürekten güvenecek ve kazancı eksilmeyecektir… Kadın ona kötülük ile değil, yaşamı boyunca iyilik ile karşılık verir;” ve koca bu şekilde “iyi bir eş bulduğu için iyilik bulmuş olur ve Rabbin lütfuna erer.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 31:11; Süleyman’ın Özdeyişleri 18:22)

(3.) Kadının gerçek konumunu sadık bir şekilde kabul etmiş olması ile ilgili olan bereket hakkında kutsal yazılar sessiz kalmazlar. Elçi Petrus, bu konu hakkında yazar iken en zor durum olarak imansız bir kocası olan imanlı bir kadının durumundan söz eder. Elçinin imansız biri ile evli olan imanlı birinin durumunu kutsadığı asla düşünülmemelidir. Bu hem ifade hem de ima yolu ile yasaklanmıştır. (bakınız 1.Korintliler 7:39; 2.Korintliler 6:14-18 v.b.); ama ilk kilisede iman etmiş kadınlar – evlendikten sonra iman etmiş – kendilerini sürekli olarak imansız ve putperest biri ile evli buluyorlar idi. (Bakınız 1.Korintliler 7:10-16) Elçinin hitap ettiği grup budur ve şu sözleri bu gruptaki imanlı kadınlar için söylemiştir: “Bunun gibi ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun. Öyle ki, kimileri Tanrı sözüne inanmasa bile Tanrı korkusuna dayanan temiz yaşayışınızı görerek söze gerek kalmadan karılarının yaşayışı ile kazanılsınlar.” (1.Petrus 3:1,2) Buradaki sözler adeta bir vaadi andırırlar; sevecen itaat ve sürekli imanlı yürüyüşü ve yaşam saflığı imansız kocaların tövbe etmesi için onları bereketleyebilir ya da böyle bir sonuç olmasa bile Tanrı tarafından atanan imanlı kadının yaşamı, gerçeğin imansız kocaların zihin ve vicdanlarına gelmesi için aracı olabilir. Ve gerçekten de bir imansız için yürüyüşü ve yaşamı ile imansız birine sürekli bir sakinlik içinde Mesih2i temsil etmekten daha etkili bir davranış ne olabilir? Elçi, burada imanlı kadına, imansız kocası gerçeği kabul etsin diye ona öğüt vermesini söylemediğine dikkatinizi çekelim. “Hiç bir söze gerek kalmadan” ifadesi kocanın konuşma aracılığı ile değil, yürüyüş, davranış ve yaşam biçimi aracılığı ile kazanılabileceğini ima etmektedir. Bunun nedeni aşikardır. Öğüt, daha üstün konumdaki birinin hitap şeklidir; hatırlayalım ki koca, kadının başıdır ve bu yüzden kadının konumu ile kıyaslanamaz. Ama sakin bir yaşamın güzelliği, Kutsal Ruhun gücü ile yumuşak huyluluk, iyilik ve Mesih’in alçakgönüllülüğünü yansıtır ve etkileyicidir; kadının bu tür yaşamı tanrının sözlerinden daha etkili bir bereket olacak ve etkisini kanıtlayacaktır; imansız koca belki bu şekilde karanlıktan çıkartılarak Tanrının harika ışığına getirilebilir.

(4.) Konu ile ilgili tam bir görüşe sahip olmak için söz edilmesi gereken başka yol ve yönler de vardır. Çünkü biz Tanrının bizim rehberliğimiz için yumuşak merhameti ile hazırlamış olduğu tek bir sözcüğü bile ihmal edemeyiz; bu bizim için tehlikeli olacaktır; Rabbimizin dönüşünü beklediğimiz bu kısa süre içinde Onun güvenilir rehberliğine her zamankinden daha çok muhtacız.

(a) İmanlı kadının yaşayışındaki giyiniş tarzı. Elçi bu konuda sözlerine devam eder: “Süsünüz örgülü saçlar, altın takılar ve güzel giysiler gibi dış ile ilgili olmasın. Gizli olan iç varlığınız sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliği ile süsünüz olsun. Bu, Tanrının gözünde çok değerlidir.” (1.Petrus 3:3,4) Bunlar aynı Ruha ait düşünceler olduğu için Pavlus, konu hakkında tam bir uyum ile şu sözleri yazar: “Kadınların da saç örgüleri ile, altınlar ile ve inciler ile ya da pahalı giysiler ile değil sade giyim ile, edepli ve ölçülü tutum ile Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde ve iyi işler ile süslenmelerini isterim.” (1.Timoteos 2:9,10) Her iki yerde de bir kadının düşüncesine kendisini en çok sunan ayartma fark edilir – kocasının gözüne mümkün olduğu kadar güzel görünme – ve aynı zamanda dış varlığı süslü ve pahalı giysiler ile canlandırmak ve beslemek, hiç bir zaman iç varlığın güzelliği kadar değerli ve önemli değildir.

Şimdi, bazı kişiler tarafından bazen bu süslenme ve giysi konusunun bireysel vicdanlarda özgür bırakılmış olduğu söylenir. Ama konuya buradaki ince yönlendirmelerin ışığında baktığımız zaman bu söylenenleri anlamamız güç olur. Yüreğin Mesih ile tatmin olduğu yerde bu gibi şeylere ihtiyaç duyulmayacağı oldukça doğrudur. Ama eğer yine de durum bu ise Tanrının topluluklarındaki en küçük bir uygulama bile pek çok sayıda kişinin yüreğinin yalnızca Mesih ile tatmin olmadığına dair düşüncelerin mevcut olduğu ortaya çıkar.

Rabbini sofrasında çok sık olarak görülen şu olay kadar üzücü başka hiç bir şey olamaz. Rabbin sofrası için Tanrının Ruhu aracılığı ile toplandığımız zaman bunu, Rab tekrar gelinceye kadar Onun ölümünü göstermek için yaparız (1.Korintliler 11:26). Ve biz, Onun ölümünü hatırlar iken elbette aynı zamanda bize Onun çarmıhı aracılığı ile dünyanın bizim önümüzde, bizim de dünyanın önünde çarmıha gerildiğimiz de hatırlatılır. (Galatyalılar 6:14) eğer bu olayın yargılayıcı özelliği unutulduğu takdirde ortaya çıkan karmaşa ne kadar büyük olacaktır! Ve Rabbin Kendisi için bu durum, ordugahın dışında Onun yerini paylaştığını ağzı ile ikrar eden kişilerin giysi ve süsler gibi pek çok dışsal dünyasallık ile ilgilendiklerini görmek, ne kadar üzücü olacak ve Onu nasıl da kederlendirecektir! Bu dünyada, Tanrının önünde yaşar iken elbette temiz ve bakımlı olacağız. Burada söylenen süslenme ve giyinmeyi ihmal etmek anlamına gelmez; burada ifade edilen bunlara elbette özen gösterilmesidir ancak her şey Tanrının sözü ile uyumlu olmalıdır. Bu neden ile Pavlus, kadınların alçakgönüllü bir şekilde bakımlı ve süslü olmalarını ima etmektedir. Alçakgönüllü tarz ile kast edilen, düzenli ve temiz giysilerdir. Dışsal görünüm sakin ve yumuşak huylu içsel görünüm ile uyumlu olmalıdır; Kişinin giysi, süs ve karakteri arasında uyumsuzluk olmamalıdır. Aynı şekilde süs takılarına da izin verilir ama bu takılar altın ya da inciler değil “Tanrı yoluna yaraşır bir şekilde yürüdüklerini ileri süren” kadınların “iyi işlerinden” oluşan takılar olmalıdırlar. Bu konuya değinen kutsal yazıların tümü imanlı kadınların hepsinin bu konuda dua ederek hareket etmelerini bildirir. Ve sonuçlar kesinlikle rabbin yüceliği için olacaktır; bizler Mesih’in çektiği acılara paydaşlık etmeye, Onun reddediliş yerine dışsal tanıklık etmeye ve Tanrımızın lütfu aracılığı ile çağrıldığımız dünyadan ayrılma konumunda bulunmaya çağrıldık.

(b) Özellikle evli genç kadınlar için verilen bir başka öğüt de şudur: “iyi bir ev kadını olmaları” istenir (Titus 2:5) Ya da bir başka ayette belirtildiği gibi “evde çalışan işçiler” olmaları öğütlenir. Her iki durumda da kast edilen, hemen hemen bir birinin aynısıdır. Çünkü kadınlara hizmet yerlerinin ev olduğu hatırlatılır ve onların evlerindeki konumuna müdahale edecek hiç bir iş ya da zevk nedeni ile yapılacak davranış yüzünden sıkıntı çekilmemesi gerekir. Onlara hizmet alanı olarak evi vermiş olan Tanrıdır ve bu yüzden kadınların evlerindeki işler ile gayretli bir şekilde meşgul olmaları Tanrıya olan sadakatleri ile ilgili bir konudur.

Diğer özel öğütler konusunda fazla ayrıntıya girilmesine gerek duymuyoruz. Ama bunları daha önceki kutsal yazılar ile birleştirdiğimiz zaman bu öğütler kadınlar için verilmiş olan tanrısal ölçüyü temsil ederler. İşte bu yüzden bu konumda olan her imanlı kadın bu kutsal yazıları kendisine özel bir ayna olarak kullanacak ve bu aynaya sık sık bakacaktır. Kadın, verilen öğütleri uygulaması gereken harika bir konuma çağrılmıştır. Ve bu çağrı, Rabbin sözü ile gelen bir itaat çağrısıdır. Süleyman böyle bir kadının özellikleri hakkında şu sözleri yazmıştır:

“Güç ve onur ile kuşanmıştır ve geleceğe güven ile bakar.
Ağzından bilgelik akar ve dili iyilik öğütler.
Ev halkının işlerini yönetir ve tembellik nedir bilmez.
Çocukları önünde ayağa kalkıp onu kutlar ve kocası onu över.
‘Soylu işler yapan çok kadın var ama sen hepsinden üstünsün’ der.
Süleyman’ın Özdeyişleri 31:25-29


3. Burada, gerçek çevirinin “Mesih korkusu” olduğuna dikkat çekilmesi gerekir.

4. Efesliler 5:30 ayetindeki ifadenin farklı okunuşları hakkında bakınız: Textual Criticisim for English Students ( İngiliz öğrenciler için Metine Özgü Eleştiri) Yazan: C.E.Stuart