BÖLÜM 4
KOCALAR
“Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendisini feda etti ise siz de karılarınızı öyle sevin. Mesih kiliseyi su ile yıkayıp tanrısal söz ile temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. Öyle ki, kiliseyi, üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan görkemli bir biçimde kendine sunabilsin. Amacı kilisenin kutsal ve kusursuz olmasıdır. Aynı biçimde kocalar da karılarını kendi bedenleri gibi sevmelidirler. Karısını seven kendini sever. Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır; tıpkı Mesih’in kiliseyi besleyip kayırdığı gibi. Çünkü bizler Onun bedeninin üyeleriyiz. Bunun için adam, annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak. Bu sır büyüktür; ben bunu Mesih ve kilise ile ilgili olarak söylüyorum. Size gelince her biriniz karısını kendisi gibi sevsin.” — Efesliler 5:25-33
“Ey kocalar, karılarınızı sevin ve onlara sert davranmayın.” — Koloseliler 3:19
“Bunun gibi, ey kocalar, siz de daha zayıf varlıklar olan karılarınız ile anlayış içinde yaşayın. Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçıları oldukları için onlara saygı gösterin. Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın.” — 1.Petrus 3:7
Kocanın GÖREVİ, kadının görevi gibi oldukça sadedir. Kadının görevi, “itaat, bağımlı olma” ve kocanın görevi, “sevgi” sözcükleri ile kısaca belirtilebilir. Eğer verilen öğüt özel bir grubun dışında ise kadına hiç bir yerde kocasını sevmesi buyrulmamıştır. (Titus 2:4) Kadının kocasını zaten seveceği kabul edilir ve aslında kadın bu konuda çok ender olarak başarısız olur. Kadın her ne kadar erkek ile eşit boyunduruğa sahip ise de en kutsal duygular ile eşine bağlıdır ve kendisine nazik davranıldığı ve sevgi gösterildiği sürece kocasına saygı gösterme konusunda başarılı olacaktır. Aksi zamanlarda ise imansız bir koca tarafından ezilse ve ayaklar altına alınsa bile Kutsal Ruhun sevgisi ve gücü ile ayağa kalkacak ve en kötü davranışlar karşısında bile ayakta kalabilecektir. Kutsal Ruhun diri suları sonsuza kadar kadının içinde akar. Ama koca ile genellikle bu durumlar farklılık gösterir. Günlük işleri nedeni ile sevgi duyguları azaldığı zaman ciddi ayartmalar ile karşı karşıya kalacak olan koca sevme sorumluluğunu unutma tehlikesi ile karşılaşacaktır. Ya da en azından seçerek evlenmiş olduğu karısına olan sevgisini gösterme konusunda hata yapacaktır. Bu yüzden, Tanrının ruhu kocanın zihnine sevme sorumluluğunu hatırlatır ve şu öğütte bulunur: “Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda etti ise siz de karılarınızı öyle sevin. Mesih kiliseyi su ile yıkayıp tanrısal söz ile temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. v.b.” (Efesliler 5:25-33)
(1) Burada kocanın sevgisi olarak ifade edilen şeyin ne gibi bir özelliğe sahip olduğunu inceleyelim. “Kocalar, karılarınızı, Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi sevin.” Bu, sevgi ölçüsünün en yüksek seviyesidir. Ve hiç kuşkusuz burada gerçek evliliğe özgü karakter özelliği ifade edilmektedir. Çünkü, Adem ve Havva arasındaki ilk evlilik, Mesih ve kilisesi arasındaki birliğin örneği ya da sembolüdür. Bu örnek bize, Tanrının önündeki evliliğin gerçek özelliğini ve kutsallığını her zaman hatırlatması gereken bir örnektir. O zaman aklımıza şu soru gelebilir: Mesih’in kilisesine olan sevgisinin özelliği nedir? Yanıt burada verilir. Mesih kilisesine duyduğu sevgiyi onun uğruna kendisini feda ederek kanıtladı (ayet 25). Ve kilisesi uğruna ölümü göze aldı ve öldü ve böylece Gelinini bir anlamda satın almış oldu. “O, Kendisini verdi; yalnızca yaşamını değil ama Kendisini verdiği bir gerçektir. Ve şimdi, Onda var olan her şeyi – Lütfu, Doğruluğu, Baba ile Kabulü, Bilgeliği, Kişiliğinin üstün yüceliğini ve kendisini feda edebilen tanrısal sevginin enerjisi – sahip olduklarının tümünü topluluğunun refahı için adadı. Mesih’in sahip olduğu tüm özellikler ve üstünlükler, Onun Kendisini armağan etmesi sonucunda bize verilmiş oldu. Mesih, topluluğunu kendisine adayıp onu bereketlemek için her şeyini kilisesine karşılıksız olarak verdi. Yalnızca onlara verilmedi, ama O, onlara verdi. Sevgisi sayesinde kendisine verilen işi çarmıhta tamamladı! Ve Onun Kendisini armağan etmesi bu armağanın çarmıhta kabul edildiğini hatırladığımız zaman çok yüce bir değer kazanır. İkinci olarak, Onun sevgisi kiliseyi söz tarafından su aracılığı ile kutsaması ve yıkamasında sergilenir. (ayet 26) Halen devam etmekte olan bu sevginin gösterilmesi hali hazırda da devam etmektedir ve sonsuzluk boyunca sürecektir. “Mesih’in burada topluluğu kutsamasının nedeni onu kendisine ait olması için değil ama kendisine ait olması için kutsamak olduğuna dikkat etmek önemlidir. Kilise öncelikle Ona aittir ve sonra O kiliseyi kendisine benzetir.” Burada önemli olan nokta söz’dür; söz aracılığı ile suyla yıkama gerçeği Yuhanna 13.bölümde Rab tarafından öğrencilerin ayaklarının yıkanması ile öğretilen bir gerçektir. Ve Onun bu eylemi ile sevgisi arasındaki bağlantı hatırlatılır. “Dünyada kendisine ait olanları sevdikten sonra onları sonuna kadar sevdi.” Kilisenin kutsal kılınması ve sevilmesi böylece Onun kalıcı ve değişmez sevgisinin ifadesi olmaktadır. Ve O bu sevgisi ile kiliseyi ahlaki açıdan kendisine benzetmesinden zevk duyar. Ve bu yüzden onu kayırmaktan, ona bakmaktan ve onu kendisi için hazırlamaktan zevk duyar. Üçüncü olarak Onun sevgisinin meyvesi Onun önünde duran objede de görülür; “öyle ki kiliseyi üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan görkemli biçimde kendine sunabilsin.” Tüm bunların gerçekleşeceği zaman Rabbin kiliseyi kendisine almak için geri döneceği zaman ya da daha kesin olarak söylemek gerekir ise “Kuzu’nun düğünü olacak” (Vahiy 19:7) ifadesi ile belirtilen dönemde gerçekleşecektir. Kilise, Rabbin Gelin’i olarak yücelikte mükemmel kılındığı zaman “oradan bana, gökten Tanrının yanından inen ve Onun görkemi ile ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı, çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyor idi.” (Vahiy 21:11) Ve bu zaman gelinceye kadar Mesih’in kilisesine olan sevgisinin ölçüsü ve boyutu asla kavranamayacaktır çünkü Onun sevgisinin ölçüsü ve boyutu ancak o zaman tam olarak gözler önüne serilecektir.
Ve bu yüzden bizler Mesih’in kilise için olan sevgisinin harika tanımına nereden sahip olabiliriz? “Ey kocalar, karılarınızı Mesih’in kilisesini sevdiği gibi sevin.” Bu kıyaslamayı her yönden baskı altına almamak için gözlemlemekte hata yapmayacağımız gerçek şu olacaktır: Mesih’in sevgisi kendisini kilise için feda ettiğine göre bu fedakarlık Tanrının gözünde sevgiden kaynaklanmadığı sürece gerçek bir birlik oluşturamayacaktır. Sevgi ve yalnızca sevginin seçimin motifi oalması gerekir. Ve sevgi oluştuğu zaman birliğin çimentosu olacak ve birliği güzel yapan da bu sağlam temel olacaktır. Evlilik yaşamının tüm ögelerinin sevgi olmaları gerekir ve yalnızca bu da değil, ama aynı zamanda eğer koca burada verilmiş olan ölçüye bakacak olur ise görecektir ki eşinin kendisinden yalnızca ve sürekli olarak talep edeceği şey sevgi olacaktır. Kocanın sevgisinin dayanması gerekir – tüm denemelerde ayakta kalmalıdır, yorulmadan ve bıkmadan karısını daima yakınına ve daha yakınına çekmek için çaba sarf etmelidir. Karısı evlilik birliğinin objesi olarak kocasından yaratılmıştır ve böyle olduğu için değişmez ve içten bir sevgi ile sevilmeyi bekler. Bu durum tanrısal bir model olarak planlandığı için kadın daha azı ile mutlu olmayacaktır. Burada bir örnek vermenin yerinde olacağını düşünüyoruz: İmanlı kocalardan pek çoğu kendisini imansız bir eş ile evli bulabilir ama görevi değişmeyecek ve yine aynı kalacaktır. Ve Mesih’in sevgisi kilisenin sonsuz sevgisini aradığı sürece kocanın sevgisi de aynı şekilde karısının hali hazırdaki konfor ve mutluluğunu güvence altına alma konusunda tatmin olmayacaktır. Ancak bu sevginin görünmesi Rab İsa Mesih’e iman aracılığı ile kurtuluş sözünü getiren o sözcüğün uyanık ve yumuşak hizmeti ile görünür halde kalacaktır. Her koca gerçekten de karısının ruhsal savaşı konusunda kendisini karısı ile ilgilenmek zorunda hissedecektir. Çünkü ancak bu yönde ilerlediği zaman karısına olan sevgisi Mesih’in kilisesine olan sevgisine daha çok yaklaşacak ve onun ile aynı yönde ilerleyecektir. Gerçekten de Tanrıya göre evlilik, hiç de önemsiz bir şey değildir ve bu konu daha derinden hissedildikçe koca, sürekli bağımlılığa olan ihtiyacını daha da çok hissedecektir, öyle ki her şekilde sorumluluğunu yerine getirebilsin. Ve ayrıca bu konuya şunları da ekleyebiliriz: kocanın kendisi Mesih’in sevgisinde kendisini ne kadar çok hissedebilir ise karısına olan sevgisi o kadar özgür bir şekilde karısına ulaşabilecektir.
(2) Ama tekrar şu sözlerin eklendiğini görüyoruz: “Aynı biçimde kocalar da karılarını kendi bedenleri gibi sevmelidirler. Karısını seven kendini sever. Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır, tıpkı Mesih’in kiliseyi besleyip kayırdığı gibi. Çünkü bizler Onun bedeninin üyeleriyiz. Bunun için adam annesini ve babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacaktır. Bu sır büyüktür ve ben bunu Mesih ve kilise ile ilgili olarak söylüyorum. Size gelince her biriniz karısını kendisi gibi sevsin. Kadın da kocasına saygı göstersin.” (Efesliler 5:28:33) Dikkat ettiğiniz gibi burada geriye, Aden bahçesine, Havva’nın Adem için yaratılışına ve ona götürülüşüne döneriz; buradaki olay, Mesih ve kilisesi arasındaki birliğin gösterildiği bir sembolün örneğidir. Ve bu gerçek elçinin bu öğütlerde iki konu olarak işlediği şekil ile ilgili bir gerçeği temsil eder. (Bakınız Yaratılış 2:21-25) Buradaki birlik tam ”bir birliğe işaret eder – aynı Adem’in Havva’ya dediği gibi: “Bu kadın kemiklerimden kemik ve etlerimden ettir” ve yine aynı konuda, “Onlar tek beden olacaklar” – yani, burada erkeklerin eşlerini kendi bedenleri gibi sevmeleri gerektiği söylenmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman öz sevgi, bir kocanın karısına olan sevgisinin ölçüsü olmalıdır. Ve bu nokta da bizim doğamızda var olan içgüdülerden biridir – ve doğal olarak doğanın yöneten ilkesidir – burada daha kesin ve daha ayrıntılı bir tanımlama mümkün olamaz. O halde bu neden ile birliğin tekliğini – iki kişi, yani kadın ve erkek tek beden olacaktır – kavradığınız zaman bunu sevgi izleyecektir. Çünkü koca artık karısını kendisinden farklı biri olarak değil, ama kendisinden bir parça olarak görecektir. Bu yüzden karısına dokunan her şey ona dokunmuş olacaktır; kendisi için gösterdiği özeni karısı için de gösterecektir ve kendisi için kabul ettiği her şeyi karısı için de kabul edecektir. Özet yapacak olur isek kendisi için istediği her iyiyi ve kendisi için istemediği her kötüyü aynı zamanda karısı için de uygulayacaktır. Çünkü her ikisi birlikte tek bir bedendir ve bu yüzden karısını seven koca kendisini sever. Tanrı sözü bu şekilde bencilliğe karşı mükemmel bir panzehir sağlar ve kocanın, tüm gerçek sevginin meyvesi olan fedakarlık için kocayı hazırlar ve kiliseyi seven ve onun uğruna kendisini feda eden Mesih de gerçek sevginin en üstün örneğini sunmuştur.
Burada öz sevginin, sevgi ölçüsü olması gerektiğini söyledik; yani, kocanın kendisine olan öz sevgisi, karısına olan sevgisidir dedik. Ama daha sonra bunun Mesih ile bağlantılı olduğunu fark ettik ve böyle bir sevginin hiç bir insanın öz sevgisinde var olmadığını anladık ve böyle bir sevginin gerçek örneğinin ve hatta var olabilecek tek örneğinin yalnızca Mesih’in kilisesi için duyduğu sevgide var olabileceğini anladık. Elçi, insan sevgisi ile olan konuya değinerek şu sözler ile ilerler: “Hiç kimse hiç bir zaman kendi bedeninden nefret etmemiştir. Tersine, onu besler ve kayırır; tıpkı Rab’bin5 kiliseyi besleyip kayırdığı gibi.” Bu neden ile koca, kendisi ile tek beden olan karısını Mesih’in kilisesini besleyip kayırdığı gibi besleyip kayırması gerekir. Bu ifade kendi içeriği içinde ne yükseklikler ve ne derinlikler kapsamaktadır! Sevgi borcunun asla ödenemeyeceğini ve sevgiye her zaman borçlu kalınacağını gösterir. Ama yine de bu sevgi bu durumun farkında olmaktan zevk alır ve her zaman geri ödemek ister; Koca, Tanrının gözünde tek olduğu karısına sevecen bir özen ve yumuşak huyluluk gösterir.
Eğer bu sevgi sorumluluğunu tam anlamı ile ifade etmek isteyecek olur isek o zaman eklememiz gereken şey şu olmalıdır: bu sevgi zorunluğunun aynı zamanda kadının da sahip olduğu özelliklerden biri olması gerekir. Kadında var olan değersizliğin hiç bir miktarı, Rabbimiz tarafından aynı erkek gibi sonsuz kurtuluş almış olduğu için kocaya, sevgi görevi ile ilgili bir bahane yürütmesine izin vermez. Çünkü Mesih kilisesini her an ve yüzde yüz sever ve kilisenin hataları ya da başarısızlıkları hatta daha da kötüsü O’nun bu sevgisine engel olamaz. Mesih kilisesini mükemmel sevgisi aracılığı ile hatalarından temizlemeyi ve onun buruşuk yanlarını düzeltmeyi arzu eder. Ve her zaman hatırlanması gerekir ki, Onun sevgisi koca için karısını nasıl seveceğine dair bir örnek olmalıdır. İnsan olan koca elbette ki kendi gücü ile tüm bunları asla yapamaz! Mesih’in mükemmel ve sınırsız sevgisini kopya ya da taklit etmeye çalıştığında kesinlikle başarısız olacaktır! Ancak yine de Onun sevgisini her zaman aklında ve yüreğinde tutmalı ve bu sevgiye bakmalıdır; Tanrının bilgeliği uyarınca biliriz ki kendiliğimizden yani Onun gücü olmadan, bazı şeyleri değil, hiç bir şey yapamayız. Burada koca için tedarik edilecek olan sağlayış kocanın her zaman Mesih’e bakması ve gözlerini Onda odaklamasıdır; kocanın canı daima yüreğinde Onun sevgisini hissetmelidir ve bu şekilde Onun sevgisine çekildikçe ve Onun tarafından ne kadar çok sevildiğini gördükçe kesinlikle Onun sevgisini örnek alarak davranacak ve karısına bol sevgi hissedecektir; çünkü gözü ve yüreği Mesih’e ve Onun sevgisine odaklanmış olan imanlının başarısızlığa uğraması imkansızdır.
(3) Elçi Petrus kocanın karısına olan sorumluluklarının belirli görünümlerinden söz eder:” Bunun gibi, ey kocalar, siz de daha zayıf varlıklar olan karılarınız ile anlayış içinde yaşayın. Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçıları oldukları için onlara saygı gösterin. Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın.” (1.Petrus 3:7)
“Bilgi uyarınca” kadın ile olmak ilişkiye sahip olmaktır ve gerçek tarafından düzenlenmiş uygun duygulara sahip olmaktır. Ve bu gerçekten de çok önemlidir çünkü imanlı ve imansız arasındaki farklılık bu noktada bulunur. Mesih’in ölümü ve dirilişi aracılığı ile getirilmiş olduğu yeni yerde bulunan imanlı bu yeni konumuna uygun davranmaya özen gösterir. İmanlı koca bu yüzden karısıyla ilişkisinde kutsal yazılarda açıklanmış olduğu gibi karısı ile olan birliği hakkındaki gerçeğe uygun olarak yaşayacaktır.
Koca, ayrıca karısını farklı iki alanda onurlandırmalıdır. Kadın erkeğe göre daha zayıf bir varlık olduğu için erkek karısını öncelikle doğal alanda onurlandırmalıdır. Hiç kuşkusuz bu referans daha yumuşak ve nazik davranış bekleyen ve bunu hak eden kadın içindir. Zayıflık nasıl daha fazla destek ve ilgi gerektiriyor ise kadın da daha zayıf olduğu için kocasından sevecen ve düşünceli bir ilgi ve özen görmeyi arzu eder. Koca, karısının nazik doğasının talep ettiği tüm dikkati ona vererek onu onurlandırır. Ama yine de şöyle bir gerçek ile ilgili bir referans verilmesi mümkündür: “Aldatılan Adem değil idi, kadın aldatılıp suç işledi. “ (1.Timoteos 2:14) Ve kadın böylece daha zayıf olduğunu göstermiş oldu, şeytanın sinsi tuzağına düşen önce kadın oldu. Şeytan özellikle önce kadının duygularını kullandı ve aldatma konusunda daha az zorluk çekmiş oldu; anlıyoruz ki, kadının daha zayıf doğası nedeni ile sürekli açık olduğu ya da mazur kaldığı ayartmalar nedeni ile kocası, sevecen ve yumuşak davranışları ile karısına kalkan olmalıdır. Ama ikinci olarak bu öğüt, doğayı olduğu gibi lütfu da temel alır. “Kadın, Tanrının lütfettiği yaşamın ortak mirasçısıdır” ve bu yüzden de Mesih’te erkek ya da dişi ayrımı yoktur (Galatyalılar 3:28). Bu neden ile tüm doğal farklılıklar Mesih’te var olabilecek herhangi bir üstünlüğü ortadan kaldırmıştır. Kocanın, karısının doğal itaatini talep eder iken hem kendisinin hem de karısının Tanrının çocukları olduklarını, birlikte tanrının mirasçısı ve Mesih ile birlikte ortak mirasçılar olduklarını asla unutmaması gerekir. (Romalılar 8:17) Ve böyle olduğu için de karısını onurlandırması gerekir; çünkü bu doğal bağlar ve bu ilişkili bağlantılar yalnızca yeryüzü içindir ve rab halkını kendisine almak için geldiği zaman kadınlar da aynı kocaları gibi Rabbi havada karşılamak üzere bulutlar ile alınıp yukarı götürüleceklerdir ve sonra her ikisi de Rabbe benzeyecek ve sonsuza kadar Onun ile birlikte olacaklardır.
Bu son ayetin bitimindeki kısım oldukça dikkat çekicidir. “Öyle ki, dualarınıza bir engel çıkmasın!” Kadın ve erkeğin birlikte dua etmeleri alışkanlık olmalıdır ve bu yüzden buradaki uyarı, şu anlama gelir: eğer koca karısını onurlandırma konusunda başarısız olur ise bu durum aralarındaki duygusal uyumu bozacak ve bu yüzden duaya engel teşkil edecektir. Keşke tüm imanlı kocalar ve eşleri bu ayetlere daha çok dikkat etseler idi! Çünkü günümüzde bu birlikte dua etme alışkanlığı ihmal edilen davranışlardan biridir. Ve bu konuda her zaman tehlike mevcuttur. Ve çiftin arasındaki uyum ile ilgili en ufak bir rahatsızlık birlikte dua etme konusuna her zaman daha çok ayartma çeker. Şeytan bunu bilir ve bu yüzden her zaman bu ilişkilerin esenliğine gölge düşürmeye çalışır. Çünkü karı ve kocanın yürekleri arasında en ufak bir uyumsuzluk olduğu zaman lütuf tahtının önüne birlikte gitmelerinin imkansız olacağını asla unutmaz. Koca bu tuzağa karşı ayık ve uyanık olmalıdır ve eşi ile ettiği duaya engel çıkmamasının ne kadar önemli olduğunu hatırlamalıdır. Her ailede Tanrının önüne getirilmesi gereken sürekli gelişen ve çok fazla sayıda konu vardır. Ve kocanın eşi ile birlikte tek bir yürekle lütuf tahtının önüne her zorluk ve karışıklık ile ilgili birlikte gidebilmeleri ne kadar da bereketlidir!
(4) Kocanın dikkatli olması gereken bir başka önemli nokta daha vardır: “Ey kocalar, karılarınızı sevin. Onlara sert davranmayın.” (Koloseliler 3:19) Akla şu düşünce gelebilir: eğer sevgi garanti olsa idi o zaman acılık ya da sertliğe fırsat olmaz idi. Ama yaşamın gerçek deneyimlerinde de böyle değil midir? Karısını gerçekten seven pek çok koca uyanık olmadığı anlarda, Tanrının varlığını hissetmediği zaman yumuşak bir yüreği acıtacak sert sözler söylemez mi? Öyle görünüyor ki, uyarının objesi, bir öz yargı ruhunun sürekli uygulamasını bu şekilde garanti altına alacak gibidir. Öyle ki, koca, karısının ruhunu korkutacak ya da kıracak her şeyden uzak kalabilsin. Tahrik her ne ise acılık özenli bir şekilde giderilmelidir ve eğer koca, karısını Mesih’in kilisesini sevdiği gibi sevmesi ve Onun gibi kilise uğruna kendisini feda etmesi gerektiğine dair sorumluluğunu hatırlayacak olur ise Kutsal Ruhun sevgisi ve gücü ile bunu yapması daha kolay olacaktır.
Kocadan talep edilen tanrısal istekler işte bunlardır. Bu taleplerden uzaklaşmamak için kadını ve erkeği kimin birleştirdiğini ve onlara ihtiyaç duydukları lütfu kimin sağladığını ve Tanrının sözü ile uyumlu olarak yürümek için bize kimin güç verdiğini hatırlamamız gerekir, aksi takdirde bu taleplerden uzak dururuz. Böyle bir yürüyüş için gerekli olan güç içimizde konut kurmuş olan Kutsal ruhta bulunur ve bizi Mesih’e yönlendiren her zaman Kutsal Ruhtur; bize esenlik ve bereket yolunu gösterir ve Mesih ve kilisesi arasındaki bir paydaşlığın zevkine yönlendirir. Kilise Mesih için ne ise, kadın da kocası için odur. Bu neden ile bir kocanın görevlerini yerine getirmek için Mesih’in kiliseye ve kendisine olan sevgisini her zaman canının önünde tutmaya ihtiyaç duyar ve sonra eğer gözlerini Mesih’e diker ise o zaman Onun benzerliğine dönüşecektir (2.Korintliler 3:18). Ve ilişkide karısını destekleyen koca, kiliseyi destekleyen Mesih’i ifade etmiş olacaktır.
5. Buradaki Rab sözcüğünün doğru çevirisi, Mesih’tir.