İshak’ın Sunulması
Yaratılış 22
İbrahim’in yaşamının ilk kısmının bize sunduğu şu idi: İbrahim bir iman adamı olarak dünyadan ayrılmış olarak yürüdü ve Tanrının çağrısına yanıt vermiş biri olarak bu konuda herkese tanıklık etti (Yaratılış 12-14). İbrahim’in öyküsünün ikinci kısmında, başlangıçta şu sözler yer alır, “Daha sonra” İbrahim’in Tanrı ile olan kişisel ilişkisinde canının iç uygulamalarını öğreniriz. (Yaratılış 15-21).
İBRAHİM’İN YAŞAMININ SON BÖLÜMÜ
Yaratılış kitabının yirmi ikinci bölümü ile birlikte onun yaşamının son kısmına geçmiş oluruz. Bu bölüm de aynı şekilde benzer sözler ile başlar. “Daha sonra.” Bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde önümüze bazı olaylar gelir; bu olaylar çok farklı bir şekilde Tanrının Mesih’in yüceliği ve insanın bereketlenmesi için tasarlamış olduğu amaçlarının yerine getirilişindeki Tanrı yolları örnek olarak ortaya konur.
Yaratılış kitabının 21.bölümünde İshak’ın “belirlenen zamandaki” doğumu ile okuduğumuz şu büyük anın bir ön örneğini görmüş idik. “Zaman dolunca Tanrı kadından doğan Oğlu’nu gönderdi.” Galatyalılar 4:4. Yaratılış kitabı 22.bölümde Mesih’in ölümü ve dirilişine dair bir örnek göreceğiz – Tanrı sağlayışının Kuzusu. Yaratılış kitabının 23.bölümünde Sara’nın ölümü ve gömülmesi Mesih’i reddetmesinin bir sonucu olarak Yaratılış gelini İsrail’in diğer uluslardan ayrılması ile ilgili örneği ortaya koyar. Yaratılış kitabı 24.bölümde İsrail bir kenara ayrılır iken Rebeka örneği ile ortaya konan göksel gelinin, Kilisenin çağrılmasına ilişkin örneği okuruz.
Biz bu çarpıcı olayların kendilerine özgü görünümleri aracılığı ile kendimize yarar sağlamak ister iken onların ahlak değerlerini gözden kaybetmememiz gerekir. Eğer bu yirmi ikinci bölüm Oğlu’nu feda eden Tanrı sevgisinin harikulade bir sunumu ise o zaman ahlaki açıdan da İbrahim’in imanını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.
EN AĞIR DENEME
Ahlak öğretişi önümüze bölümün başlangıcındaki şu sözler ile gelir: “Daha sonra Tanrı İbrahim’i denedi.” İbranilere yazılan o önemli mektubun en anlamlı bölümünde bize iman yolunda yürümüş olan kişiler takdim edilir iken İbrahim’in iman konusunda önde gelen bir konuma sahip olduğunu görürüz. İbrahim bu bölümde yalnızca Tanrının çağrısına iman aracılığı ile yanıt veren bir kişi olarak takdim edilmek ile kalmaz ama aynı zamanda kendisinden önce ya da bu zamana kadar yaşanmış denemelerin çok ötesinde bir deneme ile iman denemesi tecrübe ederek yüksek bir ayrıcalığa sahip olan kişi olarak takdim edilir. İlgili öyküde Tanrının İbrahim’e şöyle dediğini okuruz: “ İshak’ı, sevdiğin oğlunu al ve Moriya bölgesine git. Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu bana yakmalık sunu olarak sun.” Yaratılış 22:2. İbraniler mektubunda yer alan bizlere esin veren yorum şudur: “İbrahim sınandığı zaman İshak’ı iman ile kurban olarak sundu.” İbraniler 11:17. Oysa İshak tüm vaatlerin merkezinde yer alan kişi idi ve ondan şöyle söz edilmiş idi: “Senin soyun İshak ile sürecek.” İbrahim’den Tanrının vaatlerinin yerine getirilmesini görünüş ve doğal mantık açısından imkansız hale getirecek olan bir şey yapması istenir. Ama öğreniyoruz ki, İbrahim yalnızca insan mantığına uygun şekilde hareket etmedi ve “iman aracılığı ile Tanrının ölüleri bile diriltebileceğini düşündü ve nitekim İshak’ı simgesel şekilde ölümden geri aldı.” İbraniler 11:19.
İTAAT EYLEMİ
Eyüp’ün çocukları ondan alındıkları zaman Eyüp Tanrının izin vermiş olduğu bu olaya bereketli bir şekilde boyun eğmiş idi çünkü şöyle der: “Rab verdi ve Rab aldı.” Ama İbrahim’in imanı bundan çok daha ağır ve ciddi bir test ile denenmiş idi. Ve denenme seviyesi bundan çok daha fazla yüksek idi. İbrahim’den istenen şey Tanrının isteğine yalnızca pasif bir şekilde boyun eğmesi değil idi; İbrahim insan doğasına aykırı olan bir konuda aktif bir şekilde hareket etmeye çağrıldı; bu çağrı bir baba yüreğinin can çekişmesi anlamına geliyor idi ve Tanrı ile insanın yasalarına karşı olan bir buyruk idi. Ama İbrahim Tanrının ona vermiş olduğu iman ile bu denemeye karşılık verdi. Sakin bir kararlılık ile sabah erkenden kalktı, eşeğine semer vurdu, iki uşağını ve oğlu İshak’ı alarak “Tanrının ona söylemiş olduğu yere gitti.”
Yolculuğu tam üç koca gün sürdü. Yapmaya çağrılmış olduğu şey için kararlılığı konusunda ona zaman ve fırsat verilmiş idi. Bu dehşet verici deneme üç koca gün boyunca canının önünde duruyor idi. Bu günler süresince oğlunu kurban etmek gibi korkunç bir acı ile yüz yüze idi. Bu çağrı ani bir içgüdü ile çabucak yapılması gereken bir hareket değil idi. Bedeli ne olur ise olsun yapmaya kararlı olduğu bir hareket idi. İbrahim’in oğluna olan sevgisi, İshak’ın duyguları ve babasına olan sevgisi ve Tanrının “Senin soyun İshak ile sürecek” vaadi – İbrahim tüm bunların hepsi ile yüz yüze idi, ama iman galip geldi.
Eğer imansızlık devreye girse idi geri dönmek için zaman var idi. Ama iman dayandı ve üçüncü gün İbrahim Tanrının söylediği yere geldiklerini gördüğü zaman uşaklarına şu sözleri söyledi: “Siz burada eşeğin yanında kalın. Tapınmak için oğlum ile birlikte oraya gidip geri döneceğiz.” Yaratılış 22:5. Tanrının ölüleri bile dirilteceğine güvenen iman mutlak bir güven ile “gidip geri döneceğiz” diyebilir.
Bizler İbrahim’in denendiği şekilde denenmedik, ama yine de bundan yarar ya da ders alabilir ve sevdiklerimiz alındıkları zaman eğer “İsa’nın ölüp dirildiğine inandığımıza göre İsa’da uyumakta olanları da Tanrının O’nun ile birlikte geri getireceğini” söyleyebiliriz. İman, onların bizden bir süre için alınmış olmalarına rağmen - tapınmaya gitmek için – “tekrar geleceklerini” bilir.
BABA VE OĞUL
İshak babası İbrahim’e şu soruyu sorar: “Baba! Ateş ile odun burada ama yakmalık sunu kuzusu nerede?” İbrahim iman ile oğluna karşılık veriri: “Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrının Kendisi sağlayacak.” Ve sonra başka hiç bir söz söylemeyerek “ikisi birlikte yürümeye” devam ettiler. İshak, direnmeden ve itiraz etmeden sunağa bağlanmasına boyun eğdi. İbrahim “oğlunu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.”
Sonra Rabbin meleği duruma müdahale etti ve İbrahim’in elindeki bıçak ile oğlunun boğazını kesmesine engel olundu. İbrahim’in imanı denemeye karşılık vermiş idi ve o zaman Tanrı şu sözleri söyledi: “Şimdi Tanrıdan korktuğunu anladım, biricik oğlunu Tanrıdan esirgemedin.” İbrahim insan korkusunu yendi ve Tanrı korkusu ile hareket etti.
BİR BAŞKA BABA- BİR BAŞKA OĞUL
Bir örnek teşkil eden bu çok dikkat çekici olayı izler iken Tanrının bizim yerimize ölmesi için oğlunu verir iken göstermiş olduğu büyük sevgisi gözlerimizin önüne serilir. İbrahim’e söylenen, “Şimdi oğlunu al” sözleri aslında bize şu sözleri söylemektedirler: “Tanrı Kendi biricik Oğlu’nu esirgemedi, O’nu bizim hepimiz için feda etti” (Romalılar 8:32) Sonra İbrahim’e "biricik oğlunu” alması söylendi. Bölümde İshak’ın İbrahim’in “tek” oğlu olduğu üç kez vurgulanır (ayetler 2,12,16). Burada yine Tanrı sevgisinden söz edildiğini görürüz; “Tanrı biricik Oğlu’nu verdi” (Yuhanna 3:16). İbrahim’e daha sonra şu hatırlatılır: yakmalık sunu olarak sunacağı oğlu “sevdiği” oğludur ve bu söz aklımıza “Baba, Oğul’u sever” (Yuhanna 3:35) ayetinde söz edilen oğlun Mesih olduğu gerçeğini getirir. Kutsal Kitap’ta sevgiden ilk söz edilen bu yer önemlidir ve Baba Tanrının Oğul’a olan sevgisinden söz eden bir olay ile bağlantılıdır.
MÜKEMMEL İTAAT
Bundan başka ayrıca eğer bu olay önümüze Tanrının Oğlu’nu verir iken göstermiş olduğu sevgiyi getiriyor ise o zaman aynı anda babanın isteğine olan mükemmel boyun eğişi ve şikayet etmeden itaati de sunmaktadır. Tüm bu konularda mevcut olan Mesih’in Babasına olan mükemmel itaatinin çok güzel bir ön örneği görülmektedir. Mesih, kendisini ölüme yönlendiren Babasına “Benim değil, Senin isteğin olsun” dedi. Luka 22:42.
Ayrıca, üç günlük yolculuk boyunca yakmalık sununun odununu İshak taşıdı, ateş ve bıçak ise İbrahim’in elinde idi. Rab İsa hizmet yılları sırasında gelecek olan ölümü konusunda bilgi sahibi idi. Yürüdüğü yolun üzerinde attığı her adımda çarmıhın gölgesi bulunmakta idi. O’nu izleyen kalabalıklar İsa’nın yaptığı her işe hayret edebilirler idi ama O, İnsanoğlu’nun insanların ya da günahkarların ellerine teslim edileceğini biliyor idi. (Luka 9:44) elçilerin O’ndan beklentileri O’nun Yeruşalim’de taht üzerinde egemenlik süreceği bir krallığa sahip olması idi; onlar böyle görkemli bir yücelik hayal ediyor ve bunun peşinden gitmeyi istiyorlar idi. Ama İsa utanç veren bir çarmıha doğru ilerlemekte olduğunu biliyor idi.
Yine de her şeye rağmen eğer insanlara Rabbi çarmıha germeleri için izin verildi ise yargı ve ölümü ifade eden ateş ve bıçak Tanrının ellerinde idi. İnsanlar çarmıhın engellenebileceğini ya da Rabbi kendi isteklerine göre yönlendirebileceklerini düşünebilirler ama Rabbin Pilatus’a söylediği sözler şöyle idi: “Eğer sana yukardan yetki verilmemiş olsa idi Benim üzerimde asla hiç bir güce sahip olamazdın.” Yuhanna 19:11. Ateş ve bıçak Mesih’in üzerine indiği zaman bu sahnenin karanlığını hiç bir göz delemez idi. Ama tüm bunların hepsi dolaylı olarak Tanrının elinden gerçekleşti. Çünkü Mesih şu sözleri söyleyebildi: “Beni çukurun dibine, karanlıklara ve derinliklere attın. Öfken üzerime çöktü. Dalga dalga gelen kızgınlığın ile beni ezdin.” Mezmur 88:6,7.
MÜKEMMEL PAYDAŞLIK
Sonra uşakların geride bırakıldıkları ve İbrahim ile oğlu İshak’ın tek başlarına dağa çıktıkları o an gelir. Bu durum bize kesinlikle Rabbin şu sözlerini anımsatır:” Benim gideceğim yere siz benim ile birlikte şimdi gelemezsiniz.” Yuhanna 13:36. Ve Rab buna rağmen hala şu sözleri söyleyebilmektedir: “Beni gönderen benim ile birliktedir. Baba beni tek başıma bırakmadı.” Yuhanna 3:29. Bu neden ile İbrahim ve İshak hakkında iki kez şu sözleri okuruz:” İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.” (ayetler 6,8) Bu sözler bize Baba ve Oğul’un mükemmel paydaşlığından söz ederler. Tüm bunlar Yuhanna müjdesinde çok bereketli bir şekilde sunulmuştur: Rab İsa, Tanrının mükemmel bir şekilde yüceltilmesi için yüce yakmalık sunu olmak üzere çarmıha doğru ilerledi; Rab İsa şu sözleri söyleyebildi: “Babam hala çalışmaktadır, Ben de çalışıyorum.” Ve yine bir başka ayet, “Ben kendimi hoşnut edeni değil, her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım”; ve bir başka ayet daha: “Ben ve Baba biriz.” Yuhanna 5:17,30, Yuhanna 8:29; Yuhanna 10:30.
MÜKEMMEL BOYUN EĞME
Tanrının belirttiği yere geldikleri zaman İshak harekete geçen babası İbrahim’in önünde tam bir teslimiyet ve boyun eğiş içinde durmakta idi. Sunağı İbrahim yaptı; odunları İbrahim dizdi. Oğlu İshak’ı İbrahim bağladı; oğlunu sunağa İbrahim yatırdı ve yine İbrahim oğlunu boğazlayacağı bıçağı uzanıp aldı; benzer şeyleri Mesih hakkında da okuruz: “Baskı görüp eziyet çekti ise de ağzını açmadı; kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi ağzını açmadı. Ne var ki Rab O’nun ezilmesini uygun gördü, acı çekmesini istedi.” Yeşaya 53:7-10.
KIYASLAMA VE KARŞITLIK
Tüm sunularda, kurbanın önce öldürülmesi ve sonra sunağa yatırılması önemli bir noktadır. Buradaki sunu, yani İshak Mesih ile ilgili örnekte daha da çarpıcı bir hale gelir çünkü İshak önce sunağa yatırılmıştır ve onu boğazlayacak olan bıçak daha sonra alınmıştır.
Ama elbette ki her örneğin, gerçeği ile kıyaslandığı zaman eksikleri vardır; Rabbin meleği bıçağı tutan İbrahim’in elini indirir ve İshak esirgenir. Ama çarmıhta ölümün gücünü durdurmak için hiç bir el harekete geçmez. Babanın sevgisi Oğlu esirgememiştir ve Oğul’un sevgisi kendisini ölüme götüren Babasının isteğine boyun eğmiştir. Getsemani bahçesinde büyük acı çeken Rabbi bir melek güçlendirmiş olabilir ama O’nu çarmıh yargısından kurtaran bir melek olmamıştır.
İbrahim simgesel şekilde İshak’ı ölümden geri alır (İbraniler 11:19) ama eğer İshak özgür kılınacak ise o zaman ölümün boynuzları çalılıklara takılmış olan bir koçun üzerine inmesi gerekir. Burada Tanrının sağlayışının Kuzusuna ilişkin bir başka örnek daha görmekteyiz. Bu harika sahnenin devamında İbrahim iki peygamberlik sözü söyler. Bunlardan ilki, “Yakmalık sunu için kuzuyu tanrı Kendisi sağlayacaktır.” İkincisi ise, “Rabbin dağında sağlanacaktır.” Rab İsa da aynı şekilde şu sözleri söyleyebilmiş idi: “Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinç ile coşmuş idi. Gördü ve sevindi.” Yuhanna 8:56.
Tanrı kurban temeli üzerindeki vaadini İbrahim’e tekrar eder ve dirilen tohum aracılığı ile yeryüzündeki tüm ulusları bereketleyeceğine dair vaadini onaylar. Burada, bu tohumun Mesih olduğunu Galatyalılar mektubundaki ayetlerden anlıyoruz; elçi bize bu konuda şu bilgiyi verir: “Vaatler İbrahim’e ve onun soyundan olana verildi. Tanrı bir çok kişiden söz ediyormuş gibi “soyundan olanlara” demiyor; soyundan “olan’a” demek ile tek bir kişiden yani Mesih’ten söz ediyor.” Galatyalılar 3:16.
Son ayetlere ait olan soyağacı bu noktada Rebeka’ya bilerek işaret eder gibi görünüyor. Rebeka, Mesih’in göksel gelini ile ilgili çok bereketli bir örnek olarak ortaya konur.
Ey bereketli Rab, sen ne yaptın!
Ne müthiş bir kefaret ödedin; Tanrının tek biricik Oğlu’nu sunağın üzerine koydun!
Baba, istekli sevgisi ile seni esirgeyebilir ve yanından ayırmaz idi.
Ama bunu yapmadı ve sen bedel ödeyerek gelinini satın aldın.
Yüreklerimiz iman ile eşsiz ve değerli kanına güvenir.
Senin merhamet ırmağının suları ile dolu olarak esenlik düzenli bir şekilde akar.
Seni olduğun gibi gördüğümüz zaman yüreklerimiz nasıl da sınırsız bir sevinç ile dolacak,
Ve senin sevgin her sıkıntımızı silip süpürecek.
Seni görmeden seviyoruz ve senin sevgili adını yüceltiyoruz!
Ama gözlerimiz seni gördüğü zaman sevinçli bir şaşkınlık ile şunu ilan edeceğiz:
“Söyleneceklerin daha yarısı bile söylenmedi!”
Senin ünün kulaklarımızın şimdiye kadar işitmiş olduklarının çok üstündedir.
Adını bildiğimiz ve senin sadık Sözüne güvendiğimiz için ne mutlu bize!
Tanrının Kuzusu boğazlanmaya götürüldü ve Yücelik Kralının başına dikenli taç kondu.
O’nu ağaca çivilediler.
Baba, Yücelikler Rabbi olan biricik Oğlunu, suçsuz ve masum Olan’ı
Bizim için kusursuz bir Kurban olarak ölüme teslim eder.
Ey yüce Tanrımız, senin adın kutsaldır! Ve biz senin tahtının önünde yere eğiliriz;
Kutsallarının yeri Senin bağrındadır; şimdi artık sana Baba diye hitap ederiz.
Rab şimdi Senin tahtında oturur ve Senin bağrın O’nun konutudur.
Kılıç ile O’na vuran adalet bizim mükemmel bağışlanmamızı sonsuza kadar mühürlemiştir.
Bir zamanlar yazgımız sonsuz felaket idi; ama şimdi günahın dikeni yok olmuştur.
Bizler Mesih ile birlikte mezardan diriliriz ve Yehova’nın sevgisi için övgü şarkıları söyleriz.
— R. C. Chapman
Ben bir yabancı ve yolcuyum, yolum çetin ve fırtınalıdır.
Genellikle tehlikenin ortasında olurum ama bu yol beni Tanrıya götüren yoldur.
Bulutlar ve karanlık bana bazen büyük sıkıntı verirler:
Düşmanlarım güçlü ve çokturlar; kaygılı duygu ve düşünceler bana baskı yaparlar:
Ama Babam durumumu bilir!
Ah, tam çatışma ve mücadelenin ortasında bu güvenceye sahip olmak ne kadar da tatlıdır!
Acılara rağmen yaşamda beni izleyen, dayanma gücüdür.
Gökteki yuvamı her düşündüğümde neşelenirim;
O’nun varlığını yanımda hissetmek ne hoş bir duygudur: Çünkü Babam bilir.
Evet, o, beni her gün görür ve bilir, sevgi ile beni izler ve gözetir;
Düşmanlarım saldırdığı zaman bana yardım gönderir; yolculuğum yakında sona erecektir.
Yaşam, bir son’a doğru çekilmektedir. Ben O’nun ile göklerde buluşacağım: Babam bunu bilir.
O zaman O’nu görüp sevineceğim, Kurtarıcımı yüz yüze göreceğim.
Göğe alındığım zaman O’na ve bana olan sevgisine hayran olacağım.
Ve artık göksel yuvamda bana sıkıntı veren hiç bir şey olmayacak.
İsa beni bereketlemek için hazırdır ve Babam bunu bilir.