Evlatlık ve Miras
Yaratılış 15
Yaratılış kitabının 11 ve 14.bölümleri arasında İbrahim’in insanlar önündeki tanıklığını görmüş idik. Yine Yaratılış kitabı 15’ten 21.bölüme kadar olan kısımda temsil edilen İbrahim’in öyküsünün ikinci yarısında onun canının Tanrının önündeki kişisel tecrübelerini görürüz. İbrahim’in Harran’dan, çadırından, sunağından, dünyanın sunduklarından ve krallar üzerindeki zaferinden ayrılışının herkes tarafından bilinen konular olduğu aşikardır. İbrahim iman yaşamının yoluna girdi ve onun kendisini götürdüğü görkemli sona ulaştı. Şimdi öğreneceklerimiz onun herkesin önünde verdiği tanıklığın arkasında yatan kendi içsel deneyimleridir.
Artık şu gerçeğin farkına varmamızın zamanı gelmiştir; biz yalnızca doğru olan gerçeklere tanıklık etmeye çağrılmadık ama aynı zamanda kendi canlarımızı etkilemiş olan tecrübelerimiz ile ilgili tanıklık etmeye de çağrıldık.
Tüm bu harika olaylarda Tanrı ve bir insan arasındaki kişisel ilişki kendimiz ile olan ilişkilere benzer. Tanrı İbrahim’e görümlerde örünür ve kişisel olarak onu ziyaret eder. Bu ziyaretlerinde İbrahim ile konuşur ve hatta onun konukseverliğini kabul eder. Bu iletişimleri sırasında Tanrı İbrahim’e onun ile ve soyu ile ilgili Yüreğindeki amacı açıklar ve dünya hakkındaki düşüncelerini İbrahim’e anlatarak ona dostu olarak davranır.
TANRI HAKKINDA AÇIKLAMA (1)
İbrahim kendi açısından ihtiyaçlarını güven duyarak Tanrının önüne getirir, O’na yaşadığı zorlukları anlatır ve diğer kişiler için yalvarışta bulunur. Tanrının bu sınırsız lütfu ve İbrahim’in bu lütfa duyduğu güven bize çok derin öğretici dersler verir. Babamız olarak Tanrının tam açıklamasının ışığında imanlılar için Tanrı ile daha yakından bir mahremiyet ilişkisinin tadına varılması mümkündür. Bu bereketli mahremiyet ile ilgili ne kadar çok bilgiye sahip olduğumuz konusunda aslında yüreklerimize meydan okuyabiliriz. O’nun çocukları olarak tam bir güvence ile her zorluğu tanrıya anlatabilir, ihtiyaçlarımızı O’nun önüne dökebilir ve sevginin güvencesi ile diğer kişiler adına yalvarışta bulunabiliriz. Tanrı ile olan mahremiyetimizi böyle güzel olaylar aracılığı ile besleyerek en azından teşvik alabiliriz.
Bu tazeleyici iletişimler ile ilgili fırsatlar bize çok derin dersler verir ve eğitirler. İbrahim kısa bir süre önce bu dünyanın armağan ve onurlarını reddetmiş idi. Şimdi şu ayette yer alanları okuyalım: “Bundan sonra Rab bir görümde Avram’a ‘Korkma Avram, senin kalkanın Ben’im. Ödülün çok büyük olacak’ diye seslendi. Yaratılış 15:1. İbrahim’in, üzerinde zafer kazandığı bir dünyanın düşmanlığını uyandırdıktan sonra bir kalkana ihtiyacı olacağı kesin idi. Ve Tanrının koruması ve Tanrının ödülleri bu dünyanın sunabileceklerinden elbette ki çok daha üstün idi. Tanrı bize kalkan olduğu zaman yenilmiş düşmanın saldırısından korkmamıza gerek yoktur: ödülümüz olan Tanrı ile bu dünyanın armağanları arasında tercihimizi Tanrıdan yana yapacağımız kesindir.
İMAN KARŞILIĞI (2,3)
Bu iletişime verilen karşılığın güzelliği sade bir şekilde Tanrıya güvenmektir. Tanrı şöyle demiş idi: “Ben senin çok büyük ödülünüm.” İbrahim kesin bir güven ile Tanrının söylediğine inandı ve O’na şu soruyu sordu:” Eğer böyle ise ey egemen Rab, bana ne vereceksin?” ayrıca yüreğindeki ihtiyacını da Tanrının önüne döker: “Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer’e kalacak. Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak.” Yaratılış 15:2,3.
LÜTFUN ÖDÜLÜ (4)
RAB İbrahim’in söylediklerine karşılık verdi ve Tanrı ile her zaman olduğu gibi O’nun armağanları bizim isteklerimizin önünde gider. İbrahim bir erkek evlat istemiş idi ve Tanrı ona karşılık olarak yalnızca bir oğul değil ama aynı zamanda tohumu için bir miras da vaat etti. Evlatlık ve miras Tanrının verdiği karşılığın iki ana konusudur. Tanrının İbrahim’e söylediği söz şudur: “Eliezer mirasçın olmayacak, öz oğlun mirasçın olacak” ve “Bu toprakları sana miras olarak vermek için Kildanilerin Ur kentinden seni çıkaran Rab benim.” Yaratılış 15:7. Buradaki konu Romalılar 8:17 ayetindeki gerçeğin örneğini temsil eder. “Eğer çocuklar iseniz o zaman mirasçılarsınız.” Tanrının yersel ya da göksel halkı açısından evlat olmak ve mirasçı olmak birbirinden ayrılmaz şekilde birbirlerine bağlıdırlar. Bizim gelecekteki hedeflerimiz evlatlar olarak karakterimiz ile bağlantılıdır. Eğer bizler evlat isek o zaman mirasçı da olmamız gerekir. Tanrı, çocuklarına onlar için bir miras sağlamadan çocuklara sahip olmaz.
DOĞRULUK SAYILMASI (5-7)
Ama bu güzel örnek daha önemli bir başka gerçeğe de işaret eder: “İsa Mesih’e iman eden herkes Tanrının çocuğudur.” Galatyalılar 3:26. İman daha önceden de var idi ama biz ilk kez burada bir kişinin “Rabbe iman ettiğini” okuruz. Ve burada imanın tüm sadeliğine örnek oluşturan bir iman ile karşı karşıyayızdır. İbrahim içinde bulunduğu kendi koşullarından dışarı çıkartılmıştır ve kendisinden yapması istenen tek şey bakması ve dinlemesi ve iman etmesidir. İbrahim’in Sara’dan, kendisinden, yeryüzünden ve doğal olan her şeyden gözlerini çekmesi gerekir. Rab ona şöyle der:” Şimdi gökyüzüne bak!” Ve İbrahim göğe ve yıldızlara baktığı zaman Tanrının söylediği şu sözleri işitir:” İşte senin soyun bu yıldızlar kadar çok, sayılamayacak kadar çok olacak” dedi. (Yaratılış 15:5) Ve sonra şu sözleri okuruz:” Ve “Avram Rabbe iman etti ve Rab bunu ona doğruluk saydı.” Yaratılış 15:6.
Romalılar 4.bölümdeki bu örneği Tanrının Ruhunun kullanmış olduğunu biliyoruz ve amacı şu idi: Mesih’e iman eden biri Tanrının önünde doğru bir konumda kabul edilir. Biz günahkarlara Mesih takdim edilir ve Tanrı “bakın” ve “dinleyin” der. Göğe bakın ve gözünüzü görkemi içindeki Mesih’e dikin ve Tanrının Mesih hakkında ne dediğine kulak verin.Mesih herkesin uğruna öldü. Ve Tanrı İsa, İsa’nın kanı ve O’nun tamamladığı iş ile tatmin oldu. İsa’ya bakan ve Tanrının ne dediğine kulak veren ihtiyaç içindeki can İsa’nın kendisi uğruna öldüğüne inanır ve Tanrı böyle iman eden kişi hakkında şunları söyler: Bu kişinin tüm günahları bağışlanmış, silinmiş ve unutulmuştur. Tanrı bu kişiyi Kendi huzurunda doğru ve kusursuz olarak görür çünkü bu kişi Mesih ile birleşmiştir ve ayrıca Tanrının da çocuğu olmuştur ve eğer bir çocuk ise o zaman mirasçıdır!
GÜNAHLARIN BAĞIŞLANMASI (8-10)
Ayrıca İbrahim tüm bereketin temelinin kurban olması gerektiğini öğrenir. Bu neden ile biz her zaman şunu hatırlamak durumundayız: bereketimizin sonsuza kadar kalıcı temeli yüce kurban Mesih’tir. “Kan dökülmeden bağışlama olmaz.” Kendini kurban olarak sunan Mesih ile ilgili farklı ölçüler var olabilir, büyük olasılık ile İbrahim’e farklı kurbanlar sunması söylenmiş idi ama kurban tek başına bereketi garanti edemez.
Tüm bereketimizin yüce kurban Mesih’e dayandığını görmemiz çok önemli olduğu için düşmanın tüm saldırı çabaları her zaman bu noktaya olacaktır ve düşman O’nun kudretli işini aşağılamaya gayret edecektir. Gerçeğe karşı olan bu tür düşünceleri kovmamız gerekir; kurbanı inkar eden ve Mesih’in kanını ayaklar altına almak isteyen her düşünceye karşı Kutsal Ruh ve Tanrı sözü ile direnmeliyiz.
Ayrıca eğer tüm bereketin temeli kurban ise Mesih’in ölümüne iman aracılığı ile bireysel takdirimizi beyan etmemiz gerekir. “Batan güneş”, “derin uyku” ve “koyu karanlığın dehşeti” gibi ifadelerin tümü çarmıhın derin anlamını keşfetmiş olan canın tecrübelerinden söz etmektedirler. Pavlus Mesih’i yüceliği içinde gördükten sonra bu tecrübelerden bazıları hakkında bilgi sahibi oldu mu? “Üç gün boyunca gözleri görmeyen Pavlus hiç bir şey yiyip içmedi.” Elçilerin İşleri 9:9.
Ayrıca İbrahim’in yüceliğe giden yolun bir sıkıntı yolu olduğunu öğrenmesi gerekiyor idi. İbrahim’in tohumunun vaat edilen ülkeye gireceği kesin idi ama önce sıkıntıdan geçecekler idi. Böylece Romalılar 8:17 ayetinde yer alan dört gerçeğin- Tanrının çocukları olduğumuz, Mesih’in ortak mirasçıları olduğumuz, Mesih ile birlikte acı çekeceğimiz ve yüceliğe kavuşacağımız – sıkıntı ocağının ötesinde yücelik ışığının var olduğunu öğrenen İbrahim’in öyküsünde açıklandığını anlarız.
Ben fırtınaların ötesine gidiyorum ve bu gözyaşları vadisinin ötesine geçiyorum,
Azgın tufanların ötesine; değişen yılların ötesine;
Ben iman ile çok daha önceden sahip olduğum daha iyi ülkeye gidiyorum.
Yücelik önümde parlıyor çünkü benim yuvam burada değil.
Yücelik önümde parlıyor, her şeyin yolunda olduğunu biliyorum.
Babamın sevgisi ve ilgisi üzerimdedir, ben de O’na övgüler yükseltiyorum.
Mesih’in sevgisi beni zorluyor; O’nun kanı beni yıkadı ve ak kıldı.
İsa’nın yüceliği içinde bulunduğu yer, yuvadır ve sevgidir ve ışıktır.
Ey Rab, Senden keyif alıyor ve Senin sevgine güveniyoruz;
Bizi asla terk etmeyen Dostumuz, her sıkıntıda Sana koşuyor ve Sana sığınıyoruz.
İnsanların su sarnıçlarının hepsi kuruduğu zaman Senin doluluğun aynı kalır.
Bunun ile tatmin olmayı ve Adına yücelik vermeyi diliyoruz.
Yaratıklarda iyi olan hiç bir şey yoktur. Aradığımız her şeyi yalnız Sende buluruz.
Senin yeterliliğin aracılığı ile her şeye bolluk ile sahip oluruz.
Bize cennet güvencesini sağlayan Sen burada yeryüzünde de iyi olan her şeyi sağlayacaksın.
Mesih zengin ise biz yoksul olabilir miyiz?
Mesih bizim uğrumuza canını verdi;
Ey Rab, her kaygıyı Sana yüklüyoruz.
Zaferli olan Sana hayranız!
Ah, keşke en büyük isteğimiz Seni daha çok sevmek ve Seni daha çok övmek olsa!