Nehrin Diğer Yakasında
Yaratılış 11:27-30
İbrahim’in öyküsünü anlamak ve ondan yararlanmak için onun Tanrı tarafından çağrıldığı zaman yaşamış olduğu dünyanın karakterinin farkına varmak gereklidir.
İBRAHİM’İN YAŞAM GEÇMİŞİ
Elçi Petrus tufandan önceki dünyadan söz eder iken geçmişteki zamana işaret eder. Elçi Pavlus ise “şimdiki kötü çağdan” bahseder (Galatyalılar 1:4). Ve Pavlus son olarak “gelecek olan dünyadan” – “Bin Yıllık dönem” den söz eder (İbraniler 2:5). O zaman bu durumda var olan üç dünyadan söz edilmiş olur: geçmişteki dünya, şimdiki dünya ve gelecekteki dünya.
Tufandan önceki dünya düşüşte mahva uğradı ve tamamen yasasız hale geldi. Tanrı bin altı yüz elli yıldır tüm dünya önünde çürümüş hale gelinceye ve vahşet ile doluncaya kadar insanların giderek çoğalan kötülüklerine tahammül etti ama sonunda yargı geldi ve “O zamanki dünya su ile ve tufan ile mahvolmuş idi.” (2.Petrus 3:6).
Tufandan sonraki dünya yani şimdiki dünya başlamıştır. Ve bu dünya tamamen yeni elementler ile kendisini göstermektedir. Tanrı merhameti Tanrı yönetimi ile kötülüğün cezasız bırakılmaması ilkesini uygulamıştır. İnsan, kötülüğü yargılaması için sorumlu hale getirilmiştir. Nuh’a “insan kanı dökenin kanı insan tarafından dökülecektir” denmiştir. Ama insan, masumiyet konusunda başarısız olduğu ve tufandan once dünyayı mahvetmiş olduğu için yönetim ilkesi konusunda yine başarısızlığa uğramış ve şimdiki dünyayı da mahvetmiştir. İnsan sorumluluk üstlendiğinde her zaman olduğu gibi başarısılığa uğrar ve bu başarısızlık hemen başlangıçta ortaya çıkar. Yönetme sorumluluğu verilmiş olan Nuh kendisini yönetmekte başarısız oldu; sarhoş oldu ve oğlu onun ile alay etti. Tüm bu olaylar ne yazık ki temelde dünyanın insan tarafından yönetilmesindeki başarısızlığına dikkat çekmektedir. Kendisine yönetim yetkisi verilen kişiler bu konuda başarısız olurlar ve onlara karşı olan digger kişiler de onların bu başarısızlığı ile alay ederler. Ayrıca bu gerçeğin yanı sıra gördüğümüz bir başka durum da şudur: zaman geçtikçe insanlar yönetimi kendilerini yüceltmek ve Tanrıdan bağımsız hareket etmek ile bu yetkiyi kötüye kullanmış olurlar. Ve şöyle derler: “Kendimize bir kent kuralım ve bir ün, bir isim edinelim.” Sonunda dünya yolundan sapar ve putprerstliğe tutsak olur çünkü Yeşu 24:2 ayetinde şunlar yazılıdır: “Yeşu tüm halkın önünde ‘İsrailin Tanrısı Rab şöyle diyor’ diye söze başladı: İbrahim ve Nahor’un babası Terah ve öbür atalarınız eski çağlarda Fırat ırmağının ötesinde yaşar ve başka ilahlara kulluk ederler idi.”
İnsanın kötülüğüne bir karşılık olarak dünya, farklı uluslardan olan ve farklı dillerde konuşan farklı ailelere ayrıldı.
İşte şimdiki kötü çağın bu karakterinin yargı kararının olgunlaşmasına neden olan başlangıcı böyle meydana geldi. Yönetimi Tanrı tarafından oluşturulmuş olan bir dünya ama Tanrıdan bağımsız hareket eden, kendilerini yücelten ve sonunda tanrıya karşı gelerek putperestlik tuzağına düşen insanların ellerinde mahvolan bir dünya!
İBRAHİM’İN YAŞAMINDAKİ DÖNÜM NOKTASI
Tanrı dört yüz yıldan fazla bir zaman süresince bu dünyaya katlandı ama sonar Tanrının yüceliği yeryüzündeki bir adama göründü ve onun tamamen yeni bir ilke ile hareket etmesini sağladı – yani bu adam Tanrının egemen çağrısına göre hareket etmeye başlayacak idi. Bu çağrı, dünya yönetimini bir kenara atmıyor idi, dünyayı geliştirme ya da yenileme gibi bir öneride de bulunmuyor idi ya da dünyanın kötülüğünü düzeltmiyor idi; dünyayı olduğu gibi bırakıyor idi ama Tanrının, egemen lütfu ile seçmiş ve dünyadan dışarı çağırmış olduğu bir birey üzerindeki nihai isteğini haklı olarak talep eden bir çağrı idi.
Yeni Antlaşma’da gördüğümüz gibi Tanrı bu gün de hala aynı ilke ile hareket etmektedir; bize düşen görev de bu yüce gerçeğin farkına varabilmektir. Kilise, tamamen lütuf aracılığı ile çağrılmış olan bireylerden oluşur. Elçi Pavlus çok net olarak şu beyanda bulunur: “Tanrı bizi yalnızca “kurtarmamış” ama aynı zamanda “çağırmıştır”. Ve bu çağrı “O’nun amacına uygun olan kutsal bir çağrıdır.” 2.Timoteos 1:9. Yine elçi Pavlus’un romalılara yazdığı mektubunda bize “O’nun amacına uygun olarak çağrılmış olan imanlılar” olduğumuz hatırlatılır. Romalılar 8:28. Elçi bu nedenle İbrani imanlılara yazar iken onlardan “göksel çağrıya ortak olan kutsal kardeşler” olarak söz eder. İbraniler 3:1. Elçi Petrus ise bize şunları yazmaktadır: “Tanrı size karanlıktan Kendi eşsiz ve şaşılası ışığına çağırdı” ve Petrus bu sözlerine şu diğer sözleri ekler: “Tanrı sizi Mesih’teki sonsuz yüceliğine çağırmıştır.” 1.Petrus 2:9 ve 1.Petrus 5:10.
Bu durumda gayet açıklık ile görülüyor ki imanlılar yalnızca “kurtarılmış” değiller ama aynı zamanda “çağrılmış” kişilerdir. Kaygılı bir canın çok doğal olarak öncelikle ilgi duyduğu ilk konu eski dönemdeki zindancıbaşının sormuş olduğu şu sorudur: “Kurtulmak için ne yapmam gerekir?” Mesih’e olan imanı ve O’nun tamamladığı iş aracılığı ile kurtuluş almış olan canlar olarak genellikle tüm günahlarımızın bağışlandığı ve yargı görmeyeceğimiz ve cehennemden kurtarılmış olduğumuz bilgisine sahip olarak bu gerçekte dinlenmekten hoşnutuzdur. Ancak şu konuları anlamakta yavaş davranırız: yargıdan kurtuluşu sağlayanaynı müjde Tanrının, Tanrı yüceliğine yaptığı çağrıyı da beyan eder. Ve bizler bunu anlamak ya da görmek konusunda becerikli değilizdir. Elçi, Selanik’teki imanlılara yalnızca “Tanrı size başlangıçtan beri kurtulmanız için seçti” demek ile yetinemez ve bu yüzden hemen bu sözlerin ardından şunları ekler:” Tanrı, Ruh aracılığı ile kutsal kılınıp gerçeğe inanarak kurtulmanız için size ta başlangıçtan seçti. Rabbimiz İsa Mesih’in yüceliğine kavuşmanız içinbildirdiğimiz müjde ile size bu kurtuluşa çağırdı.” 2.Selanikliler 2:13,14.
Bu farklı bölümler çok net bir şekilde şu gerçeği gösterirler: eğer Tanrı bizi çağırdı ise bunun nedeni yüreğinde yerine getirmek için arzu ettiği bir amaca sahip olmasıdır. Tüm bunlardan ayrı olarak şunu da öğreniriz: bize yapılmış olan çağrının kapsamı şudur: karanlıkta olan ya da Tanrıyı tanımayan bir dünyadan dışarı çıkmaya ve Tanrının bir başka dünyada Mesih için amaçlamış olduğu her konuda O’nun eşsiz ışığından içeri girmeye çağrıldık. Bunun da ötesinde eğer göklere çağrıldık ise bunun nedeni Rabbimiz İsa Mesih’in yüceliğini elde etmemiz içindir. Yücelik çağrısının içeriği Mesih ile birlikte olmak ve Mesih gibi olmaktır.
İBRAHİM’İN YAŞAMINA DUYDUĞUMUZ İLGİ
Tanrının çağrısı ve İbrahim’in yaşamında örneklerini gördüğümüz konular ile bağlantılı olan bereketli gerçeklerin bazıları işte bunlardır. İbrahim’in yaşam öyküsünün pratik önemi ile ilgili gerçek şudur: önümüze getirilen Tanrı çağrısının bu yüce gerçeği öğretişe özgü bir ifade aracılığı ile değil şu şekilde sunulmuştur: İbrahim’in de bizler gibi tutkulara sahip bir insanın yaşamını sürdürdüğü gözlerimizin önüne serilir ve bu neden ile yaşamı anlaşılabilecek en basit şekilde sunulmuştur.
Yanı başımda olan ve beni yeryüzünden ayrılmaya çağıran
O Ses ne kadar da güçlü ve kudretli —
Göz ile görünmeyen dünyadan yüreğime öylesine yumuşak ve öylesine net tonlar ile ulaşıyor ki! Beni Kendisine çektiği kesindir!
Ama güçlü ve tatlı olmasına ragmen yine de bilinmezdir.
Yeryüzünün sonsuza kadar yok olduğu zamandaki bir saatin dili ile konuşur.
Yüreğimi hem yumuşatır hem de tamamen harekete geçirir!
Göksel bir çağrı olmasına ragmen yine de sessizdir;
O’nun sesinin doğası yersel seslerin hiç birinin doğasına asla benzemez.
Ama ses yine de O’nun sesidir; evet, evet!
Bu sesten başka hiç bir ses yüreğimi bu şekilde harekete geçiremez.
Bu ses, daha once lütfu aracılığı ile yüreğimi
Kendi yüreğine bağlamış olan O’nun sesidir.
O’nun lütufkar boyunduruğu altına girerek bir zamanlar uyanmış olan ruhumun
O’nun yaşamı ve esenliği ile büyür.
Kutsal Rab, yüreğimi Senin yüreğine yönlendiren Sesin beni daha iyi bir
Seçime doğru çekti ve ben orada lütfun tarafından özgür kılındım!
Sonra sevinmemi ve yeryüzünde iman ile yürümem gerektiğini söyledin.
Bana olan derin sevgini öğrenmem için Senin duymuş olduğum Sesin yeterli oldu.
Ve artık bundan sonra Senin yüceliğinden başka
Bana zevk verecek olan hiç bir şey yoktur!
Bundan sonra benim gayret ile yürüyeceğim tek yol Sende dinlenerek yaşamaktır!
Evet, imanım Senin sözün oldu, ama şimdi canımı yanına çeken Sen Kendinsin!
Canım Senin sayende yücelerdeki daha parlak diyarlara boyun eğmek için daha istekli.
Ve ah! Gözlerim şimdi nasıl da ait olduğum yerleri görebiliyor!
Yanındaki sonsuz yuvam benim için yeterlidir,
Canım şimdiden sonsuzluk ezgileri söyler.
Çünkü sen bana yakınsın: Sen şimdi beni çok daha önceden bildiğim sevgine Çağırıyorsun, ben şimdi burada, aşağıda senin isteğini öğrenmek için bekler iken,
Sen benim tüm umutlarımı taçlandırıyorsun.
Benim payım olan ey yüce Rabbim, çok yakında yanında olacağım.
Sen bana Kendini açıkladın, Senin doğanı yüreğime bildirdin.
Ey Rab, benim mutluluğum çok zaman önceden Sana bağlanmıştır.
Seni yüz yüze göreceğim o kutlu günü bekliyorum,
O zaman tüm çatışmalar sona erecektir.
Evet! Sendeki tanrısal sevginin yetkinliğini biliyorum.
Babamın yücelikleri çok yakında görünecek ve O bana sonsuz tacımı takacak.
Sen bana daha yakın geldikçe umutlarımı daha parlak hale getirirsin.
Ve özlem dolu yüreğimi sonsuz sevginin sırları ile doldurursun.
Ey Rabbim, ben senden nasıl ayrılırım?
Bu sevincin kaynağı sensin,
Sen benim saf, sonsuz ve en parlak umudumsun.
Ey Rab, Senin ile birlikte sahip olduğum her şey tanrısal sevincin parlaklığı ile ışıldar.
Sen, sonsuza kadar sahip olduğum her şeyi bana lütfedip verensin.
Ama ben yine de burada yeryüzünde senin kutsal hizmetin için çalışarak Bekleyeceğim ve yerine getirmem için bana vermiş olduğun isteğin benim için en Değerli şeydir! Kolay olmasa da yine de bekleyebilirim!
Sen o korkunç saatler için burada aşağıda bekledin!
Düşmanların senin gücünün üstünlüğü sayesinde sonsuza kadar ayaklarının altındadır!
Evet Rab, göklerde olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin yerine gelsin!
Sevincim, gücüm ve kalkanım ancak sensin, senin ışığında tek bir bulut olabilir mi?
Ah, sınırsız sevinç! Benim sınırlı yüreğim senin zenginliklerini nasıl kavrayabilir?
Ya da beni kurtaran lütfunu açıklamaya hangi insan dili yeterli olabilir?
Ey Rabbim, yalnızca Seni beklemek isterim: yaşamım yalnızca Sana burada Yeryüzünde hizmet etmekten oluşsun, varsın bilmeden bilineyim.
Sonra Senin göksel ışığını paylaşayım.