Köyün ileri gelenlerinden biri olan yaşlı adam, arkadaşıma: “Yaptığın iyi işler için cennete gitmeyi hak ediyorsun, ama vaaz ettiğin mesaj için gitmeyi hak ettiğin yer, cehennem!” dedi.
Arkadaşım ve hanımı, yaşamlarının on yılını, bu adamın, Büyük Sahra’nın kenarında bulunan köyünde geçirmişlerdi. Orada hem bir sulama projesi uyguluyor hem de kurmuş oldukları bir tıp kliniğinde hastaları tedavi ediyorlardı. Aynı zamanda dinlemek isteyen herkese peygamberlerin mesajlarını da açıklamışlardı.
Yaşlı köylünün düşüncesine göre arkadaşım “cennete gitmeyi hak etmek için” ne yapmıştı? “İyi işler” yapmıştı.
Ve “cehenneme gitmeyi hak etmek için” ne yapmıştı? Kutsal Kitap’a uygun olarak peygamberlerin “mesajını” öğretmişti. Yaşlı köylü, arkadaşımın işleri ve mesajı ile ilgili takdirinde haklı mıydı? Yarı yarıya mı haklıydı? Yoksa tamamen yanılıyor muydu?
Eğer bu konuda nasıl düşüneceğinizden emin değilseniz, bu kitap sizin için yazılmıştır.
NEREDE
Ben Amerika’da doğdum, ama bu kitap Afrika’da yazıldı
Yer: Sahel1 Batı Afrika’daki Senegal’de bir bölge.
Ortam: Sabah namazı ezanı sona erdi. Sabahın ilk ışıklarının pembe ve portakal renkli huzmeleri, kumlu ve dikenli ağaçlarla süslü bir ufkun siluetini çiziyorlar. Hava şu anda harika bir şekilde serin, ama bu durum kısa bir süre sonra değişecek. Köy evimizin sundurmasında dizlerimin üstündeki bilgisayarımla birlikte oturuyorum. Klavyenin üstünü örten şeffaf, plastik bir bant parçası, klavyeyi, Büyük Sahra’nın havada asılı duran tozundan koruyor. Arada bir anıran bir eşeğin ve öten bir horozun seslerinin dışında köy tamamen sessiz. Şu anda kulaklarımın işittiği tek ses, klavye üzerindeki tıkırdayan ve düşünceleri sözlere ve sözleri metne dönüştüren parmaklarımın çıkardıkları ses.
NEDEN
Yazıyorum, çünkü beni yaşam, sevinç, esenlik ve amaç ile Bereketleyen, bana yazmam için bir konu verdi.
Eşimin ve benim üç çocuğumuzu yetiştirdiğimiz ve yetişkin yaşamlarımızın uzun bir bölümünü geçirdiğimiz özellikle Senegal’deki Müslüman dostlarıma sevgi ve saygı duyan bir yürekle yazıyorum.
Yazıyorum, çünkü son yıllarda, dünyanın her yerindeki Müslümanlar’dan binin üzerinde elektronik posta aldım. Onların, düşünceleri harekete geçiren yorumlarının ve sorularının önemsenmeleri gerekir.
“Kutsal Kitap gerçektir, çünkü gerçek olduğunu söyler!” ya da “Kuran gerçektir, çünkü hiç kimse böyle bir kitap yazamaz!” gibi dolambaçlı basmakalıp sözlerden biraz daha fazlasını sunan yorgun ve bezgin din önderlerine duyduğum empati nedeniyle yazıyorum.
Yazıyorum, çünkü tek gerçek Tanrı’nın tutarlı mesajından başka her şeye inanma eğiliminde olan insan yüreğinin darbelerine maruz kaldım.
NE
TEK TANRI TEK MESAJ size tüm yaşamınızda karşılaşacağınız en büyük şansı sunar: dünyada tüm zamanların en çok satan kitabı aracılığıyla telaşsız bir yolculuğa çıkmak ve bu kitabı yazan peygamberlerin mesajını keşfetmek. Bu yolculuğa katılacak olan kişilere, sayısız engellerin üstesinden gelme (Bölüm I), bilinmeyen bölgelere nüfuz etme (Bölüm II), ve muhteşem genel manzaraların ve doyurucu gerçeğin görkemli bir krallığına aniden girme (Bölüm III) fırsatları verilecektir.
KİMİN İÇİN
Bu yolculuk, öncelikle tektanrıcı kişiler –tek Tanrı’ya inananlar– için tasarlandı. Ama her şeye rağmen, biz yine de çoktanrıcı ve kamutanrıcı kişileri, hümanistleri ve ateistleri2 de tek Tanrı’ya inanan kişiler için duyduğumuz aynı memnuniyetle karşılıyor ve onlara da ‘hoş geldiniz’ diyoruz. Macera, sonsuzluğu nerede geçireceğini önemseyen ve bu nedenle bu kitabı okumak için on iki saatini ayırmasının yararlı olacağını düşünen herkes içindir. Bu kitap, yüksek sesle yaklaşık on iki saatte okunabilir.
Geçmişiniz, inandığınız ya da inanmadığınız şey ne olursa olsun, pek çok kişinin saygı duyduğunu ileri sürdüğü, ama bunlardan çok azının üzerinde düşünmeye karar verdiği Kutsal Kitap boyunca yapılan bu destansı yolculuğa katılmaya siz de davetlisiniz.
Bir peygamber, üç bin yıl önce evrenin Yaratıcısı ve Sahibine şu duasını sundu: “Gözlerimi aç ki, yasandaki harikaları görebileyim.” (Mezmur 119:18)
Gördüğümüz her şeyden hoşlanmayabiliriz, ama yine de görme konusunda başarısızlığa düşmeyelim.
Yolculuk arkadaşınız,
P. D. Bramsen