Yeşu ve Kenan Ülkesi
Joshua and the Land of Canaan
Yeşu
Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar esenlik içinde yaşamasını arzu eden esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere bugün tekrar sizler ile beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son programımızda Peygamberlerin Yazılarının ilk kitabı olan Musa’nın Tevrat’ında yaptığımız çalışmayı bitirmiştik. Kutsal Tevrat’ta günahın dünyaya nasıl girdiğini ve varlığı ile birlikte bir lanet getirdiğini gördük. Ama buna rağmen, Rab Tanrı’nın aynı zamanda yapmış olduğu harika planı aracılığı ile Adem’in soyunu günahın getirdiği lanetten kurtarmak için dünyaya bir Kurtarıcı göndermeyi nasıl vaat ettiğini de gördük. Tanrı, Kurtarıcıyı dünyaya göndermek için yaptığı planı uygulamak amacı ile İbrahim’i, baba evini ve ülkesini terk etmeye ve çok uzaktaki Kenan ülkesine doğru hareket etmeye çağırdı. Tanrı, İbrahim’in soyundan yeni bir ulus oluşturmayı planladı; Kurtarıcı bu soydan dünyaya gelecekti. İbrahim, Kenan ülkesine vardıktan sonra Tanrı ona tekrar göründü ve ona söylediği şu sözler aracılığı ile vaatte bulundu: “Şimdi bir yabancı olarak yaşadığın Kenan ülkesinin topraklarını sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim!” Bugün, Tanrı’nın çok uzun zaman önce İbrahim’e verdiği vaadi nasıl yerine getirdiğini ve Kenan ülkesini, İbrahim’in soyu olan İsraillilere nasıl verdiğini göreceğiz. Kenan, bu gün İsrail olarak adlandırılan ülkedir.
Son programımızda, Tevrat’ın son bölümünde, Musa’nın Kenan ülkesini gören bir dağda öldüğünü dinledik. Musa öldükten sonra onun yardımcısı Yeşu İsrail halkının yeni önderi (Wolof dilinde: yükü miras aldı ) oldu. Yeşu’nun Musa’nın yerini alması, Tanrı’nın tasarısıydı. Daha önce pek çok kez Yeşu’dan söz edildiğini görmüştük. Yeşu’yu diğerlerinden ayıran özelliği, İsraillilerin çoğu inanmasa bile, onun Tanrı’nın söylediği her söze inanmasıydı. Yeşu, İsrailliler Kenan ülkesinin sınırına ilk vardıkları zaman, Tanrı’ya inanan iki casustan biriydi. İsrailliler onu taşlayarak öldürmeye hazırdılar, onu öldürmek istemelerinin tek nedeni kendilerini, Rabbe inanmaları ve Kenan ülkesine sahip çıkmaları için teşvik etmesiydi. Bugün, İsraillilerin kırk yıl önce reddettikleri bu Yeşu’nun Tanrı’nın, onları Kenan ülkesine götürmek için seçtiği önder ile aynı kişi olduğunu göreceğiz.
Bugün okuduğumuz Yeşu kitabı, Kutsal Yazılarda, Tevrat (Torah) ve Mezmurlar (Zebur) arasında yer alır. Yeşu kitabı, Tanrı’nın uzun zaman önce İbrahim’e verdiği vaadi nasıl yerine getirdiğini anlatır. Tanrı İbrahim’e şöyle dedi: “Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim!” (Yaratılış 17:8)
Kronolojik çalışmamızın bu noktasında İsraillilerin henüz kendilerine ait bir ülkeleri yoktu. Hala çölde dolaşıyorlardı. Ayrıca, yaşayacakları Kenan ülkesi, güçlü savaşçılardan oluşan devler ile doluydu. Ama Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, Kenan ülkesinde yaşayanları, işledikleri pek çok iğrenç günah nedeni ile bu ülkeden kovmayı ve bu bolluk ülkesine İsraillileri yerleştirmeyi planladı.
Şimdi Yeşu’nun ve İsraillilerin ülkeye nasıl girdiklerini ve ülkeyi fethederek ona nasıl sahip olduklarını görelim. Kutsal Yazılar, kitabın ilk bölümünde şunları yazar:
(Yeşu 1) 1Rab, kulu Musa’nın ölümünden sonra onun yardımcısı Nun oğlu Yeşu’ya şöyle seslendi: 2“Kulum Musa öldü. Şimdi kalk, bütün halk ile birlikte Şeria Irmağı’nı geç. Size, İsrail halkına vereceğim ülkeye girin. 3Musa’ya söylediğim gibi, ayak basacağınız her yeri size veriyorum.4 Sınırlarınız çölden Lübnan’a, büyük Fırat Irmağından – bütün Hitit ülkesi dahil – batıdaki Akdeniz’e kadar uzanacak. 5Yaşamın boyunca hiç kimse sana karşı koyamayacak; nasıl Musa ile birlikte oldumsa, seninle de birlikte olacağım. Seni terk etmeyeceğim, seni yüz üstü bırakmayacağım.
6Güçlü ve yürekli ol. Çünkü halkı, atalarına vereceğime ant içtiğim ülkeyi miras almaya sen götüreceksin. 7Yeter ki, güçlü ve yürekli ol. Kulum Musa’nın sana buyurduğu Kutsal Yasa’nın tümünü yerine getirmeye dikkat et. Gittiğin her yerde başarılı olmak için bu yasadan ayrılma, sağa sola sapma. 8Yasa Kitabında yazılanları dilinden düşürme. Tümünü özen ile yerine getirmek için gece gündüz onu düşün. O zaman başarılı olacak ve amacına ulaşacaksın. 9Sana güçlü ve yürekli ol demedim mi? Korkma, yılma. Çünkü Tanrın Rab gideceğin her yerde seninle birlikte olacak. 10Bunun üzerine Yeşu, halkın görevlilerine şöyle buyurdu: 11“Ordugahın ortasından geçip halka şu buyruğu verin: ‘Kendinize kumanya hazırlayın, çünkü Tanrınız Rabbin size vereceği ülkeye girip orayı mülk edinmek için üç gün sonra Şeria Irmağını geçeceksiniz.’”
Bundan sonra Kutsal Yazılar Yeşu’nun nasıl iki casus gönderdiğini ve onlara, “Gidip ülkeyi, özellikle de Eriha’yı araştırın!” dediğinden söz ederler. İki casus gittiler ve Eriha kentini ve kenti çevreleyen yüksek, sağlam duvarları araştırdılar. Gece olunca, iki casus Eriha kentinde saklandı ve Rahav adlı bir fahişenin evinde kaldılar. Ancak, bazı Erihalılar İsrail casuslarının Rahav’ın evine girdiklerini gördüler. Haber vermek için hemen krala koştular ve şöyle dediler: “İki İsrailli casusluk etmek amacı ile kente girdi.” Kral, iki casusu tutuklatmak için Rahav’ın evine askerler gönderdi, ama Rahav onları damda gizledi.
Askerler gittikten sonra Rahav, iki casusu yanına çağırarak onlara şöyle dedi: “Tanrınız Rabbin gerçek Tanrı olduğunu biliyorum. Rabbin yaşadığım kenti ve tüm Kenan ülkesini sizin ellerinize teslim edeceğini de biliyorum. Sizden ötürü dehşete kapıldık, ülkede yaşayan herkesin korkudan dizlerinin bağı çözüldü, çünkü Mısır’dan çıktığınızda Rabbin Kızıldeniz’i önünüzde nasıl kuruttuğunu ve tüm düşmanlarınızı nasıl yok ettiğini duyduk. Ben Tanrınız Rabbin gerçek Tanrı olduğuna inanıyorum. Bu nedenle sizden Rab adına ant içmenizi istiyorum; gelip kentimizi fethettiğiniz zaman benim size iyilik etiğim gibi siz de bana ve aileme iyilik ederek beni ve ailemi koruyacak ve sağ bırakacaksınız. İki casus ona şu yanıtı verdi: “Tanrı, kentini elimize teslim ettiğinde, seni ve seninle birlikte evinde bulunan herkesi koruyacağız.”
Üçüncü bölümde Kutsal Yazılar, İsrail halkının Kenan ülkesine girmek için Şeria Irmağı’nı geçmeleri gerektiğini, ama ırmağın derin ve sularının kabarık olduğunu anlatırlar. İki ya da üç milyon kişiden oluşan bir topluluk bu derin ırmaktan nasıl geçecekti? Bu soruyu yanıtlamak çok kolay, çünkü onlar için Kızıldeniz’de yol açan Her Şeye Gücü Yeten Tanrı değişmemişti. Tanrı, İsrailliler için tekrar bir yol açtı, açtığı bu yol bu kez Şeria Irmağı’nı geçmeleri içindi. Böylece, sular tümüyle kesildi ve bütün İsrail halkı kurumuş ırmak yatağından geçti. Ve büyük Eriha kentinin önüne vardı. Eriha halkı kentin kapılarını sımsıkı kapatmıştı. Kente ne giren vardı, ne de çıkan.
Beşinci bölümde Kutsal Yazılar bize, Yeşu Eriha kentinin yakınlarındayken, başını kaldırınca önünde kılıcını çekmiş bir adam gördüğünü anlatırlar. Yeşu ona sordu: “Bizden misin yoksa düşmanımız mısın?” Adam ona şu yanıtı verdi: “Hiç biri. Ben Rabin ordusunun Komutanıyım!” Bunu duyan Yeşu yüz üstü yere kapandı. Sonra Rabbin ordusunun Komutanı olarak adlandırılan Kişi Yeşu’ya şöyle dedi: “Çarığını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsaldır.” Yeşu, kendisine söyleneni yaptı.
Dostlar, Yeşu ile konuşanın kim olduğunu biliyor musunuz? Yeşu’ya kısa bir süre için Kendisini gösteren Rab’di. Tanrı’nın İbrahim’e, nasıl bir adam olarak göründüğünü ve onun ile konuştuğunu, aynı zamanda Musa’ya da yanan bir çalının alevleri arasından göründüğünü daha önce öğrenmiştik. Ve şimdi de Tanrı’nın Yeşu’ya elinde kılıcı ile güçlü bir komutan olarak göründüğünü okuyoruz.
Rab Tanrı Yeşu’ya şunları söyledi:
“İşte, Eriha’yı, kralını ve yiğit savaşçılarını senin eline teslim ediyorum. Siz savaşçılar, kentin çevresini günde bir kez olmak üzere altı gün dolanacaksınız. Koç boynuzundan yapılmış birer boru taşıyan yedi kahin sandığın önünden gitsin. Yedinci gün kentin çevresini yedi kez dolanın; bu arada kahinler borularını çalsınlar. Kahinlerin koç boynuzu borularını uzun uzun çaldıklarını işittiğiniz zaman, bütün halk yüksek ses ile bağırsın. O zaman kentin surları çökecek herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girecek.” (Yeşu 6:2-5)
Sonra, Rab Yeşu ile yaptığı konuşmayı bitirdi ve onun yanından ayrıldı.
Yeşu hemen İsraillilere gitti ve Rab Tanrı’nın ona buyurmuş olduğu her şeyi kendilerine anlattı. Sonra onlara, antlaşma sandığını almalarını ve kentin çevresinde bir kez yürümelerini buyurdu. Ama onlara şu uyarıda da bulundu: “Size, bağırmanız için buyruk vereceğim güne kadar bir tek kelime söylemeyin. Buyruk verdiğim zaman bağırabilirsiniz.” Kentin çevresinde bir kez yürüdükten sonra ordugaha geri döndüler ve geceyi orada geçirdiler. İkinci gün kentin etrafında bir kez daha yürüdüler ve ordugaha geri döndüler. İlk altı gün boyunca hep bu şekilde hareket ettiler.
Ama yedinci gün, gün ağarırken kalktılar ve kentin çevresinde yedi kez yürüdüler. Kentin çevresini yedinci kez dolandıktan sonra kahinler borularını çalınca Yeşu İsrail halkına buyruk verdi: “Bağırın! Çünkü Rab kenti size verdi!” (Yeşu 6:16)
İsrailliler boruların sesini duydukları zaman, yüksek ses ile bağırdılar ve kentin çevresindeki surlar çöktü! Sonra İsrailliler bulundukları yerden dosdoğru kente girdiler. Böylece Yeşu ve İsraillilerin Kenan ülkesindeki ilk kenti nasıl ele geçirdiklerini görüyoruz. O gün iki casusun Rahav’a ant içmiş olduğu gibi, Rahav ve ailesi dışında tüm Eriha halkı öldü. Rahav’ın evi çökmedi, çünkü Rahav putperestlikten tövbe etmiş ve İsrail’in Tanrısına güvenmişti.
Yeşu ve İsrailliler güçlü surların koruduğu bu kenti neden ele geçirebildiler ve Tanrı’nın kendilerine vaat etmiş olduğu bu ülkeye nasıl girebildiler? Kenti ele geçirdiler, çünkü Tanrı’nın Sözü’ne inandılar. Tanrı, Sözü’ne inananlar ile birliktedir ve onlardan yanadır. Kent ele geçirildiği zaman Rahav neden kent halkı ile birlikte öldürülmedi? Rahav sağ kaldı, çünkü Tanrı’nın gücüne hayranlık duymaktan vazgeçmedi; Tanrı halkının yanına geçecek kadar O’na inandı. Kutsal Yazılar bu konu ile ilgili şu sözleri yazarlar:
“İsrailliler yedi gün boyunca Eriha surları çevresinde dolandılar; sonunda imanları sayesinde surlar yıkıldı. Fahişe Rahav casusları dostça karşıladığı için imanı sayesinde söz dinlemeyenler ile birlikte öldürülmedi. Ve iman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı’ya yaklaşan O’nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.” (İbraniler 11: 30, 31, 6)
Yeşu kitabında yer alan diğer öyküleri de sizinle paylaşabilmeyi çok isterdik, ancak sınırlı zamanımız bunu yapmamıza izin vermiyor. Özetleyecek olursak, bu kitap ile ilgili olarak bilmeniz gereken şudur: Tanrı’nın nasıl Yeşu ve İsrailliler ile birlikte olduğunu ayrıntıları ile tanımlar ve söz vermiş olduğu gibi ülkedeki her kenti onlara nasıl teslim ettiğini anlatır. Kutsal Yazılar yirmi birinci bölümde şöyle der: “Böylece Rab atalarına vermeyi ant içmiş olduğu bütün ülkeyi İsraillilere vermiş oldu. İsrailliler de ülkeyi mülk edinip buraya yerleştiler. Rab atalarına ant içtiği gibi, onları her yönden rahata erdirdi. Düşmanlarından hiç biri onların önünde tutunamadı. Rab, hepsini onların eline teslim etti.” (Yeşu 21: 43, 44)
Dostlar, Tanrı, İbrahim’e ve onun soyuna uzun zaman önce vermiş olduğu vaadi yerine getirdi mi? Tanrı, önceden söylediği gibi İsraillilere Kenan ülkesini verdi mi? Evet, verdi! Tanrı sadıktır (antlaşmalarına bağlı kalır)! İnsan, Tanrı’nın, vaatlerini yerine getirmekte yavaş davrandığını düşünse bile, O, söz verdiği her şeyi yerine getirecektir. Tanrı İsrailoğullarına lütfetmeyi ve bolluk ülkesi Kenan’ı vermeyi özlem ile bekledi, ama onların Kendisine güvenmelerini bekliyordu. Gördüğümüz gibi, İsrailliler Tanrı’nın vaadine inanmaya başlamadan önce pek çok yılı heba ettiler. Anne ve babaları Kenan ülkesinin bereketlerini miras almadılar, çünkü Tanrı’nın vaatlerine inanmadılar.
Size gelince, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Tanrı’ya inanıyor musunuz? Size, Tanrı’nın var olup olmadığına ya da tek Tanrı’nın varlığına inanıp inanmadığınızı sormuyoruz. Şeytan da Tanrı’nın var olduğunu ve tek olduğunu bilir. Bugün size sorulan ve yanıtlamanız gereken soru şudur: Tanrı’nın Kendisine inanıyor musunuz? O’nu seviyor musunuz? Tanrı’nın Sözü’ne tüm yüreğiniz ile güveniyor musunuz? Tanrı’nın Kendisine inananlar için neler hazırladığını biliyor musunuz? Sonsuz yaşama ve Tanrı’nın İyi Haberine inanan herkese verdiği Kutsal Ruh’a sahip misiniz? Ademoğullarının çoğu Tanrı’nın var olduğuna inanırlar. Ama yine de ne yazık ki, Tanrı’nın büyük ve değerli vaatlerini bilen ve inananların sayıları çok azdır. Dinleyici dostumuz, Tanrı sizi seviyor ve hayal bile edemeyeceğiniz şekilde bereketlemek istiyor, ama sizin O’nun sözünü bilmeniz, bu söze inanmanız ve onu kabul etmeniz gerekiyor! Kutsal Yazılar bu konu ile ilgili olarak şunları yazarlar:
“Tanrı’nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiç bir göz görmedi, hiç bir kulak duymadı, hiç bir insan yüreği kavramadı. “ (1. Korintliler 2:9) “Tembel olmamanızı, vaat edilenleri iman ve sabır aracılığı ile miras alanların örneğine uymanızı istiyoruz.” (İbraniler 6:12)
Dinlediğiniz için teşekkürler. Siz, Tanrı Sözü’ndeki şu öğüt üzerinde düşünürken, Tanrı sizi bereketlesin.
“Tembel olmamanızı, vaat edilenleri iman ve sabır aracılığı ile miras alanların örneğine uymanızı istiyoruz.” (İbraniler 6:12)