Fısıh Kuzusu
The Passover Lamb
Mısır’dan Çıkış 11, 12
Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile birlikte gerçek esenliğe sahip olmasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere bugün tekrar sizler ile beraber olduğumuz için mutluyuz.
Son dersimizde, firavunun nasıl Tanrı’ya karşı savaşmaya çalıştığını gördük. Tanrı Mısır’da köle olan İsrail halkını kurtarmayı planladı, ama Mısır kralı onları köleleri olarak tutmakta kararlıydı. Ama yine de hatırlayalım: “Bir yumurta bir kaya ile güreşmemelidir.” (Wolof atasözü) Böylece Tanrı’nın Musa ve Harun’un sözü aracılığı ile Mısır’ın üzerine nasıl dokuz korkunç bela getirdiğini gördük. Ancak tüm bu mucizeler ve belirtiler yine de firavunun Tanrı’nın Sözü’ne boyun eğmesine ve İsraillilerin ülkeden ayrılmalarına izin vermesine neden olmadı.
Bugün öyküye devam etmeyi ve Tanrı’nın nasıl firavunun üzerine, İsraillilerin Mısır’dan ayrılmalarına izin vermesi için onuncu, yani son belayı getirdiğini görmeyi planlıyoruz. Son dersimizde dokuzuncu beladan sonra firavunun Musa ve Harun’a şöyle dediğini işittik, ‘Git başımdan! Sakın bir daha karşıma çıkma! Yüzümü gördüğün gün öleceksin.’ (Mısır’dan Çıkış 10:28) Şimdi on birinci bölümü okuyalım ve Tanrı’nın Kendisinsin Musa’nın ağzı aracılığı ile firavuna nasıl karşılık verdiğini okuyalım.
Kutsal Yazılar şöyle der:
(Mısır’dan Çıkış 11) 4Musa firavuna şöyle dedi: ‘Rab diyor ki, ‘Gece yarısı Mısır2ı boydan boya geçeceğim. 5Tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan, değirmendeki kadın kölenin ilk çocuğuna kadar, hayvanlar dahil, Mısır’daki bütün ilk doğanlar ölecek. 6Bütün Mısır’da benzeri ne görülmüş ne de görülecek büyük bir feryat kopacak. 7İsrailliler’e ya da hayvanlarına bir köpek bile havlamayacak. O zaman Rab’bin İsrailliler ile Mısırlılar’a nasıl farklı davrandığını anlayacaksınız. 8Bu görevlilerin hepsi gelip önümde eğilecek, ‘Sen ve seni izleyenler, gidin!’ diyecekler. Ondan sonra gideceğim.’ Musa firavunun yanından büyük bir öfke ile ayrıldı.”
Böylece, Tanrı’nın daha önceki diğer tüm belalardan daha kötü bir belayı Mısır ülkesinin üzerine getirmeyi nasıl planladığını gördük. Tanrı, Mısır’daki bütün ilk doğanların yakında öleceklerini duyurdu. Ne kadar korkunç bir bela! Ve İsrailliler’in ilk doğanlarına ne olacaktı? Mısırlılar’ın ilk doğanları ile birlikte onlar da ölecekler miydi? Onların da Tanrı’nın yargısından kurtulmayı hak etmedikleri kesindi, çünkü onlar da aynı tüm Mısır halkı gibi günahkardılar. Ama yine de sadık ve merhametli olan Tanrı, İsrail halkını bu beladan korumak için bir plan tasarladı.
Şimdi on ikinci bölümde devam edelim ve Tanrı’nın, İsrailliler’in ilk doğanlarının ölümden kurtulabilmeleri için Musa’ya ne yapılması gerektiğine dair yaptığı konuşmaya kulak verelim. Kutsal Yazılar şöyle der:
(Mısır’dan Çıkış 12) 1-2Rab Mısır’da Musa ile Harun’a, ‘Bu ay sizin için ilk ay, yılın ilk ayı olacak’ dedi. 3Bütün İsrail topluluğuna bildirin. Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu alacak. 4Eğer bir kuzu bir aileye çok geliyorsa, aile bireylerinin sayısı ve herkesin yiyeceği miktar hesaplanacak ve aile kuzuyu en yakın komşusu ile paylaşabilecek. 5Koyun ya da keçilerden seçeceğiniz hayvan kusursuz erkek ve bir yaşında olmalı. 6Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak. 7Hayvanın kanını alı etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler. 8O gece ateşte kızartılmış et mayasız ekmek ve acı otlar ile yenmelidir. 9Eti çiğ ya da haşlanmış olarak değil, başı, bacakları, bağırsakları ve işkembesi ile birlikte kızartarak yiyeceksiniz. 10Sabaha kadar bitirmelisiniz. Arta kalan olursa, sabah ateşte yakacaksınız.”
11Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu, Rab’bin Fısıh Kurbanı’dır. 12O gece Mısır’dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır’ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben Rab’bim. 13Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için bir belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır’ı cezalandırırken ölüm saçan size hiç bir zarar vermeyecek.”
Burada biraz ara verelim. Tanrı’nın ilk doğanlarını ölümden kurtarmak ve tüm İsrail halkını Mısır’daki köleliklerinden özgür kılmak için buyurduğu planı görüyor musunuz? Bu plan, çok şaşırtıcıydı; insanın düşünce tarzına göre ise tamamen saçmalıktı. Tanrı, halkını bir kuzunun kanı — kusursuz bir kuzunun kanı ile — ile kurtarmayı amaçladı. Bu kuzunun kanı, evlerinin yan ve üst kapı sövelerine sürülecekti. İlk doğanlarını ölümden yalnızca kuzunun kanı kurtarabilirdi.
Tanrı Musa ve Harun ile konuşmasını bitirdikten sonra, İsrail’in ileri gelenlerini topladılar ve onlara kurban kuzusu ile ilgili Tanrı’nın söylediklerini anlattılar. İsrail’in ileri gelenleri Rab’bin ilk doğanları ölüm belasından nasıl kurtarmayı planladığını işittikleri zaman, yüz üstü yere kapanıp Rab’be tapındılar. Bundan sonra, ileri gelenler ve tüm İsrail halkı Tanrı’nın Musa’ya verdiği buyruğu harfi harfine uyguladılar.
Kutsal Yazılar bu konu hakkında şöyle der:
(Mısır’dan Çıkış 12) 29Gece yarısı Rab tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır’daki bütün hayvanların ve insanların ilk doğanlarını öldürdü. 30O gece firavun ile görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı. Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.
O korkunç gecede neler olduğunu duydunuz mu? Tanrı, daha önceden bildirmiş olduğu gibi, o gece Mısır ülkesini yargıladı mı? Evet, yargıladı. Gece yarısı, ölüm meleği Mısır ülkesinden geçti ve tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır’daki bütün il doğanları öldürdü. O gece, bütün Mısır’da büyük feryat koptu ve gözyaşı döküldü, çünkü ölüsü olmayan ev yoktu!
Ama İsrailliler’in evlerinde ne oldu? Tanrı onların ilk doğanlarını ölüm belasından kurtardı mı? Ne dersiniz? Tanrı onlara şu vaatte bulunmuştu: “Kanı görünce üzerinizden geçeceğim.” İsrail halkı evlerinin kapılarının yan ve üst sövelerine aynen Tanrı’nın buyurduğu gibi bir kuzunun kanını sürdüler. Bunun sonucunda, ilk doğanlarından hiç biri ölmedi. Ama Mısırlılar’ın evlerindeki ilk doğanların hepsi öldü, çünkü Tanrı’nın kurtuluş yolu olan bir kuzunun kanı yolunu kabul etmediler ve bu yolu uygulamadılar.
Kutsal Yazılar bu konuda şöyle der:
(Mısır’dan Çıkış 12) 31Aynı gece firavun Musa ile Harun’u çağırttı ve ‘Kalkın!’ dedi, 'siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin. İstediğiniz gibi Rab’be tapının. ..32ve beni de kutsayın!’ 33Mısırlılar, İsrailliler’in ülkeyi hemen terk etmesi için direttiler.’Yoksa hepimiz öleceğiz!’ diyorlardı.
Sonunda firavunun İsrailliler’in gitmelerine izin vermekten başka çaresi kalmadı. Daha önce, firavunun başlangıçta Musa ve Harun’a şöyle dediğini okuduk: “Rab kim oluyor ki, O’nun sözünü dinleyip İsrail halkını salıvereyim?’Rab’bi tanımıyorum. İsrailliler’in gitmesine izin vermeyeceğim.’ Ama sonunda firavun ve tüm Mısırlılar, İbrahim; İshak ve İsrail’in Tanrısı’nın kendi putlarından, fetişlerinden ve dervişlerinden daha güçlü olan Her Şeye Gücü Yeten Tanrı olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar. “Bir yumurta bir kaya ile güreşmemelidir!” Hiç kimse Tanrı ile savaşamaz ve galip gelemez!
Aynı gece, İsrailliler Mısır’dan çıktılar ve yanlarında Mısırlılar’ın kendilerine vermiş olduğu altın, gümüş eşya ve giysiyi de yanlarında götürdüler. Kutsal Yazılar şöyle der:
(Mısır’dan Çıkış 12) 35İsrailliler Musa’nın dediğini yapmış, Mısırlılar’dan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi. 36RAB, İsrailliler’in Mısırlılar’ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular. 40 İsrailliler, Mısır’da dört yüz otuz yıl yaşadı.
Tüm bunlar Tanrı’nın yüzlerce yıl önce İbrahim’e vermiş olduğu vaadin yerine gelmesi için oldu. Tanrı’nın söylediği şuydu:
“Şunu iyi bil ki, senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl kölelik edip baskı görecek. Ama soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağım. Sonra soyun oradan büyük mal varlığı ile çıkacak.’ (Yaratılış 15:13, 14)
Bugün gördüğümüz Fısıh olarak bilinen öykü, gizli hazineler ile dolu derin ve büyük bir okyanus gibidir. Fısıh öyküsü ile ilgili söyleyebileceğimiz çok fazla konu mevcuttur. Bu öykünün kapsamında bulunan tüm gerçekleri açıklamak için yeterli zamana sahip olmadığımız aşikardır. Ama yine de, zihinlerimizde yer etmesi gereken çok önemli bir gerçek vardır. Bu gerçek de, Tanrı’nın İsrailliler’e vermiş olduğu şu vaattir: “Kanı görünce üzerinizden geçeceğim!”
İsrail’in ilk doğanları neden Mısırlılar’ın ilk doğanları ile birlikte ölmediler? Ölmediler, çünkü Tanrı onlar için bir kuzunun kanı aracılığı ile bir kurtuluş kapısı açtı. Tanrı, bir kuzunun kanı sürülmüş olan kapısı bulunan her evdeki ilk doğanın ölümden esirgeneceğini buyurdu. Ancak, kapsına kan sürülmemiş olan bir evde bulunan her ilk doğan ölecekti.
İsrail’in ilk doğanları arasındaki bir genç babasına, ‘Baba, masum kuzumuzun neden ölmesi gerekiyor? ‘ diye sorarsa, babası ona şu sözler ile karşılık verecekti: ‘Oğlum, bildiğin gibi, Tanrı ülkedeki her ilk doğanı yargıladı. Günahlarımız nedeni ile hepimiz Tanrı’nın yargısını hak ediyoruz. Ama yine de merhameti bol Tanrı bize, kusursuz bir kuzu kurban ettiğimiz ve bu kuzunun kanını kapılarımıza sürdüğümüz (Wolof dilindeki birebir karşılığı temizlemek ) takdirde, belanın bizi vurmayacağını söyledi. Kuzunun ölmesi gerekir, çünkü günahın ücreti ölümdür. Tanrı adildir ve günahları görmezden gelemez. Kuzu, senin yerine geçecektir. Kuzuyu, atamız İbrahim’in oğlunun yerine kurban ettiği koç gibi, senin yerine kurban edeceğiz. Tanrımız adildir ve günahı hafife almaz! Bize söylediği söz açıktır. Bizim evimizi atlayarak geçmesi yalnızca eğer kanı kapımızın sövelerine sürdüysek, mümkün olacaktır!”
Sevgili dostlar, bugün farkına varmamız gereken şey şudur: Tanrı’nın önünde Adem’in tüm soyu, Mısır ve İsrail halkının ilk doğanları gibidir. Tanrı’nın kutsal yasası her birimizi ölüme ve Tanrı’nın adil yargısı ile yüzleşmeye mahkum kılar. Kutsal Yazılar bu konuda şöyle der: “Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3:22,23) Günahın bedeli sonsuz yargıdır, ‘Rab’bin varlığından ve yüce gücünden uzak kalmaktır.’ (2.Selanikliler 1:9)
O zaman kurtarılmamız için ne yapmamız gerekir? Tanrı, adaletinden ödün vermeksizin günahkarları günahlarının cezasından nasıl kurtarabilir? Bugün bu konu üzerinde fazla duramayacağız, ama bilmemiz gereken şey şudur: İsrailliler’in ölüm belasından kaçmak için kurban ettikleri kuzular, gelecek ve Adem’in tüm soyunun günah borcu için kanını dökecek olan Kurtarıcı’yı sembolize ettiler. Kutsal Yazılar bu Kurtarıcı ile ilgili olarak şöyle der: “Mesih bizleri Tanrı’ya ulaştırmak amacı ile doğru kişi olarak doğru olmayanlar için ilk ve son kez öldü..(Fısıh gününde Tanrı’ya sunulan bir kurban kuzusu gibi) (1.Petrus 3:18; 1.Korintliler 5:7) Böylece, İsrailliler’in, ilk doğanlarını ölümden kurtarmak için kapılarına sürdükleri kuzunun kanı bir örnekti. O’na iman eden herkesin Tanrı’nın sonsuz cezasından kaçabilmesi için dünyanın Kurtarıcısı’nın çarmıhta dökeceği kanı resmetti.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Tanrı’nın peygamberlerinin Kurtarıcı’nın kanı hakkında neler yazdığını biliyor musunuz? Tanrı’nın, adaletinden ödün vermeden sizin günahlarınızı bağışlayabilmesi için Kurtarıcı, Kanını döktü. Sizi cehennem cezasından kurtaracak ve Tanrı’nın huzurunda sonsuza kadar bir yer edinmenizi sağlayacak güce sahip kan ile ilgili yazılanlara inanıyor musunuz? Yargı Günü’nde Tanrı’nın korkunç yargısı sizin üzerinizden atlayıp geçecek mi? Yoksa, Mısırlılar’ın üzerine inen yargı sizin üzerinize de inecek mi?
Dostlar, süremiz doldu. Dinlediğiniz için teşekkür ederiz. Tanrı isterse, bir sonraki programımızda, İsrailliler’in öyküsüne devam edeceğiz ve Tanrı’nın denizin ortasından nasıl bir yol açtığını göreceğiz…
Tanrı’nın İsrail’e söylediği şu sözlerin anlamını yüreklerinize daha derin bir şekilde açıklamasını ve sizi bereketlemesini diliyoruz.
“Kanı görünce üzerinizden geçeceğim!” (Mısır’dan Çıkış 12:13)