Tanrı İnsanı Neden Yarattı
Why God Created Man
Yaratılış 1, 2
Dinleyici dostlarımız, size esenlik olsun. Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu doğruluk yoluna herkesin boyun eğmesini ve yine herkesin O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenliğe sahip olmasını isteyen esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Bugün Doğruluk Yolu programınızı sunmak üzere sizler ile tekrar beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son programımızda, Tanrı’nın göğü, yeri, denizleri ve tüm bunların içinde var olan her şeyi nasıl yarattığını okuduk. RAB Tanrı, her şeyi, Sözü’nden başka hiç bir şey kullanmadan altı günde yarattı. Aynı zamanda Tanrı’nın dünyayı neden yarattığını da gördük. Tanrı, dünyayı Kendi yüceliği için yaratmayı tasarladığı insanlar için yaptı. İnsanın gerçek refah içinde yaşayabileceği güzel ve harika bir yer yaratmakla Tanrı ne kadar nazik davrandı!
Bugün Kutsal Yazıları incelemeyi ve Tanrı’nın ilk insanı nasıl yarattığını tam olarak öğrenmeyi planlıyoruz. Aynı zamanda, Tanrı’nın yardımı ile, O’nun insanı neden yarattığını da anlamak istiyoruz. Tevrat’ta, Yaratılış kitabının ilk bölümünün yirmi altıncı ayetinde Tanrı Sözü şöyle der:
“Rab (İbranice’de YHWH; Wolof dilinde Sonsuz Olan), ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi, ‘Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.’ Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu.” (Yaratılış 1:26,27)
Önümüzde herkesin anlaması gereken çok derin ve muhteşem bir gerçek duruyor: Tanrı, ilk erkeği ve kadını Kendi benzeyişinde yarattı! Bu konu üzerinde düşünün! Tanrı, insanı O’na benzemesi için yarattı! İnsan, gerçekten de, Tanrı’nın yarattığı tüm yaratıklar içindeki en önemli yaratıktır. Yalnızca insan, Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldı.
O zaman şimdi Tanrı Sözü, ‘Tanrı insanı kendi suretinde yarattı” derken, ne demek istemektedir? Kutsal Yazıların ikinci bölümünün yedinci ayetinde şöyle der: “RAB Tanrı, Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık (can) oldu.” (Yaratılış 2:7) Bu ayette, Tanrı’nın ilk insanı yarattığı zaman, onu iki unsur ile yarattığını far ediyoruz: bir beden ve bir can. İnsan yalnızca fiziksel bir varlık değildir. İnsanın bir bedeni ve bir canı vardır. Tanrı, insanı iki aşamada yarattı. Kutsal Yazılar’da söylenene tekrar kulak verelim: Bir: “RAB Tanrı, insanı topraktan yarattı” İki: Tanrı “Adem’in burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan bir varlık (can) oldu.”
Bu Yazılar’dan öğrendiğimize göre, Tanrı insanı yarattığı zaman, önce bir beden oluşturdu. Tanrı neden önce bedeni yaptı? Bedeni önce yaptı, çünkü bedenin içine, orada konut kuracak olan insan canını yerleştirecekti. Bedeninizin eviniz olduğunu biliyor musunuz? İçinde “gerçek sizin” (canınız) yaşadığı geçici “çadır”? Kutsal Yazıların şu ifade ile bize öğrettiği budur: “yeryüzünde sahip olduğumuz beden, bir çadır gibidir.” (2.Korintliler 5:1) Tanrı insan bedenini, canın bedenin içinde barınması için yarattı.
Tanrı, ilk insan bedenini ne ile yarattı? Kutsal Yazılar Tanrı’nın ilk insan bedenine yerin tozundan şekil verdiğini söylerler. Yaşadığımız modern çağda toprağın tozunun yaklaşık yirmi kimyasal maddeden oluştuğunu biliyoruz. Bilim adamları bize bu yirmi kimyasal özün hepsinin insan bedeninde var olduğunu bildirirler. Tanrı’nın peygamberi Davut bu nedenle Mezmurlar’da şunu yazdı: “Rab mayamızı bilir, toprak olduğumuzu anımsar.” (Mezmur 103:14) Evet, beden topraktan yapılmıştır, ama bu, bedenin değersiz olduğu anlamına gelmez! İnsan bedeninde, hücreler olarak adlandırdığımız yetmiş bin-bin-bin-bin (70 trilyon)den fazla kısım bulunur. Ve tüm bu kısımlar, mükemmel uyum içinde işlemek üzere bir arada örülü olarak tasarlanmışlardır. İnsan bedeni bir mucizedir! Tanrı, bedenlerimize beyni, kalbi, akciğerleri, mideyi, karaciğeri, bağırsakları, kemikleri, kasları, gözleri, kulakları, burnu, ağzı ve daha başka pek çok hayranlık uyandıran kısmı yerleştirmiştir. Her kısım, kendi rolünün ne olduğunu “bilir”. Böyle bir bedeni yalnızca Tanrı yaratabilirdi! Bu nedenle peygamber Davut aynı zamanda şunları da yazdı: “Rab, sana övgüler sunarım, çünkü müthiş ve harika yaratılmışım; Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim!” (Mezmur 139:14)
Evet, insan bedeni inanılmaz bir harikadır! Ama Tanrı’nın kendi benzeyişinde yarattığı insanın bedeni miydi? Hayır! Bu mümkün değildir, çünkü Tanrı ruhtur. Tanrı, insanın fiziksel şeklini kendi benzeyişinde yaratmadı. O zaman, “Tanrı insanı kendi benzeyişinde yarattı” diyen Kutsal Yazılar’ın anlamı nedir? Tanrı’nın, insanın canını Kendi benzeyişinde yarattığı anlamını ifade ederler.
Tanrı’nın, önce insanın bedenini toprağın tozundan yarattığı zaman, bedende yaşam bulunmadığını daha önce görmüştük. Beden, yalnızca bir cesetti. Tanrı, neden bedenin içine canı yerleştirmeden önce insanın bedenini yarattı? Gücü Her Şeye Yeten Tanrı insanı neden diğer tüm yaratıklar ile yaptığı gibi, basit tek bir adım ile yaratmadı? Tanrı’nın böyle yapmasının nedeni, belki de bize insanın kendi içinde yaşam üzerinde gücü olmadığını öğretmek içindi. İnsan kendi kendisine yaşam veremez ve insan canlı herhangi bir şey yaratamaz. Tanrı, Yaşam’ın Rabbi’dir ve yaşam yalnızca O’nda bulunabilir. Yaşam, insandan gelmez; yaşam Tanrı’nın bir armağanıdır! Kutsal Yazılar’da şöyle yazar: “RAB Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.” Tanrı’nın yaratmış olduğu beden yaşamaya başladı. Beden neden yaşamaya başladı? Çünkü Tanrı, Yaşam’ın Rabbi bedene bir can verdi! Tanrı, Kendi yaşamını cesedin içine üfledi. Tanrı’da olan yaşam şimdi insandaydı. Böylece insan, yaşayan bir varlık oldu.
O zaman Tanrı’nın Kendi benzeyişinde yarattığı neydi? Can. Tanrı, insanın canını Kendi benzeyişinde yarattı. Tanrı’nın Ruhu’nda aynı zamanda insanın ruhunda da bulunan belirli özelliklerin mevcut olduğunu biliyor muydunuz? Bugünün dersine son vermeden önce, Tanrı’da ve aynı zamanda insanda bulunan üç özelliği ya da niteliği gözden geçirmek istiyoruz. Tanrı ile paylaştığımız bu üç özellik hakkında düşünürken, Kutsal Yazılar’daki şu sözlerin anlamını daha iyi kavrayabiliriz: “Tanrı insanı Kendi suretinde yarattı.” Tanrı’nın, insanın canına yerleştirmiş olduğu bu üç özellik şunlardır:
Bir: Tanrı, insana Tanrı’yı bilebilmesi için bir zihin (ruh) verdi.
İki: Tanrı insana Tanrı’yı sevebilmesi için bir yürek (duygular) verdi.
Üç: Tanrı insana Tanrı’ya itaat edebilmesi için bir irade (seçim özgürlüğü) verdi.
Tanrı nasıl bir zihne, bir yüreğe ve bir iradeye sahipse, insanın canına da aynı şekilde bir zihin, bir yürek ve bir irade yerleştirdi. Şimdi bunun ne anlama geldiğini gözden geçirelim.
1.) Tanrı insana öncelikle Tanrı’yı bilebilmek ve Tanrı’nın düşündüğü gibi düşünebilmek için bir zihin verdi. Tanrı insanı çok güçlü bir zihin ile yarattı, çünkü insanın Kendisi ile yakın paydaşlığa sahip olmasını planladı. Tanrı’nın peygamberi İbrahim’in yaşamını okuduğumuz zaman, onun Tanrı’nın dostu olarak adlandırıldığını göreceğiz. İbrahim Tanrı’yı kişisel olarak biliyordu ve O’nun ile yakın bir ilişkiye sahipti. Ancak yine de Tanrı’nın dostu olma ayrıcalığının sunulduğu tek kişi İbrahim değildi. Bizler de “Tanrı’nın dostları” olabiliriz. Tanrı, Kendisi ile yakın paydaşlığa sahip olmamızı istiyor. İnsanın canına, Tanrı’nın zihni (ruhu) ile uyum içinde olabilecek bir zihin (ruh) yerleştirmesinin nedeni budur.
Bu söylediklerimizi belki bir soru ile açıklığa kavuşturabiliriz. Bir insanı bir hayvandan ayıran nedir? Zihin. İnsanın zihni ve ruhu, bir hayvanınkinden çok fraklıdır. Hayvanlar, bu radyo programını neden anlayamazlar? Çünkü bizim sahip olduğumuz türde bir zihne sahip değildirler. Dinleyici dostlar, bizim söylediklerimizi anlayabilmeniz nasıl mümkün oluyor? Çünkü bizimle, aynı tür bir zihni, bir insan zihnini paylaşıyorsunuz. Buna benzer şekilde, insanın ruhu, Tanrı’nın Ruh’u ile uyum zağlamak (haberleşmek, paydaşlık) üzere tasarlandı.
Ama bunları söylerken elbette, bizim zihinlerimizin ve Tanrı’nın zihninin bilgelik ve bilgide eşit olduklarını düşünmemeliyiz. Asla! Tanrı’nın bilgeliği derindir ve O’nun bilgisi, insan bilgisinin çok ötesindedir. Anlamamız gereken şey şudur: Tanrı insana Diri Tanrı ile anlamlı bir ilişkinin tadını çıkarma olasılığına sahip bir ruh verdi. Tanrı bizim, O’nu tanıyamayan hayvanlar gibi olmamızı istemez! Bir hayvanın beyni vardır, ama Tanrı hakkında düşünemez. Bir hayvanın ağzı vardır, ama Tanrı’ya, kendisine her gün sağladığı yiyecek için teşekkür edemez. Bir hayvanın gözleri vardır, ama Kutsal Yazıları çalışamaz. Kulakları da vardır, ama Tanrı’nın Sözü’nü dinleyemez. Ama, Tanrı’nın Kendi suretinde yarattığı insan RAB Tanrı’yı tanıyabilir. Evet, bugün bu programı dinleyen siz, Tanrı’yı tanıyabilirsiniz! Eğer O’nun kurtuluş hakkında ön gördüğü doğru yola inanır ve bu yolu kabul ederseniz, Yaratıcınız ile harika bir ilişkiye sahip olabilirsiniz. Daha sonraki derslerde Tanrı’nın kurtarış yolunu açıklayacağız, ama bugün anlamamız gereken, Tanrı’nın insana O’nu tanımaya muktedir olan bir ruh verdiğidir.
2.) Tanrı, insanı Kendi benzeyişinde yaratığı zaman, onun canına başka bir şey daha yerleştirdi. Bir yürek. Tanrı, insana O’nu sevebilmesi için bir yürek verdi. Burada sözünü ettiğimiz yürek, kan pompalayan bir kalp değildir, canınızda, duygularınızda ve düşüncelerinizde neler hissettiğinizden bahsediyoruz. Yüreğinizin niyetleri hakkında konuşuyoruz. Tanrı, ilk insana Tanrı’nın Kendisinin hissettiği duyguları hissetme kapasitesini sağladı. Tanrı sevebilir, nefret edebilir, sevinebilir ve üzüntü ve merhamet hissedebilir. Tanrı, bu nedenle insanın canının içine sevgi ve nefret gibi duyguları hissedebilme gücüne sahip bir yürek yerleştirdi. Tanrı insanın Tanrı’nın sevdiğini sevmesini ve Tanrı’nın nefret etiğinden nefret etmesini ister. Tanrı, O’nu tüm yüreğimiz ile sevmemizi ister. İnsanı Kendi benzeyişinde yaratmasının ve ona bir yürek vermesinin nedeni budur.
3.) Kendi benzeyişinde yaratığı insana Tanrı başka bir şey daha verdi. İnsanın canına bir irade verdi. Tanrı her kişiye, kendi yürüyeceği yolu seçmesi için izin verir. Tanrı’nın Kendisi, bir şeyi yapıp yapmayacağını seçme yetkisine sahiptir. Böylece, Tanrı insanı kendisi için önemli seçimler yapması amacı ile ona hak ve sorumluluk vererek yarattı. Tanrı insanı öyle bir şekilde yaratabilirdi ki, insan kendiliğinden (otomatik olarak) O’nun isteğini yapabilir ve herhangi bir konuda seçim hakkına sahip olmazdı. Ancak yine de Tanrı insana O’na itaat edip etmeyeceğini seçmesi için özgür bir irade ve sorumluluk verdi. Tanrı, yalnızca bir makine (bir robot) yaratmak istemedi. Tanrı, insanı her gün doğan, ama bu konuda seçim hakkına sahip olmayan güneşin benzeyişinde yaratmadı. Güneş, Tanrı’nın isteğini her gün “otomatik” olarak yerine getirir. Bu, insanın durumundan farklıdır. İnsan özel bir yaratıktır. Tanrı bizi Kendisi için yarattı. Tanrı bizim O’nu sevmemizi ve O’na tapınmamızı ister. Tanrı insana büyük bir sorumluluk verdi! İnsan, Tanrı’yı mı Şeytan’ı mı izleyeceğine, Tanrı’nın Sözü’ne önem mi vereceğine yoksa onu küçümseyeceğine mi karar verecek olan kişidir; buna insanın kendisi karar verecektir. Tanrı, hiç kimseyi Sözü’ne inanması için zorlamayacaktır. O bizi O’nu sevmemiz ya da O’na itaat etmemiz için zorlamayacaktır. Sevgi, baskı altında tutulduğu takdirde sevgi değildir. Tanrı her birimize, izleyeceğimiz yolu kendimizin seçmesi için izin verir. Ama Tanrı sonunda, O’nun krallığını reddeden herkesi yargılayacaktır, çünkü Tanrı insanı Kendisi için yarattı. Kutsal Yazılar bunu söylerler.
Burada yeryüzünde Tanrı için bulunuyoruz. Burada bulunmamızın nedeni kendimiz, para, herhangi bir şey ya da herhangi bir kimse değildir. Tanrı bizi Kendisi için yaratı; Kendi zevki ve yüceliği için. Tanrı bizi, O’nu tanıma, O’nu sevme ve O’na sonsuza kadar itaat etme kapasitesi ile yarattı. Evet…sonsuza kadar! Sonsuz Tanrı her birimize sonsuz bir can verdi. O’nun ile bugün, arın ve tüm sonsuzluk boyunca derin ve harika bir ilişkiye sahip olmamız Tanrı’nın isteğidir. Tanrı’nın insanı Kendi benzeyişinde yaratmasının nedeni budur.
Bize Tanrı’nın insan için amaçladığını hatırlatan Kutsal Yazılar’dan aldığımız şu ayet ile sizlere veda ediyoruz: “Tanrımız Rab tek Rab’dir. Tanrın Rabbi bütün yüreğin ile, bütün canın ile, bütün aklın ile ve bütün gücün ile seveceksin.!” (Markos 12:29, 30)
Dinlediğiniz için teşekkürler. Tanrı isterse, bir sonraki programımızda ilk insanlar, Adem ve Havva.. hakkında bilgi edineceğiz.
Tanrı sizi bereketlesin ve şimdiye kadar söylenmiş olan en büyük buyruğun anlamı ve önemi hakkında size anlayış versin:
“Tanrın Rabbi bütün yüreğin ile, bütün canın ile, bütün aklın ile ve bütün gücün ile seveceksin!” (Markos 12:30)