Mısır’dan Çıkış 30

Önceki iki bölümde yer alan kahinlik kurumunun oluşumundan sonra, bize şimdi burada gerçek kahinlik tapınma ve paydaşlığının konumu takdim edilir. Düzen, belirli ve eğiticidir. Ve ayrıca düzen, imanlının deneyim düzeni ile de tam bir uyum içindedir. İmanlı, tunç sunakta, günahlarının küllerini görür; daha sonra kendisini, O’nun kişisel olarak lekesiz ve saf olmasına rağmen, kendisi ile birleştirmiş olarak görür, öyle ki, O, kan olmadan mesh edilebilsin; yaşam, doğruluk ve iyilik konusunda bizi Kendisi ile her şeye rağmen birleştirmiştir. Ve son olarak imanlı, altın sunakta üzerinde tanrısal sevginin beslendiği maden olarak Mesih’in değerliliğini görür.

Bu, her zaman böyledir; altın bir sunak ve buhur olmadan önce tunç bir sunak ve bir kahin olmalıdır. Tanrı çocuklarının bir çoğu hiç bir zaman tunç sunağı geçmemişlerdir. Ruhta, gerçek kahinlik tapınmasının gücüne ve gerçekliğine hiç bir zaman girmemişlerdir. Bağışlanma ve doğruluğun tanrısal duygusu ile tam ve net bir şekilde sevinmezler. Altın sunağa asla ulaşmamışlardır. Bu sunağa öldükleri zaman ulaşacaklarını ümit ederler. Ama aslında şu anda altın sunakta olmaları onların ayrıcalıklarıdır. Çarmıhta tamamlanan iş, onların özgürce ve zihinleri ile tapınmalarına bir engel teşkil edebilecek her şeyi ortadan kaldırmıştır. Tüm gerçek imanlıların hali hazırdaki durumları buhurun altın sunağındadır.

Bu sunak, harika bir bereket konumunun örneğidir. Bu sunakta Mesih’in aracılığının gerçekliği ve yeterliliğinin tadını çıkartırız. Benliğin işi sonsuza kadar bitmiştir ve benlikten beklenen herhangi hiç bir şey kalmamıştır; artık ilgilenmemiz gereken Rab İsa’nın Tanrının önündeki kimliğidir. İç varlığımızda iyi olan hiç bir şey yoktur. Benliğin her görüntüsü murdardır; mahkum edilmiştir ve Tanrı tarafından yargılanmıştır. Saf altından sunakta bulunan saf buhur ve saf ateştir: aksi olamaz. Kutsal Yer’e, İsa’nın kanı aracılığı ile takdim ediliriz – günahın tek bir izinin bile bulunmadığı kahinlik hizmetinin ve tapınmasının yapıldığı kutsal yer. Saf masayı, saf kandilliği ve saf sunağı görürüz. Ancak burada bize benliği ve onun kötülüğünü hatırlatan hiç bir şey mevcut değildir. Gözümüze görünen tapınma, kahin yiyeceği ve ışıktır. Doğal olana Tanrının kutsal yerinde yer yoktur. Doğal olan kendisine ait olan tüm şeyler ile birlikte yanıp kül olmuştur ve bizim şimdi canlarımızın önünde Tanrının huzuruna şükran ile yükselen Mesih’in hoş kokusuna sahip olmamız gerekir. Tanrı bundan hoşlanır. Mesih’i O’nun kendi uygun üstünlüğü ile temsil eden her şey, Tanrının önünde tatlı ve kabul edilebilirdir. Bir kutsalın yaşamında ya da tapınmasında O’nunla ilgili en zayıf bir ifade ve görünüm bile Tanrının çok hoşlandığı tatlı bir kokunun hoş rayihasıdır.

Ne yazık ki, gereğinden fazla sıklıkta başarısızlıklarımız ve zayıflıklarımız ile ilgilenmek zorunda kalırız. Eğer içimizde konut kurmuş günahın işleri yüzeye çıkmak için uğraşırlar ise, onlarla Tanrımızın gücüne güvenerek uğraşmalıyız, çünkü O günah ile devam edemez; günahı bağışlayabilir ve bizi ondan temiz kılabilir; canlarımızı yüce Başkahinimizin lütufkar aracılığı ile restore edebilir, ama tek bir günahkar düşünce ile birlikte olması mümkün değildir. Murdar, aç gözlü, yanlış ya da akılsızca bir düşünce Mesih ile paydaşlığı lekeler ve tapınmayı böler. Eğer böyle bir düşünce ortaya çıkar ise, yargılanması ve itiraf edilmesi gerekir. Öyle ki, kutsal yerin sevinci taze kalsın. İçinde şehvet olan bir yürek, kutsal yerdeki uygun faaliyetlerden zevk alamaz. Uygun kahinlik konumunda olduğumuz zaman, doğa sanki var olmuyor gibidir. O zaman Mesih’ten beslenebiliriz. Benlikten uzak olmanın ve tamamen Mesih ile olmanın tanrısal lüksünün tadını alabiliriz.

Tüm bunlar yalnızca Kutsal Ruh’un gücü aracılığı ile üretilebilir. Sistematik dinin çeşitli uygulamaları aracılığı ile doğanın adanmış duygularını harekete geçirmeye çalışmak gerekmez. Buhur nasıl saf ise ateşin de saf olması gerekir. (Levililer 10:1 ile Levililer 16:12 ayetlerini karşılaştırın.) Doğanın güçleri aracılığı ile Tanrıya tapınmak için gösterilen tüm çabalar “yabancı ateş” başlığı altında yer alırlar. Tapınmanın nesnesi, Tanrıdır; Mesih tapınmanın temeli ve materyalidir ve Kutsal Ruh tapınmanın gücüdür.

Daha uygun söyleyecek olur isek, o zaman pirinç sunakta Mesih’e kurban oluşunun değeri içinde sahip oluruz, o zaman altın sunakta Mesih’e Aracılığının değeri içinde sahip oluruz. Kahinlik hizmetinin neden iki sunak arasında yapıldığını okuyucuma bu ifade ile daha net şekilde anlatmam mümkün olacaktır. Beklendiği gibi, her ikisinin arasında yakın bir bağlantı mevcuttur, çünkü Mesih’in aracılığının temeli O’nun kurban olmasıdır.

“Harun yılda bir kez sunağın boynuzlarını arındıracak. Kuşaklarınız boyunca yılda bir kez günahları bağışlatmak için sunulan sununun kanı ile sunağı arındıracak. Sunak, ben RAB için çok kutsaldır.” Her şey DÖKÜLEN KANIN hareket etmeyen temeli üzerinde dinlenecektir. “Nitekim Kutsal Yasa uyarınca hemen her şey kan ile temiz kılınır, kan dökülmeden bağışlama olmaz. Böylelikle aslı göklerde olan örneklerin bu kurbanlar ile, ama asıllarının bunlardan daha iyi kurbanlar ile temiz kılınması gerekti. Çünkü Mesih asıl kutsal yerin örneği olup insan eli ile yapılan kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrının önünde görünmek üzere asıl göğe girdi.” (İbraniler 9:22-24)

11-16 ayetleri arasında topluluk için kefaret parasından söz edilir. Hepsi aynı şekilde ödenecek idi. “İsraillilerin sayımını yaptığın zaman, herkes canına karşılık bana bedel ödeyecektir. Canlarınızın bedeli olarak bu armağanı verdiğiniz zaman, zengin yarım şekelden fazla, yoksul yarım şekelden eksik vermeyecek.” Kefaret konusunda herkesin ortak tek bir platform üzerinde durması gerekiyor idi. Bilgide, deneyimde, başarıda, kapasitede, gayrette ve adanmada büyük bir farklılık olabilir idi, ama kefaretin temeli herkes için aynı idi. Diğer uluslara gönderilen büyük elçi ve Mesih’in tüm sürüsündeki en zayıf kuzu, kefaret ile ilgili konuda aynı seviye üzerinde idiler. Bu, çok basit ve çok bereketli bir gerçektir. Herkesin adanmışlığı ve verimliliği aynı olmayabilir, ama imanlının dinlendiği sonsuza kadar kalıcı sağlam ve sonsuz temel, adanmışlık ya da verimlilik değil, “Mesih’in değerli kanıdır.” Bu konudaki gerçeği ve gücü ne kadar iyi anlar isek, o kadar verimli oluruz.

Levililer 27. Bölümde farklı bir değerlendirme türü buluruz. “Eğer bir kimse Rabbe birini” adamış ise,  Musa bu değeri kişinin yaşına göre belirlerdi. Başka bir deyiş ile, biri kapasitenin temeline cüret ettiği zaman, Musa Tanrının “taleplerinin” temsilcisi olarak Musa’nın biçeceği değeri kutsal yerin şekeli olarak öderdi. Eğer Musa’nın biçtiği değerden “daha yoksul” ise, o zaman gidip kendisini, Tanrı “lütfunun” temsilcisi olan “kahinin önünde temsil etmesi” gerekir idi. Kahin adakta bulunan kişinin ödeme gücüne göre ona değer biçecektir.

Tanrıya şükürler olsun ki, O’nun tüm taleplerinin yerine getirildiğini biliyoruz ve bizim tüm günahlarımızın kefaret işini çarmıhta tamamlayan Temsilcimiz şimdi Tanrının sağındadır. Yürek ve vicdan için tatlı huzur buradadır. Öncelikle tutunduğumuz konu kefarettir ve bu konuyu asla gözden kaçırmamamız gerekir. Çok zeki olabiliriz, çok zengin deneyimlere sahip olabiliriz ve çok yüce bir adanmışlığımız olabilir, ama her zaman KAN ile ilgili basit, tanrısal, değişmez ve canı destekleyen öğretiş tek temelimiz olmalıdır. Bu, Tanrı halkının tarihinde her zaman böyle olmuştur ve böyledir ve böyle olacaktır. Mesih’in en bilgili ve en armağanlı hizmetkarları, bu “tek zevk kaynağına” geri dönmekten her zaman sevinç duymuşlardır; Rabbi ilk tanıdıkları zaman susamış ruhları ile bu kaynaktan içtiler ve Kilisenin yücelikteki sonsuz şarkısı şöyle olacaktır: “Bizi seven ve Kendi kanı ile bizi günahlarımızdan yıkayana övgüler olsun!” Cennetin avluları sonsuza kadar kanın görkemli öğretişi ile çınlayacaktır.

17-21 ayetleri arasında bize “yıkanmak için tunç bir kazandan ve onun tunç ayaklığından” söz edilir – yıkanma kazanı ve ayaklığı. Bu ikisinden her zaman birlikte söz edilir. (Bakınız Mısırdan Çıkış 30:28; Mısırdan Çıkış 38:8; Mısırdan Çıkış 40:11)Kahinler bu kazanda ellerini ve ayaklarını yıkadılar ve böylelikle kahinlik işlevlerinin elzem sorumluluklarını yerine getirdiler. Konu, hiç bir şekilde kanın yeniden sunulması ile ilgili değil idi. Ama yalnızca kahinlik hizmetinde ve tapınma sırasında sağlıklı olarak korunmaları için idi. “topluluğun tapınağına girdikleri zaman, ölmemeleri için su ile yıkanmalılar ya da hizmet etmek ve Rabbe yakmalık sunu sunmak için sunağa yaklaştıkları zaman, ellerini ve ayaklarını yıkamaları gerekir, öyle ki ölmesinler.”

Mesih’te Tanrının kutsallığına sahip olunmadan Tanrı ile gerçek paydaşlık mümkün değildir. “O’nunla paydaşlığımız var der ve karanlıkta yürür isek, yalan söylemiş, gerçeğe uymamış oluruz.”  (1.Yuhanna 1:6) Bu kişisel kutsallık yalnızca Tanrı sözünün işlerimiz ve yollarımız üzerindeki işleyişinden akabilir. “Ağzından çıkan sözler sayesinde kendimi mahvedicinin yollarından korudum.” Kahinlik hizmetindeki sürekli başarısızlığımız kazanın uygun kullanımını ihmal ettiğimiz için ortaya çıkabilir. Eğer yollarımız, sözün temizleyen işleyişine boyun eğmiyor ise – vicdanlarımızın tanıklığı ile uyumlu olarak hareket etmeye devam etmiyor isek, söz, ayırt edilir şekilde mahkum eder; bu yüzden kahinlik karakterimizin enerjisi kesin olarak eksilecektir. Kötülükte devam etmek ve gerçek kahinlik tapınmasını sürdürmek, bir araya gelemezler. “Onları gerçek aracılığı ile kutsal kıl, senin sözün gerçektir.” Eğer üzerimizde herhangi bir kirlilik var ise, Tanrının huzurundan keyif alamayız. O’nun huzurunun etkisi o zaman bizi kutsal ışığı aracılığı ile ikna etmelidir. Ama bize, lütuf aracılığı ile yolumuzu temizleme gücü sağlandığı zaman, Tanrının sözüne uygun bir şekilde kulak verdiğimiz takdirde, o zaman ahlaki açıdan O’nun huzurunun tadını çıkartmak için kapasitemiz olacaktır.

Okuyucum burada kendisine ne kadar geniş bir pratik gerçek alanı açıldığını hemen algılayacak ve aynı zamanda tunç kazan öğretişinin Yeni Antlaşma’da ne kadar büyük bir yer tuttuğunu görecektir. Ah! Kahinlik giysileri içinde tapınağın avlularına girme ve kahinlik tapınması için Tanrının sunağına yaklaşma ayrıcalığına sahip olan tüm bu kişiler, ellerini ve ayaklarını gerçek kazanı kullanarak temizleyebilirler.

Şu ilginç olabilecek notu ekleyelim: “Besalel, Buluşma Çadırının giriş bölümünde hizmet eden kadınların aynalarından tunç ayaklıklı tunç bir kazan yaptı.” (Bakınız Mısırdan Çıkış 38:8) Bu ifadenin içeriğinde dolu bir anlam yüklüdür. “Çünkü sözün dinleyicisi olup da uygulayıcısı olmayan kişi, aynada kendi doğal yüzüne bakan kişiye benzer. Kendini görür, sonra gider ve nasıl bir kişi olduğunu hemen unutur. Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına bakıp ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de, etkin uygulayıcı olan kişi, yaptıkları ile mutlu olacaktır.”  (Yakup 1:23-25) Tanrının sözüne sürekli bakan ve bu sözün yüreğine ve vicdanına konuşmasına izin veren kişi, tanrısal yaşamın kutsal etkinliklerinde devam edecektir.

Sözün araştıran ve temizleyen eylemi ile yakından bağlı olmak, Mesih’in kahinlik hizmetinin yeterliliğidir. “Çünkü Tanrı Sözü diri ve güçlüdür, (“canlı ve enerjiktir”) ve iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Can ile ruhu, ilik ile eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini ve amaçlarını yargılar. Tanrının görmediği hiç bir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrının gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.” Sonra, esin alan elçi hemen şu sözleri ekler: “Tanrı Oğlu İsa gökleri aşan büyük Baş Kahinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. Çünkü Baş Kahinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. 1 Onun için Tanrının lütuf tahtına cesaret ile yaklaşalım, öyle ki, yardıma ihtiyaç duyduğumuz zaman, merhamet görelim ve lütuf bulalım.” (İbraniler 4:12-16)

Sözün keskinliğini ne kadar derinden hisseder isek, Baş Kahinimizin lütufkar ve merhamet dolu hizmetinin bedelini o kadar iyi anlarız. Bu ikisi birlikte giderler; imanlı yolunun birbirinden ayrılmayan iki refakatçisidirler. Baş Kahin, sözün belirlediği ve ifşa ettiği zayıflıklara yakınlık duyar. O, hem “sadık” hem de “merhametli” bir Baş Kahin’dir. Bu yüzden, yalnızca kazanı kullandığım zaman sunağa yaklaşabilirim. Tapınmanın her zaman kutsallığın gücü içinde sunulması gerekir. Aynada yansıyan doğal görüntümüze bakmamalı ve sözde sunulduğu gibi tamamen Mesih ile meşgul olmamız gerekir. Ancak bu şekilde kutsal yerin temizliği ile uyumlu olarak, “eller ve ayaklar”, işler ve yollar temizlenebilirler.

22-23 ayetleri arasında, “kutsal mesh yağını” görürüz; kahinler hem kendilerini hem de tapınağın eşyalarını bu yağ ile mesh ederler. Burada Kutsal Ruh’un çeşitli lütuflarının bir örneğinin farkına varırız; bunlar tüm tanrısal dolulukları ile Mesih’te bulunurlar. “Giysilerinin tümü mür, öd, tarçın kokuyor, fildişi saraylardan gelen çalgı sesleri seni eğlendiriyor.” (Mezmur 45:8) “Tanrının Nasıralı İsa’yı nasıl Kutsal Ruh ile ve kudret ile mesh ettiğini biliyorsunuz.” (Elçilerin İşleri 10:38) Kutsal Ruh’un tüm lütufları, Mesih’i merkez alan mükemmel kokuları içindedir ve bu kokular yalnızca O’ndan çıkabilirler. O’nun insanlığı hakkında söyleyeceğimiz, Kutsal Ruh tarafından oluşmasıdır ve halk için hizmetine başlamadan önce Kutsal Ruh tarafından mesh edildi ve son olarak yücelerdeki yerine oturduğu zaman, kurtuluşu tamamlamış olarak Bedeni olan Kilisenin üzerine, Kutsal ruh’un değerli armağanını döktü. (Bakınız Matta 1:20; Matta bb3:16,17; Luka 4:18,19; Elçilerin İşleri 2:33; Elçilerin İşleri 10:45,46; Efesliler 4:8-13)

Ancak bu kutlu ve yüceltilmiş olan Mesih ile birleşmiş olanlar Kutsal Ruh’un armağanlarının ve lütuflarının paydaşları olan imanlılardır. Ve ayrıca, bir alışkanlık haline gelmiş olan O’na yakın yürüyüşleri ile O’nun hoş kokusunun tadını çıkartırlar. Yeniden doğmamış kişi bu konuda bir şey bilmez. Kutsal Ruh’un lütufları, “doğal insanın üzerine dökülmeyecektir.” Ruh’un lütufları, insanın benliği ile asla bir araya gelemezler, çünkü Kutsal Ruh doğal olana sahip olamaz. Kutsal Ruh’un ürünlerinden hiç biri şimdiye kadar “doğal olanın kısır toprağı içinde” üretilmemiştir. “Yeniden doğmamız gerekir.” Bu, yalnızca “yeni yaratılışın” bir parçası olan yeni yaratık ile bağlantılıdır. Öyle ki, ürünlerin Kutsal Ruh’un ürünleri olduklarını bilebilelim. Bu ürünleri ve lütufları taklit etmek mümkün değildir. Doğanın tarlalarında yetişen en iyi ürünler en verimli konumlarında bile Kutsal Ruh’un ürettiği meyveler ile kıyaslanamazlar. “Bu mesh yağı insan bedenine dökülmeyecek. Aynı reçete ile benzeri yapılmayacak. O kutsaldır ve sizin için kutsal olacaktır. Onun benzerini yapan ya da kahin olmayan birinin üzerine döken herkes halkının arasından atılacaktır.” (Mısırdan Çıkış 30:32-33) Kutsal Ruh’un işinin taklidinin olmaması gerekir. Her şeyin tamamen ve gerçekten Kutsal Ruh’tan olması gerekir. Ayrıca Ruh’tan olanın insana atfedilmemesi gerekir. “Doğal kişi, Tanrının Ruhu ile ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz.” (1.Korintliler 2:14)

Mezmurlardan birinde bu” kutsal mesh yağı” ile ilgili çok güzel bir imaya yer verilmiştir. “Ne iyi, ne güzeldir, birlik içinde kardeşçe yaşamak! Başa sürülen değerli yağ gibi, sakaldan, Harun’un sakalından kaftanının yakasına dek inen yağ gibi.” (Mezmur 133:1,2) Kahin evinin kutsal yağ ile mesh edilmiş başının, giysilerinin eteklerine kadar bu değerli etkileri sergilemesi gerekir. Dilerim, okuyucum bu mesh edilişin gücünü tecrübe edebilsin! Kutsal Olan’ın dokunuşunun değerini bilebilsin ve vaat edilen Kutsal Ruh ile mühürlensin. Mesih ile hemen bağlantı kuranın dışında hiç bir şeyin değeri ve tanrısal takdiri yoktur. O’nunla bağlantı kuran kutsal mesh edilişi alabilir.

Bu çok önemli bölümün son paragrafında saf ve kutsal olan tatlı baharatları görürüz. Bu üstün değerli kokular bize Mesih’in ölçülemez mükemmelliklerini takdim eder. Belirtilen her güzel kokunun bir miktarı verilmemiştir, çünkü Mesih’te konut kurmuş olan lütuflar, O’nun hayran olunan Kişiliğinde yoğunlaşmış olan güzellikler ve üstünlüklerin sınırı yoktur. Kendisinde Tanrının tüm doluluğu bulunan O’ndaki sınırsız mükemmellikleri sınırsız Tanrı zihni dışında yaratılmış olan hiç bir zihin kavrayamaz. Ve sonsuzluk, sonsuz çağlar boyunca devam ettikçe bu görkemli mükemmellikler kutsalların ve meleklerin tapınmalarında kendilerini ortaya koyacaklardır. Işığın bazı taze ışınları tanrısal yüceliğin merkezindeki güneşten parlamaya başlayınca yukarıdaki göklerin avluları ve yaratılışın geniş tarlaları var olmuş, var olan ve var olacak Olan’a coşku dolu Hallelulja’lar ile övgüler haykıracak ve yaratılmış olan zihinler O’na övgüler yükselteceklerdir.

Aynı zamanda ahlaki üstünlüğün her özelliği Mesih’teki doğru yerini ve uygun orantısını bulmuştur. Hiç bir nitelik birbirinin yerine geçmemiş ve birbirine karışmamıştır; hepsi bir arada saf ve kutsal olarak mevcutturlar ve hiç kimsenin takdir edemeyeceği, ancak Tanrının takdir edebileceği kadar güzel kokan bir rayihaya sahiptirler.

“Birazını çok ince döv. Buluşma Çadırında seninle buluşacağım yere, Levha sandığının önüne koy. Sizin için çok kutsal olacaktır.” (Mısırdan Çıkış 30: 36) “Çok ince” ifadesinde sıra dışı bir derinlik ve güç mevcuttur. Bu ifade ile bize şu öğretilir: Mesih’in yaşamındaki her küçük hareket, her anlık olay, her eylem, her söz, her bakış, her özellik, her nitelik ve her ayırt edici özellik eşit bir orantı ile üretilmiş olan bir koku verir. O’nun karakterini oluşturan tüm tanrısal lütuflar, aynı ölçüdedir. Koku veren baharatlar ne kadar ince dövülür ise, ender ve eşsiz koku o kadar etkili olarak duyulurdu.

“Aynı reçete ile kendinize buhur yapmayacaksınız. Onu Rab için kutsal sayacaksınız. Kim koklamak için aynısını yapar ise, halkının arasından atılacaktır.” Bu hoş kokulu buhur yalnızca Yehova için tasarlanmış idi. Yeri, Levha sandığının önünde olacak idi. Hoş kokulu Mesih’i, yalnızca Tanrı takdir edebilir idi. Evet, her iman edenin bu eşsiz Kişi’ye yaklaşabileceği doğrudur ve en derin ve en yoğun özlemlerini O’nunla tatmin edebilir; ne de olsa, Tanrının kurtarmış oldukları Mesih’ten kapasitelerinin sonuna kadar içmişlerdir. Melekler, yalnızca güçlerinin izin verebileceği bir gayret ile insan Mesih İsa’nın eşsiz görkemlerine baktıktan sonra bile, Mesih’te yine de yalnızca Tanrının kavrayabileceği ve keyif alabileceği bir görkem vardır. Ne insan ne de melek gözü “ince dövülmüş” kutsal buhurun eşsiz kokusunu tam olarak göremez, ne de yeryüzünde bu tanrısal ve göksel kokunun değerini kavrayabilecek uygun bir alan mevcut değildir.

Bu yüzden, yaptığımız bu hızlı incelemede, bölümümüzde net bir şekilde işaret edilen konusuna yaklaşmış bulunuyoruz. “Levha sandığı” ile başladık ve “tunç sunağa” doğru devam ettik; tunç sunaktan geri döndük ve “kutsal buhura” geldik ve ah! Eğer bu yolculuk insanın hayal gücünün sahte ve yanıp sönen ışığında yapılmasa idi ve Kutsal Ruh’un muhteşem lambası altında yapılabilse idi! O zaman ne harika bir yolculuk olur idi! Gölgeler arasında yol alınmaz idi; Oğul’un kişisel görkemleri ve güçlü eylemleri arasında keyif ile yola devam edilir idi. Eğer okuyucum bu şekilde yolculuk etti ise, o zaman duygularının şimdiye kadar olduğundan daha güçlü bir şekilde Mesih’e çekileceğini görür idi. O’nun güzelliğini, yüceliğini, eşsizliğini, üstünlüğünü ve yaralı bir vicdana şifa verme yeteneğini ve özlem dolu bir yüreği tatmin etme gücünü daha iyi algılar idi. Gözleri yeryüzünün tüm çekiciliklerine tamamen kapanır idi ve kulakları, yeryüzünün tüm değer ve vaatlerine sağır olur ve “RABBİ SEVMEYENE LANET OLSUN, MARANATA!” diye yazan esin almış elçinin sözlerine daha derin ve ateşli bir “amin” demek için hazır olur idi.(1.Korintliler 16:22) 2


1.  “Hariç tutulan günah” (χωρὶς ἁμαρτίας) ifadesinin birebir anlamı için örnek; O her şekilde ayartıldı – test edildi ve denendi ama günah işlemedi, çünkü O’nda günah yok idi.

2.  Bu çok ciddi ve şaşırtıcı ifadenin konumuna dikkat etmek ilginç olacaktır. Bu ifade çok uzun bir mektubun en sonunda yer alır. Elçi, süreç içinde uygulamadaki kötülükleri ve öğretiş hatalarını azarlamış idi. Ama burada bir lanet okuması, gerçeğin ciddiyetini ve anlamını ortaya koymaktadır. Bu lanet, hata ya da kötülük yapan kişiler için değil, Rab İsa Mesih’i sevmeyenler için söylenmiştir. Bu neden böyledir? Tanrının Ruhunun arada bir küçük hatalar ve kötülükler yaptığı için midir? Kesinlikle hayır! Tüm mektupta bu konu hakkında O’nun düşünceleri açıklanır. Ama gerçek şudur; yürek Rab İsa Mesih için sevgi ile dolu ise, o zaman zaten sahte öğretiş ve kötülükler için etkili bir koruyucu mevcuttur. Eğer bir kişi Mesih’i sevmiyor ise, zaten düşünceleri ya da izleyeceği yol ile ilgilenmez. Bu yüzden, elçini laneti bu şekilde ve bu konumda yazılmıştır.